Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

JİYAN

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2
  • Katılım

  • Son Ziyaret

JİYAN Hakkında

  • Doğum Günü 05-05-1983

Diğer Bilgiler

  • Website URL
    http://www.korsanforum.org

JİYAN - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  2. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  3. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  4. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  5. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  6. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  7. JİYAN doğum gününüz kutlu olsun!

  8. Türk Devleti;ni yöneten yeniden şekillendiren Kemalistlik bu amacına ulaşmak için öncelikle Kürtçe, Lazca veya Çerkezce gibi önemli dilleri konuşmayı yasakladı. Okullarda Kürtçe konuşmayı engelleme kolları kuruluyor, bölge yatılı okullarındaki genç beyinler geçmişlerine yabancılaşacak, ailelerinden utanç duyacak şekilde eğitiliyorlardı. Halk arasında ise, o zamanın parası ile, Kürtçe konuşulan her kelime için 25 kuruş ceza kesiliyordu, ki bu çaptaki bir parayı bazan bütün bir köy toplayamıyordu. Ama Kürtçe yasaklanmalıydı. Çünkü I. Türk Dil Kurultayı;nda söylendiği kadarıyla;Şüphesiz medeni olmayan kabileler tarafından konuşulan diller matlup değil;di.. O halde bu diller tarihten silinmeliydi. Yasaklanmalı, Osmanlı;nın düştüğü hataya düşülmemeliydi; ;Osmanlı Devleti zamanında da aslen Türk oldukları halde, lisan serbestisi bırakılmış olan Kürtler, Lazlar, Çerkezler bu serbesti tesiri altında zamanımızda da bırakılmış olsalardı, dilimizin bütünlüğü için bir gerilik kaydedilirdi... Kürdistan sözcüğü bir tek emirle yasaklanmıştı. yerine, kendi içinde bölünmüş bir terim olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi terimi kondu. Ülke bir tek emirname ile yoklara karıştı. Bu adı kullananlar yerine göre idam sehpasına bile çıkarıldı. Kürt Ulusu da yoktu artık. Bir ülke, üstünde yaşayan halkı ile birlikte birdenbire yoklara karışmıştı! Hayletti sanki.. Ülke ilhak edilmiş, bazı vilayetlere ayrılarak Türkleştirilmişti. Yer adları da değiştiriliyordu... Mustafa Kemal Türkiyesi, bir yandan Kürt Dilini yasaklarken, öte yandan da Kürt Halkını küçümseyici deyimler geliştirerek, Kürt okumuşlar takımının ve yeni yetişmekte olan neslin Kürtlük'lerinden utanmaları sağlanmaktaydı. Bölge yatılı okullarına doluşturulan genç dimağlara her gün Türk;ün yüceliği aşılanıyor, evdeki ana ve babasından utanması için her şey yapılıyordu. ;Kuyruklu Kürt; artık medeni Türk haline gelecekti.. Açılan köy okullarında Kürtçe konuşmayı yasaklama kolları kuruluyor, çekirdekten yetişme muhbirler yaratılarak, ta çocukluk çağlarından itibaren Kürtçe konuşmanın başa bela açacağı kafalara işleniyordu. Bu arada Şeyh Sait, Seyit Riza gibi önderlerin ;gericiliği;, ;eşkiyalığı; çivileniyordu adeta belleklere. Yeni bir Kürt tipi yaratılıyordu kısaca.. Ölü olarak kabul edilen, Ağrı Dağı;na gömdükleri Kürtlük mefkuresinin düşmanı, yeni ve köle bir Kürt tipi.. Kendi kendisine düşman bir uceba.. Mesele, yani Kürt Meselesi bütün bu tedbirlerle uzun bir vade için hal edilmiş gibi göründü. Ama Kürt duruyordu, Kürdistan duruyordu. İtiraz nasıl olsa yine doğacaktı. İşte asırlarca taşınan bu itiraz ve red potansiyeli, Kürt Sorunu olarak bugün de önümüzde duruyor...
  9. Şeyh Said ile ilgili akademik çalışma çok az. Herkes kendisine göre Said'e bir misyon biçti. Şeyh Said'in sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için, Mustafa İslâmoğlu'nun "Şeyh Said hareketini yüzyıllık İslâmi hareketleri içerisinde 'sufi hareketler' arasında değerlendirmek gerekir. Şeyh Said hareketi bu yönüyle; Libya'daki Şenusu, Cezayir'deki Şeyh Abdulkadir ve Kafkasya'daki Şeyh Şamil hareketiyle ortak paydaya sahiptir. Ancak diğer hareketler batılılara karşı verilmişken, Şeyh Said hareketi batıcılara karşı verilmiştir" tespitini gözönünde bulundurmak gerekir. Yine İslâmoğlu'nun; "Kemalist yönetim açısından o iki kere suçludur; 1. Müslüman olduğu için 2. Kürt olduğu için Onun açısından da Kemalist yönetim iki kere suçludur; 1. İslâm karşıtı olduğu için 2. Irkçı olduğu için" tespiti dikkat çekici... Batılılaşma projesini bu ülkeye zorla dayatanlarla, yerli kimliği savunanlar arasındaki mücadele; gücü ve iktidarı elinde tutan birinci tarafın manipülasyonu sonucunda sıcak çatışmaya dönüştü. İşte, Şeyh Said hareketi, handiyse 300 yıldır süren bu tartışmanın çatışmaya döndüğü dönemlerden birinde, yabancılaşmayı savunan iktidara karşı, yerli kimliği temsil eden bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Aslında Şeyh Said'in İngiliz yardımı aldığını ileri sürenler başından beri bir tek ciddi delil gösterememişlerdir. Delil diye ortada dolaşan şey Londra'dan kimin postaladığı bilinmeyen ve alıcı adresinde "Kürdistan Kraliyet Harbiye Nazırlığı" yazan İngiliz silah fabrikalarına ait birkaç katalogdur. Bu tırışkadan "belgeyi" (!) delil olarak kabul edenlerin cevaplamaları gereken bir dolu soru vardır: Kimdir bu katalogları Londra'dan yollayan? Neden işin hazırlık safhasında değil de işin işten geçtiği 9 Mart tarihinde? Neden kimin eline geçeceği bilindiği halde Ankara'nın denetiminden hiç çıkmamış olan Takrir-i Sükun altındaki Diyarbakır'a yollanmıştır? Bunun adına "adrese teslim" demezler mi? İngiliz istihbarat geleneğinde rejim muhalifi piyonlarıyla resmi posta kanalıyla iş tutma yöntemi mevcut mudur? Eğer durum böyleyse ve bu iş gerçekten İngilizler'in işiyse, bu durumda İngilizler Şeyh Said'in lehine değil, basbayağı aleyhine çalışmış olmuyorlar mı? Evetse, şu halde İngilizler bu karalama işini kimin ya da kimlerin lehine yapıyorlardı? olayın üzerinden 78 yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ ilgili arşivler kamuoyuna açılmamıştır. Gidin sorun isterseniz, eğer resmi ideolojiye iman etmiş bir "yeminli tercüman" değilseniz, size verecekleri tek cevap vardır: "Tasnif dışı". Ne demekse? "Yassak hemşerim"in adını "tasnif dışı" koymuşlar. Anladık "para iman ve günah gizlidir" de, bu kadar da gizli olmaz ki canım. Hem o dediğiniz, "tevbe edince Allah affeder" diye bireylerin günahı için geçerlidir. İyi de, devletin ruhu yok ki ahirete gitsin. O tevbe edecekse bu dünyada edecek. şte şeyh Sadi efendinin kendi dilinden ayaklanma sebebi Hilafet kaldırılmıştır. Zamanın imamı kalmamıştır. Halbuki zamanın imamına bey'at etmeden (ona bağlanıp, onu tasdik etmeden) ölen müslüman peygamberin şefaatinden mahrum kalır. Vaktiyle Şeyhülislamlık dairesi olan binada şimdi kızlarla, Romanya Üniversitesi'nden gelen Hıristiyan öğrenciler beraber oturup kalkmaktadırlar. Bu nasıl iştir? Bu dine uyar mı? (3) Dinin dünya işlerinden ayrılması caiz değildir. İslâm ulemasına göre dinin, dünya işleri ile ilgili hükümleri tıpkı ibadet gibidir.(4) Kur' an ahkâmına aykırı hareket ederek Allah ve Peygamberi inkar ettikleri ve Halifeyi İslâm'ı sürdükleri için gayri meşru olan bu idarenin yıkılmasının bütün müslümanlar üzerine farz olduğunu, Cumhuriyetin başında olanların ve cumhuriyete tabi olanların mal ve canlarının Şeriat-ı Garray-ı Ahmediyye'ye göre helal olduğuna ben fetva verdim.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.