Admin ™ Admin Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Admin Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Beethoven'i Anlamak (2006) Copying BeethovenGenç Anna Holtz’un(Diane Kruger) tüm hayali iyi bir besteci olmaktır. Bu hayalini gerçekleştirmek ve müzik alanında iyi bir kariyer yapmak amacıyla, o dönemde dünyanın müzik başkenti olan Viyana’ya gelir. Konservatuarda okurken, yaşayan en büyük ve yetenekli besteci Ludwig van Beethoven’ın yanında çalışma fırsatı yakalar. Beethoven (Ed Harris), 9. senfonisinin son hazırlıkları üzerinde çalışmaktadır. Tabiki Beethoven'ın inanılmaz kaprisleri ve ağır şartlarda çalışması Anna'yada zor anlar yaşatacaktır. Bir klasik müzik hayranı olarak size sadece dört kelime söyleyebilirim: Sakın bu filmi kaçırmayın. Ayrıca 9. senfoninin nasıl oluştuğunuda görmek ayrıca çok zevkli bir şey... Serving as a copyist to volatile composer Ludwig van Beethoven (Ed Harris) gives young conservatory student Anna Holtz (Diane Kruger) unprecedented access to his musical genius and cruel emotions. Bound by a shared passion for composition and a growing mutual affection, the pair works to complete the score of his yet-to-be-immortal Ninth Symphony. But will the potential for romance throw them off course, or will it enhance the end result?Director: Agnieszka HollandCast: Ed Harris, Diane Kruger, Matthew Goode, Phyllida Law, Nicholas Jones, Ralph Riach, Joe Anderson Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 BEETHOVEN’I ANLAMAK (COPYING BEETHOVEN) Tür: Romantik / Müzikal / Dram / Tarihi Yönetmen:Agnieszka Holland Senaryo: Stephen J. Rivele , Christopher Wilkinson Görüntü Yönetmeni: Ashley Rowe Müzik: Ludwig Van Beethoven Yapım: 2006, ABD / Almanya , 104 dk. Oyuncular Ed Harris (Ludwig van Beethoven) , Diane Kruger (Anna Holtz) , Matthew Goode (Martin Bauer) , Phyllida Law (Mother Canisius) , Nicholas Jones (Archduke Rudolph) , Ralph Riach (Wenzel Schlemmer) , Joe Anderson (Karl van Beethoven) Filmin Konusu Anna Holtz, iyi bir besteci olmak için Viyana’ya gelmiş bir konservatuar öğrencisidir. Dönemin yaşayan en ünlü ve en yetenekli bestecisi Beethoven ise o günlerde 9. Senfonisi' ni bitirmeye çalışmaktadır. Beethoven’in yapımcısı Wenzel Sclemmer kanser hastasıdır ve sağlığı kötüye doğru gitmektedir. Sclemmer, Beethoven’a yeterince yardımcı olamadığından Anna Holtz’a senfoninin tamamlanabilmesi için, Beethoven ile çalışmasını teklif eder. Anna teklifi kabul eder ama Beethoven, birlikte çalışılması çok güç bir insandır. "ve müzik sonsuza kadar değişir"(Ludwig van Beethoven) Bu filmle ilgili kişisel yorumum bu defa oldukça kısa olacak; Film çok güzel... hem de çok Sadece 9. Senfoni için bile seyredilir. Müthiş… “Tanrı beni herkesin severek dinlediği şeyden mahrum ediyor...,Müziğimden" (Ludwig van Beethoven) Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2009 "Enemy at the Gates/Kapıdaki Düşman" filminin Alman zeki Binbaşısı Erwin König'i canlandıran Ed Harris, bu sefer Beethoven'ı canlandırma yükünü omuzlarına alıyor... Siz "Kapıdaki Düşman"da kimi sevdiniz bilemem ama Ed Harris bence tam bir asker gibi öldü; kasketini çıkararak ve ölüme gülümseyerek; onu öldürecek olana tebessüm ederek... İşte o rolü ile Ed Harris benim hayranlığımı kazanmıştı zaten... Tabii ki daha önce "Beautiful Mind", "the Thruman Show", "Apollo 13" filmlerindeki performansını saymazsak! Aslında gerçek hayatta yaşamamış olan "Anna Holtz" karakterini ise Truva'da "Helen" karakteri ile tanıdığımız "Diane Kruger" canlandırıyor ve hakkını veriyor... "Anna Holtz" dünya çapında bir müzisyen olmak için; kadınların bu konuda birşey yapamayacakları düşüncesinin hakim olduğu bir dünyada, Viyana'ya geliyor... Dönemin kadına bakışı ve özellikle müzik dünyasındaki yerleri oldukça güzel işlenmiş... Ama ben yönetmenin asıl vermek istediği duyguyu pek önemsemiyorum; Hiç de önemsemem zaten! Asıl değinmek istediğim ve merak ettiğim şey; Eğer filmi izlediyseniz, Beethoven'ın "Müziği" nasıl hissettiğini hissedebildiniz mi hiç? Bunu çok merak ediyorum... Şöyle anlatabilirim sanırım; Hayatınızda ilk defa tavla oynamaya başlıyor ve özellikle öğrenmek için çok çaba sarfediyorsanız, Çok kısa bir süre sonra ve siz tavlayı öğrenene kadar, Otobüste, yemekte, ders çalışırken vs. kafanızda hangi zar geldiğine ne oynayabileceğiniz ile ilgili İstemsiz kurgular oluşur... Normalde siz düşünmüyorsunuzdur ama o kafanızda sizden bağımsız olarak biçimleniyordur... Ve siz bunun farkındasınızdır... Engelleyemiyorsunuzdur ve zevk da alıyorsunuzdur... Ya da resim çizmeye oldukça hevesli ve doyumsuz olduğunuzu düşünün. Kafanızda çizeceğiniz karakterler akıp gider... Hangi resmin neresinde hangi kalem darbesini vuracağınızı HİSSEDERSİNİZ... O an o resmi büyük bir tutku ile çiziyormuş gibi... O an çizdiğinizi hissettiğiniz o çizgilerde kendinizi hissediyormuş gibi... Adeta kalemin sesiniz duyarsınız, Kağıdın yüzeyini yalayışını duyumsarsınız... Bu hissi kaybetmek istemezsiniz... Veya çok hevesle aldığınız bir enstrümanda çalmaya çok heveslendiğiniz bir parça... Siz yolda yürürken, o parça kulağınızda o enstrümanın sesi ile tınlıyordur... Örneğin bir flütse bu; Parmak darbelerinizi, nefesinizin tonlamasını, çıkan sesi... Ve hatta yanlış çaldığınız notaları bile o an içinizde bir yerlerde hissedersiniz... O an çalıyormuş gibi... Flütün ağızından girip, ardından çıkan hava akımında sörf yapıyormuşsunuz gibisinizdir... Notların arasından akıp gidersiniz... Hissedersiniz... O flüt ve şarkı olursunuz... Hatta yapmak istediğiniz bir maket gibi... Yaptıştırdığınız her köşesi ve kenarı siz olursunuz adeta... Bunlar, benim yaşantılarımdan duyumsadıklarım... Ama asıl anlatmak istediğim; Her insanın bir biçimde Beethoven'ın duyumsamalarından özürlü olmadığına inandığım... Her insan bir biçimde benzer şeyler hissediyor... Eşref Armağan'ı hatırlayın örneğin... Gözleri doğuştan görmüyordu ancak gören bir insan kadar derinlik algısına sahipti... En kalıcı benzetme, en abes benzetmedir... En abesi ile anlatayım, psikolojik bir saplantıdan hareketle; Saplantılı bir cinsel doyumsuzluğunuz vardır. "Hayır" diyemeyecek kadar... Hormonlarınız kafanıza hücum ediyordur... Öyle bir noktaya gelirsiniz ki; Hayalini kurduğunuz kişinin nefesini hissedersiniz. Sürekli sürekli sürekli... O kadar ki; İnsanları artık buna göre sınıflandırırsınız... Hatta bir süre sonra belki vaz geçersiniz Ve sadece aldığınız zevke bakarsınız... Kişi ya da nesnenin önemi kalma; Aldığınız haz, "Siz" olursunuz... Kafanızda, o hazzı daha iyi nasıl hissedebileceğiniz ile ilgili şeyler dönüp durur. Size daha iyi yaşabiliyor olmasından çok daha fazla bir önemi kalmaz partnerinizin... Gözlemlerimden biliyorum... Beethoven'da Müzik ile sevişiyordu işte... Onu beyninin her kıvrımında hissediyordu... Kulakları oldukça ağır işitiyordu ama her notanın titreşiminin tenini yalayışını duyumsayabiliyordu... Kafasının içinde tek bir tınının olmadığını düşünebilirsiniz... Belki de doğru; kafatasımızda sesler yankılanmaz... Ama Beethoven o sesi tüm benliğinde İliklerine kadar hissediyordu... O kadar hissediyordu ki; Bir süre sonra kendisi olmaktan çıkıp, O müziğin ve melodilerin kendisi oluveriyordu... Notalar ve es'ler her nefes alışı, kan akışı haline geliyordu... Karşısındaki eser, "O" oluyordu... Filmin ikinci yarısında 9ncu Senfoni'yi dinleme fırsatı buluyorsunuz... Sanki Beethoven gerçekten yaşıyormuş gibi... Ed Harris öyle içten canlandırıyor ki; O mimikleri öyle veriyor ki, Yerinizden kalkıp, orkestrayı sizin yönetesiniz geliyor... "Bethooven Copyright/Beethoven'ı Anlamak" "Nietzsche Ağladığında"dan sonra izlediğim en güzel biyografik filmlerden birisi... Kesinlikle tavsiye ederim... Özellikle o 9ncu Senfoni'yi hissedebilme fırsatı için... Alıntı
Φ birkumtanesi Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2009 O kadar iyi ifade etmişsiniz ki ,sizin de ne hissettiğinizi aynı şekilde duyumsayabildiğimi sanıyorum. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2009 O kadar iyi ifade etmişsiniz ki ,sizin de ne hissettiğinizi aynı şekilde duyumsayabildiğimi sanıyorum. Kumtanesi, o duyguyu hissettirebildiysem eğer çok sevinirim... Bu filmi izlemeden önce bir müzisyen arkadaşım, Beethoven'ın müziği nasıl hissettiğini açıklıyordu. Her insanda olan -ki bunu ayrıntılamaya çalışmıştım- ama farklı yönlere yoğunlaşma bu tür bir duyumsaması var... Sonra filmi izledim ve arkadaşımın ne demek istediğini çok iyi anladım... O kadar... Film çok güzel; tavsiye ederim... Hele 9ncu Senfoni'nin çalındığı 15 dakikalık bölüm yok mu? Eminim 9ncu Senfoni'yi hiç bu kadar güzel dinlememiş ve izlememişsinizdir... Bunu kesinlikle söyleyebilirim... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.