Φ muki Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2007 la_bohéme daha öncede söyledim, biliyorsunuz burada yeniyim bu nedenle ,tesadüfen bu konuları gördüm . sizin eski yazılarınızı okumadım direk mesaj yazdım... hatırlarsanız özür'de dilemiştim... neyse o kadar soru sordum ama siz nerden geldiğiğinizi söylemediniz...hep bu konuyu atladınız.. atlarınız kim?demiştim tesadüf eserimi geldiniz dünyaya....yada başka sbeplermi var... La boheme, dogru ya! Sen hangi atla geldin buralara, kir at mi, arap ati mi, yoksa ne ati, soyle de bizler de bilelim. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Sayın Tarafsız Bakın bu da "Kader" konusuna giriyor aslında. Gökyüzünde belli bir miktar bulutta olsa, o bulutun yağmur yağdıramayacağı gibi bir durum söz konusu değildir. Çünkü bulut bir "Su Kütlesi"dir. Su Buharıdır. Belli bir katmanda meydana gelmiştir. Yoğunluğu belirli bir seviyeye geldiği ve sıcaklık yeterli seviyede olduğu zaman (yani sıcaklık, yoğunluk ilişkisince) mevcudiyetindeki suyu salar. Bu bir kanundur (kader yada doğa kanunu fark etmez). tengeriin boşig, pardon ben seni düşünmeden "kader" olarak yazmışım çünkü sen kaderi "ölçü/denge" manasında düşünüyorsun, bu da doğru ama oradaki kader kelimesini bizim bildiğimiz anlamda kullandım, yani "Allah tarafından olacakların, ölçülüp, biçilip, yazgıya göre zamanı geldikçe yaşanması" anlamında kullandım. sen oraya takılma bizim bildiğimiz manada düşün, yada bizim bildiğimiz manayı anlatan kelime ile değiştir. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Bırak şimdi bunları.Verdiğim rivayete uyduruk diyemediniz hala. verdigin rivayetlerin kaynadı nedir. Taberi kimden almış haberleri. Hadis usulü açısından eleştiriye tabi tutalım . Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 sevgili tarafsız bu doğru düşüncelerimiz diyorsun ama bu senin doğru düşüncen başkalarınındeğil. bizi etkilediğinden, eğilim falan olmuyor, ne alakası var? insanın doğası gereği inancına iftira atılırsa,(sizin yalan yanlış yaptığınız ayet yorumları gibi) inancına daha'da fazla sahip çıkar. farz delim inanan insanın eksik bilgisi var, sizin sözünüze inanacığınımı sanmıyorsunuz?,eğer sanıyorsanız komik duruma düşersiniz. Çünkü; hiç bir şey bilmiyorsa, eğer bu sayfaya ulaşıyorsa internet'den ayet'in anlamına bakar ve sizin yorumun yalan ve yalnış olduğunu görür. ve sizin amacınızı anlar ve daha da çok sahip çıkar. sizin yaptığınız yorumlar sizde biliyorsunuz yalan , yalnış. kendi anlayışınıza göre yorum yapıyorsunuz. gerçek anlamını öğrenince o insan eminim dahada çok sahip çıkacaktır inancına. Ayrıca anti düşünce değil 'ETKİ'YE TEPKİ' Diyebilirsin... sevgili muki; bazı insanlar gördükleri ve bildikleri ile yetiniyorlar, sizin gibi görmeden bilmeden inanmıyor ne yazık... görerek bilerk inanıyorlar çünkü görüp inandıklarını anlıyorlar... dünyaya gelmesinin bir sebebi olduğunu biliyor sebepsiz gelmediğine inanıyorlar ve anlıyorlar,yetmezmi herkesi kandiniz sandığınız için ön yargıda bulunuyorsunuz türkçesini zaten okuyorlar neden biliyorsun okumadıklarını?sizin çevreniz okumaya bilir diğer insanların okumadığını nerden biliyorsun? evet bir çok insan bilinçleniyor ve MÜSLÜMAN oluyor. bilim adamların'dan tutunda sıradan insanlara kadar hergün bir yenisi etkileniyor ve ekleniyor.....,işte burada haklısınız... DAHA SÖYLEMEDİNİZ siz nasıl dünyaya geldiniz? atalarınız kim? insan olarak, nereden geldiniz nereye gideceksiniz? saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 DAHA SÖYLEMEDİNİZ siz nasıl dünyaya geldiniz? atalarınız kim? insan olarak, nereden geldiniz nereye gideceksiniz? saygılar.. Bu konududa uzman olan bilim adamları,maymun ile insanın ortak bir atadan evrimleştiğini söylüyor.Bana göre canlı olsunda ne olursa olsun, çamurdan kat kat iyidir. Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2007 Montaigne kendini hayvan yerine'de koyabilir, istediği yere'de koya bilir. siz koyuyormusunuz? yunus balığını falan örnek vermene gerek yok, bütün hayvanlar farkı özelliktedir,her birinin bir özelliği var kimi koku ile haberleşir kimi frekanslar'la kimi hisleri ile...iQ testlerinde alt sinir 20 ne alakası var, sinirle,hangi hayvan'ın IQ seviyesi insanla bir? o zaman neye inanyorsun?ataların kim olduğunu bilmiyorsun?illaki bir yerden geldiniz.... sebepsiz birşey olmaz. sizinde dünyaya gelmenizde bir sebep var sanırım. yoksa sebepsizmi geldiniz.. bizi aydınlatın mantıklı birşey söyleyin,çunki herşeyin bir sebebi var.dünya dengede kalması için her yaratılanın bir sebebi var. örn:böcekleri fareler,fareleri yılnlar,yılnları kediler,kadileri,köpekler vs dünya dengesini sağlıyor. hepsinin sebebi var....görüyorsunuz.. yaşamın olması için illaki aynı temel taş olması gerek. hayvanında yaşaması için ,görmesi,yemesi,içmesi gerek, zaten hayvan'ile insanı ayıran AKIL'DIR. o nedenle ben kendimi hayvandan farkı görüyorum, çünkü ondan daha akıllı olduğuma inaniyorum.(inanıyorum çünkü) işte inançlı olmanın özelliği budur ,hayvanlar'dan farkı olmak.....inancımız hayvanlar'dan FARKLI olduğumuzu söylediği için İNANMAMIZ YETERLİ...sebeptir maymunların kuyruğu var hiç kuyruklu insan gördünüz'mü? La boheme, dogru ya! Sen hangi atla geldin buralara, kir at mi, arap ati mi, yoksa ne ati, soyle de bizler de bilelim. sevgili muki bizim sizin kadar zamanımız olmuyor. kısıtlı zamanımın olduğu için eksik yazıyor olabilirim. daha dikkatli olmaya çalışacağım.... siz hangi atla geldiniz, siz söyleyin? diğer arkadaş(lar) geldiği atı bilmiyor ya siz? Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 sevgili tarafsız bu doğru düşüncelerimiz diyorsun ama bu senin doğru düşüncen başkalarınındeğil. bizi etkilediğinden, eğilim falan olmuyor, ne alakası var? insanın doğası gereği inancına iftira atılırsa,(sizin yalan yanlış yaptığınız ayet yorumları gibi) inancına daha'da fazla sahip çıkar. kafkasx beni örneklerle yargıla, benimle ilgisi olmayan şeyler söylüyorsun örneğin deki, sen şunu şunu söylüyorsun ve yanılıyorsun çünkü nedenide şu şu şu yada sen şundan dolayı yanılıyorsun başka türlü seninle tartışamam yoksa kişisel polemiğe girmiş oluruz. Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 afkasx beni örneklerle yargıla, benimle ilgisi olmayan şeyler söylüyorsun örneğin deki, sen şunu şunu söylüyorsun ve yanılıyorsun çünkü nedenide şu şu şu yada sen şundan dolayı yanılıyorsun başka türlü seninle tartışamam yoksa kişisel polemiğe girmiş oluruz. beni örnekle yargıla diyorsun, daha öce hatırlarsan örneğine örnek verdim. Birdaha baştan almama gerek yok.. hatırlatayım o zaman...sizin yorumunuz.. Tanrı elçisi günün birinde Zeyd’i aramak üzere onun evine gelir. Kapıda yünden örülmüş bir perde asılıdır. Peygamber kapının önündeyken rüzgar perdeyi kaldırır. O anda Zeyneb içerde çıplak olarak bulunmaktadır.. Tanrı elçisinin gözü ona ilişir, güzelliği hoşuna gider ve kalbinde iz bırakır.. Akşam olupda Zeyd eve gelince, Zeyneb ona Peygamberin geldiğini söyler.. Zeyd, “ Eve girmesini rica etmeli idin” der.. Zeyneb, “ Eve girmesini rica ettiysemde girmedi..” der.. Zeyd, “ Peki ayrılırken bir şey soylemedi mi ..” der.. Zeyneb, “Kalpleri değiştiren Tanrı kutludur dedi” der... Bu söz üzerine Zeyd, Muhammed’in Zeyneb’e aşık olduğunu ve onunla evlenmek isteyebileceğini düşünerek, onun yanına gider ve “Ey Tanrı elçisi, evime geldiğini söylediler, babam ve anam sana feda olsun, eve girmeliydin.. Zeyneb hoşuna gitmiş olabilir, eğer hoşuna gittiyse hemen boşarım” der... Muhammed, “Karın hakkında bir şüpheye mi düştün ? ” diye sorar.. Zeyd, “ Ey Tanrı elçisi, hiçbir hususta ondan şüphelenmedim ve ondan hayırdan başka bir şey görmedim” der.. Muhammed ona, daha sonra Ahzab Suresi 37. ayette de bahsi geçen “Eşini tut, Allah’dan kork” sözlerini sarfeder. Ancak herşeye rağmen Zeyd, ne düşündüyse Zeyneb’i boşar.. ( Zainab Bint Jahsh and her marriage with Muhammad: Annals of al-Tabari, 2:563 ) Ebu Davud, Et'ime 2, (3743). Bir rivayette şöyle der: "(Zeyneb'in düğününe gelenlere doyarak sofrayı) terketmelerine kadar ekmek ve et yedirdi." Allah her nedense, Muhammed Zeyneb'i çıplak görene kadar müminlerin, evlatlıklarının boşadıkları karıları ile evlenebilmelerine olanak veren bir ayet göndermeyi düşünmemiştir. Bir müminin, kendisine baba diye hitap eden bir kızla evlenebilmesi için, Allah'ın, ayet indirdiğine inanmak, üstelik ona halasının kızını helal ettiğini kabul etmek, Allah'ın yüceliğine inanmakla ne derece doğru orantılıdır..? Herhalde bu soru, İslam çerçevesinde ahlaki değerlerini muhafaza eden, Peygamber ne yaptıysa muhakkak ulvi bir nedeni vardır, şeklindeki peşin hükümlü yaklaşımlardan hiçbir zaman vazgeçemeyen dini bütün Müslümanların cevap vermesi gereken soruların başında gelmektedir.. ahzap suresi 37:gerçek yorum: Bu âyette zikredilen ve Kur’an’da adı geçen tek sahâbî olan zât, Zeyd b. Hârise’dir. Çocukluğunda esir düşmüş, Hz. Hatice onu köle olarak satın almıştır. Hz. Hatice’nin kendisine hediye ettiği bu çocuğu, Peygamberimiz azâd edip evlât edinmişti. Resûlullah, Zeyd’i çok severdi, ona halasının kızı Zeyneb binti Cahş’ı nikâhlamıştı. Fakat Zeyneb, Zeyd ile geçinemedi. Zeyneb, asil bir aileden geldiği için bir köle azâdlısı ile evlenmek istememiş, ancak bu yönde vahiy gelince onunla evlenmişti. Zeyd’e bir türlü ısınamamış, bu yüzden ona karşı asâletiyle övünmekten geri durmamıştı. Zeyd, bir süre daha buna sabretti ise de sonunda Allah’ın Resûlüne varıp Zeyneb’den ayrılmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Resûlullah hoşnutsuzluğun sona ermesi için ayrılmalarını uygun bulduysa da bunu Zeyd’in yüzüne söylemedi, ona sadece «karını yanında tut» dedi. Hz. Peygamber’in içinde gizlediği şey, Zeyneb’in sonradan kendisine zevce olacağını bildiği halde bunu açıklamamasıdır. Bu konuda uydurulan birtakım isnatların aslı yoktur. Peygamberimiz, Zeyneb’in güzelliğine hayran kaldığı için onunla evlenmiş değildir. Zeyneb onun halasının kızı idi ve Peygamber onu her zaman görüyordu. İsteseydi onunla Zeyd’den önce kendisi evlenebilirdi. işte sana örnekleme aradaki fark bu! sizin çelişkileriniz kendi yorumlarınızla... daha açık nasıl anlatabilirim bilmiyorum. ayrıca: sarıgöl arkadaşım 'da KEHF SURESİ 'ni size o kadar güzel açıklamış.sizin yorumunuzla gerçek yorumunu büyük bir farklılıkla anlatmış.. siz anlamak istemiyorsunuz ... başka ne yapa biliriz ÖRNEK DEDİN İŞTE ÖRNEK . Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 ahzap suresi 37:gerçek yorum: Bu âyette zikredilen ve Kur’an’da adı geçen tek sahâbî olan zât, Zeyd b. Hârise’dir. Çocukluğunda esir düşmüş, Hz. Hatice onu köle olarak satın almıştır. Hz. Hatice’nin kendisine hediye ettiği bu çocuğu, Peygamberimiz azâd edip evlât edinmişti. Resûlullah, Zeyd’i çok severdi, ona halasının kızı Zeyneb binti Cahş’ı nikâhlamıştı. Fakat Zeyneb, Zeyd ile geçinemedi. Zeyneb, asil bir aileden geldiği için bir köle azâdlısı ile evlenmek istememiş, ancak bu yönde vahiy gelince onunla evlenmişti. Zeyd’e bir türlü ısınamamış, bu yüzden ona karşı asâletiyle övünmekten geri durmamıştı. Zeyd, bir süre daha buna sabretti ise de sonunda Allah’ın Resûlüne varıp Zeyneb’den ayrılmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Resûlullah hoşnutsuzluğun sona ermesi için ayrılmalarını uygun bulduysa da bunu Zeyd’in yüzüne söylemedi, ona sadece «karını yanında tut» dedi. Hz. Peygamber’in içinde gizlediği şey, Zeyneb’in sonradan kendisine zevce olacağını bildiği halde bunu açıklamamasıdır. Bu konuda uydurulan birtakım isnatların aslı yoktur. Peygamberimiz, Zeyneb’in güzelliğine hayran kaldığı için onunla evlenmiş değildir. Zeyneb onun halasının kızı idi ve Peygamber onu her zaman görüyordu. İsteseydi onunla Zeyd’den önce kendisi evlenebilirdi. işte sana örnekleme aradaki fark bu! sizin çelişkileriniz kendi yorumlarınızla... daha açık nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ne güzel de yorumlamışsın, takdir ettim. Şu senin "gerçek" yorumunla, Aytette bahsi geçen, Muhammed-Zeynep evliliğinin "gerekçesini" uyumlu hale getir de, ayeti yalanlamış olma, yoksa inancın sakatlanır. Ahzab Suresi 37 Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Ayrıca "oğulluğu evli iken onun karısı ile evleneceğini bilmek" de ne demek? Ahlaki yönden bir irdele bakalım, nereye varacaksın. Arzulamış mı Zeynebi arzulamamış mı? Sokakta elalemin kadınlarını görüp cinsel arzusu kabarınca hangi karısı ile birlikte oluyormuş Muhammed? Cinsel arzu kabarınca, doğal olarak cinsel olarak en çok arzuladığın karına gidersin, birsürü karın varsa. Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 aradaki fark bu! sizin çelişkileriniz kendi yorumlarınızla...daha açık nasıl anlatabilirim bilmiyorum. kafkasx benim, anlattığın hikayeyle ilgim yokki, hikaye hakkında yorumda yapmadım hiç. ama şunuda belirteyim ki bizim yorumlarımız Kur'andaki ayetlere dayalıdır, hikayeler ve hadislerden önce önemli olan Kur'an ayetleridir. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Ne güzel de yorumlamışsın, takdir ettim. Şu senin "gerçek" yorumunla, Aytette bahsi geçen, Muhammed-Zeynep evliliğinin "gerekçesini" uyumlu hale getir de, ayeti yalanlamış olma, yoksa inancın sakatlanır. Ahzab Suresi 37 Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. evliligin gerekçesi zaten ayetin içinde saygılar Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Zeyd, bir süre daha zeynebe sabretti ve sonunda Allah’ın Resûlüne varıp Zeyneb’den ayrılmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Resûlullah hoşnutsuzluğun sona ermesi için ayrılmalarını uygun bulduysa da bunu Zeyd’in yüzüne söylemedi, ona sadece «karını yanında tut» dedi. onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. evlatlıklarının eşleriyle ayrılması durumunda, evlenmeleri konusunda engeli kaldırmak için. açıkca söylüyor. o zamanda ayrılan,dul kalan kadınları koruma altına almak gerekiyordu.bu nedenle Hz.muhammet biliyordu söyleyemiyordu... saygılar Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 evliligin gerekçesi zaten ayetin içinde O gerekçeyi ben de biliyorum. Zaten ben renklendirmişim. Sana dil dersi de mi vereyim? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2007 İşin gücün konuları battal etmek mi senin? Daha önce de kendi kendime söz verdim, dayanamadım cevap verdim. Artık dikkate alınmayacaksın! alakasız ithamlar yapmayalım lütfen. kendi kendinizi tekzip ediyorsunuz ben ne yapayım Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2007 sanirim yazim iyi okunmamis,yapilan testte insan seviyesini gecen maymunlr saptanmis....Yani bu demek degildir tum insanlar hayvanalrdan zekidir....Gerekli kosullar saglandiginda ogretiolen her seyi yapabiliyorlar... Bana felsefe yapmayin bunun cevabini siz neye dayanarak veriyorsunuz..... Biz buna halk arasinda ekosistem diyoruz ve ekosistem tanrinin olmadiginida guzelce gosterir aslinda... Doga kendi basina isliyor.....YARATICIYA GEREK DUYMADAN GORULDUGU GIBI......Sistem kendi dengesini duzenl icinde tekrarliyor....Olenler fosillesip dogayla geri donuyor.... Sizden daha zekisinin olmayacagini iddia da edemezsiniz!!! Himm!! ....Demekki hayvanlara karsi bir empatiniz var.... Side "AKIL" varsa onlarda da "SEZGI" var....Simdi soleyin bakalim....Insanlarda varmi hayvanalrdaki kadar sezgi yetenegi.... ne guzel demis Kal Linne "Senden ve tum dunyadan sunu istiyorum;Bana insanla maymun arasindaki farki belirleyen turle ilgili bir ozellik gosterin.Ben kesinlile bunlardan bir tane bile bilmiyorum....Keske biri bana gosterse..." Daha öncede söyledim her zamanki gibi, yine aynı şeyi bana yazdırıyorsun sevgili arkadaşım,her hayvanın kendine özgü özelliği vardır her hayvanda SEZGİ olmaz. ama istisna hariç her insanda akıl vardır. ''Farkli ve yetersiz bir bakis acisi,yani siz sirf hayvanalrdan farkli oldugunuzu dusundugunuz icin inancli oldugunuzu soyluyorsunuz...Anliyorum'' sizin düşüncenize göre gayet açık bir mantık. inanmak için dünyaya anlamsız yere ve bir hayvandan geldiğimi düşünmekten'se ,gayat normaldir. Ayrıca hayvanlarla karşı empati(yada sempati)olsaydı, hayvanlardan geldiğimi ,atalarımın hayvan olduğunu söylerdim...öyle değilmi... saygılar Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2007 Şuara suresi 221- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? 222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. 223- Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır. 224- Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. 225, 226- Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Kuranın şiirsel özelliği yoktur diyebilecek bir babayiğit müslüman varmı acaba ? Bırakın bunu iddia edebilecek,müslümanlara göre kuranın şiirsel özelliği mucize olarak sayılır Alıntı
Φ rıza Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gök ve yerin yaratılış sırası Gök mü yer mi önce yaratıldı? Naziat ve Fussilet surelerinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir. Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır. Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir: O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık …. (21 Enbiya, 30) Görüldüğü gibi hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı; ayrılma işinin sonraki aşamada yapılması söz konusudur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir. İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz. Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” İkisi de: “İsteyerek (İtaat ederek) geldik” dediler. (41 Fussilet Suresi - 10-11) 10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise “sonra duman halinde göğe yöneldi” ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Ve 12. ayette şöyle devam edilir: Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)’ın takdiridir. (41 Fussilet Suresi, 12) Burada söz konusu olan duman halinde var olan göğün, yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir. Sadece düzenleme söz konusudur. Atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğü, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiği bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir. Şu anda atmosferimiz de ayette bildirildiği gibi 7 ayrı katmandan oluşmaktadır. Naziat suresindeki ayetlere baktığımızda, yine benzer bir durum olduğunu görürüz. Burada göğün yaratılmasından bahsedilir. Bunlar anlatıldıktan sonra ise yer ile ilgili şöyle bildirilir: ‘Bundan sonra da yeryüzünü düzenledi.‘(79 Naziat Suresi, 30) Burada da yerin yaratılmasından söz edilmez. Zaten yer vardır. Burada söz edilen yerin düzenlenmesidir. Yani bir yaratılış yoktur. Naziat ve Fussilet surelerindeki ayetlerde anlatılan yer ile gökler birlikte yaratılmıştır. Daha sonra da yer ve gök düzenlenmişlerdir. Fussilet suresinin 11. ayetinde yerlerin ve göklerin birlikte hareket etmesi “Böylece ona ve yere dedi ki: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” İkisi de: “İsteyerek (İtaat ederek) geldik” dediler.” şeklinde ifade edilir. Yine yerin ilk oluşumuyla ilgili bilimsel çalışmalara bakılırsa, tüm kıtaları birlikte tek bir kara parçası olduğu daha sonra karaları oluşturan tabakaların hareket ettiği, bu hareketler sırasında kıtaların birbirinden uzaklaşarak yeryüzünde yayıldığı, dağların zaman içinde şekillendiği anlatılır: Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz). (51 Zariyat Suresi - 48) Bu ayette de bu bilimsel gerçek ifade edilmektedir. Görüldüğü gibi iki grup ayette göklerin ve yerin yaratılmasının birbirinden önce ya da sonra yaratıldığı söylenmez. Burada bahsedilenler yaratılmış olan göğün ve yaratılmış olan yerin düzenlenmesidir. Bu düzenlenmenin de tıpkı bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya çıkan gerçeklerde de söylendiği gibi oluşmuş olmasıdır. Bu ayetler de bırakın çelişki olmasını, ancak son yüzyılda ortaya çıkan bilimsel gerçekler ifade edilmektedir. KAYNAK:KUR'ANDA ÇELİŞKİ YOKTUR ADLI SİTE Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gök ve yerin yaratılış sırası Gök mü yer mi önce yaratıldı? Naziat ve Fussilet surelerinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir. Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır. Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir: ........ Binlerce yıl önceki yalan/yanlış inanışların, bilimi-aklı-mantığı yerle yeksan edercesine bir din uğruna kabullenilerek üzerine bir de bunlar doğruymuş gibi dikte edilmeye çalışılması, trajikomedi tanımının "boğa gözü"nde yer alsa gerek... 15 milyar yıllık evrende, Dünyamızın yaşının yalnızca 5 milyar yıl olduğunu ilkokul çağındaki çocuklar öğreniyorken, bizim teist grubun, inançlarını haklı çıkarma uğruna abesliklerle dolu ayetlere düşünmeden arka çıkmalarına ne demeli? Yer ve gök birlikte mi yaratılmış? Yaklaşık 2500-3000 yıl öncesinin sümer-babil efsaneleriyle harmanlanmış yahudi inancından devşirme ayetlere bakarak ileri sürülenlere ne cevap verelim? Bunları gerçekten ciddiye alıp da cevap vermeli miyiz, yoksa "Bırakın ne halleri varsa görsünler" diyerek içinde bulundukları masal dünyalarında mı bırakmalıyız? Yahu biri bana cevap versin; Dünya, evrenden yaklaşık 10 milyar yıl sonra oluşmuşken, nasıl oluyor da başlangıçta gökler ve yer bitişik olabiliyor? Alıntı
Φ 16yıldız Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Binlerce yıl önceki yalan/yanlış inanışların, bilimi-aklı-mantığı yerle yeksan edercesine bir din uğruna kabullenilerek üzerine bir de bunlar doğruymuş gibi dikte edilmeye çalışılması, trajikomedi tanımının "boğa gözü"nde yer alsa gerek... 15 milyar yıllık evrende, Dünyamızın yaşının yalnızca 5 milyar yıl olduğunu ilkokul çağındaki çocuklar öğreniyorken, bizim teist grubun, inançlarını haklı çıkarma uğruna abesliklerle dolu ayetlere düşünmeden arka çıkmalarına ne demeli? Yer ve gök birlikte mi yaratılmış? Yaklaşık 2500-3000 yıl öncesinin sümer-babil efsaneleriyle harmanlanmış yahudi inancından devşirme ayetlere bakarak ileri sürülenlere ne cevap verelim? Bunları gerçekten ciddiye alıp da cevap vermeli miyiz, yoksa "Bırakın ne halleri varsa görsünler" diyerek içinde bulundukları masal dünyalarında mı bırakmalıyız? Yahu biri bana cevap versin; Dünya, evrenden yaklaşık 10 milyar yıl sonra oluşmuşken, nasıl oluyor da başlangıçta gökler ve yer bitişik olabiliyor? Big Bang teorisine göre ; tekillikten meydana gelen evrende , potansiyel gök(uzay boşluğu) ile potansiyel yer (dünya ve diğer gök cisimleri) birarada bulunduğundan gökler ve yer bitişik oluyor. sanırsam anlatılmak istenilen durum budur. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Big Bang teorisine göre ; tekillikten meydana gelen evrende , potansiyel gök(uzay boşluğu) ile potansiyel yer (dünya ve diğer gök cisimleri) birarada bulunduğundan gökler ve yer bitişik oluyor. sanırsam anlatılmak istenilen durum budur. Hayır... Sizin bahsettiğiniz, ayetlerin anlamını saklamaktan çok uzak kötü bir kılıftır. Bunu defalarca dile getirdim; hem de örnekleriyle... Mesela şuraya bakabilirsiniz : http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=216108 Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Ateist arkadaşlarla, evvel zamanda ki kimi Kemalist arkadaşların fikri temelleri aynı gibi. İşte Kemalizm'in İslam'a bakışı: 'İslam, Muhammed'in icadı' 1931’de T.T.T. Cemiyeti tarafından yazılan ve 1941 yılına kadar liselerde okutulan Tarih kitaplarında, İslam ve Hz. Muhammed’le ilgili hakarete varan ifadeler bulunuyor 1931’de T.T.T. Cemiyeti tarafından yazılan ve 1941 yılına kadar liselerde okutulan Tarih kitaplarında, İslam ve Hz. Muhammed’le ilgili hakarete varan ifadeler bulunuyor. 1931’de T.T.T. Cemiyeti Tarafından yazılan ve 1941 yılına kadar liselerde okutulan Tarih kitaplarında, İslam dini ve peygamberi Hz. Muhammed’le ilgili hakarete varan ifadeler kullanılıyor. Kitapların 2. cildi’nde “İslam Tarihi” başlığı ile verilen bölümde Hz. Muhammed’den “Muhammed” diye söz ediliyor ve “İslam dinini kendisinin icat ettiği, 12 yıl boyunca ancak 150 kadar kişiye İslam’ı kabul ettirdiği” öne sürülüyor. İlk kez 1931 yılında basılan “Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” kitabında İslam ve Hz. Muhammed’le ilgili ilginç “küçümseyici” ifadelere yer verildiği ortaya çıktı. 1932’de de T.T.T. Cemiyeti Tarafından yazılan ve 1941 yılına kadar liselerde okutulan Tarih kitaplarında, İslam dini ve peygamberi Hz. Muhammed’le ilgili hakarete varan ifadeler kullanılıyor. Geçtiğimiz yıllarda Kaynak Yayınları’nca da basılan kitapların 2. cildi’nde “İslam Tarihi” başlığı ile verilen bölümde Hz. Muhammed’den “Muhammed” diye söz ediliyor ve “İslam dinini kendisinin icat ettiği, 12 yıl boyunca ancak 150 kadar kişiye İslam’ı kabul ettirdiği” öne sürülüyor. “.. Muhammed 40 yaşına geldiği zaman vatandaşlarını kendisinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı.. Muhammed, Mekkelileri 12 yıl, sürekli bu dine davet etmişse de, bu müddet içinde, ancak 150 kadar adama İslamiyet’i kabul ettirebilmiştir.. Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir..” VAHİY VE İLHAM BÖLÜMÜ Vahiy başlığı bölümünde de, peygamberlere şair benzetmesi yapılarak onlara cinlerden ilham geldiği iddia ediliyor. “Tarihi açıdan da incelendiği zaman görülüyor ki, Muhammed birdenbire “Allah’ın resulüyüm” diyerek ortaya çıkmamıştır…. Vahiy ve ilham fikri Muhammed’den evvel de Araplarca biliniyordu. Bütün ilkel kavimler gibi, Araplar da şairlerin, akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler Araplar için cinlerdi. Bu tür inançlar Arabistan’da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed dahi cinlerin varlığına samimi olarak inanmıştır.O gerçekten cinlerin şairlere şiir ilham ettiğine inanıyordu. Araplar şairleri kahin gibi kabul ederlerdi. O dinlerde cin ve melek anlayışı vardı. Muhammed’in Musa, İsa dinlerine dair öğrendikleri de kendisinde bu anlayışı kuvvetlendirmiştir. Muhammed de diğer peygamberler gibi kendisine ilham eden kuvvetin insanları kandıran bir kuvvet olmayıp onları hayra ve mutluluğa götüren ilahi bir kuvvet olduğuna samimi olarak inandı.” KADEMELİ OLARAK PEYGAMBER OLMUŞ Kur’an ayetlerinin, Hz.Muhammed’in sözü olduğu, ve pek çoğunun efsaneye karıştığı, ilk ayetlerin ne olduğunun ise bilinmediğinin anlatıldığı kitaplarda şu ifadeler yer alıyor; “Muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair bir çok rivayet vardır.Bunlar pek çok efsaneyle karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kur’an ayetlerinin ne olduğu kati surette malum değildir.. Muhammet başlangıçta doğaçtan dini hitabette bulunan bir vaiz oldu. Muhammed vaizlikten nebiliğe, nebilikten nihayet Allah’ın resulü haline geçti..” AYETLER HAKKINDA ÇİRKİN KIYASLAMA Baştan sona tartışmalı ifadelerle dolu olan kitapta Kur’an-ı Kerim’in Mekke ve Medine’de nazil olan ayetleri konusunda ise şu çirkin kıyaslama yapılıyor; “Kur’an’ın düzenlenmesinde yalnız surelerin uzunluğu ve kısalığı göz önünde tutularak uzun sureler baş tarafa kısa sureler en sonuna konmuştur. Birinci devreye ait ayetler hissi ve edebidir. Medine’de söylenen ayetler ise içerik itibariyle daha ciddi olmakla beraber edebiyat açısından Mekke devri ayetlerinden aşağıdır.” EŞKİYA BENZETMESİ ‘Muhammed’in Belli başlı Seferleri’ başlığı ile verilen bölümde de Peygamberimiz adeta eşkıya gibi anlatılıyor. “Muhammed Medine’ye yerleştikten ve az çok örgütlendikten sonra Mekke ile Suriye arasında gelip giden tüccar kervanlarına saldırılara başlamıştı. Suriye’ye ticaret için gitmiş bir kervan hepsi Kureyş kabilesine mensup 70 kadar süvariyle Mekke’ye dönüyordu. Muhammed bunu haber aldı. Kervanın yanında ne kadar servet olduğunu ve kuvvetlerinin azlığını da öğrenmişti. Muhammed Müslümanları topladı. Onlara durumu anlattı ve bu kervanı vurmak üzere Medine’den hareket edildi.” Yine aynı tarih kitabında, Allah mefhumunun, tehlikeli hayvanlara duyulan korkudan, helal haram gibi dini emirlerinse, insanların uydurması alarak ortaya çıktığı yazılıyor. (Belgehaber) Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Şimdi Ali'den Ali, Veli'den Veli diye bahsetmek "hakarete varan ifade" ise, gerisini koyver gitsin... Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2007 Ateist arkadaşlarla, evvel zamanda ki kimi Kemalist arkadaşların fikri temelleri aynı gibi.İşte Kemalizm'in İslam'a bakışı: 'İslam, Muhammed'in icadı' . . . ?Muhammed?in Belli başlı Seferleri? başlığı ile verilen bölümde de Peygamberimiz adeta eşkıya gibi anlatılıyor. ?Muhammed Medine?ye yerleştikten ve az çok örgütlendikten sonra Mekke ile Suriye arasında gelip giden tüccar kervanlarına saldırılara başlamıştı. Suriye?ye ticaret için gitmiş bir kervan hepsi Kureyş kabilesine mensup 70 kadar süvariyle Mekke?ye dönüyordu. Muhammed bunu haber aldı. Kervanın yanında ne kadar servet olduğunu ve kuvvetlerinin azlığını da öğrenmişti. Muhammed Müslümanları topladı. Onlara durumu anlattı ve bu kervanı vurmak üzere Medine?den hareket edildi.? Yine aynı tarih kitabında, Allah mefhumunun, tehlikeli hayvanlara duyulan korkudan, helal haram gibi dini emirlerinse, insanların uydurması alarak ortaya çıktığı yazılıyor. (Belgehaber) bütün bu kaynağın kökenini öğrenebilir miyim.. peki bunlar öğretilmeye başladıysa,halkın hiç tepkisi olmamış mı... 1931 senesinden bahsediyorsunuz... insanların şimdikinden daha inançlı olduğu bir dönemden bahsediyorsunuz.. "Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri" Atatürk ölmeden kullanılan bu Kemalist deyimi de nedir? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2007 insanların şimdikinden daha inançlı olduğu bir dönemden bahsediyorsunuz.. "Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri" Atatürk ölmeden kullanılan bu Kemalist deyimi de nedir? 1941 yılına kadar okutulmuş olması yeter. hem nereden biliyorsunuz insanların o dönemde daha inaçlı oldugunu.? bu nasıl bir yaklaşım böyle..ben söyleyeyim, kanımca siz şekle fazla itibar ediyorsunuz. aynı şimdi ki kimi laik çevreler gibi. kaynagı yok bunu ben uydurdum. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.