JİTEM KARARGÂHLARINDAN ÇIKAN KEMİKLER
1990’ın ilk haftalarıydı. PKK eylemleri artıyor, Hizbullah PKK arasında gerginlik gittikçe tırmanıyordu. Bu durumu görenler tecrübelerinden hareketle güvenlikle ilgili farklı bir sürecin başlatılacağını hissedebiliyorlardı.
Bu süreci önceden hissedenlerden biri de şimdilerde 70’li yaşlarında ve İstanbul’da yaşayan bir avukat akrabamdı.
Diyarbakır’ın sevilen avukatlardan biriydi Kemal BİNGÖLLÜ. Amcazadem olur Kemal ağabeyim. Kendisinin fikirleri bana hep enteresan gelmiştir. Bazen bana “gençsin kanın kaynıyor, bir de dindarsın ‘bu kadar da olur mu’ diye düşünüyorsun. Evet, maalesef olu(yo)r” derdi.
Kemal abiye uğramıştım. Sigara üstüne sigara yakıyordu, çok tedirgindi. Üçüncü sigarasını bitirmek üzereydi ki gözlerimin içine uzun uzun baktıktan sonra;
“Ne diye geldin” sorusunu tuhaf karşılamıştım. Bunun üzerine;
“Büroya değil, Diyarbakır’a” dedi.
Abi, lütfen daha açık konuşur musun dedim. Biraz sessizlikten sonra derin bir iç çekip devam etti;
“Dün akşam geç saatlere kadar Diyarbakır’ın çok yetkili bir idarecisi ile beraberdik. Bana, önümüzdeki haftalardan itibaren çok kötü şeyler olacak dedi.”
Bu sözlerin ne anlama geldiğini tam olarak bilmesem de geçmişten beri yaşadıklarımızı bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçirince “kötü şeyler”in ne demek olduğunu tahmin etmek zor olmamıştı. Ama sonradan olup bitenleri İblisin bile düşünmediğinden eminim. Kemal abi “ben burada kalamam, kimin ne yapacağı belli olmaz. Bence sen de Diyarbakır’dan ayrıl. Çünkü haksızlığa dayanmaz, konuşursun yaşatmazlar” diye tembihatta bulundu. O günden sonra JİTEM kendisini her yerde kan, gözyaşı, korku ile gösterdi.
HAYATLARI KARARTAN BEYAZ TOROSLAR
1980’li yılların sonlarına doğru önceleri kontra olarak tanındılar, kontr-gerilla oldular. Ama asıl şöhretlerine! JİTEM adıyla kavuştular.
Bundan tam 11 ay 23 gün önce (30 Ocak 2011) Doğu-Batı Kardeşlik Platformunun Diyarbakır’da gerçekleştirdiği 3 günlük çalıştayın sonuç bildirgesini platform sözcüsü olarak okumuştum. Basın açıklamamızı bugün itibariyle 15 kişinin kafatasları-kemiklerinin çıktığı eski JİTEM karargâhının bulunduğu Saray Kapı’daki İç Kale’nin dış kapısının önünde yapmıştık. Basın açıklaması öncesi adet gereği önbilgi olarak “bu mekânın her milimetre karesinin eski JİTEM’in zulmüyle inim inim inlediğini ve yapılan zulmü, işlenen cinayetleri unutturmamak için burada bulunduğumuzu” söylemiştim.
Bugünlerde Türkiye, Tv’lerdeki “Diyarbakır’da eski JİTEM binasının bahçesindeki kazılarda insan kemikleri çıktı” haberiyle çalkalanıyor. TV’lerde günde saatlerce canlı bağlantılar-görüntüler ve röportajlar yapılıyor.
II. Dünya Savaşı sonrası yenilenen “derin devlet” kimi zaman Kontr-gerilla, kimi zaman Özel Harp Dairesi ve bölgede de JİTEM olarak nevşü nema buldu. Kurucularının başta Korgeneral Hulusi SAYIN, Cem ERSEVER, Veli KÜÇÜK, Hüseyin KARA ve Aytekin ÖZEN olan örgüt kısa zamanda kontrol dışına çıkıp hem terör ve cinayetlere, hem çek-senet mafyalığına, hem uyuşturucu ve silah kaçakçılığına ve sevkiyatına imza attı. JİTEM, üst düzey subaylardan uzman çavuşlara, koruculardan, itirafçılara, devletin arama listesinde bulunan adi suçlulardan, aciz vatandaşa kadar geniş bir ekibe sahipti.
JİTEM’in kurdurulmasının en önemli sebebinin devletin PKK ile mücadeledeki başarısızlığı olduğu görülür.
JİTEM’i kuranlara göre:
Siyasi iktidar ve muhalefet, kendi menfaatlerini önceliyor, PKK ile ciddi ve etkili mücadele için kanun, genelge ve yönetmelikleri düzenlemiyorlar, değiştirmiyorlar.
JİTEM’e göre o gün bütün yöneticiler, hıyanet ve delalet içerisindeydiler.
Devletin terörle mücadelede sonuç alıcı, mantıklı ve stratejik bir planı bulunmamaktadır ve sadece günü kurtarmaya yönelik mücadele yöntemleri uygulanmaktadır.
Şimdiye kadar ele geçirilen PKK militanları, mahkemelerde ya serbest bırakılıyorlar ya da hafif cezalarla kurtuluyorlar. Bu sebeple yargı da PKK’yı zor durumda bırakacak kararları alamamaktadır.
Bizim ülkemizin şartlarında eğitim alan askeri birliklerle, gerilla mücadelesi veren PKK karşısında başarılı olmak mümkün değil. Bu sebeple PKK ile savaşacak anti-gerilla güçlerine bir an önce sahip olmak için kollar sıvanmalıdır.”
İşte bu anlayışla kurdurulan JİTEM, yıllarca Jandarma Genel Komutanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı yetkililerinin “böyle bir yapılanma/birim yoktur” dedikleri, ama bölgede yaşı müsait herkesin *********liklerini, cinayetlerini, uyuşturucu ticaretini gördükleri bir örgüttür JİTEM. Bölge insanının beyaz Toroslu, genellikle gerilla kıyafetli ama kâh spor, bazen de alelade kıyafetlerle gördükleri elemanlardı JİTEM’ciler.
Yıllarca “JİTEM yoktur” diyenlerin son yıllarda “genellikle askeri bölgelerde yapılan kazılarda cesetlerin çıkmasını” nasıl açıklıyorlar merak ediyorum. Hoş ona da bir açıklama bulanlar olacak elbet ama ben yine de merak ediyorum.
Herkes cellâdını tanır mı bilmem ama biz cellâtlarımızı “toroslarından” bilirdik. Beyaz renkli, kaderimiz gibi camları kapkara ve arka bagajının üstünde kalın antenleri bulunan “ölüm arabaları”.
Toros otomobiller artık insanlarımız için “ölüm arabası, faili meçhul aracı” olarak biliniyordu. Çok azı dışında genellikle beyaz renk tercih edilmiş ve bununla âdete “kefeniniz” mesajı verilmek isteniyordu. Onun için ben toros diyeyim siz JİTEM&ölüm anlayın.
Dedim ya, ölüm arabalarıydı beyaz toroslar. JİTEM hiç kimseden, hiçbir şeyden çekinmediği içindir ki araçlarını en net renkten seçmişlerdi. Hiç unutmuyorum, o yıllarda eve varışım biraz gecikmiş ise yaşlı annem balkona çıkar, çevrede beyaz toros var mı yok mu diye bakınıyormuş. Eve geldiğimde ise annem, “Ahmet çok rahattım biliyor musun? Çevrede beyaz toros görmedim” diye sevincini ifade ediyordu.
Eğer bir sokaktan bir beyaz toros iki kere geçmişse bu kesin “uğursuzluk” addedilirdi. Zira o sokakta artık kötü şeylerin gerçekleşme vakti gelmişti.
Evet, uydudan düşman mevzilerini bulan kurumlarımız seferber oldukları halde bulamadıkları JİTEM’i bölge insanı 7’den 77’ye herkes bilir, tanırdı. Bazılarıyla artık “akraba” gibi olmuştuk. Yolda aracın camını indirip en ağır küfürlerle hakaret edenler onlardı. Hitapları “l.n i.. p...” olanlar kesin JİTEM’cilerdi. “Ne bakıyorsunuz, alayım mı içeri k…” deyip korkutanlar onlardı, bakkaldan sigara alıp ücret ödemeyenler de, çarptığı arabalardan üstüne üstlük bir de hasar parası alanlar da bunlardı. Hayır, mala gelsin derdik ama cana daha çok geliyordu, canımıza kastetmişler gibi (“gibi”si fazla oldu, biliyorum, cümleyi bağlamam içindi o “gibi”)
JİTEM ile ilgili anlatılan hiçbir hikâye “şehir efsanesi” değil. Kırsalda JİTEM’le ilgili dile getirilen hiçbir şey uydurma değil. JİTEM her yolu mubah görerek Makyavelizm’e rahmet okutacak bir anlayışla eylemlerini gerçekleştiriyordu.
Bölgedeki zenginler arasında husumet olsun diye bir tuzakla varlıklı aileden birilerini öldürüp cinayeti diğer zenginin yakınlarına yüklerlerdi. Sonra onların ayrı ayrı korumalarını da üstlenip milyarlarca liralık servete sahip oluyorlardı.
Bölgede ve özellikle Güney Doğu Anadolu Bölgesi ile Hakkâri, Şırnak illerinde JİTEM’i, eylemlerini, yaptıklarını bilmeyen yok gibiydi. Öyle ki hangi cinayetin JİTEM’e ait olup olmadığını rahatlıkla bilebilirdik. Ve JİTEM’in zulmü yerle gök arasını doldurduğu için onu kötülemek için hilaf-ı hakikat beyanda bulunmaya gerek yok.
Mesela sabaha karşı alınıp götürülen Vedat’ların vücutlarına her türlü işkence uygulandıktan sonra yolun kenarına bırakıldığını duyarsanız şaşırmayın. Mesela Ali’lerin okul çıkışı beyaz torosa bindirildiğini ve cesedinin iki gün sonra kulakları, burnu, dili kesilmiş halde bulunduğunu duyarsanız asla yalan sanmayın.
PKK ile ilgili davadan mahkemeye çıkarılıp serbest kalanların adliye kapısından çıkarken beyaz toroslara bindirildiğini, hâkimlerin savcıların veremedikleri cezaları JİTEM’in işkencelerle öldürerek verdiğini de az duymadık.
Dürüstlüğüyle tanınan herkesin takdir ettiği bir arkadaşımdan duydum;
“Yıl: 1993 sonbaharı, annem 2 gündür bizim balkona karşı kaldırımda aynı kişi olduğuna inandığı bir şahsı gösterdi. Annem söz konusu şahsın bazen kaybolduğunu, dönerken kıyafet değişikliği yaptığını söyledi. Bunu duyunca ben de takibe alma gereği duydum. Balkonumuzun altında bulunan ve alışveriş yaptığımız bakkala gidip şahsı görebilecek şekilde oturup dükkân sahibiyle sohbet ettik. Şahsın hareketlenmesi üzerine kalkıp uzaktan takip ettim. Faik Ali İlkokuluna varmadan şahsın, antenleriyle JİTEM aracı olduğu bilinen beyaz Toros otomobile bindiğini gördüğümde kötü şeylerin olacağını tahmin etmiştim.