Φ gloria Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2012 Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2012 Dünya Nükleer Sanayi Vaziyet Raporu 2012'ye göre; - 2011 yılında tüm dünyada toplam 19 reaktör kapatıldı, 7 yeni reaktör ise devreye sokuldu. - 4 ülke nükleer enerjiden 1 yıl içinde vazgeçebileceğini açıkladı. - En az 5 ülke nükleer enerji programlarını başlatmama ya da yeniden başlatmama kararı aldı. - Hatırlarsanız Japonya, Fukuşima kazasının sonrasında tüm reaktörlerini devre dışı bırakmıştı ancak 5 Temmuz'da Ohi Nükleer Santrali'nde bir reaktörü tekrar devreye soktu. Yakın zamanda ikincisini de devreye geçirecekleri ve diğer reaktörlerü açmak için de izin bekledikleri biliniyor. - Bulgaristan ve Japonya'da iki reaktör devre dışı bırakıldı ve terk edildi. - 4 ülke yeni nükleer enerji inşaat projelerini resmen iptal etti. Ayrıca - Dünyada yenilenebilir enerjiye yapılan toplam yatırım miktarı 2011′de 260 milyar $ (ABD Doları) seviyesine ulaşarak 2004′ün neredeyse 5 katına çıktı. 2004-2011 arası dönemde toplam yenilenebilir enerji yatırımı 1 trilyon $ (ABD Doları)nı aştı. Aynı dönemde nükleere yapılan yatırım 120 milyar $ ABD Doları‘nda kaldı. - Dünyada kurulu toplam nükleer enerji kapasitesi 2011′de yine azaldı. Kurulu rüzgar enerjisi gücü ise sadece 2011′de 41 GW arttı. Avrupa Birliği’nde de 2000 yılından beri kurulu nükleer enerji kapasitesi 14 GW azalırken tam 142 GW kurulu güçte yenilenebilir enerji santralleri hayata geçti. Aynı dönemde yeni kurulan doğalgaz santrali kurulu gücü ise 116 GW’de kaldı. Türkiye'de durum: Yukarıda da okuduğunuz üzere artık dünya yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya başlamış ve ülkelerindeki nükleer santral reaktörlerini tek tek devre dışı bırakmaya başlamışken; biz ise 3 yeni nükleer santrali Türkiye'ye kurmak için çaba sarfediyoruz. Bunlardan birisi Mersin Akkuyu, diğeri Sinop Hamsilos olarak belirlenmişken üçüncüsünün de Kırklareli'nin İğneada'sında olması bekleniyor vs. vs. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2012 MERSİN AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ’NDE KORKUNÇ PATLAMA! (12 yıl sonra) bugün, TSİ 12.25’te, Akkuyu Nükleer Santrali’nin 2 Numaralı ünitesinde, bilin(mey)en bir sebeple meydana gelen patlamada, ilk belirlemelere göre 43 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda santral çalışanı da yaralandı, yaralıların durumlarının ağır olduğu, vücutlarında çeşitli derecelerde yanıklar bulunduğu söyleniyor. Reaktördeki patlamadan sonra, soğutma ünitelerinin tümüyle devre dışı kaldığı, radyasyon sızıntısını önlemek için şu an herhangi bir şey yapılamadığı, güvenlik sistemlerinin de çalışmadığı belirtiliyor. Uzmanlarca, santraldeki çekirdeğin erime riskinin büyük olduğu söyleniyor. Patlamayla birlikte çıkan ve daha sonra 1 ve 4 Numaralı ünitelere sıçrayan yangının söndürülmesi için yoğun çaba sarf ediliyor. Yangının santral dışındaki idari binalardan bazılarına da sıçradığı açıklandı. Gökyüzünü, kilometrelerce öteden izlenen ve her tarafı gölgeleyen yoğun, siyah bir dumanın kapladığı görülüyor. Patlamada ölenlerin arasında, nükleer santralin üst düzey yöneticisin de bulunduğu, çok sayıda bilim adamı, uzman ve mühendis bulunuyor. Bölgeye girişlerin yasaklandığı, çevre illerden birçok itfaiye aracı ve ambulansın bölgeye sevk edildiği, çıkan yangını söndürme çalışmalarına yangın söndürme uçaklarının ve çevre illerden gelen itfaiye örgütlerinin katıldığı, helikopterlerin ise radyasyon riski nedeniyle yangın söndürmede kullanılmadığı açıklandı. CUMHURİYET TARİHİNİN EN GENİŞ KAPSAMLI TAHLİYESİ Tüm bölge halkı, yoğun radyasyon sızıntısı nedeniyle, tahliye edilmeye çalışılıyor. Bu amaçla gerekli uyarıları yapan Başbakanlık yetkilileri, tahliyeyi hızlandırabilmek amacıyla geniş kapsamlı bir operasyon planını uygulamaya soktu. Bölge halkını taşıyacak hava destekli ulaşım araçlarını bölgeye sevki sürerken, yerel kaynakları harekete geçiren yetkililer de, tahliyeye yardımcı oluyor. Sağlık Bakanlığı, bölgeye sağlık personeli kaydırırken, Gıda Bakanlığından yapılan açıklamada, ‘tarım alanlarında bulunan, meyve, tahıl, arıcılık vb gibi hiçbir ürünün hasadının yapılmaması, açık ya da kapalı mekânlarda bulunan hiçbir gıda maddesinin tüketilmemesi, suların içme ya da bir başka amaçla kullanılmaması gerektiği’ belirtildi. Evlerde bulunan su ve gıda maddelerinin de kullanılmaması özellikle vurgulandı. Şehir su şebekesinde yüksek düzeyde radyasyona rastlanmış olması da, su kaynaklarının tehlikeli bir biçimde radyoaktif serpintiden etkilendiğini gösteriyor. Bölgeyi etkileyen şiddetli rüzgârın da, radyasyonun bölgedeki diğer illere yayılmasını hızlandırdığı belirtiliyor. Bu amaçla, bölge illeri de alarm durumuna geçirildi. Bölgede baş gösteren su ve gıda eksikliğini gidermek amacıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar yapmış olacağı en büyük ‘temiz gıda destek organizasyonu’ oluşturulmaya çalışılıyor. Uzmanlar ise, bölgeye gıda gelişinin yanlış olduğunu, temiz gıda ve suyun da radyasyon serpintisinden etkileneceğini söylüyor ve bu konuda hükümeti uyarıyorlar. Yerel bir uzman; ‘derhal bölgeyi boşaltmalıyız, yapacak başka bir şey yok’ diyor. BÖLGEYE ASKERİ BİRLİKLER KAYDIRILIYOR, KIZILAY BÖLGEDE Tahliyeye yardımcı olmak, güvenliği sağlamak ve muhtemel yağmalamaları önlemek, radyoaktif serpintiyi temizlemek amacıyla, aralarında nükleer savaşa karşı hazırlıklı olan özel eğitimli ve uygun teçhizat taşıyan askeri birliklerin de olduğu TSK unsurları, konvoylar halinde karayoluyla, helikopter ve nakliye uçakları kullanılarak da, hava yoluyla bölgeye sevk ediliyor. Bu arada, Mersin askeri liman bölgesinde bulunan Güney Deniz Saha Komutanlığı’na bağlı birçok harp gemisi, radyasyon tehlikesi nedeniyle bölgeyi terk etmeye başladı. Uygun donanımı olmayan diğer askeri birliklerin de bölge dışına kaydırılması işlemi sürüyor. Kızılay’ın ise ilk etapta bölgeye, 10 bin çadır, 75 bin battaniye, çeşitli gıda ve sağlık malzemesi gönderdiği bildiriliyor. Tırlar dolusu çeşitli malzeme, konvoylar halinde yola çıkartıldı. Kızılay’dan yapılan açıklamada, ‘halkımızın yanındayız’ dendi ama halk kendi derdinde, uzmanlar ise, ‘Bu çadırları bu bölgede kurmayın, bölgeyi boşaltın ve yardım desteğini diğer bölgelerde yapın, aksi halde bunun bir anlamı olmayacak’ diyor. ÇEVRE ÖRGÜTLERİ VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI AYAKTA Felaketin duyulduğu andan itibaren yoğun tepki veren nükleer karşıtı çevre örgütleri, ‘Başından beri söyledik, dinlemediler, eğer sözlerimize, uyarılarımıza kulak verilmiş olsaydı, felaket yerine, bir başka sıradan günü yaşıyor olacaktık’ ortak basın açıklamasını yaptı. Bildiriye destek verenlerin arasında, Mersin Nükleer Karşıtı Platformu’ndan Greenpeace’e, TEMA’dan TURMEPA’ya, Doğa Derneği’nden WWF Türkiye’ye, Derelerin Kardeşliği’nden Türkiye Su Meclisi’ne, sosyal medyada yer alan çevre platformlarından, uluslararası çevre örgütlerine, sinema sanatçılarından pop starlarına, müzisyenlerden tiyatroculara kadar, her sektörden, her kesimden, her görüşten ve siyasi partiden kişi ve kuruluş var. DİSK, TÜRKİŞ, HAKİŞ gibi işçi sendikaları konfederasyonları, memur (Kamu) sendikalarının tümü, TMMOB, Türk Tabipler Birliği, Mimarlar Odası, ZMO, EMO, ÇMO vb gibi birçok meslek örgütü, ayrı ayrı bildirilerle, üzüntü ve protesto tepkileri verdi. Sağlık örgütlerinin organize ettiği ve öğretmen kuruluşlarının da katıldığı bir kararla, sağlık personeli ve öğretmenler, ‘1 saat pasif hizmet’ eylemi yaptı. Bu arada üniversite öğrencilerinden oluşan gruplar, çeşitli yürüyüşlerle felaketi protesto ettiler. Yapılan yürüyüşlerde herhangi bir olay çıkmadı. Başta Mersin olmak üzere, Hatay, Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Malatya, Niğde, Kahramanmaraş, Karaman, Akşehir, Kayseri, Konya gibi bölge illeri ve İstanbul, Ankara, İzmir’in başı çektiği birçok ilde, protesto yürüyüşleri yapıldı. PATLAMANIN ETKİLERİ Nükleer kazanın üzerinden 9 saat geçmesinden sonra elde edilen ilk bilgilere göre, felaketten, 19 ilin yoğun bir şekilde ve çeşitli derecelerde etkilendiği tahmin ediliyor. Uzmanlara göre bu etki, tüm ülkeyi kapsayacak şekilde tehlike yaratıyor. 1. Derece etkilenen il ise, Mersin. Mersin’den sonra, Hatay, Adana, Konya, Diyarbakır, Antalya gibi illerin birinci dereceden ikinci dereceye kadar etki altında kaldığı ya da kalacağı belirtiliyor. Kıbrıs da, risk altında olan bölge ülkelerinden birisi. Kazadan bir hafta sonra tüm Türkiye, 15 gün sonraysa Türkiye’nin tüm komşuları, Doğu Avrupa, Kafkaslar, hatta Afrika’ya kadar olan geniş bir bölgenin, radyoaktif maddelerin etkisi altında kalması ve milyonlarca insanın bundan etkilenmesi bekleniyor. Herhangi bir kaza veya patlama anında, nükleer santralden onlarca radyoaktif madde ortama yayılıyor. Bu maddeler arasında insana en çok zarar veren maddeler ise, ’sezyum-137’ ve ‘iyodin-131’dir. Nükleer santral kazası sırasında, etki altında kalmış olanlara önce iyot hapı dağıtılır. Eğer iyot açığı varsa vücut bunu alır ve iyodun ömrü kısadır. 8 gün sonra etkisi yarıya iner, sonraki 8 günde tekrar yarıya iner ancak bu kısa süreçte, bozulma yaparken organizmaya da hasar verir. En önemli tehlike ise tarım topraklarına ve hayvanlara geçmiş olması. Böylece iyot, besin zincirine karışır ve uzun vadede de tiroit kanseri oluşturur. Doğal ortamların yani ekolojinin olumsuz etkilenecek olması da, tehlikenin bir başka boyutu. Radyoaktif etkinin izleri ise, yüzlerce seneye varacak şekilde kalırken, radyasyonun temizlenmesi veya etkisini kaybetmesi de, birkaç neslin görebileceği kadar uzun sürecek. POLİTİKACILAR BÖLGEYE GİTTİ Parlamentoda bulunan ya da parlamento dışı olan siyasi partilerin temsilcilerinin yaptıkları ortak açıklamada, ‘Bu felaketin izlerinin silinmesi zaman alacak ancak güçlü olmak zorundayız, birliğe ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Ölenlere başsağlığı, yakınlarına sabır, ulusumuza geçmiş olsun diyoruz’ şeklinde, her zamanki klişeleşmiş ifadeleri kullandılar ama bu sefer, kısa kestiler çünkü dereceleri partiden partiye değişse de, biraz da onlar suçluydular. Ana muhalefet partisi ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, yanındaki partililer ve milletvekilleriyle birlikte, otobüslerle bölgeye hareket etti. Bir gazetecinin, ‘Bölgeye bu şekilde giderek risk almıyor musunuz, her yere radyasyon yağıyor?’ şeklindeki sorusunu gülerek yanıt veren Kılıçdaroğlu, ‘Elbette önlemimizi alacağız ancak bu işin altından bu hükümet -12 sene önce bugünkü hükümeti kastederek- kalkamaz. Bu santrali Akkuyu’ya kurmayacaklardı, yanlış yaptılar, Eskişehir’e kurmaları gerekirdi’ dedi. MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise, tarihe not düştü, ‘gelecek nesiller okurlar’ dedi ve ekledi; ‘Hükümetin yanındayız, zaten hep yanında olmuştuk, olmaya devam edeceğiz. Bakalım tarih bizi nasıl yazacak?’’ ENERJİ BAKANLIĞI; ‘SİNOP’TA NÜKLEER ENERJİ ÜRETİMİ DURDURULDU!' Enerji Bakanlığından yapılan basın açıklamasında, Sinop’ta bulunan nükleer enerji santralinde enerji üretiminin durdurulduğunu, yapımı devam eden dört nükleer santralin yapım çalışmalarına da, geçici olarak ara verildiğini belirtti. Halen, İstanbul yakınlarıda bulunan İğneada (Kırklareli) başta olmak üzere, çeşitli illerde dört nükleer santral yapım aşamasında ve üç nükleer santral de projelendirme safhasında bulunuyor. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nde yaşanan patlama ve ardından meydana gelen büyük felaket, ‘Nükleer enerji güvenli mi? / Nükleer olmalı mı?’ şeklindeki soruları yeniden gündeme taşıdı. GÜNEŞ ENERJİSİ KONSEYİ’NDEN TEPKİ Güneş Enerjisi Konseyi Başkanı Metin Söylemez, bir televizyon kanalında yaptığı söyleşide, ‘Dünya artık nükleerden vazgeçti, riskin ne olduğunu çok iyi biliyor ve güneş enerjisi tek çözüm’ diyerek, enerjide yeni adresi tekrar gösterdi. Söylemez, bir soru üzerine şunları söyledi; ‘Bugün ABD, Almanya ve AB ülkeleri, yüzyılın projesi olan ve yaklaşık 1 trilyon dolar bütçeli DESERTEC çöl güneşi enerjisi projesini hayata geçirerek, kullanmaya başladı. Güneş, gezegenimizin enerji ihtiyacının 4.000 katını karşılayacak kadar sınırsız bir enerji kaynağı. Ülkemizde de, yerel ve bireysel kullanımı çok yaygın, teknolojik altyapı yılar önce oluşturuldu. Bir an önce nükleer santrallerin yerine güneş santrallerinin kurulması gerekiyor ve projelendirildiğini de biliyoruz. O halde, ne bekliyoruz?’ ESKİ CUMHURBAŞKANINDAN NÜKLEER KARŞITI SÖYLEM Eski Cumhurbaşkanlarımızdan 12. Cumhurbaşkanı, düzenlediği basın toplantısında felaketle ilgili görüşlerini açıkladı, gazetecilerle söyleşti ve taziyelerini iletti. 12. Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada, ‘Fedakâr ve cefakâr milletimizin aziz mensupları, ne yazık ki bu felaketi gördük ve hepimiz derin bir yastayız. Devletimiz müşfik elleriyle, yaraları saracak, hasarı onaracaktır. Ölenlere Allah’tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum, hepimize geçmiş olsun!’ dedi. Bu arada, bir gazetecinin sorduğu; ‘Sayın Cumhurbaşkanım, 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, Hatay Amik Gölü’nün kurutulmasıyla ilgili olarak, ‘Büyük hataydı’ diyerek adeta yapılanın yanlış olduğunu söylemiş, hatasını itiraf etmişti, Akkuyu ile ilgili olarak siz neler söylemek istiyorsunuz? şeklindeki soruya; ‘Evet, ben de aynı şeyi söyleyeceğim, bunu yapmamalıydık en azından Ruslara yaptırmamalıydık ama o dönemde güneş enerjisi bu kadar yaygın değildi, bugün olsaydı, nükleer santrale izin vermezdim’ diyerek cevap verdi. EVET, Sevgili üyelerimiz ve konuk okurlar; böyle bir felaket hiç yaşanmadı, bu sözler söylenmedi, bu haber yapılmadı ve umarız sonsuza kadar da yapılmaz ancak bunların yaşanmaması için, nükleer santralleri bir defa daha düşünmemiz gerekmez mi? LÜTFEN NÜKLEER SANTRALLERİ BİR DEFA DAHA DÜŞÜNÜN, İÇİMİZ YANMADAN ÖNCE! Çevre Misyonu Platformu / ÇEVREM 10 Eylül 2012, Pazartesi (Fotoğraf; rusya.ru) (Dijital manipülasyon; ÇEVREM) (Not; Bu yazı, bir nükleer felaket senaryosunun, medya haberi haline getirilmiş metnidir, hiçbir kimseyi ve kuruluşu hedef almamakta, sadece farkındalık oluşturmayı amaçlamaktadır) Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 11 Mart , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 11 Mart , 2013 Fukuşima’nın yıldönümünde Galata Köprüsü’nde nükleere karşı insan zinciri Nükleer Karşıtı Platform üyeleri, Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki kazanın 2. yıldönümünde Galata Köprüsü’nde nükleere karşı insan zinciri oluşturdu. Karaköy’de toplanan ve “Nükleer? Hayır Teşekkürler” yazılı önlükler giyen nükleer karşıtları “Akkuyu Fukişima Olmasın”, “Sinop Çernobil Olmasın”, “Nükleere Hayır, Yaşasın Hayat” sloganları ile Türkiye’de nükleer santral yapmak isteyen sekiz ülkenin dilinde “Nükleere Hayır” yazılı pankartı arkasında zincir oluşturdu. Nükleer Karşıtı Platform İstanbul adına Fiden Üredi ve Özgür Gürbüz basın açıklamasını okudu. Üredi ve Gürbüz 11 Mart 2011’de yaşanan Fukuşima Nükleer Santrali kazasının etkileri ile Türkiye’de nükleer santral yapılmasının yaratacağı tehlikeleri açıklayarak nükleer santral istemediklerini vurguladı. Özgür Gürbüz,Fukuşima Nükleer Santrali’nde, dünyanın en büyük ikinci nükleer santral kazasının yaşandığını ve 160 binden fazla insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığını ifade etti. Gürbüz, kazanın maliyetinin ilk 10 yıl için 250 milyar doları bulacağını belirterek, “Felaketin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, toprakta ve suda yüksek seviyede radyasyona rastlandığını dile getiren Gürbüz, “Bölgedeki kelebeklerde görülen mutasyon, ileriki dönemlerde yaşanacak sağlık sorunlarının en büyük göstergesi. Hükümetin nükleer tehlikeyi ciddiye almadığı ortada. Nükleer Karşıtı Platform olarak kendilerini bir kez daha uyarıyoruz. Nükleer macerasından vazgeçilsin” şeklinde konuştu. Yeşil Gazete Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.