Φ muki Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Bakara 115. Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Bu ayette dogunun da batinin da Allah'in oldugu apacik yazili degil mi? Yani; hangi yone bakarsak bakalim, Allah orada demek isteniyor. Buraya kadar apacik. Kible ise Kabe'nin bulundugu yerdir. Neden muslumanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a egilirler? Allah heryerde olduguna gore, namazi Kible yonune dogru kilmak, Allah'i sadece kible yonunde hapsetmek olmuyor mu? Bu durumda "Allah heryerdedir" demek ne kadar dogrudur? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Bakara 115. Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Bu ayette dogunun da batinin da Allah'in oldugu apacik yazili degil mi? Yani; hangi yone bakarsak bakalim, Allah orada demek isteniyor. Buraya kadar apacik. Kible ise Kabe'nin bulundugu yerdir. Neden muslumanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a egilirler? Allah heryerde olduguna gore, namazi Kible yonune dogru kilmak, Allah'i sadece kible yonunde hapsetmek olmuyor mu? Bu durumda "Allah heryerdedir" demek ne kadar dogrudur? sen her tarafa dönüp kılabilirsin sevgili muki.. eger samimi olarak sormak istersen soru şu şekilde olmalı degil mi? ''namaz neden sadece kabeye dönük şekilde kılınıyor.'' diye.. ama sen zaten çözmüşsün sorunu kafanda yoksa bizi mi? aydınlatmak istiyorsun. bende bu kıble konusunda cahilim aslında biraz, bizi bu konuda bilgilendirirsen memnun olurum..acaba Allah sadece kabe yönünde mi? saygılar şimdiden... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Bu konu tartışılmıştı aslında. Neyse yeni gelenlere hatırlatma olur. *** İnançların maddi içeriği kurcaklandığı zaman, o inancın köklerindeki putperestlik ortaya çıkarılabilir. Hilal, Kabe, Kıble ve Cennet Taşı gibi şeyler, İslam inancının belirli maddi içeriğinden en önemlileridir. Hilal'in Türkler tarafından İslam'a sokulan bir sembol olduğunu herkes biliyor. Ama gel gör ki, kökeni nereye dayandığı bilinmeyen, ancak İslamöncesi Türkler tarafından İslam'a sokulan bu sembol, bir zaman sonra İslam'ın sembolü haline gelmiştir. Aynı şekilde Kabe'nin tarihi de araştırılabilir. Kabe ve Kıble de birbirleriyle alakalı kelimelerdir. Vikipedia'dan katakuta'nın yaptığı alıntı: Bazı arkeolojik buluntular da ilk Kabe türü yapının şu anki Ankara Sivrihisar yakınlarında bulunan PENİSSUS tapınağının olduğunu ve bu tapınağın İSTHAR ve KYBLE adlı tanrıçalara adandığını söyler. Hatta Kabe nin bulunduğu yön olan Kıble nin kelime anlamı olarak KYBLE adlı tanrıçadan geldiğini çünkü ilk yapıldığında ana tanrıça olarak Anadoludan gönderilmesi üzerine tanrıçanın bulunduğu yerin mekansal tarifi olarak bu kelimenin değişime uğradığı düşünülür. Devam ettik araştırmaya, bu Kybele kim? KibeleCybele Kibele figürünün kökeni Anadolu'da çok eski dönemlere dayanır. Örneğin Hitit ve Hurrianlar tarafından tapınılan Kubaba, tartışmalı da olsa, çok sonraları oluşacak Kibele'ye öncülük eden figürlerden biri sayılır. En yaygın kullanımı Frig uygarlığındadır. Peki Kubau kimdir, neyin nesidir? Wikipedia'da Kubaba/Kubau maddesinin Türkçesi yok. İngilizcesinde, Sümerlerin krallar listesindeki tek kraliçe adı deniyor. Sonra'dan bu kraliçenin, zamanla özellikle Kuzey Mezopotamya ve Anadoluda Ana Tanrıça figürü olarak kullanılmaya başlandığı ve en zirve noktasına Frigler döneminde ulaştığı yazıyor. Burada önemli iki ipucu var: 1. Kybele, sözü kıble sözünün kökeni olabilir. 2. Kybele sözünün kökeni olan Kubaba, Kabe sözünün kökeni olabilir. Ama burada ilginç olan şudur: Hem Kabe, hem de Kıble sözünün kökeni aynı olabilir... Yine ne ilginç rastlantıdır (yeva tarihi sürecin gerçeğidir ki) bugün Kabe, Kıble'dir. Buradan çıkartılabilecek sonuç bence şudur: islamiyet'e göre Kabe, Hz. İbrahim tarafından yapılmıştır. Yapılmamış da olabilir. Bu aşamada, kimin yaptığı sorusunu sonraya bırakabiliriz. Hz. İbrahim tarafından yapıldığını varsayalım. Bunda dikkat çekici bir husus var, bütün semitik dinlere göre Hz. İbahim Kuzey Mezopotamyalıdır, yani Kybele kültünün yaygın olduğu bölgenin insanıdır. Kabe'yi inşa eden kişi başkası ise ve sonradan bir yahudi liderini honore etmek için inşaası ona atfedilmişse dahi, Kybele kültünün yaygın olduğu Anadolu veya Kuzey Mezopotamya'dan gelmiş biri tarafından yapıldığını söyleyebiliriz. Hz. İbrahim veya Hz. ibrahim olduğu varsayılan Kuzey Mezopotamyalı kişinin ana ilahe Kybele'ye atfen bir mabed yaptığı ileri sürülebilir. Devam.. Şimdi, namazda kullanılan ritüelleri, özellikle rüku ve secdeye kapanmayı ele alaım. Kubaba veya Kubau (Kabe) mabedine dönerek (yani Kybele'ye, yani kıbleye dönerek), önünde eğilinmesi ve onun önünde secde edilmesi gibi bir durum var ortada. Peki sonuç ne? 1. Kabe, Mezopotamya ve Anadolu'da, dolayısıyla Ortadoğu'da mevcut olan toprak ana inancının, ana ilahe inancının sembolü olan Kubaba/Kubau/Kybele adına dikilmiştir. Kabe'nin adı, şekli, büyük bir olasılıkla buradan gelmedir. 2. Kıble sözünün kökü büyük bir olasılıkla Kybele'dir. İbadet edilirken Kabe'ye, kıble'ye, Kybele'ye dönülmesinin nedeni, ona saygıdandır. Özellikle Ortadoğu ve Asya'nın genelinde (dünyanın diğer yerlerindeki uygulamayı bilmiyorum), kralın/yöneticinin/saygı duyulan/korkulan kişinin/otoritenin yanına gelirken veya ondan uzaklaşırken sırt çevrilmez, yüzün sürekli ona dönük olması gerekir. Bu bir saygı ifadesidir. Kralın huzurundan çıkarken bile adımlar geri geri atılır, sırt çevrilip yürünmez. 3. Rüku ve secde, yine Ortadoğu ve Asya'da yöneticiler/krallar/ilahlar önünde yapılan bir saygı ritüelidir. Otoritenin kabulüdür. 4. Müslümanlar için Cuma gününün kutsal olması rastlantı değildir... Cuma günü Kybele günüdür Yani nasıl ki yakın tarihte İslam'a yapılan katkı, yani Hilal, başka kültürlerden İslam'a girmiş ise, Kabe, bıble vs. de kökeni başka putperest kültürlerde olan bir inanç unsurudur. Saygılar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 tamam bu kadar bilgi yeter aydınlandıms ama şimdi hiç göremiyorum, heralde fazla ışıkdan olsa gerek.... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 bu soru dün tesadüfen bir sohbet ortamında geçti ve ilgimi çekti, kimse bir cevap veremedi muki iyi bir konuya değinmiş müminlerdende cevap gelmedi, aslan34 te cevap verecek sandık ama belliki o da bilmiyor Allah heryerde olduğuna göre, neden müslümanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a eğilirler ? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Allah heryerde olduğuna göre, neden müslümanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a eğilirler ? Sevgili TARAFSIZ, Benim yazımda Kabe ile ilgili birçok sorunun cevabı var. İslam bir kültürler karması olduğu için, çelişkileri kaçınılmaz olarak barındırıyor. Çünkü A kültürüne göre Tanrı heryerdedir. B kültürüne göre, Tanrı heryerde olamaz, kutsal, temiz, önem verilen, saygı duylan bir yeri vardır. İslam öncesinde, Kybele/Kubau mabedi Araplar için kutsaldır. İlahların evidir. Kybele'ye ihanet etmeden, bu kültürü A kültürü ile birleştirmenin yolu "hem Allah her yerdedir" demek, "hem de Kybele mabedine Allah'ın evi adını vermektir". İslam da bunu yapmış. Kuran'daki çelişkilerin nedenleri bu kültür çorbasından kaynaklanmaktadır. Herhangi bir külürde mit olabilir. Ama bu mit tek bir kültürün ürünü ise, kendi içinde tutarlı olur. Başka kültürlerden alıntı yaptıkça tutarlılık kaybolur. Çünkü alıntı yapılan kültürün, alıntı yaptığın unsuruna atfettiği özellikler, kendi içinde anlamlıdır sadece. Bu unsur başka külüre geçinye ya anlamsızlaşır yada çelişir yeni kültürle. Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Sevgili BrainSlapper, evet konu hakkındaki görüşüne bilgilerine bende katılıyorum, dikkatlice okudum ve kendi açımızdan cevaplarınımızı senin bilgilerinle pekiştirdik, iyi oldu. ama ben birde bir müminin soruya nasıl cevap vereceğini merak ediyorum müminlerden şu ana kadar bir cevap alamadık, bu konu halk arasında bazen tartışılıyor ve yeterli bir cevap bulunamıyor. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 müminlerdende cevap gelmedi, aslan34 te cevap verecek sandık ama belliki o da bilmiyor Allah heryerde olduğuna göre, neden müslümanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a eğilirler ? bu din sadece ahiretle sınırlı degildir. birde dünyaya dönük vaadleri vardır. yeterli olmalı bu cevap . Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Kuran'daki çelişkilerin nedenleri bu kültür çorbasından kaynaklanmaktadır.Herhangi bir külürde mit olabilir. Ama bu mit tek bir kültürün ürünü ise, kendi içinde tutarlı olur. Başka kültürlerden alıntı yaptıkça tutarlılık kaybolur. Saygılar. bu masallar neden anlatılır anlamış degilim. İslam zaten insanlıkla yaşıt oldugu için şu an Kur'an'da ve biricik örneklige uygun olan uygundur. eskide olsa yenide olsa uygundur. Kur'an'ın tarihini bilmeyince ortalıgı laf kalabalıgı alıyor. yok yahudilikten etkilenmiş, yok İsa'ya özenmiş falan filan, bu tür gereksiz laflar bilmemekden kaynaklanıyor......bu tür argümanlar inançlı insanların dikkatini çekmez, bari bunu bilin Hem Kur'an, ruhuna uygun olan hiç bir kültürü yadsımaz. insan işi mi ? çekememezlik yapsın, yüksünsün. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 bu din sadece ahiretle sınırlı degildir.birde dünyaya dönük vaadleri vardır. yeterli olmalı bu cevap . A evet var ya! Bu dunyaya donuk olanlar yazildi cizildi ama tekrarlamakta yarar var diye dusunuyorum: Allah yolunda savaş etmeler ve mu'minleri de savasa tesvik etmeler, itaatsizlikten dayak yiyen kadinlar, erkeklerin ustunlugu, ayni dinden olmayanlarin dost olamayacagi ve bulunduklari yerde oldurulmeleri, miras konusunda haksizlik, daha neler neler. Yazmakla bitmez ki. Asagidaki ornekten goruldugu gibi, tehdit savuran ayetlerden Kur'an denilen Muhammed'in kitabinda bol miktarda var. Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. Bu dunya ile ilgili vurdulu kirdili, dayakli, oldurmeli ayetler oldugu gibi, diger dunyayi da (cennet) kazanmanin yolunun peygambere karsi gelmemekten gectigi gene bircok ayetde yazili. Sayet Kur'an'in Allah'ina tapmayip, peygamberine inanmazsaniz sonunuz cehennem. Hani benden demesi! Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Allah yolunda savaş etmeler ve mu'minleri de savasa tesvik etmeler, itaatsizlikten dayak yiyen kadinlar, erkeklerin ustunlugu, ayni dinden olmayanlarin dost olamayacagi ve bulunduklari yerde oldurulmeleri, miras konusunda haksizlik, daha neler neler. Yazmakla bitmez ki. sevgili muki kabe ve kıble konusunda da dönüp dolaşıp gene söylemek istedigin sloganlara dayadın. bunları her iki iletinden birinde yazıyorsun üstelik başlıgı açanda sizsiniz. madem biliyorsunuz neden baştan yazmıyorsunuz. size başka bir iletidede demiştim; siz eger ki müslüman olsanız tam bir entegrist olurdunuz. çünkü bulundugunuz yerde nasılsanız, bu her yerde öyle olacagınız anlamına geliyor. bu uslupla hiç bir şey tartışılmaz.....bozuk plak gibi aynı Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 bu masallar neden anlatılır anlamış degilim. İslam zaten insanlıkla yaşıt oldugu için şu an Kur'an'da ve biricik örneklige uygun olan uygundur. eskide olsa yenide olsa uygundur. Hilal'in İslam'a gayri-müslim Türkler tarafından sokulduğunu reddedebiliyormusun? Biraz araştır, Kabe'nin, Kıble'nin, Namaz'ın putperest kökenlerini de bulursun. Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 soru Allah heryerde olduğuna göre, neden müslümanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a eğilirler ? (muki) cevap bu din sadece ahiretle sınırlı degildir, birde dünyaya dönük vaadleri vardır. (aslan34) YORUMSUZ Alıntı
Φ allahkulu Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Bizim müşahedemize, Cenâb-ı Hakk'ın bizde izhar etmiş olduğu ilme göre... İnsan bedenini saran sinir sisteminde akmakta olan bioelektrik gibi, dünyanın yüzeyi altında da akan negatif ve pozitif radyasyon akımları, kanalları mevcuttur. İşte bu anlattığımız akım kanallarına batıda özellikle İngiltere'de de «ley» hatları deniliyor. Negatif olanlarına da «kara akım hatları» tâbiri kullanılıyor. İşte dünyanın bedeni içindeki pozitif enerji hatlarının kesişip sanki bir enerji santralı gibi yayın yaptığı en önemli merkez Mekke'de bulunan Kâbe-i Muâzzama'nın altı ve bunun uzantısı içinde Arafat Dağı'nın altıdır!.. İşte Arafat tepesi ve civarında toplanan yüzbinlere, milyonlarca insan, yerden aldıkları son derece güçlü radyasyon ile beyinlerinden tek bir mânâda yayın yapmaktadırlar. «Vakfe» denen olay, insanların bu tek manâ üzere toplu «yönlendirilmiş dalga» yayınına yönelişleridir. «ALLAHIM BİZİ AFFET!..» Yüz binlerle, milyonlarca insan beyni; sanki laser ışını gibi, tek bir dalga boyundan yayın yapmakta ve bu dalga boyundan oluşan dev bir manyetik bulut tüm Arafat Bölgesini kaplamaktadır!.. Şimdi hemen hatırlamaya çalışın. Üzerine herhangi bir film çekilmiş video bandını, çalışırken video cihazının üzerinde unutursanız ne olur?.. Video cihazının yaydığı manyetik alan bandın üzerindeki kaydı siler!.. İsterseniz siz buna görünmeyen eller bandı siler de diyebilirsiniz!.. (ALINTI AHMED HULUSİ / İNSAN VE SIRLARI) Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 İşte dünyanın bedeni içindeki pozitif enerji hatlarının kesişip sanki bir enerji santralı gibi yayın yaptığı en önemli merkez Mekke'de bulunan Kâbe-i Muâzzama'nın altı ve bunun uzantısı içinde Arafat Dağı'nın altıdır!.. İşte Arafat tepesi ve civarında toplanan yüzbinlere, milyonlarca insan, yerden aldıkları son derece güçlü radyasyon ile beyinlerinden tek bir mânâda yayın yapmaktadırlar. «Vakfe» denen olay, insanların bu tek manâ üzere toplu «yönlendirilmiş dalga» yayınına yönelişleridir. Yani Allah'a ulaşmak için o yolu mu kullanmak gerekiyor ? Toplu haldemi ibadet yapmak gerekiyor ? Allah'la kul arasında bu manyetik etkimi kullanılıyor ? allahkulu, Allah heryerde olduğuna göre, neden müslümanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a eğilirler ? yukarıda sorulan sorunun cevabını bir cümleyle verebilir misin, kafamız karıştı, anlatmaya çalıştığın şeyin bir cümlelik özeti vardır sanırım. Alıntı
Φ allahkulu Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Yani Allah'a ulaşmak için o yolu mu kullanmak gerekiyor ? yukarıda sorulan sorunun cevabını bir cümleyle verebilir misin, kafamız karıştı, anlatmaya çalıştığın şeyin bir cümlelik özeti vardır sanırım. Her şeyden önce namaz kılarken Allahın kabede evinde oturuyor ve ona ulaşmaya çalışıyorum şeklinde bir ibadet tarzı manasız geliyor. Araştırıp anladığım kadarıyla Allah heryerdedir demek her varlık Allahın varlığından bir varlıktır demek olurki Allah bize şah damarımızdan daha yakındır (varın gerisini biz düşünelim). Dolayısıyla kıldığın namazlar kendini geliştirip hakikatine varmak için yaptığın ibadetlerden biridir. Ve buda ancak hala büyük bir sır olan beyin gücünün gelişmesi ile mümkündür. Burada anlatılmak isteneni, beyin gücünün gelişimi için en uygun şartların bu pozitif enerji yönüne dönülmesi gerektiği şeklinde anlayabilmekteyim, şüphesiz en doğrusunu Allah bilir. Allah hepimizin ilmini artırsın. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 bilinen bir cevap yok, anladığım kadarıyla çünkü cevapların hepsi, kişisel ve yorumsal belli bir durum yok, BrainSlapper'in anlattığı gibi, eski çağ insanın yaşam tarzıya birlikte, semitik din psikolojisinin ve geleneklerinin devamlılığı gibi görünüyor. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Hilal'in İslam'a gayri-müslim Türkler tarafından sokulduğunu reddedebiliyormusun?Biraz araştır, Kabe'nin, Kıble'nin, Namaz'ın putperest kökenlerini de bulursun.[/b] Saygılar. Hilal Allah'ın emri degil ya ..baglayıcılıgı yok o kadar, napim anlamında söylüyorum Kabe, namaz vb. putperes kökenlerini bulabiliriz tabi, şimdi yok mu ? sanki dini dinsizler degil ama dindarlar yozlaştırır. Dinin asılları, olmazsa olmazları kaynaklarında mevcuttur ve insan her zaman potansiyel yobazdır. selamlar Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Hilal Allah'ın emri degil ya ..baglayıcılıgı yok o kadar, napim anlamında söylüyorum Kabe, namaz vb. putperes kökenlerini bulabiliriz tabi, şimdi yok mu ? Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Bu konu tartışılmıştı aslında. Neyse yeni gelenlere hatırlatma olur. *** İnançların maddi içeriği kurcaklandığı zaman, o inancın köklerindeki putperestlik ortaya çıkarılabilir. Hilal, Kabe, Kıble ve Cennet Taşı gibi şeyler, İslam inancının belirli maddi içeriğinden en önemlileridir. Hilal'in Türkler tarafından İslam'a sokulan bir sembol olduğunu herkes biliyor. Ama gel gör ki, kökeni nereye dayandığı bilinmeyen, ancak İslamöncesi Türkler tarafından İslam'a sokulan bu sembol, bir zaman sonra İslam'ın sembolü haline gelmiştir. Aynı şekilde Kabe'nin tarihi de araştırılabilir. Kabe ve Kıble de birbirleriyle alakalı kelimelerdir. Peki sonuç ne? Yani nasıl ki yakın tarihte İslam'a yapılan katkı, yani Hilal, başka kültürlerden İslam'a girmiş ise, Kabe, bıble vs. de kökeni başka putperest kültürlerde olan bir inanç unsurudur. Saygılar. İslam ile diğer putperest dinler arasındaki benzerlikler Yogiler iki parçadan oluşan beyaz ihrama girer Yogiler abdest alırlar Hintli ölüler yakılmadan önce yıkanır ve erkekler beyaz kadınlar kırmızı kefene sarılır. Budistler ve Hindular hacı olmak için kutsal yerleri ziyaret eder ve etrafında 7 kez dönerler. Oruç tutarlar. Hindular kurban keserler. Güneşe tapanlar günde 3 kere (Sabah, öğle, akşam) rüku ve secdeye vararak dua ederler. Hindu mabetleri camiye benzer. Ortada bir yükselti sağda ve solda iki minare benderi yükselti vardır. (ortada ki Şiva, sağda ki ve solda ki Brahma ve Vişnu adınadır) Müslümanlar; Bu benzerliklerin olması gayet normal,çünkü her kavme hak yolunu gösteren peygamberler geldi ama o kavimler sonraları allahın dinini yozlaştırdılar. diye itiraz edecekler. Oysaki,hiç bir dinin inanırı, kendi dininin putperest olduğunu kabul etmez. Zaten onun bakış açısıyla, değildir de... Ancak bütün dinler putperesttir. Putperestlik, müslümanların çoğunun zannettiği gibi kilden heykel yapıp, o heykeli tanrı bellemek değildir. Orada olmayan, görülmeyen, ancak gücü ve varlığı kabul edilen bir tanrıyı simgelemek için yapılır o put. Yani, inanılan tanrının simgesidir, onu hatırlatan, onunla ilişki kurmayı sağlayan bir simgedir. Böyle olunca da, bütün dinlerin aslında putperest olduğu anlaşılır. İslam da putperesttir. Tanrıları olan Allah'ı hatırlatan, onun gücünü ve varlığını simgeleyen, onun vasıtasıyla Allah'a ulaşılan bir çok put vardır islamda. En büyüğü Kabedir. Allaha tapılırken, Kabe'ye yönelinir. Kabenin etrafında dönülür, süslenir, giydirilir, vs. Kuran da bir puttur. Allah'ın sözlerini simgeler. Saygı görür, yukarıda tutulur ve öyle taşınır. Okumak için abdest alma, örtünme gibi özel ritüeller yapılır. İnsan eliyle yapılmıştır (en azından kitap haline getirilmesi). Diğer bir put, peygamberdir. Onun şefaati, Allahın rızası gibi umulur. Onun söyledikleri, yaşarken yaptıkları, giydikleri, fiziksel görünüşü, davranışları, ikinci bir kutsal kitap gibi yazılır, okunur, değer verilir ve uygulanır. Tek tanrılı olduğunu iddia eden bir dinin, inandığı tanrıdan başka -ister tanrıyı simgelemek adına olsun, ister başka amaçla olsun- başka kutsalları da varsa, o din putperesttir. Bunu inkar etmek veya kelimelerin sözlük anlamlarından çıkarımlar yapmaya çalışarak hedef saptırmak, gerçeği değiştirmez. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 bu soru dün tesadüfen bir sohbet ortamında geçti ve ilgimi çekti, kimse bir cevap veremedi muki iyi bir konuya değinmiş müminlerdende cevap gelmedi, aslan34 te cevap verecek sandık ama belliki o da bilmiyor Allah heryerde olduğuna göre, neden müslümanlar Kabe'nin bulundugu yone dogru Allah'a eğilirler ? E o zaman yine ben kendimce anlatayım... Daha önceden bilindiği gibi Müslümanlar Kudüs'e doğru namaz kılıyorlardı. Daha sonra bu yön Kabe olmuştur. Şunu söylemek isterim ki değinilen nokta pekte ciddi bir husus değil aslında. Yani Kabe dönmenin, Tanrı'yı oraya hapsetmek demek olmadığını, soruyu soran arkadaşımızda iyi biliyor aslında... Çünkü orası sadece bir simge. Tek kutsallığı; Aynı inanca sahip insanlara bir ortak payda teşkil etmesinden başka bir şey değildir. Ancak tartışılması gereken şey şu bence: "Niçin Kıble Kabe olmuştur"dan ziyade, İnsanlar niçin bir Kıble'ye ihtiyaç duymuşlardır... Ya da Kabe ne olmuştur da böyle bir önem kazanmıştır? Bunun gizi, Suk-u Ukaz Panayırında gizli bence... Tanrı yöneldiğiniz her yerdedir çünkü. Hatta der ki Pir Sultan Abdal: "Her ne arar isen kendinde ara, Kabe'de Hacc'da değil..." İpucu... Saygılarımla... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Tanrı yöneldiğiniz her yerdedir çünkü. E tamam işte bizde neden kıble olayı var diyoruz Namaz dua sadece Tanrıyla kul arasındadır, ortaya başka bir materyal girmesi putperestlik dinlerinden kalan bir alışkanlık olabilir diye düşünüyoruz. Hatta der ki Pir Sultan Abdal:"Her ne arar isen kendinde ara, Kabe'de Hacc'da değil..." iyi demiş, kıble kabe gibi putlar hikaye işler, cansız ve hiçbir işe yaramayan bir maddenin etrafında neden dönülürki, yada neden bir taşa taş atılırki, put psikolojisinden kurtulamamışız anlaşılan örneğin bütün müslümanlar kabe gibi bir yerde toplanıp, o topluluk, bağlılık, psikolojisini bir putun etrafında dönmedende yaşayaiblirler. Yani ben müslümanların bir arada toplanmasını çok iyi bir psikoloji, rahatlık, huzur olarak düşünüyorum ama put etrafında dönülmesine yada put taşlanmasına anlam veremiyorum. saygılar Alıntı
Φ diğer ben Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 E tamam işte bizde neden kıble olayı var diyoruz Namaz dua sadece Tanrıyla kul arasındadır, ortaya başka bir materyal girmesi putperestlik dinlerinden kalan bir alışkanlık olabilir diye düşünüyoruz. iyi demiş, kıble kabe gibi putlar hikaye işler, cansız ve hiçbir işe yaramayan bir maddenin etrafında neden dönülürki, yada neden bir taşa taş atılırki, put psikolojisinden kurtulamamışız anlaşılan örneğin bütün müslümanlar kabe gibi bir yerde toplanıp, o topluluk, bağlılık, psikolojisini bir putun etrafında dönmedende yaşayaiblirler. Yani ben müslümanların bir arada toplanmasını çok iyi bir psikoloji, rahatlık, huzur olarak düşünüyorum ama put etrafında dönülmesine yada put taşlanmasına anlam veremiyorum.saygılar Sayın Tarafsız Sorunuza yanıt olabilecek güzel bir yazıyla karşılaştım. Yazı gerçekten çok hoşuma gitti. Hiçbir yorum katmadan aktarmak istiyorum: <<Allah Bir'dir; fakat birçok ismi vardır ve bunlar Allah'ın sıfatlarıdır. Mesela Allah, Rahim'dir, Rahman'dır, Gaffar'dır, Rezzak'tır, vs. Bunlar Allah'ın sıfatlarıdır. Meşhur Hadis-i Şerifinde, Hz. Peygamber, Allah'ın doksan dokuz güzel ismi olduğunu söylüyor. (Esmaullahi'l-Hüsna). Kur'an-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerde geçen Allah'ın isimlerinden, insanın, yaratıcısı ile olan alakasını en çok ifade edeni «Melik» sıfatıdır. Çünkü bu isim, insan ile Yaratıcısı arasındaki bağlantıyı çok güzel ifade etmektedir. Kral her şeye muktedirdir. Onun zenginliği vardır. O hakim olandır. Halbuki, bir kul ve köle olan insanın hiçbir şeyi yoktur; ne kuvveti, ne zenginliği vs. Ve bu cemiyette de böyledir, insan cemiyetinde, Kral en kuvvetli, köle de en kuvvetsiz insandır. Madem ki insan Allah için «Melik» ismini kabul etmiştir, bunun neticelerini de kabul etmesi lazımdır. Kur'an-ı Kerîm'de görüyoruz ki, «Melik» sıfatı geçtiği yerlerde bir kral için lüzumlu olan diğer sıfatlar da geçmektedir. (el-Melikü'l-Kuddus) vs. insan cemiyetinde bir kral varsa, bu Kral, nelere sahiptir? Her şeyden önce, onun tahtı vardır, (Arş). Kur'an-ı Kerîm «Arş» (taht) kelimesini Allah için kullanıyor «Arş’ın sahibidir» (Bürüc süresi, 15). Bundan başka, bir kral, hazinelere sahip olur. Yine Kur'an-ı Kerîm: «Göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır» buyuruyor. (el-Münafikun süresi, 7). Bundan başka bir Kralın orduları vardır. Kur'an-ı Kerîm diyor ki; «Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır» (Fetih süresi, 4). Kralın sahip olduğu diğer şeyler arasında, araziler vardır. Kur'an'da şöyle buyuruluyor. «Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır» (Casiye süresi, 27). Şayet arazi çok büyükse, bu arazinin bir merkezinin olması lazımdır, yani başşehir. Çok hayret vericidir ki, Kur'an-ı Kerim, Mekke için «Ummul-Kura» tabirini kullanmaktadır. (En'am, 92; Şura, 7). «Umm» anne, «Kura» da şehirler manasındadır. «Şehirlerin annesi», yani başşehir. İngilizce’de «Metropolis» denmektedir ki, bu «Ummu'l-Kur'a»nın tam tercümesidir. «Metro», anne; «Polis» şehirler demektir. Ummu'l-Kura, uzun zamandan beri Mekke için kullanılan isimlerden biridir. Yani İslamiyet'ten evvel de Mekke'ye «Ummu'l-Kura» deniyordu. Ve Kur'an-ı Kerîm bu ismi kullanmaktadır. Şahsen ben, Mekke'ye niçin «Ummu'l-Kura» dendiğini ve bu ismin ne zamandan beri kullanıldığını bilmiyorum. Bu hususta teferruatlı bilgi yoktur. Bir başşehirde, kralın sarayı olması icabeder ki, «Beytullahi'l-Haram» Allah-ü Teala'nın evidir. Şimdi de bir devleti ele alalım. Bir devlette vatandaşlar vardır. Bu vatandaşlar ne yaparlar? Bu tür insan cemiyetlerinde görüyoruz ki vatandaşlar, kendi evlerinden Kral'ın sarayının önüne gelip, ona sadakat yemininde bulunurlar. Çok hayret vericidir ki, bu husus aynen, Kabe için de mevcuttur. Bir Hadis-i Şerifte -ve bunu en az üç sahabe rivayet etmektedir- Hz. Peygamber diyor ki «Hacerü'l-Esved, Allah'ın yeryüzündeki sağ elidir». Yani Kabe'deki Hacerü'l-Esved, Allah'ın yeryüzündeki sağ elini temsil ediyor. Şu halde, Mekke'ye giden hacılar, ellerini Allah'ın sağ eli üzerine koyarak sadakat yemininde bulunurlar. Hacıların, Hacerü'l-Esved'e ellerini koyma hareketinin iki adı vardır: «İstilam» ve «Bey'a». «İstilam»ın kelime manası, «elde etmek» demektir. O halde «antlaşmanın elde edilmesi» Allah, bizim sadakat anlaşmamızı elde ediyor demektir. «Bey'a», bilindiği gibi «Kontrat» demektir. O halde bu, bizim Allahu Teala'ya itaat edeceğimize dair bir kontrat, bir söz vermedir. Bir kralın, kendi vatandaşlarından birine çok güvenmesi halinde Kralın bu vatandaşa vereceği en şerefli vazife, kendi evinin muhafazasıdır. Filhakika bir evi muhafaza etmek demek, içinde yaşayanları ve bunların mallarını muhafaza etmek demektir. Sembolik olarak, Allah ve onun sahip olduğu şeyler Kabe'dedir. Ve biz, onları korumakla mükellefiz. Bildiğimiz gibi tavaf yedi defa, yani yedi turdur. Bu, devamlılık ve sonsuzluğu temsil eder. Niçin? Farz edelim ki gözlerimiz kapalı olsun. Bu halde gece ve gündüzü ayırt edemeyiz. Zaman sonsuz olur. Zamanın başlangıcı, sonucu olmaz ve zaman sonsuz gibi olur. Buna rağmen, eski devirlerde, insan zamanı ölçmek isteğinde haftanın yedi gününü seçmiştir. Bir haftada yedi gün vardır. Sekizinci gün hiç bir zaman gelmez ve yedi gün, devamlı olarak birbirini tekrar eder. Şu halde yedi sayısı, sonsuzluğu temsil eder. Biz Allah'ın Evini (Kabe'yi) bekçi olarak muhafaza etmek istediğimizde, bunu devamlı olarak yapmamız lazımdır, yani edebi olarak. Fakat insanın bunu yapması imkansız olduğu için, o yedi rakamını sembolik olarak almış ve böylece yedi tür tavafla, bunu ebedi olarak yaptığını ifade etmek istemiştir.>> (alıntıdır) Saygılarımla... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Sayın Tarafsız Sorunuza yanıt olabilecek güzel bir yazıyla karşılaştım. Yazı gerçekten çok hoşuma gitti. Hiçbir yorum katmadan aktarmak istiyorum: ... Ben bu yazıyı çok sevdim Benden önce sevgili sardunyam bile itiraz eder. Arş, saray, sembolik el. Lat, Uzza, Menat'tan birini mi tarif ediyorsunuz, yoksa başka birşeyi mi? Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2007 diğer ben yani "kabe" Allah'ın sembolik olarak eli mi demek istiyorsunuz ? Allah'ın eli sembolik olarak bu kadar küçük mü ? Sembolik olarak, Allah'ın bir şekli şemali veya bir mekanı olduğunu da yeni öğrendim sizden Allah heryerde değil mi ? Kabe kral mı ki etrafında dönüyoruz !!! Allah'a bir mekan mı tayin ediyoruz, sembolik olarak bile bu mümkün değil, çünkü Allah fiziksel olarak hiçbir şey değildir zaten, yani sembolik olarak bile düşünemeyiz Farz edelim ki gözlerimiz kapalı olsun. Bu halde gece ve gündüzü ayırt edemeyiz. Zaman sonsuz olur. Zamanın başlangıcı, sonucu olmaz ve zaman sonsuz gibi olur. Buna rağmen, eski devirlerde, insan zamanı ölçmek isteğinde haftanın yedi gününü seçmiştir. Bir haftada yedi gün vardır. Sekizinci gün hiç bir zaman gelmez ve yedi gün, devamlı olarak birbirini tekrar eder. Şu halde yedi sayısı, sonsuzluğu temsil eder. Gözlerimizi kapadığımızda, zamansız olduğumuzuda bilmiyordum, zaman güneşin doğup batmasıyla ilgili değil ki, onu insanlar bir düzen sağlamak için sistematik bir şekilde oluşturmuşlar, bir hafta 7 günde olsa 1 yılda olsa güneşin umurunda değildir ! Zamansızlık diye bir kavram yoktur, herşey mutlaka belli bir SÜRE içerisinde olur, zamansızlık kavramı ancak hiçbir şey yokken olabilir ama hiçbir şey yokken diye bir kavram yoktur, bilinemez, düşünülemez Çünkü hiçbirşey yokken demek, düşünecek yaşayacak tanımlayacak birşey yok demektir, yani düşünmemeyi gerektirir, dolayısıyla zaman mekan insan kainat kavramı komple anlamsız olur. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.