∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Türkiye'de insanlar dilleri icin kavga etmezlerde, devlet tarafindan yasaklanir, konusanlar cezalandirilir, bir millet devletin kontrolündeki profesörler saysesinde yapilan "bilimsel" arastirmalar sonucu "dag Türkleri" olarak nitelenilir,.... Diller icin kimse kavfa etmez ama birileri aciktan "ben bir Türk olarak alisverisimi Kürtten yapmam" der, evimi Kürtlere kiraya vermem der,.... Diller icin kimse kavga etmez ama küfür lugatlarina "********" alirlar,..... Buna benzer örnekleri saymakla bitiremeyiz. Bunlari söyleyenler güya T.C. vatandasi herkese ayni yakinlikta olduklarini iddia ederler, ayri gayri sözler söylemezler,.... Bizde inandiydik sizin bu sozlerinize!!!! Iletisim araci dildir. Bu da zaten kendi dilini konusabilenin daha anlasilir ve algilanir bir iletisim kurdugunu gosterir. Bugun Hindistan'da bir kisi en az bir kac dil biliyor. Her bir TC vatandasi birden fazla dil konussaydi, hem o dillerdeki kisilerle iletisimi daha bir algilanir olurdu, hem de her ogrenilen dil; o dilin yapi ve isleyisinden dolayi beyni farkli dusundurur. Iste o yuzden sen bir dildeki bir espriyi anlamazken, senin dilindeki bir espriyi de o anlamaz. Cunku dil kisinin her turlu gecmisini ve yasam tecrubesaini en algilanir yansitan bir olgudur. Bunlara atasozleri, deyimleri v.s. de katarsak; konunun onemi daha bir ortaya cikar. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Kürtce devlet tarafindan yasaklanmadi,Kürtler dillerini özgürce hep konustular,darbe döneminde bircok yasaklar getirildi ancak bugünkü hükümet o yasaklari getirenleri bile yargilamaktan acizdir,laf olsun diye birseyley yapiyorlar daha fazla yapamazlar cünkü bugünkü hükümetin velinimeti 12 Eylül DARBESINI yapanlardir. Devletin dili,her bagimsiz ülkede oldugu gibi,Türkcedir,bunun yanisira baska resmi diller uydurmak,monte etmek sadece ülkemizde degil dünyanin her tarafinda yasaktir.Böyle asli astari olmayan kulaktan dolma iddialarla ancak kendinizi aldatirsiniz ve de kendiniz gibi düsünenleri. Surasi bir gercek ki:100 yili askin bir süredir,bölücü Kürtler daha dogrusu Kürtcülük akimlari,devletten toprak koparabilmek icin her yola basvurdular,PKK ilk Kürtcü terör örgütü degildir.Tami tamina 37 Kürtcülük isyani yasanmistir Türkiye'de.Bu isyanlar emperyalistler tarafindan organize edilerek Orta Dogu'nun zengin petrol yataklarina konmayi amacliyordu.Nitekim de böylr olmustur.Terörist Barzani ve Talabani'nin atalari gibi emperyalistlerle isblrligi sonucu,Saddam'in diktatörlügü bahane edilerek bölünmüs ve Barzani üzerinden petrol yataklarina konmuslardir.Irak'ta katledilen 1 milyon müslümanin,tecavüz edilen yüzbinin üzerinde kadinin vebali bu bölücü teröristlerin omuzlarindadir. saygilarla Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Sayin Radya,Rakel Dink Türkiye'nin gercegini kendinde yasayan Ermeni asilli bir Türk vatandasidir,Hrant Dink'i öldürten cevrelerin inadina sizin yazdiginiz sözleri söylemistir.Türkiye'de dili nedeniyle hic kimse bir digeriyle kavga etmemistir etmez de.Kavga edenlerin neden kavga ettiklerini sorsaniz inanin ki hicbiri bilmez neden kavga edildigini.Ancak bu dilleri birbirine düsürenler -ki bu forumda bile bu kavgayi yapanlar var.-kavganin nedenini biliyorlar cünkü onlar art niyetli kisilerdir.Daha ileri giderek Türk Milleti'nin birlik ve bütünlügüne düsman olan tüm kesimler bu kavgayi körüklemekte isbirligi halindedirler.Bazen insan haklari kisvesi arkasinda,bazen hak ve özgürlükler kisvesi altinda, bu kavga körüklenmekte ve Türk Milleti'nin birlik ve bütünlügü bu kesimlerce sabote edilmektedir. saygilarla Bakın inanın sizin kadar ülkemi seviyorum ama sevgi ve barıştan yanayım..Benim en yakın çevremden insanlar çarşıda orada burada bu insanlar kendi dillerini aralarında konuşuyorlar diye öfke ile bakıyorlar o insanlara.Üstelik bu o kadar doğalken.Arnavut, pomak akrabalarım var hepsi yaparlar bunu.. Ben kürt yada türk suçludur demiyorum.Bu ülkede birlik ve beraberlik içinde yaşamaya ket vuran herkes suçludur. 1 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Zaten amacimiz da budur;birlik ve beraberlik.Ancak bu birlik ve beraberligi farkli maskeler arkasinda bozmaya calisanlarin varligi yeni degildir.Bunlar,siyasetin icinde olabilirler,akademisyen olabilirler,basin üyesi olabilirler,bir milleti birbirine düsürmek,aralarinda farkliliklari ortaya cikararak bu farkliliklardan haklar talep etmeleri icin farkliliklari kasiyanlar,emperyalizmin taseronluguna soyunup emperyalizmin böl-parcala-yut oyununa canak tutanlar,destek olanlardir bu kavgayi körükleyenler.Asirlardan beri et tirnak olmus bir millet olusturmus toplumu hak ve özgürlük sloganinin arkasina saklanarak eti tirnaktan ayirmaya calisanlar sucludurlar.Devleti yönetenlerin basiretsizliginin ceremesini tüm millet cekmektedir. saygilarla Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2013 Zaten amacimiz da budur;birlik ve beraberlik.Ancak bu birlik ve beraberligi farkli maskeler arkasinda bozmaya calisanlarin varligi yeni degildir.Bunlar,siyasetin icinde olabilirler,akademisyen olabilirler,basin üyesi olabilirler,bir milleti birbirine düsürmek,aralarinda farkliliklari ortaya cikararak bu farkliliklardan haklar talep etmeleri icin farkliliklari kasiyanlar,emperyalizmin taseronluguna soyunup emperyalizmin böl-parcala-yut oyununa canak tutanlar,destek olanlardir bu kavgayi körükleyenler.Asirlardan beri et tirnak olmus bir millet olusturmus toplumu hak ve özgürlük sloganinin arkasina saklanarak eti tirnaktan ayirmaya calisanlar sucludurlar.Devleti yönetenlerin basiretsizliginin ceremesini tüm millet cekmektedir. saygilarla Burada her zaman maskeye gerek yoktur. Cunku her turlu ayrimci ve baska kokeni kabul etmeyici her turlu zihniyet, zaten boluculuge yol veriyor, demektir. Farkliliklarin antiayrimcilik temelinde hak ve ozgurlugu baskadir, farkliliklarin farklarin biribiri ile savastirilmasi temelinde mikroayrimciligi baskadir. Iste bu far ta, insanlik ile emperyalist insanlikdisilik farkidir. Farklari kimse yaratmiyor. Olan farklar ile ilgili yurutulen uygulamanin hak ve ozgurluk icerdigi mi/yoksa boluculuk icerdigi mi soz konusudur. Iste bu da farklarin ayrim eylemindeki ayrimina kabul ya da karsi cikis farkidir. Sonucta karsi cikis boluculuk, kabul edis ise farklarin hak ve ozgurlukleri ile birlikte birarada yasamasidir. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2013 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2013 Bir taraftan devlet Kürtceyi asla yasaklamadi diyeceksiniz diger taraftanda cunta yasakladi diyeceksiniz. Celiskinizi göremiyorsunuz galiba. "Atatürkcü Evren" pasaniz cunta ile devletin yönetimini ele gecirmistir ve Kürtceyi yasaklamistir. Yani devlet o dölnemnler cunta tarafindan yönetiliyordu. Yoksa devlet ile iktidar birbirinden bagimsiz iki ayri birimler degildir. Iktidarlar ve kurumlar tümüyle devleti teskil ederler. hala korkku senaryolayriyla nereye varacagiz? Neden Kürtceden ve baska dillerden bu kadar korkuyoruz? Neden bunlari bir zenginlik olarak görmüyoruz? Resmi dile kimsenin bir sey söyledigi yok, resmi vatandaslik taniminada karsi gelen yok. Ama insanlarin etnik kökenlerinin inkar edilmesine karsiyiz, bunlardan korkulmasina karsiyiz,...... Sorunlara suni deyip gecistirilmesine karsiyiz, devamli dis mihraklarin istekleri dogrultusunda denilmesine karsiyiz,.... Türkiye'de sorunlarimiza kulak kapatilmasina karsiyiz, yokmus gibi anlatilmasina karsiyiz. Suni sorunlar bu kadar derin olamaz, basimizi belaya sokacak kadar uzun süremez,.... Türkiye'yi etnik acidan Türklestirmek isteyen, inanc acisindan sünni Islami yerlestirmeye calisan zihniyet bu sorunlarin sorumlusudur. 1 Alıntı
Φ ese* Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2013 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2013 Merhaba Sevgili Kürt Halkı, Aslında “Sevgili Kürt Kardeşlerim” diyerek sizleri selamlamak isterdim. Lakin “kardeş” kelimesini duyunca böğrünüze yumruk yemiş gibi, korkunç bir kusma refleksi göstereceğinizi tahmin ettiğimden ülkenin en azılı faşistinin de kullandığı “Kürt Kardeşlerim” tümcesini kullanmamayı tercih ettim. Bu ülkenin 90 yıldır yaptığı en iyi şeylerden biri de sanırım kavramların içini kabak gibi oymasıdır. Neyse, önce kendimden bahsedeyim size. Arnavutluk göçmeni bir İzmirliyim. Hani şu geçen aylarda bir grup insanın Cumhuriyet Meydanında Atatürk Rölyefi yaptığı şehirden. Hani ilkokul tarih kitaplarında “Yunanlıların denize döküldüğü” yerden. Sanırım o dönem Yunanlıları da denize dökülen bir şey gibi algılıyordum. Ama tabii siz daha ortada yoktunuz. Şehit Cengiz Topel İlköğretim Okulu’na başladığımda yıl sanırım 1984 idi. İnsanların Diyarbakır zindanlarındaki korkunç işkencelerden çıkıp kendilerini özgürlük umuduyla dağa attıkları o yıllar ya da Orwell’in “1984”ü… İlkokulda ülkemizin üç tarafının denizlerle ve dört tarafının da düşmanlarla çevrili olduğunu öğrendik durduk. Kafamız bassın diye bol tekrar ettik. Dört bir taraftan çevrili olmanın dışında bir de içerdeki “hainleri” öğrendik. Bu “hainler” Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde tam kurtuluş mücadelesi verilirken mantar gibi ortaya çıkmışlardı. Rumlar, Ermeniler, Kürtler, Çerkesler v.d. Sonra birden kayboldular. Yani Cumhuriyet kurulduktan sonra daha da adlarını duymadık. Ezberci eğitim bu ya, içimizden biri de çıkıp, “öğretmenim bu Kürtlere, Ermenilere ne oldu, tamam Rumları denize döktük de, bu adamları ne yaptık?” diye sormadı. Sorsaydı Ermenileri soykırımla yok ettiğimizi, Kürtleri de bombalayıp bombalayıp, olmadı toplu mezarlar açıp yeraltına gömdüğümüzü söyler miydi öğretmen bilemiyorum. İzmir’de olduğumuz için de pek bir şey hissetmiyorduk işin açıkçası… Kemalizm bize güzeldi. 3000 yıllık kadim bir Yunan kültürünün tepesine gelip çöreklenmemizden gocunmuyorduk. Burlar, orlar hep bizim oleyo-du. Çocukluk günlerim deniz kenarında oynayarak ve tarih derslerinde bol bol masal dinleyerek geçti. Sonra ortaokul geldi ve geçti. Herkes gibi ben de araf olarak anımsıyorum (hatta anımsayamıyorum). Liseye geldiğimde ise başlarda kendimi üstünde Atatürk baskısı bulunan ve “izindeyiz” yazan bir kıyafetle alanlarda “Kemalist devrim tamamlanacak!” diye yırtınırken hatırlıyorum. Birilerine öfkeliydik ama tam olarak kestiremiyordum. Kaldı ki bu Kemalist devrimin tamamlanması demenin daha fazla kan dökmek anlamına geldiğini de henüz idrak edememiştim. Tam burada bana ecdad olarak yutturulan Osmanlı Padişahı Sultan Süleyman geldi aklıma: “Etrak-i Bi İdrak” demişti bizler için… Haksız da sayılmazmış. Yani çoğu İzmirli gibi ben de Kemalist/ulusalcı hezeyanlardan geçtim. Çok şükür ağır bir hasar bırakmadan, yaş daha yirmilere gelmeden atlattım. Elliye altmışa gelince kafa iyice sıyrılabiliyor. Efendim? Ben Levent Kırca adını vermedim, o sizin aklınıza gelen. Lise ikiye geçmiştim ki “bölücü” dedikleri bir radyo ile tanıştım. İlk adı Balçova FM olan sonradan da Demokrat Radyo olarak kendi kişisel tarihime geçen ve Türkiye’nin de toplumsal mücadele tarihine geçtiğine (henüz kaydı tutulmasa da) inandığım bir radyoydu. İçinde çok garip insanlar vardı. İlkokuldan bu yana ve hali hazırda lisede hala inatla tekrar tekrar papağan gibi anlatılan tarih dersi masallarına aykırı bir şeyler söylüyorlardı. Hepsi zeki insanlardı. Devletin hayatlarında bıraktıkları acılardan ve geride kalan yaralardan bahsediyorlardı. Her şeyden ilginci kurtuluş mücadelesinde bir anda ortaya çıkıp (Osmanlı tarihinde de yoktular), sonra birden yine kaybolan Kürtler’den bahsediyorlardı. Hala varlarmış ve çok uzaklarda yaşamaya (tabii yaşamak denirse) devam ediyorlarmış. Bütün bildiklerim, yeni öğrendiklerim karşısında beni utandırmaya başlamıştı. Bu yeni bilgileri ya reddedip güvenli ve huzurlu kentimde mutlu mesut yaşayıp gidecektim ya da tüm bu yalanlarla yüzleşerek rahatsız, tehlikeli bir hayatı tercih edecektim. Evet, sanırım mazoşistim. Zira solcu oldum. Benden yüzlerce kilometre uzakta yaşam mücadelesi veren bir halkın (yani sizlerin) derdine düşmeye başladım. Askerlik geldi çattı. İnanmayacaksınız ilk kez askerlik sayesinde Kürdistan’a geldim. Beni İzmir’den ülkenin öbür ucuna Wan’a gönderdiler. Hızlarını alamayıp ordan oraya derken kendimi İran sınırında bir köyde buluverdim. Sanki zaman tünelindeydim ve sadece mekansal değil zamansal olarak da farklı bir yerdeydim. Hani çatılardaki (Türk ırkçılarının bahsetmekten çok hoşlandığı) çanak antenler olmasa yüz yıl öncesine geldiğime beni inandırabilirlerdi. Mazot v.b. şeyleri sınırdan geçirerek ve iki devletin de askerlerine (pardon Sezarlarına mı desem) “haklarını” vererek yaşamaya çalışan insanlar… Ama tabii siz bunları benden daha iyi biliyorsunuz. Zaten asker öncesi, Devlet tarafından aldatıldığımı hissediyordum. Bir de üstüne, sınır dedikleri şeyin birkaç metrede bir toprağa dikilmiş beyaz bir taş olduğunu görünce, birilerinin beni ciddi anlamda kandırdığına emin oldum. Her şeyden öte ilk kez sizlerle karşılaştım. Tamam, İzmir’de şahane midye yapan Mardinliler vardı, radyoda da kendisine Kürt diyenler vardı ama biz onları sanırım yine de bir numune gibi algılıyorduk. Farklı bir dildi konuştuğunuz. Hani Türk hâkimlerinin “bilinmeyen bir dil” dediği dile benziyordu. Bilinmeyen bir dil, bilinmeyen bir halk, bilinmeyen bir tarih… Sayenizde ilk Kürtçe kelimelerimi orada öğrendim. Sınır dedikleri şey ise sizi akrabalarınızdan ayıran beyaz taşlardı. Bir de askerle işbirliği içindeki korucu ağaları vardı. Hain kelimesinin gerçek karşılığını da yine Kürdistan’daki bu korucuları görünce öğrendim. Hainlik, bölücülük, bilinmeyen bir dil, olmayan bir halk, bütün taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Böylece askerliğim süresince aldatılma hissim tavan yaptı. Geri döndüğümde korkunç bir öfke ve nefret doluydum. Tam 20 yıl boyunca ailem ve devlet tarafından kandırılmıştım. Devletin eğitim tezgâhında bana aktarılan bilgiler çöp yığınından ibaretti. Sadece okumakla da kalmamış, Devlet zoruyla askere alınıp, gidip görmüştüm. Askerden döndüğüm dönemde televizyonlarda hala daha kelli felli adamlar “Kürt diye bir şey yok, Türk milletinin bir parçasıdırlar” gibi sözler mırıldanıyorlardı. Kürtçe diye bir dil yoktur diyorlardı. Gördüğümü bile inkâr etmem isteniyordu. Yaşadığım o kırılmayı, o sarsıntıyı size anlatamam. Yedi yaşında başladığım ve on bir yıl süren okul hayatım boyunca bana gülümseyerek yaklaşan tüm tarih öğretmenleri beni kandırmıştı. Devlet bana yalan söylemişti. Ailem, çevrem, çok sevdiğim İzmir bana yalan söylemişti. Benim gibi insanlara “bunların beyni yıkanmış, kandırılmışlar” derler. Kandırıldığımız düpedüz doğru. Lakin kandıranlar Devletin ve eğitim sisteminin ta kendisiydi. 1984 yılında başlamıştı bu yalanlarla tanışmam. Orwell’in “1984”ü gibi olmuştu hayatım. Bugüne geldiğimizde ise aradan çok zaman geçti. Öfkemi ve nefretimi kusa kusa arındım. Kafamda Devlet tarafından sokuşturulmuş hiçbir yalana yer kalmadı. Artık solcu da değilim. Devlet, sınır ve bayrak diyen herkes ve her şey beni korkutuyor. Devlet, sınır ve bayrak isteyenlerin nasıl acımasızca insanları kandırabildiklerine şahit oldum. İster sosyalist, ister liberal, ister Kemalist olsun Devlet varsa, bayrak göndere çekilmişse, sınırlar çizilmişse kendimize işkencelerle ve aldatmacalarla dolu bir zindan yaratmışız demektir. Aldatıldıktan sonra uzun bir süre Türk Milleti, Türk Bayrağı, Türk Devleti laflarını duymaya tahammülüm yoktu. Balkonda çamaşır asar gibi bayrak asanları görünce bir boğa gibi öfkelenebiliyordum. Türk’le başlayan her şey bana bu büyük aldatılışımı ve bu kandırmacanın aslında büyük katliamların örtüsü olduğunu hatırlatıyordu. Sokaklara çıkıyor, kandırılan ve bunu fark eden insanlarla yürüyor, slogan atıyor, öfkemizi kusuyorduk. Bazen sizin aranıza geliyordum. Çayınızı içip, sohbet ediyorduk. Bazen bulunduğum bir ortamda (şayet biri Kürtleri aşağılamış veya hakaret etmişse) “ben de Kürdüm” deyiveriyordum. Böyle böyle içimdeki öfkem yerini acımaya bırakmaya başladı. Oysa bu topraklarda kibirleri ve hoyratlıklarıyla kan gölünde boğdukları ezilen halklar, ezilmenin de getirdiği refleksle acılarını katık ederek, dünyaya açmışlar gözlerini… İçlerinde müthiş bir umutla geleceğe ayaklanmışlar. İşte bu yüzden Amed'de 7'den 70'e kime, hayata ve siyasete dair bir soru sorulsa, Batı illerinde görülmeyen bir politik bilinçle yanıtlar alınır. İşte bu yüzden yüz binlerce insan kadın, çocuk, yaşlı demeden panzere, gaza, copa, ölüme ve tutsaklığa meydan okuyarak kendini ortaya atıyor. Artık kendi tarihlerini okuyor, kendi tarihlerini yazıyorlar. İşte o yüzden ben bir Türk olarak Kürt halkına imrenerek bakıyorum. Türklerin en dokunamadığı konularda ve sorunlarda, LGBT bireyleri ile ilgili söylem ve pratikleri, İslam dininin resmi zorbalıktan kurtarılıp, halkın inanç özgürlüğü temelinde halka bırakılması, diğer inançlara ve ateizme samimi ve eşitlikçi yaklaşımları, Türk solunun hala anlam veremediği anarşist, anti-otoriter ve anti-militarist hareketlerle kurdukları temaslar v.b. gibi, Türk politikasının ve partilerinin yüz yıl daha geçse asla yanından yöresinden geç(e)meyeceği bir politik söylem ve tavır geliştirmelerini gıptayla izliyorum. Tüm bunları gördüğümde, kendi halime de, diğer Türklere de acıyorum. ************* O nedenle bizi seviniz. Bize acıyınız. An itibariyle elimizde döktüğümüz kandan başka bir şey yok. Bu kibir ve hoyratlıkla, kendi kendimizi yiyip bitirerek yaşayan ziyan akıllılarız. Üç tarafı denizlerle çevrili bir kan gölünün ortasında kendimize acımaktan başka çaremiz kalmamış. Alnınızın ortasından öper, selam ederim. Sinan İZMİR Alıntı
Φ Ufuk_efe Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2013 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2013 Merhaba Sevgili Kürt Halkı, Aslında . . Sinan İZMİR Son zamanlarda Türk'e Türklüğe saldırmak onun kutsallarına ve değerlerine karşı olmak moda haline geldi. Kendilerini Türk hissetmeyen, Türkiye diye bir devletin var oluşu konusunda hiçbir duyarlılığı olmayan, bilakis içerisinde Türk kelimesi geçen her şeye karşı olanların maalesef giderek artmaktadır. Milletimizin var oluşu, geleceği onları zerre kadar ilgilendirmiyor. Türklük ve Türkle KAVGASI olanlar hep KAYBETTİ, yine öyle olacaktır !!! Saygılar Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2013 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2013 Kim nerede ve nasil "Türklüge" saldiriyor gösteririmisiniz? Siz "Türklükten" ne anliyorsunuz bunuda aciklamaniz gerekli. Bir taraftan önünüze geleini zorla "Türk" ilan ediyorsunuz diger taraftan "Türklüge" saldiriyorlar diye yakiniyorsunuz. Türklüge saldiran yok ama Türkler disindakilerinde artik kendilerini ifade etmelerini "Türklüge saldiri" olarak anlayanlar var. Yillardir Kürtlerin inkari Kürtlüge saldiri degilmiydi? Igneyi önce kendinize cuvaldizida sonra baskalarina dürtün lütfen. Herkesi zorla Türk yapmak, kimliklerini inkar etmek,.... size hak oluyor ama haklarini arayanlar hemen derhal "Türk düsmani" oluyorlar. Ben Türküm ama hic bir zaman Türklüge saldirildigi kanisinda olmadim ve halada öyleyim. Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2013 Ne mutlu insan olabilene. 1 Alıntı
Misafir meraba Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Ne mutlu insan olabilene. Ne mutlu evrensel insan olabilene.. Yoksa herkes insanı(m)ız diyor.. Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Ne mutlu evrensel insan olabilene.. Yoksa herkes insanı(m)ız diyor.. "Dogumdan bireye, bireyden insana" basligini okumani oneriririm. Insan diye adlandirilan insanoglu urunu olan bebek, her sey olabiliyor da, sadece adini olamiyor. Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Ne mutlu evrensel insan olabilene.. Yoksa herkes insanı(m)ız diyor.. Evet "evrensel" ile "insan" arasina "-" koymamayi bilerek mi yaptin, bilmiyorum. Cunku ben kimsenin evrensel-insan olmasini istemem. Kendi sorgulamasi beyni ile evrensel insan olma mucadelesi vermesini isterim. Alıntı
Misafir meraba Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Evet "evrensel" ile "insan" arasina "-" koymamayi bilerek mi yaptin, bilmiyorum. Cunku ben kimsenin evrensel-insan olmasini istemem. Kendi sorgulamasi beyni ile evrensel insan olma mucadelesi vermesini isterim. El alışkanlığı ile tireyi koymuştum. Ama daha sonra senin düşündüğün gibi düşündüğümden kaldırdım. Beyinler özgür olmalı. Haklısın. 1 Alıntı
∞ evrensel-insan Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2013 El alışkanlığı ile tireyi koymuştum. Ama daha sonra senin düşündüğün gibi düşündüğümden kaldırdım. Beyinler özgür olmalı. Haklısın.Zaten obur turlu olsa bende diger fenomenal/dogal zihniyetler gibi kendi muritlerimi yetistirmis olurum. Benim amacim bir seyi ortaya koymak ve isteyenin istedigi gibi almasi ya da almamasi. Yani ben yeni bir kapi aciyorum, ama seni o kapidan ben sokmuyorum. Sen istersen girersin, istemezsen girmezsin ve "nasil/neden/nezaman/niye v.s." girecegini de sen tayin edersin. Tabiki bu konuda her turlu algilama cabasi benim bu cabayi bosa cikarmama adina isteneni vermeyi saglamayi sinirsiz ve sonsuz kilar, ayrica sabirli ve zamansiz kilar. Senin ile olan yazismalarimizda ben senin yanitlarindan verileni algilama (anlamadegil, cunku anlama kendi degerlerin ile dogruluk/yanlislik mukayesesi ve dolayisiyle ya kabul ya da red etmektir) yani "bu arkadas ne yazmis, neden bunlari yazmis, bu yazdiklari ile ne vermek istiyor?" v.s. temelli yanasim gosterdiginin farkinda ve bilincindeyim. En azindan aksi bile olsa bunu gayet net gosterebiliyor ve beni yazilani senin acindan daha bir algilanir kilmaya zorluyorsun. Bu da hem basliga benim acimdan ve yine benim elim ile bir cesitlilik kazandiriyor, hem de senin dusunce ve bilgini mesajina yansitiyor. Boylece okur/yazar daha genis bir yelpaze okuma/yazma olanagi buluyor. "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.