Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 21 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 21 Ocak , 2008 Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında çakırkeyif bir yılbaşı ertesi... kış güneşi, yanlış zamanda açmış bir bahar çiçeği gibi sıcak gülümseyip ısıtıyor tenimizi... Kimsesiz gemiler, burunlarını açık denizlere dikmiş yalpalıyorlar sahil boyunca... Miskin kediler toprakla güneş arasında mahmur... Dostlarla paylaşılan salaş bir meyhanenin ahşap masasında, 25 yılını denize vermiş Hasan Kaptan, kocaman kırmızı yanaklar ve ışıltılı gözlerle hayatı özetliyor: "Deniz, balık, güzel kadın, sağlıklı çocuklar...Hepsi bu...!" Zamanın sakin ve telaşsız aktığı bu dalga boyunda saat sorulursa bozuluyor kaptan: "O yok işte burada" diyor kızgın, "Burada gündoğumu var, günbatımı var, balık vakti var, ama saat yok..." Metropol telaşlarından hayli uzakta bir başka hayat, midye kabuğunun arasından ışıldayan bir inci tanesi gibi gülümsüyor. Neredeyse unutmaya yüz tuttuğumuz bir huzur, bizi yeni bir yılın ilk adımlarında güneşle toprak arasında yakalayıp kollarına alıyor. Tabanlarımızda topraktan yayılan ısı, kulaklarımızda denizin tuzlu sesi ve göz kapaklarımızda kış güneşinin busesi... Bir koca yılı henüz eskitmişken ve yeni bir yılı, içinde ne olduğunu kestiremediğimiz, el değmemiş bir yılbaşı hediyesi gibi paketinden çıkarmaya hazırlanırken bütün bir yaşamıyla hesaplaşmak istiyor insan... Yüzyıllık bir savaşın, sadece yılbaşlarında mola veren yorgun askerleri gibi, akrep ve yelkovanın durduğu bir su başında bilançoya oturmak istiyorsunuz. Acaba ne kadar yara aldık savaşta? Ne kadarını gösteriyor, ne kadarını gizliyoruz? Ne kadarı açık yaralarımız, ne kadarı iç kanamalarımız? Zaferler çıkarabildik mi mağlubiyetlerimizden..? Süresini ve yörüngesini bilmeden çıktığımız bu yolculuğun neresindeyiz acaba... ve daha kaç gemi var içinde olmak isterken ardından el sallayacağımız? Merak etmiyor musunuz; ne kadarı gözyaşı kalan yaşamınızın, ne kadarı kahkaha..? Geride kalan yılların ne kadarından gururlu, ne kadarından pişmansınız? Ne kadarını kurumuş sonbahar yaprakları gibi süpürüp atmak isterdiniz belleğinizden, ne kadarım saklardınız kutsal bir emanet gibi...? Yaşam terazinizde "Keşke hiç yaşamasaydım" dedikleriniz mi, hep tekrarlansın istedikleriniz mi ağır basardı? İnsana gecikmiş bir baharı çağrıştıran ılık kış güneşi altında kısa bir mola verince insan, sahile demirlemiş mahmur gemiler gibi kendini suların yalpalayışına bırakıp maziyi tartıya vurmak istiyor. Ne kaldı geriye bunca telaştan..? Avucunuzun içinden kayıveren sular gibi yitip giden yıllar geride ne tortu bırakıyor? Kendinizi bütün kazılmış siperlerinizin dışına koyup, bütün kalkanlarınızı indirdiğinizde, çırılçıplak karşısına geçtiğiniz yaşam aynasında ne görüyorsunuz? Tüketmek için bunca acele ettiğiniz takvim yapraklarına, onca hızla çevirdiğiniz akreplere, yelkovanlara, içine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz? "Ne kadarı benim hayatım..." diye soruyor musunuz; "...ne kadarını başkaları yaşamış benim yerim.ya da ben başkalarının...?" "Aynadakinin ne kadarı ben'im, ne kadarı oynadıklarım...?" Yamaçlarında gölgelerin oynaştığı kederli anılar ve ışıltılı yaş günlerinden kaçını "keşke yeniden yaşanabilseler" diyerek anımsıyorsunuz? Karlı bir dağ zirvesine ya da bir şömine alevine bakarken dalıp gittiğinizde "Neden zirvede değilim"! mi düşünüyorsunuz, "iyi ki uçuruma düşmedim"i mi...? Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında yakaladığınız bir geniş zamanda, geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasında gidip gelirken en çok ne gelirdi aklınıza...? Sizi bilmem ama ben akıbeti meçhul bir yeni yılın eşiğinde sürpriz bir kış güneşi göz kapaklarımı yalarken sadece sevgiyi düşündüm. Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine... kışın açık denizlere bakarak bekleşen kimsesiz gemilerin güvertesine; geçmiş zamanın, şimdiki zamanın ve gelecek zamanın öznesine hep sevgiyi koydum... Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen... Ve metropol haragülesinden uzakta, kocaman kırmızı yanaklarla gülümseyerek bir başka hayattan haberler veren Hasan Kaptan'ın yalancısıyım ki; ...yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllardan da geriye... Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan... ...öteki yalan... Can Dündar diloşcumm ablacım seni seviyorumm Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 21 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ocak , 2008 Öyleyimdir bidenem üzerinize afiyet.. : bi konuşsam var yaaa.. sus sus bişi deme Allah muhafaza bidenem Alıntı
Φ Murti_San Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 diloş selam epeydir uğramayınca cevap yazmak zorlaşıyor. biraz geçte olsa cevap yazabilmekte insanı bir nebze rahatlatıyor. kendine iyi bak....Sağlıklı ve Huzurlu kal...... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Diloşum Sanıyorum sizin oraların ağ bağlantılarında sorun var ne oluyos yaww bi denk gelemiyoruz Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 ben de tek sorunlu bağlantı benimki sanıyordum bu durumda Diloşumla rastlaşma ihtimalimiz yüzde kaç ? çok özlemiştim Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında çakırkeyif bir yılbaşı ertesi... kış güneşi, yanlış zamanda açmış bir bahar çiçeği gibi sıcak gülümseyip ısıtıyor tenimizi... Kimsesiz gemiler, burunlarını açık denizlere dikmiş yalpalıyorlar sahil boyunca... Miskin kediler toprakla güneş arasında mahmur... Dostlarla paylaşılan salaş bir meyhanenin ahşap masasında, 25 yılını denize vermiş Hasan Kaptan, kocaman kırmızı yanaklar ve ışıltılı gözlerle hayatı özetliyor: "Deniz, balık, güzel kadın, sağlıklı çocuklar...Hepsi bu...!" Zamanın sakin ve telaşsız aktığı bu dalga boyunda saat sorulursa bozuluyor kaptan: "O yok işte burada" diyor kızgın, "Burada gündoğumu var, günbatımı var, balık vakti var, ama saat yok..." Metropol telaşlarından hayli uzakta bir başka hayat, midye kabuğunun arasından ışıldayan bir inci tanesi gibi gülümsüyor. Neredeyse unutmaya yüz tuttuğumuz bir huzur, bizi yeni bir yılın ilk adımlarında güneşle toprak arasında yakalayıp kollarına alıyor. Tabanlarımızda topraktan yayılan ısı, kulaklarımızda denizin tuzlu sesi ve göz kapaklarımızda kış güneşinin busesi... Bir koca yılı henüz eskitmişken ve yeni bir yılı, içinde ne olduğunu kestiremediğimiz, el değmemiş bir yılbaşı hediyesi gibi paketinden çıkarmaya hazırlanırken bütün bir yaşamıyla hesaplaşmak istiyor insan... Yüzyıllık bir savaşın, sadece yılbaşlarında mola veren yorgun askerleri gibi, akrep ve yelkovanın durduğu bir su başında bilançoya oturmak istiyorsunuz. Acaba ne kadar yara aldık savaşta? Ne kadarını gösteriyor, ne kadarını gizliyoruz? Ne kadarı açık yaralarımız, ne kadarı iç kanamalarımız? Zaferler çıkarabildik mi mağlubiyetlerimizden..? Süresini ve yörüngesini bilmeden çıktığımız bu yolculuğun neresindeyiz acaba... ve daha kaç gemi var içinde olmak isterken ardından el sallayacağımız? Merak etmiyor musunuz; ne kadarı gözyaşı kalan yaşamınızın, ne kadarı kahkaha..? Geride kalan yılların ne kadarından gururlu, ne kadarından pişmansınız? Ne kadarını kurumuş sonbahar yaprakları gibi süpürüp atmak isterdiniz belleğinizden, ne kadarım saklardınız kutsal bir emanet gibi...? Yaşam terazinizde "Keşke hiç yaşamasaydım" dedikleriniz mi, hep tekrarlansın istedikleriniz mi ağır basardı? İnsana gecikmiş bir baharı çağrıştıran ılık kış güneşi altında kısa bir mola verince insan, sahile demirlemiş mahmur gemiler gibi kendini suların yalpalayışına bırakıp maziyi tartıya vurmak istiyor. Ne kaldı geriye bunca telaştan..? Avucunuzun içinden kayıveren sular gibi yitip giden yıllar geride ne tortu bırakıyor? Kendinizi bütün kazılmış siperlerinizin dışına koyup, bütün kalkanlarınızı indirdiğinizde, çırılçıplak karşısına geçtiğiniz yaşam aynasında ne görüyorsunuz? Tüketmek için bunca acele ettiğiniz takvim yapraklarına, onca hızla çevirdiğiniz akreplere, yelkovanlara, içine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz? "Ne kadarı benim hayatım..." diye soruyor musunuz; "...ne kadarını başkaları yaşamış benim yerim.ya da ben başkalarının...?" "Aynadakinin ne kadarı ben'im, ne kadarı oynadıklarım...?" Yamaçlarında gölgelerin oynaştığı kederli anılar ve ışıltılı yaş günlerinden kaçını "keşke yeniden yaşanabilseler" diyerek anımsıyorsunuz? Karlı bir dağ zirvesine ya da bir şömine alevine bakarken dalıp gittiğinizde "Neden zirvede değilim"! mi düşünüyorsunuz, "iyi ki uçuruma düşmedim"i mi...? Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran ıssız bir sahil kasabasında yakaladığınız bir geniş zamanda, geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasında gidip gelirken en çok ne gelirdi aklınıza...? Sizi bilmem ama ben akıbeti meçhul bir yeni yılın eşiğinde sürpriz bir kış güneşi göz kapaklarımı yalarken sadece sevgiyi düşündüm. Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine... kışın açık denizlere bakarak bekleşen kimsesiz gemilerin güvertesine; geçmiş zamanın, şimdiki zamanın ve gelecek zamanın öznesine hep sevgiyi koydum... Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen... Ve metropol haragülesinden uzakta, kocaman kırmızı yanaklarla gülümseyerek bir başka hayattan haberler veren Hasan Kaptan'ın yalancısıyım ki; ...yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllardan da geriye... Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan... ...öteki yalan... Can Dündar diloşcumm ablacım seni seviyorumm Zeynep..tatlı Zeynep... bak,yazının hiçbir yerini bozmaya elim varmadı..bana verilecek en güzel hediyelerden biri Can Dündar'dan böyle bir yazı olsa gerek.. Saat yani zaman kavramının olmadığı sadece günbatımı ve gündoğumunun olduğu farklı bir boyuta ne çok ihtiyacımız var..ve bütün bu telaştan geriye bir tek "sevgi" kalacak sonucu ne kadar da doğru.. Çok teşekkür ederim..Bende seni seviyorum cimcimem.. Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 diloşselam epeydir uğramayınca cevap yazmak zorlaşıyor biraz geçte olsa cevap yazabilmekte insanı bir nebze rahatlatıyor kendine iyi bak....Sağlıklı ve Huzurlu kal...... Sevgili Murtisan.. Sanırım bayram tebrikim için bu sözlerin..geç olmasının bence hiçbir önemi yok..inceliğin için teşekkür ederim.. Sende Mutlu kal.. Diloşum Sanıyorum sizin oraların ağ bağlantılarında sorun var ne oluyos yaww bi denk gelemiyoruz Bana kalırsa sorun bilgisayarda değil benim bağlantılarımda.. Kendime bir reset attım sanki düzeldim mi ne.. Lutfen alıcılarımızın ayarlarıyla oynayalım bidenem.. Aksi takdirde bir araya gelemiyciiz.. ben de tek sorunlu bağlantı benimki sanıyordum bu durumda Diloşumla rastlaşma ihtimalimiz yüzde kaç ? çok özlemiştim Şimdi bendeki sorun kendi bağlantılarımla seninde bilgisayarın ve kendi bağlantılarınla ilgili olduğuna göre.. hımmm..şööle söyliyimm % -20.. Bende çok özledim gökkuşağım..hemde nasıl.. Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 bu durum matematiğe aykırı,dengeler alt üst,çünküm..rastlaştık nasılsın Diloşum ? demek resetle düzeldin ben de bilgisayara atacaktım ama,başlamışken kendime de atayım ne dersin..? şimdilik fazla kalamıyorum ama gene gelmeye çalışacağım Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2008 Evet..matematik..fizik..kimya ve bilumum dengelere aykırı bir durum gerçekleşmiş.. lakin çok kısa bir tesadüf olmuş bu..zira gitmişsin.. Tatlım reset olayını kendinde de dene..faidesini göreceksin.. Gelirsen belki aynı inanılmaz olay bir daha gerçekleşir..yine karşılaşırız.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2008 MERHABA Bidenem Bazen yorar insanı küçük şeyler; büyük sırlar vardır küçük şeylerin içinde. Açıldıkça açılır, boyuna posuna bakmadan... Bazen dinlendirir insanı uzaklar; uzaklığa bir yakınlığı vardır gözlerin. Gözlerin olduğu kadar gönlün de... Bazen durur tüm adımlar; adamların tembelliğinden değil, yolların düşündürücülüğünden. Öyle çetrefillidir ki, susar ayaklar da kimi zaman... Bazen sorar gözler, diller kabul etse bile. Maharet gözleri bile ikna etmektir, güzel söz söylemek değil. Bazen durur dünya, inecekler iner, sonra yoluna devam eder. Ne var ki, herkes için o duruş anı farklıdır. Kimisi içinse hiç dönmez dünya, ki o da apayrı mesele. Bazen her şeyi bir mimik anlatır, bazen gözyaşı, bazen bir kelime. Ne kadar da ağır gelir söylemek bazen bir kelime bile. Bazen bir anı, bir ömür kokar. Bazen bir daha yaşayamayacağını hisseder insan içinde bulunduğu ânı. Bazen şair olur insan, mısra kuramaz. Bazen mısra kurar insan, şair değildir. Bazen hiçbiridir, ne diyeceğini bilemeyen sıradan biridir işte... Bazen yaşadığını daha çok hisseder insan, öleceğini unutur büsbütün. Bazen yaşadığını tamamen unutur, hatta bazen her ikisini de. Bir anı bir anına uymaz derler ya insan için, ya bütün anları birbirinin aynı olsaydı. Bazen korkutmaz mı bu ihtimal insanı? Bazen korkar insan gölgesinden. Gölgesinin şahsında kendisinden. Zira kendi vücudu geçmiştir güneşin önüne. Kendi eseridir gölgesi. Bazen susar insan, dudakları çatlar susuzluktan. Bazen susar insan, söylenecek çok söz varken bile. Bazen dolar insan, kimse anlamaz. Bazen herkes anlar, kendisi kendisini anlamaz. Yalnızdır bazen insan, öyle yalnız bakar ki dünyaya. Bazense hiç yalnız değildir, nasıl baktığını bilirse. Bazen büyük görür insan kendini, ne acizliktir! Bazen aciz görür, ne büyük bir görüş! Bazen, 'bazen' değil, 'her zaman' demek gerek. Ama bilmek gerek, ne zaman? Her 'bazen'in bir zamanı vardır. alıntı... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2008 Sardunyam..canım benim.. ne kadar güzel bir yazı bu böyle..evet bazen..bazen bir anı, bir ömür kokar..tek bir ana sığar bütün bir yaşamın anlamı..bazen.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2008 beğendiğine sevindim bidenem bazen evet bazen Alıntı
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2008 Zeynep..tatlı Zeynep... bak,yazının hiçbir yerini bozmaya elim varmadı..bana verilecek en güzel hediyelerden biri Can Dündar'dan böyle bir yazı olsa gerek.. Saat yani zaman kavramının olmadığı sadece günbatımı ve gündoğumunun olduğu farklı bir boyuta ne çok ihtiyacımız var..ve bütün bu telaştan geriye bir tek "sevgi" kalacak sonucu ne kadar da doğru.. Çok teşekkür ederim..Bende seni seviyorum cimcimem.. canım ablacım beğenmene çok sevindim...ama bu aralar yeni bir görev seni bekliyo yumurtayı kıranı bulduğuna göre bu portakala olanlarıda bulursun sen evet o bıçağı kim tutuyodu portakala ne oldu Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2008 Zeynepciim evet hazin bir tablo.. ama failini bulacağımdan hiç şüphen olmasın.. içimden bir his katilin uşak olduğunu söylüyor.. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 komuşuu komuşşuu huhu evdeysen ben geldim kahve icmeye Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Canımmm hani geçen gün bana bişey sormuştun yaaa bak burada cevabı Web Siteme Git Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2008 komuşuu komuşşuu huhu evdeysen ben geldim kahve icmeye Gel komşum..kahvem hazır..bi yandan içer..bi yandan sağı solu çırpıştırırız.. Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2008 Canımmm hani geçen gün bana bişey sormuştun yaaa bak burada cevabı Web Siteme Git [/ Hala dün gibi hatırlarım her anını anıların Biraz hırçınım bu yüzden biraz hüzünlüdür hep bir yanım Hala sızlar için için her biri yaralarımın Dalgalıdır denizim bu yüzden Biraz ıssızdır hep kıyılarım Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim Pare pare buruktur hep sevinçlerim Dağ gibi derya gibi bende acılar..şahidim şarkılar Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar Çok erken tanıdım çok erken tattım cilvesini kaderin Zamansız büyüdüm şimdi kayıp çocukluk günlerim Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim Pare pare buruktur hep sevinçlerim Dağ gibi derya gibi bende acılar.. şahidim şarkılar Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar Cevabı aldım.. nerdeyse benim cevabımla aynı.. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2008 güzel komşuma bir şiirler geldim bende DESEM KI -------------------------------------------------------------------------------- Desem ki vakitlerden bir nisan aksamidir Ruzgarlarin en ferahlaticisi senden esiyor Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanlarin en kuytusunu sende gezmekteyim Senden kopardim ciceklerin en solmazini Topraklarin en bereketlisini sende surdum Sende tattim yemislerin cumlesini. Desem ki sen benim icin, Hava kadar lazim,ekmek kadar mubarek Su gibi aziz bir seysin Nimettensin,nimettensin! Desem ki... Inan bana sevgilim inan. Evimde senliksin,bahcemde bahar; Ve soframda en eski sarap. Ben sende yasiyorum, Sen bende hukum surmektesin. Birak ben soyliyeyim guzelligini, Ruzgarlarla,nehirlerle,kuslarla beraber. Gunlerden sonra bir gun Sayet sesimi farkedemezsen, Ruzgarlarin,nehirlerin,kuslarin sesinden Bil ki olmusum. Fakat yine uzulme,musterih ol; Kabirde boceklere ezberletirim guzelligini, Ve neden sonra, Tekrar duydugun gun sesimi gokkubbede, Hatirla ki mahser gunudur, Ortaliga dusmusum seni ariyorum. Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2008 Teşekkür ederim güzel komşum..çok güzeldi.. Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2008 Cevabı aldım.. nerdeyse benim cevabımla aynı.. Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2008 Genel müdürüm bu çiçeği kabul eder misiniz ? Kesinlikle zam için yapmıorum Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2008 bidenem Güz Yorgunu - 3 / Vefa kurşun gibi güzdü yorgunuyduk mevsimin çokça gülmüştük evvel sevmiştik yaşamayı direnişlerde kendimiz için değil sevgimiz için sustun şimdi ansızın birleşti kirpiklerin güz yorgunu nasıl yaşanır aşklar nasıl yazılır şiiri böyle deli divane nasıl sevilir soracaklar ne diyeceğim kurşun gibi güzdü afişlere boyun eğmişti şehir dilimizde en kutsalı kelimelerin yalnız ölmemeye yeminliydik kendimiz için değil kardeşlerimiz için öyle sızgın gülümseme yüreğimi böldüm güz yorgunu nasıl büyür kavga nasıl çözülür düğüm görmeden toprağın rengini nasıl duyulur gül soracaklar seni söyleyeceğim Abdullah Çevik Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 3 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 3 Şubat , 2008 Genel müdürüm bu çiçeği kabul eder misiniz ? Kesinlikle zam için yapmıorum Muhabirlerin en acarı.. bu çiçek demişsin ama burda birden fazla çiçek görüyorum..ve hepsini kabul ediyorum.. Zam dedinde..zaten yakaladığın onca güzel haberden sonra bunu bende düşünüyordum..şşttt..diğer muhabirler duymasın ama.. bu arada rüşvetten hiç hazzetmem..belli oluyordur herhalde.. bidenem Güz Yorgunu - 3 / Vefa kurşun gibi güzdü yorgunuyduk mevsimin çokça gülmüştük evvel sevmiştik yaşamayı direnişlerde kendimiz için değil sevgimiz için sustun şimdi ansızın birleşti kirpiklerin güz yorgunu nasıl yaşanır aşklar nasıl yazılır şiiri böyle deli divane nasıl sevilir soracaklar ne diyeceğim kurşun gibi güzdü afişlere boyun eğmişti şehir dilimizde en kutsalı kelimelerin yalnız ölmemeye yeminliydik kendimiz için değil kardeşlerimiz için öyle sızgın gülümseme yüreğimi böldüm güz yorgunu nasıl büyür kavga nasıl çözülür düğüm görmeden toprağın rengini nasıl duyulur gül soracaklar seni söyleyeceğim Abdullah Çevik Çok hoş mısralardı canım.. güz yorgunu.. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 5 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 5 Şubat , 2008 güzel komşumm ögle yemegine geldim sana evde misin[email=http://www1.istockphoto.com/file_thumbview_approve/1561109/2/istockphoto_1561109_turkish_manti.jpg]http://www1.istockphoto.com/file_thumbview_approve/1561109/2/istockphoto_1561109_turkish_manti.jpg[/email] Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.