Tartışma almış başını gidiyor çok enterasan bir halde almış gibi;
İnançsızlardaki bu sorgulama kaygılarından kaynaklanıyor acabaları var içlerinde hala bir tarafta bilimsellik, özgür düşünce diğer tarafta acabalar, nedenler, niçinler
Bakıyorlar görüyorlar insanlar bişeylere inanmış kaptırmış kendini gidiyor ve kendisini sorguluyor bi taraftan beyinleri bazan durma noktasında sızlıyor
Bakıyorlar nasranilere klasik bir halde oturmuş bir inanç biçimi her zaman aynı şeyler
Bakıyorlar yahudilerde nasranilere oranla biraz daha ketum bir tutum var
Bakıyorlar islam ve Hz Muhammed orta yerde ama sahipsiz gibi güç kaybetmiş gibi
Beyinlerini ençok yapılan ibadetlere yöneltiyorlar Namaz, oruç Vs.
İnançsızlar düşünüyorlar ama yaratılış gerçekleri rahat durmuyorki beyinlerini altüst ediyor çünkü yaradılış gerçeklerinde inanma güdüsü her zaman aktiftir.
İnançlılar savunma makanızması gereği dinini savunuyor deliller getiriyor ayetler yazıyor yaşanmış olayları dile getiriyor savunma yapıyorlar
Hayatında hiç muz yememiş insana muzun faydalarından tadından dem vuruyorlar ama adam hayatında muz görmemişki anlama güçlüğü çekiyorlar
Allah'a hiç inanmadığını söyleyen bir insan Allah'ın koyduğu ve sadece inanan insanlardan istediği bir davranışı, bir yaşama biçimini neden sorgularki
Beyni rahat bırakmıyor, dürtüleri uyutmuyor lise çağlarında olduğu erkeklerin kızlara, kızların erkeklere saldırarak yakınlaşma içgüdüsü içerisinde oldukları anlaşılıyor
Bir inançsız dine ve kutsallara saldırmaya veya sorgulama eğilimine girdiğinde fazla sürmez beyin ve güdüleri onu bir şeye inanmaya iter doğru veya yanlış inanacak şeyler bulur kendine
Bu tartışma entellektüel boyutta olması gerekirken yer yer seviyesizleşmeyede meyletmiş aşağıda tartışabilme kültürünü anlatan güzel bir yazı var onu iyi okuyun ve her kesim seviyesini korusun tartışma olsun
SAYGILARIMLA
FİNALİST
TARTIŞABİLMEK
Çoğumuz “tartışma” sözcüğünden ürker çünkü tartışma denilince akla ilk gelen kavgadır. Toplum olarak tartışma kültürümüzün olumlu olduğu pek söylenemez. Oysaki kişiler arası ilişkilerden kaynaklanan sorunları çözebilmek için sorunlarımızı ilgili kişi ile tartışmak zorundayız. Dolayısıyla etkili bir tartışma ortamı yaratmak hem tarafların kendilerini ifadelerine hem de birbirlerini anlayabilmelerine olanak sağlar. Aksi halde tartışmalar kavgalara, kavgalar da daha büyük sorunlara yol açar.
Problemi çözmeye yönelik, bağcı dövmek için değil de üzüm yemek için yapılan tartışmalar hem ikili ilişkilerin kalitesini artıracak hem de iletişimdeki en büyük sorunlarımızdan olan “anlaşılmıyorum”’u engelleyecektir.
Sağlıklı bir tartışma ortamı için neler yapmalıyız?
İlk olarak dinlemeyi bilmeliyiz. Karşımızdaki konuşurken zihnimizi, ona söyleyeceklerimizle meşgul etmektense onun dediklerine odaklamalıyız. Tartışma, iyi dinleyen bir kulak, anlaşılır konuşan bir ağız ve karşısındakini de en az kendisi kadar düşünebilen bir yürekle yapıcı olur!
Tartışma başlamadan, konu her ne ise ona kendimizi hazırlamalı, ne tür bilgilere sahip olduğumuzun farkında olmalı, sorunun oluşmasındaki katkılarımızı dürüstçe kabul etmeli, ulaşmak istediğimiz sonucu planlamalıyız. İlişkinin bitirilmesi amacıyla yapılan kimi tartışmalar ilişkinin daha da sağlamlaşmasına neden olabilir. Yeter ki kendinizi ifade edeceğiniz ortam, önyargılardan ve geçmişte yaşananların ertelenmiş hesaplarından arındırılmış olsun. Tartışma süresince “önyargılarımızın avukatı” gibi davranıp, sürekli sabit fikirlerimizi ve peşin hükümlerimizi savunursak bir adım bile ilerleyemeyiz.
Diğer önemli bir beceri duygudaşlık(empati)! Yani kendimizi diğerinin yerine koymak, onun duygularını doğru anlamak ve bu anlayışı ona yansıtmak. Yazımı kolay uygulaması zor bir beceri! Ancak etkili tartışma için de olmazsa olmaz bir koşul! Bir an için kendi gözlüklerinizi bırakıp karşınızdakinin gözlükleriyle olaylara bakabilmektir. Empatik davrandığınızda aslında birçok şeyin onlarca yorumu olabileceğini kavrarsınız.
Diyelim ki, bu basamakları başarıyla çıktık ama eleştirilerimizi nasıl yapacağız? “sen “ li cümleler yerine “ben” li cümleler kuracağız. Diğer bir deyişle, “ sen hatalısın” yerine “burada hatalı davrandığını düşünüyorum” diyeceğiz. “Sen” li cümleler suçlayıcı karakter taşır. Diğerinde savunmaya ve karşı saldırıya neden olur. Söylediklerimizin sorumluluğunu üzerimize aldığımız “ben böyle düşünüyorum” tarzı ise karşı tarafta savunmadan çok kendini açma tepkisine neden olacaktır. Deneyin!
Tartışma sırasında yapılan en büyük yanlışlardan biri de konuyu sınırlamamak, geçmişi bugüne taşımak ve sonunda da ne için tartıştığınızı unutmaktır. Sorun geçmişten kaynaklanıyor olabilir. Ancak biz bugündeyiz ve geçmişte yaşanan sorunu bugün küf düşüncelerimizle tartışamayız. “Sen zaten geçenlerde de şunu yapmıştın” derseniz ipin ucu kaçmaya başlamış demektir. Dolayısıyla hangi konu tartışılıyor ise onunla ilgili duygu ve düşüncelerimizi söylemeliyiz. Geçmiş yaşantıları bugüne taşımanın ve kişilik yapısına saldırıya geçmenin tartışmanın tadını kaçıracağı kesindir!
Tartışabilmek bir sanattır. İnceliklerine dikkat ettiğimiz sürece büyük kazançlar sağlayacağımız aşikârdır.