Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRBAN VE BAŞÖRTÜSÜ / SIKMABAŞ ARASINDAKİ FARK... (Sevgi Suheda arkadaşımızın sorusuna atfen tartışmaya açılmıştır...)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Cariyelerin başlarını örtmelerinin zorunlu olmadığını biliyorsunuzdur herhalde. Hatta başını örtmeyi bırakın, neredeyse yarı çıplak dolaşmalarına izin vardır İslam'da...

 

Bu durumda erkeklerin kadınların saçlarını görmelerinde bir sakınca olmadığı ortaya çıkıyor. Saç saçtır yani, ha hür kadının saçını görmüşsün, ha cariyenin. Peki gören açısından sakınca yoksa, görülen açısından? Hür kadınsın, saçın görülünce kimyan bozuluyor, cariyesin, saçın görülünce hiç bir şey olmuyor. Bu nasıl bir mantık ki?

 

İnsanları hür diye, cariye (köle) diye ayırıp ona ayrı, ona ayrı hukuk yapmayı neyse geçtik. Tesettürü emreden ayet olarak bilinen Nur-31 ayetinin devamını bu arkadaşlar hiç okuyorlar mı merak ediyorum. Okuduklarından eminim de, okurken düşünüyorlar mı? Şuna ne buyrulur:

 

"Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah onları çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. "

NUR SURESİ 33. Ayet.

 

Meali İslami bir siteden aldım. Vatandaş göğsünü gere gere alıntılayıp yazmış. Ne yazdığına hiç bakmamış olmalı. Nasılsa Allahü Teala'dan gelen bir hitap... Yanlış olması söz konusu olamayacağına göre, sorgusuz sualsiz inanmakla yükümlü olduğu için içeriğini hiç düşünmemiştir sanıyorum. Fakat bir terslik var ortada.

 

Ivır zıvır işler için tehditler savuran Allah, "iffetli olmak istediği halde" üstelik, cariyesini fuhşa zorlayan adama sadece ne diyor biliyor musunuz? "Yapma böyle, yazık, günah!"

 

Ne asarım var, ne keserim var, ne yakarım, ne diken yedirir kaynar su içiririm var! Belki devamında vardır, bir bakayım dedim açtım baktım, hiç tehdit mehdit yok. Cariye için de af ve bağışlama var. Aman canım, nasılsa cariye... Allah da bağışlıyor zaten, efendisine de sadece "yapma" diyor, yaparsan şöyle böyle ederim seni demiyor...

 

İşte "tesettürü emreden" ve o yüzden başörtüsü başörtüsü diye ortalığı ayağa kaldırdığınız ayetlerin devamı böyle... Daha fazla yazmayacağım. Herkesin aklı var, mantığı var. Gerisini siz düşünün...

Gönderi tarihi:

Bu kitaba inanırsan ebedi Cennete gideceksin

İyi ama aklıma yatmıyor

Peki ya inanmazsam

Cehenneme

Ben bunları bilmediğim halde yine Cehenneme gider miydim

Hayır bilmediğin için Cennete giderdin

Niye anlattın öyleyse

Hööö

 

 

 

bilmezler mi yoksa bilmezden mi gelirler ya da bilmek mi istemezler

ateist olmanın yolu ve mantığı nedir

Gönderi tarihi:
Ateist evren anlayışı "İLKEL ÇORBA MASALINDAN ÖTEYE GİTMEZ" ve tesadüflere birde aç kapa,aç kapa ayaklarına dayanır semitik dinler dendiğinde yanlızca "Müslüman" olana indirgenip yahudi ve hırıstiyan'ın es geçilmeside veya onların ilahiyatına katılan sonraki uydurmalarıda Müslümana mal etmek ya tarafgirliktir veya bilmemektir yada kasıtlı çarpıtmadır bundan dolayı

şimdi vereceğim Ayet meali bütün inanmayanların bu güne kadar ileri sürdükleri bütün tezlerini yıkar.

 

"ENBİYA"

"30.O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? "

:D

 

Sizin binlerce yıl öncesine ait 7 yaş civarına mahsus masalsı evren anlayışınız, kozmolojiye ilgi duyan bir ateistin evren anlayışı ile mukayese dahi edilemez. Siz evren hakkında bildiklerinizi Kur'an'daki sulardan ayırma masallarıyla öğrenirken, biz en son bilimsel yayınlardan yıldızlararası gaz ve toz bulutlarındaki kütleçekiminin, bulutu nasıl olup da 10 milyon ˚C yükselterek nükleer reaksiyonun başladığını öğreniyoruz.

 

Siz önce sağlam bir evren anlayışı oluşturun ve ortaya koyun ki, ateistlerin evren anlayışlarına söyleyebilecek bir iki lafınız olsun...

 

Bu arada verdiğiniz ayet de Kur'an'ın ne kadar çağ dışı bir evren anlayışı olduğunun en bariz örneğidir. Zira o ayet Tevrat'tan kopya edilmiştir. Bknz:

 

Tevrat Tekvin 1:2-9.

 

"Suların yüzü üzerinde Allahın ruhu hareket ediyordu: Allah 'suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın' dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye 'gök' ve alttaki kuru toprağa 'yer' dedi."

 

Bilginize....

Gönderi tarihi:
İste ya da isteme,inan ya da inanma , vardır vardır ve vardır... ve sen bu sözünün karşılığını mutlaka alacaksın... inan çok kısa bir sürede... ve tabi seni onaylayan diğer arkadaşımızda...

O bütün yüceliğiyle ,bütün ilmiyle bizleri kuşatmıştır ve bizler onun yardımlarının hakkını ne yapsak ödeyemeyiz... ona karşı o kadar çok hata yapmamıza karşın,O bütün merhametiyle hayatlarımızı düzenlemeye ve bize her an yardım etmeye devam ediyor.. öyle ya... bütün hamdlar,bütün minnetler Allah adır... Ben onun bendeki nimetlerini saymakla bitiremem ve nice inanan da aynı şekilde... sizler için çok geç olmadan Allah tan başka yardımcınızın kalmayayacağı büyük ama çok büyük bir çıkmazla sınanmanız dileğiyle... Selametle...

 

Ya benim anlayamadığım nokta, Kur-an'ın Allah'ı biz insanları hak talep etmek için mi yarattı. Benim bir oğlum var ve ben onu emek sarf edip büyüttüm ama ondan zerre kadar hak talep etmiyorum. Şimdi, benim ona, seni doğurdum/yarattım bana hamd etmelisin, her dediğimi yapmalısın, günde 5 defa ziyaretime gelmelisin mi demem lazım? Mantığa bakın, Yaratan hem yaratacak hem de, 'hadi seni yarattım, yapacağın tek şey bana hamdetmek ve minnet duymak ki seni cennetime alayım' diyecek. Olacak şey mi bu?

Gönderi tarihi:

Bir zamanlar medya bir haberi tartışmıştı. Kırsal bir yörede köylüler tarafından yakalanan bir kurt, ağzı bağlandıktan sonra köpeklere parçalattırılıyordu. Kurtun çaresiz ve acı inlemeleri izleyen herkesin tüylerini diken diken etmişti. Kendilerine bunu niye yaptıkları sorulan köylüler, kurtun sürüye dalıp bir çok koyunu yiyemeyeceği halde öldürdüğünü söylemişlerdi.

 

Kinlere, intikamlara, cehennemlere, başına Allah'tan başka kimsenin yardım edemeyeceği bela ve hastalıklar gelmesine inanmak böyle bir kabile anlayışının ürünüdür. Böyle bir tanrıya ancak kurtu köpeklere parçalattırarak adaleti yerine getirdiğini düşünen kabile insanları inanabilir.

 

Hastaneleri bir ziyaret ediverin. Küçücük yaşta löseminin pençesinde kıvranan minicik çocuklara hangi bedduanın sonucu bu acımasız hastalık geldi acaba? Hangi inanan saf temiz müminin dayatmalarını reddettikleri için beddua almış olabilirler ki?

Gönderi tarihi:

Son dönemde bilim ve felsefe alanında yaşanan gelişmeler, ateizmin önlenemez çöküşünün sebeplerindendir. Kuşkusuz ateist dünya görüşünün sarsılması, yerine başka bir dünya görüşü nün egemen olması anlamına gelecektir ki, bu Kuran ahlakıdır. Son dönemde bilim ve felsefe alanında yaşanan gelişmeler, ateizmin önlenemez çöküşünün sebeplerindendir. Kuşkusuz ateist dünya görüşünün sarsılması, yerine başka bir dünya görüşünün egemen olması anlamına gelecektir ki, bu Kuran ahlakıdır. İnsanlık tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Şu anda bu dönüm noktalarından birindeyiz. Kimileri bunu globalleşme veya bilgi çağının başlangıcı olarak yorumluyor. Son 20-25 yıldır bilim ve felsefe alanında yaşanan büyük gelişmeler sayesinde, 19. yüzyıldan bu yana bilim ve düşünce dünyasında etkin olan ateizm, önlenemez bir şekilde çöküyor. Ateizmin asıl yükselişi, 18. yüzyıl Avrupası'daki bazı din karşıtı düşünürlerin felsefelerinin yayılmasıyla ve siyasi sonuçlar vermesiyle başladı. Diderot, Baron, Holbach gibi materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan bir madde yığını olduğunu ve madde dışında bir varlık alemi bulunmadığını öne sürdüler. 19. yüzyılda ateizm daha da yaygınlaştı. Feuerbach, Marx, Engels, Nietzsche, Durkheim, Freud gibi düşünürler, ateist düşünceyi farklı bilim ve felsefe alanlarına uyguladılar. Ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, yaratılışı reddeden ve buna karşı evrim teorisini öne süren Charles Darwin oldu. Darwinizm, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri Canlılar ve insan nasıl var oldu? sorusuna, sözde bilimsel bir cevap getirdi. 19. yüzyılın sonlarında, ateistler, kendilerince herşeyi açıkladığını sandıkları bir dünya görüşü oluşturmuşlardı:

1) Evrenin yaratıldığını inkar ediyor, buna karşı evren sonsuzdan beri vardır, başlangıcı yoktur diyorlardı.

2) Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kainatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı. 3) Canlıların ve insanın nasıl var olduğu sorusunun Darwinizm tarafından açıklandığını sanıyorlardı. (darvinist felsefe tamamen çökmüştür)

4) Tarih ve sosyolojinin Marx ve Durkheim, psikolojinin ise Freud tarafından ateist temellerde açıklandığını zannediyorlardı. Bu görüşlerin her biri, 20. yüzyıldaki bilimsel, siyasi ve toplumsal gelişmelerle yıkıldı. Astronomiden biyolojiye, psikolojiden toplumsal ahlaka kadar pek çok farklı bulgu, tespit ve sonuçlar, ateizmin tüm varsayımlarını temelinden çökertti. Şimdi, farklı bilim dallarının bu yönde ortaya koydukları sonuçları kısaca analiz edip, önümüzdeki ateizm sonrası dönemin insanlığa neler getireceğini bir görelim.

 

Kozmoloji: Sonsuz evren kavramının çöküşü ve yaratılışın keşfedilmesi Friedrich Nietzsche gibi 19.yy felsefecileri ateizmin toplumda yaygınlaşması için büyük çaba sarf ettiler. 21. yüzyıla gelindiğinde ise bilimin her dalında ateist dünya görüşünün verdiği zararlar ortaya çıktı. 20. yüzyıl biliminin ateizme vurduğu ilk büyük darbe, kozmoloji alanında oldu. Sonsuzdan beri var olan evren inancı yıkıldı ve evrenin bir başlangıcı olduğu, bir başka ifadeyle yoktan yaratıldığı bilimsel delillerle ortaya çıktı. Söz konusu "sonsuzdan beri var olan evren" fikri, Batı dünyasına materyalist felsefe ile birlikte girmişti. Eski Yunan'da gelişen bu felsefe, maddeden başka bir varlık olmadığını savunuyor, evrenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini öne sürüyordu. Yeni Çağda Batılı bilim ve fikir adamlarının yeniden Eski Yunan kaynaklarına merak sarmaları ile birlikte, materyalizm de yeniden kabul görmeye başladı. Materyalist evren anlayışını Yeni Çağ'da ilk savunan kişi ünlü Alman düşünür Immanuel Kant oldu. Kant, evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve bu sonsuzluk içinde her olasılığın mümkün sayılması gerektiğini öne sürdü. 19. yüzyıla gelindiğinde ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Karl Marx, Friedrich Engels gibi diyalektik materyalistlerin sahiplendikleri bu iddia, 20. yüzyıla da taşındı. Politzer, yaratılışa karşı sonsuz evren fikrini savunurken, bilimin kendi tarafında olduğunu sanıyordu. Oysa bilim, çok geçmeden, Politzer'in "eğer öyle olsa, bir Yaratıcı olduğunu kabul etmek gerekir" derken belirttiği gerçeği, yani evrenin bir başlangıcı olduğu gerçeğini ispatladı. Bu ispat, 20. yüzyıl astronomisinin belki de en önemli kavramı olan Big Bang teorisinden geldi. Böylece madde ve zaman, hacimsiz noktanın dışarıya doğru patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Bir başka deyişle, evren yoktan yaratılmıştı. Sonuçta modern astronominin ulaştığı gerçek şudur: Maddeyi ve zamanı, her ikisinden de bağımsız olan, sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı var etmiştir. İçinde yaşadığımız evreni var eden, sonsuz güç ve akıl sahibi olan Allah'tır. Doğa Bilimleri darwinizmin çöküşü ve "Bilinçli Tasarım"ın zaferi Astronomideki son gelişmeler Allah'ın kainatı yoktan var ettiğini delilleriyle ortaya koymaktadır. Bu bilimsel gelişmeler ateizmin çöküşünü hızlandırmıştır. Başta da belirttiğimiz gibi, 19. yüzyılda zirveye tırmanan ateizmin en önemli dayanağı, Darwin'in evrim teorisidir. Darwinizm, insanın ve tüm diğer canlıların kökeninin bilinçsiz doğa mekanizmaları olduğunu ileri sürmekle, ateistlere asırlardır aradıkları bir fırsatı sağlamıştır. Fosil bilimi, biyokimya, anatomi, genetik gibi farklı bilim dallarının ortaya koyduğu bulgular, evrim teorisini çok farklı yönlerden çürütmüştür.

Tüm bu gerçekler, 20. yüzyılın sonunda Darwinizmi köşeye sıkıştırdı. Bugün başta ABD olmak üzere pek çok Batılı ülkede bilim adamları arasında bilinçli tasarım (intelligent design) tespiti yaygınlaşıyor. Bilimsel bulgular canlılarda tasarım bulunduğunu gösteriyor ve bu da yaratılışı kanıtlıyor. Kısacası bilim, Allah ' ın tüm canlıları yarattığı gerçeğini bir kez daha tasdik ediyor’

 

Psikoloji: Freudizm'in çöküşü ve inancın kabulü Psikiyatrist Sigmund Freud, ruhun varlığını reddeden, insanın tüm ruhsal dünyasını cinsel ve benzeri dünyevi dürtülerle açıklamaya çalışan bir psikoloji teorisi ortaya attı. En büyük saldırısı ise dine karşıydı. 1927'de yayınlanan The Future of an Illusion (Bir İllüzyonun Geleceği) adlı kitabında, dini inancın sözde bir tür akıl hastalığı (nevroz) olduğunu ileri sürüyor ve insanlığın ilerlemesiyle birlikte dini inançların tamamen ortadan kalkacağı iddiasında bulunuyordu. Freud'dan sonra da psikoloji bilimi ateist bir temelde gelişti. Ancak psikologların çoğunun içine düştüğü bu büyük aldanış, bizzat yürüttükleri psikoloji araştırmaları tarafından çürütüldü. Öncelikle Freu-dizm'in temel varsayımlarının hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı ortaya çıktı. Amerikalı yazar Patrick Glynn'in ifadesiyle 20. yüzyılın sonunda modern psikoloji, dinin yerini almak bir yana, dinle yeniden tanışmaya başladı ve insanın zihinsel yaşamı hakkındaki salt seküler bir bakış açısının hem teorik hem de pratik düzeyde çöktüğü ortaya çıktı.

 

Tıp: Kalplerin nasıl mutmain olduğunun keşfi Amerikan Sağlık Araştırmaları Ulusal Merkezinden David B. Larson tarafından derlenen araştırma sonuçlarına göre, dindarların, dini yönü zayıf veya hiç olmayan kişilere göre kalp hastalıklarına %60 daha az yakalandıkları, intihar oranlarının %100 daha düşük olduğu, tansiyon bozukluğuna çok daha düşük oranlarda yakalandıkları, sigara içenler arasında bu oranın 7'ye 1 olduğu gibi ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu, şunu gösterir: Allah'a olan inanç, başka herhangi bir moral etkiden çok daha güçlüdür. Benson, bu araştırmanın ardından diğer hiçbir inancın, Allah'a olan inanç gibi zihne huzur vermediği sonucuna vardığını açıklamaktadır.

Peki neden iman ile insan ruh ve bedeni arasında böyle özel bir ilişki vardır? Seküler bir araştırmacı olan Benson'ın vardığı sonuç, kendi ifadesiyle, insan bedeninin ve zihninin Allah'a göre ayarlı olduğudur. Modern tıp, yukarıda kısaca belirttiğimiz bulgular ışığında bu gerçeğin farkına varma yolundadır. Glynn'in ifadesiyle, çağdaş tıp, tedavinin salt maddesel yöntemler dışında da boyutları olduğu gerçeğini kabul etme yolunda ilerlemektedir.

 

Toplum: Komünizmin ve faşizmin çöküşü Ateizmin 20. yüzyıldaki çöküşü, siyaset ve toplumsal ahlak düzeyinde de geçerli oldu. Komünizmin yıkılması, bunun önemli örneklerinden biridir. İdeolojinin kurucuları olan Marx, Engels, Lenin, Troçki veya Mao, ateizmi en temel prensip olarak benimsemişlerdir. Komünist rejimler ateizmin topluma benimsetilmesini ve dini inançların yok edilmesini öncelikli bir hedef olarak belirlemişlerdir. 20. yüzyıl sadece komünizmin değil, 19. yüzyıldaki din aleyhtarı felsefelerin bir diğer meyvesi olan faşizmin de çöküşünü belgelemiştir. Faşizm, ateizm ile putperestliğin karması sayılabilecek ve İlahi dinlere şiddetle düşman olan bir felsefenin ürünüdür. Faşizmin fikir babası Friedrich Nietzsche, putperest barbar toplumların ahlakını övmüş, başta Hıristiyanlık olmak üzere İlahi dinlere saldırmış, hatta kendini Deccal (Antichrist) olarak tanımlamıştır. Nazi Almanyası'ndaki korkunç vahşetleri Nietzsche ve takipçisi olan Martin Heidegger'ın düşünceleri doğurmuştur. 55 milyon insanın yaşamına mal olan II. Dünya Savaşı, ateizmin insanlığa getirdiği felaketlerin bir diğer örneğidir. Ateist kökenli olan ve toplumsal tahribata yol açan hareketlerden biri de 60'lı, 70'li yıllarda (68 kuşağı dönemi) yaygınlaşan cinsel devrim hareketidir. Bu hareketin çok büyük toplumsal yaralar açtığı seküler tarihçiler tarafından da kabul edilir. Tüm bu ateist kökenli uygulamaların hep felaketle sonuçlanması, toplumsal açıdan da günümüzde ateizmin tam bir iflasın eşiğinde olduğunun kanıtlarındandır.

Buraya kadar kısaca özetlediğimiz bilgiler, ateizmin kaçınılmaz bir çöküş içinde olduğunu göstermektedir. Bir diğer ifadeyle insanlık Allah'a yönelmektedir. Ünlü devlet adamlarından sinema yıldızlarına veya pop sanatçılarına kadar, Batı toplumunun pek çok kanaat önderi eskisine göre çok daha dindardır. Uzun yıllar ateist olarak yaşadıktan sonra, gördüğü gerçekler karşısında Allah'a iman eden pek çok insan vardır. Buna vesile olan bilimsel gelişmelerin, hep aynı dönemde, yani 1970'lerin ikinci yarısından itibaren başlamış olması ise oldukça ilginç bir durumdur. Dünya, 1970'lerin sonlarından (veya bir başka ifadeyle Hicri 14. asrın başlarından) itibaren dinin yükselişine sahne olmaktadır. Diğer sosyal süreçler gibi bu da bir günde değil, uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleştiği için çoğu kimse bunu fark edemiyor olabilir. Oysa gelişmeleri biraz daha dikkatli değerlendirenler, dünyanın fikri alanda büyük bir dönüm noktasında olduğunu görmektedirler. Asırlardır insanlara akıl ve bilimin yolu gibi gösterilmek istenen ateizmin büyük bir akılsızlık ve cehalet olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Ateizmden kurtulan dünya, Allah'a ve dine yönelecektir. Bunlar göstermektedir ki, Allah'tan bihaber yaşayan pek çok ****** insanın imanla şerefleneceği ateizm sonrası dönem, hızla yaklaşmaktadır.

Gönderi tarihi:
Tebrik ederim aslan34, çok doğru söylemişsin.Şimdi bakalım bu işin alasını kim yapıyor.

 

sen önce varolan despotlugu bir kabul et.

önce yakın tehlikenin adını koyalım.

bu insanlık dışı yasakda önce anlaşalım.

varolanı görmeden bir yere varamayız.

ok mi?

 

bir toplumun içinde yaşıyorsak toplumun kurallarına uymak zorundayız. yozluk baş kapatan ve açan olarak değil toplumda kullanılması gerektiği fikir ve yaşam tarzını toplum yararına değilde kendi yararına düşünendir.

 

ne demek bu şimdi?

''bir toplumun içinde yaşıyorsak toplumun kurallarına uymak zorundayız'' da ne demek oluyor.

nedir ölçü, ayar, kıstas.

bu klasik bir karından konuşmakdan başka bir şey degil.

kusura kalma.

 

''toplum yararını degilde kendi yararını düşenen yozdur'', bu argümanı ekonomide kullan sen iyisimi, en azından dinleyen olur.

 

zorla baş kapatan ve açan yozdur, çıkarı vardır.

Gönderi tarihi:
sen önce varolan despotlugu bir kabul et.

önce yakın tehlikenin adını koyalım.

bu insanlık dışı yasakda önce anlaşalım.

varolanı görmeden bir yere varamayız.

ok mi?

 

 

Sen verdiğim ayetlerin despotluk olduğunu kabul ediyormusun ?

Gönderi tarihi:
Sen verdiğim ayetlerin despotluk olduğunu kabul ediyormusun ?

 

Sen Kur'an'nın hakim oldugu bir iklimde mi yaşıyorsun.?

tabiki hayır.

tehlike en yakın olandır.

nazi faşizmi vari niyet okumalar modern döneme ait.

Kur'an kalplere rıza ile girer zorla degil.

Kur'an insanların zahirine göre davranın der, naziler ise kalpleride denetim altına almaya çalışır. haliyle mümkün olmayınca faşizm ortaya çıkar. en faşist ideolojiler modern zamanların tekelinde..

hadi selametler

Gönderi tarihi:
Sen Kur'an'nın hakim oldugu bir iklimde mi yaşıyorsun.?

tabiki hayır.

tehlike en yakın olandır.

nazi faşizmi vari niyet okumalar modern döneme ait.

Kur'an kalplere rıza ile girer zorla degil.

Kur'an insanların zahirine göre davranın der, naziler ise kalpleride denetim altına almaya çalışır. haliyle mümkün olmayınca faşizm ortaya çıkar. en faşist ideolojiler modern zamanların tekelinde..

hadi selametler

 

İşin gücün polemik yapmak.Siz müslümanlar kuranın hakim oldupu bir iklimde mi yaşıyorsunuzda başörtüsü diye tutturuyorsunuz ?

Gönderi tarihi:
İşin gücün polemik yapmak.Siz müslümanlar kuranın hakim oldupu bir iklimde mi yaşıyorsunuzda başörtüsü diye tutturuyorsunuz ?

 

sevgili katakuta şu site geldigimden beri söylediklerin üç başlıgı geçmez.

birde kalkmış polemikden bahsediyorsun. hiç yakıştıramadım size.

:)

 

Kur'an'ın bir diger özelligi, illaki de hakim olması gerekmiyor yaşamak için...

 

faşist ideolojileri modern zamanların tekelinden kimse alamaz, bu bir vakıa....

tavşana kaç tazıya tut oynamıyoruz burada.

modern zamanlar hakikatin anahtarlarını ele falan geçirmedi.

insanlar atdan inip arabaya binmekle çok yol aldıkları yanılsamasına kapılmasın.

bu çocukca bir sevinç olurdu ancak.

Gönderi tarihi:
Başkasına yazdığım cevaba siz niye atlıyorsunuz ? Sizin gibi hadisleri islamdan saymayan üç beş tane online kurancının islam dünyasında esamesi bile okunmaz,sizin hadisleri islamdam saymamanız ne islamı ne müslümanları nede beni bağlar.Beğensenizde beğenmesenizde hadisler islamın kaynağıdır. 1400 senedir tüm dünyadaki müslümanlar hadislere göre kuranı anlar ve yaşarlar.

 

Hadisleri islamdan soyutlamak,kuranın lastik gibi sağa sola çekmek için uydurulmuş bir kılıftır. Sebebi ise kuranı akla mantığa, ve bilime uygun hale getirip insanları kandırmaktır.Oysaki hadislerde muhammedin islamı nasıl yaşadığı,kurandan daha açık birr şekilde anlatılmaktadır. Onun için sizin gibi online kurancılara asla prim vermeyeceğimi hatırtlatırım,işinize gelemeyecek ama benim yöntemim böyle

ayetleri kullanarak yazdığın ve saptırdığın şeylere ,işime gelip gelmemesine karar vererek atlarım atlarım ve atlarım..

Kuran a kılıf değildir o dediklerim,Kuran ın ta kendisidir.. sebebi kuranın akla,mantığa ve bilime uygun oluşudur ve tek başına bir hidayet ,bir rehber ,bir öğüt oluşudur... O eşşiz kitap başlı başına bir insanın hayatını başka hiçbir kaynak olmadan değiştirebilecek güce sahiptir... Ben Muhammed in islamı nasıl yaşadığından çok,Allah ın ona neler emrettiğini ya da mümin özelliklerini nasıl anlattığını okuyorum... Hadislere göre Kuran anlamak...Dünyadaki müslümanlar...! hadislerin elene elene bitmediği ortamda hadislere göre dinini anlayan ve bir kaç kereden fazla inandım dediği kitabı okumayan bir topluluk ve yaşamı... ama şüphesiz inanan ile inanmayan asla bir olmaz... kısacası inanan her kalp yine güzeldir yine güzeldir...

Gönderi tarihi:
ayetleri kullanarak yazdığın ve saptırdığın şeylere ,işime gelip gelmemesine karar vererek atlarım atlarım ve atlarım..

Kuran a kılıf değildir o dediklerim,Kuran ın ta kendisidir.. sebebi kuranın akla,mantığa ve bilime uygun oluşudur ve tek başına bir hidayet ,bir rehber ,bir öğüt oluşudur... O eşşiz kitap başlı başına bir insanın hayatını başka hiçbir kaynak olmadan değiştirebilecek güce sahiptir... Ben Muhammed in islamı nasıl yaşadığından çok,Allah ın ona neler emrettiğini ya da mümin özelliklerini nasıl anlattığını okuyorum... Hadislere göre Kuran anlamak...Dünyadaki müslümanlar...! hadislerin elene elene bitmediği ortamda hadislere göre dinini anlayan ve bir kaç kereden fazla inandım dediği kitabı okumayan bir topluluk ve yaşamı... ama şüphesiz inanan ile inanmayan asla bir olmaz... kısacası inanan her kalp yine güzeldir yine güzeldir...

 

LÜtfen bana sürekli vaz vermekten vazgeçiin artık. Bakın açık açık söyledim. Hadisleri kabul etmeyen kimseyle ben islamı tartışmam.Sizin ne okuduğunuz beni ilgilendirimiyor kendinize saklayın. Bıktım artık sizin hayat hikayelerinizi okumaktan. Baygınlık geldi.

Gönderi tarihi:
ayetleri kullanarak yazdığın ve saptırdığın şeylere ,işime gelip gelmemesine karar vererek atlarım atlarım ve atlarım..

Kuran a kılıf değildir o dediklerim,Kuran ın ta kendisidir.. sebebi kuranın akla,mantığa ve bilime uygun oluşudur ve tek başına bir hidayet ,bir rehber ,bir öğüt oluşudur... O eşşiz kitap başlı başına bir insanın hayatını başka hiçbir kaynak olmadan değiştirebilecek güce sahiptir... Ben Muhammed in islamı nasıl yaşadığından çok,Allah ın ona neler emrettiğini ya da mümin özelliklerini nasıl anlattığını okuyorum... Hadislere göre Kuran anlamak...Dünyadaki müslümanlar...! hadislerin elene elene bitmediği ortamda hadislere göre dinini anlayan ve bir kaç kereden fazla inandım dediği kitabı okumayan bir topluluk ve yaşamı... ama şüphesiz inanan ile inanmayan asla bir olmaz... kısacası inanan her kalp yine güzeldir yine güzeldir...

 

E valla fft çocuk gibisiniz. Bana ne, bana ne, bana ne, atalarım, atlarım ve atlarım... Muhammed'e 'kadınlarını sıraya koy, sıralarında adaletsizlik yapma' dediği ve bu söylediğini 'benim kitabım Kur-an'a yaz' dediği Allah'tan şüphe duymak lazım bence. Allah'ın Muhammed'in uçkuru ile uğraşacak vakti varmış demek ki. E işte, Muhammed'in İslam'ı nasıl yaşadığı Kur-an'da yazıyor, siz okusanız da, okumasanız da.

Gönderi tarihi:

Ayet'in nüzul sebebini bilmemek insanları yanlışa sürükleyebilir...Muki, bahsini ettiğin ayetlerin inme nedeni nedir sence;

 

Allah birşeyi helal kıldıysa onu peygamber dahi haram kılamaz...

Gönderi tarihi:

insanların, bırakın giydiklerine karışmayı, zihinlerinin içlerine kadar dizayn etmeye çalışan tüm hareketler faşizmin dik alasıdır.

insanların sözlerini degil özlerini konu edinen her kim olursa olsun, bu yolun sonu faşizmdir.

dünya, modern zamanların faşizminden daha baskıcı rejimler görmemişdir. bütün alet-edevatını bunun için seferber eder ve bu insanlara çok dogalmış gibi gelir.

çünkü, insan toplumları özündeki sorgulamayı kaybetmişdir. zaten insan çok unutkan bir yapıdadır.

yanılmayalım ve yanıltmayalım.

vicdanı olanlar ellerini bir zahmet koysunlar....

çok incelikli tekniklerle uygulanan bu baskıcı modern sistem, insanı bile insanlıgından çıkarmaktayken kim boy ölçüşebilir onunla.

insan söz konusu oldugunda, modern zamanların en büyük hastalıgı, yanılsamadır. insan toplulugunu yanılgıya düşürmekde çok ustalaşmış bir sistem var karşımızda.

modern zamanlar 'karından konuşma'nın ayyukaya çıktıgı vakitdir.

bir çok kimse oldugu gibi konuşma cesaretine sahip degildir, her ne gerekçeyle olursa olsun.

helede yeryüzünü ıslah etme pozisyonunda olanlar söz konusu oldugunda karından konuşma daha bir artar...

''ya göründügün gibi ol ya da oldugun gibi görün''....

Gönderi tarihi:
bir toplumun içinde yaşıyorsak toplumun kurallarına uymak zorundayız. yozluk baş kapatan ve açan olarak değil toplumda kullanılması gerektiği fikir ve yaşam tarzını toplum yararına değilde kendi yararına düşünendir.

 

ne demek bu şimdi?

''bir toplumun içinde yaşıyorsak toplumun kurallarına uymak zorundayız'' da ne demek oluyor.

nedir ölçü, ayar, kıstas.

bu klasik bir karından konuşmakdan başka bir şey degil.

kusura kalma.

 

''toplum yararını degilde kendi yararını düşenen yozdur'', bu argümanı ekonomide kullan sen iyisimi, en azından dinleyen olur.

 

zorla baş kapatan ve açan yozdur, çıkarı vardır.

yazımı anlaşılır olsun diye kolaylaştırıyorum tekrar oku kardeşim yaratan rabbinin adına çıkarsızca oku.

Gönderi tarihi:

Başörtüsü/türban hangisini kabul ederseniz;

 

Dinî bir ameldir, dinî bir sembol değildir. Siyasî bir sembol olarak görülmek istense de sadece dinî bir ameldir. Kaldı ki sembol olamayacak kadar değişken ve esnek bir kalıptır.

 

Siyasî bir sembol olduğunu varsayalım. İstediğime oy verme hakkım olduğu kadar istediğim siyasi sembolü de taşıma hakkım olmalı! Bunu çok çeşitli örnekleri varken ve insanlar bunları özgürce kullanılırken benim örtüm yasaklanıyorsa bu işte bir adaletsizlik vardır. Kaldı ki bu olayları başlatan siyasî partiyi (diğer dinci(?) partiye olan düşmanlığına rağmen) oylayan orana bakacak olursanız bu siyasîliğin tarihe karıştığını da görürdünüz.

 

Yazık ki ülkemde sınav prosedürleri yayınlanırken, silah ve başörtüsü/türban bir tutuluyor. Ve sınava alınmama sebepleri anlatılırken bu ikisi bir tutularak anlatılıyor. Bir yanda pek çok insanın canını alma potansiyelini lüks sayan bir maganda diğer yanda tesettürlü bi bayan. Biz bu aşağılanmayı, tıpkı diğerleri gibi, hak etmedik. Tüm bunlar gerçekten çok incitici. Ben ülkemi seviyorum, insanlarını ve tarihini ve potansiyelini ve toprağını...

 

Her şeye rağmen yine de haykırıyorum, ölene kadar da haykıracağım; örtümüz siyasî değildir. Bunu TC Diyanet İşleri Başkanlığının yayınlarında açıkça göreceksiniz. Örtü FARZ bir İBADETTİR!

 

Olay bu arkadaşlar. Fazlasını yapıştırmaya çalışan herkes halk tarafından da dışlandı.

 

Delinin biri kuyuya taş atmış, kuyunun üstünde akıllıların ölülerinden dağ oluşmuş, yeniler dağın tepesine çıkmış; semaya bakıp farazî korku hikâyeleri üreten tuhaf bi güruh oluşturmuş. Gel de taşı hatırlatabil!

 

Selam ve ümit ile...

Gönderi tarihi:
Ya benim anlayamadığım nokta, Kur-an'ın Allah'ı biz insanları hak talep etmek için mi yarattı. Benim bir oğlum var ve ben onu emek sarf edip büyüttüm ama ondan zerre kadar hak talep etmiyorum. Şimdi, benim ona, seni doğurdum/yarattım bana hamd etmelisin, her dediğimi yapmalısın, günde 5 defa ziyaretime gelmelisin mi demem lazım? Mantığa bakın, Yaratan hem yaratacak hem de, 'hadi seni yarattım, yapacağın tek şey bana hamdetmek ve minnet duymak ki seni cennetime alayım' diyecek. Olacak şey mi bu?

Evet ,kesinlikle yapacağın şey hamdetmek... yaratılmış hiçbir insanın aynı olmayışını göz önüne alırsak,,çalışıyorsan eğer çalışmanı sağlayan vücudunun her bir parçası için,kör olmayıp gören gözün için,aç olmayıp doyan karnın için,sakat doğmayan çocuğun için, rahat olduğun evin için,banyonu yaptığın sıcak su için,eğer renkli ise evinin duvarı için, zeki olan aklın için ... sen sana sunulan hangi nimeti bu derece hiçe sayabilirsinki... eğer etrafında gördüğün onca insan,onca millet,onca ırk farklıysa,,sen bi düşün derim bu kadar çeşitlilikte sana sunulanlar cidden şükre değer mi değmez mi?

bana ya da inananlara illada söylenmesine gerek yok,şükür ve hamd bizim kalplerimizden kendiliğinden taşar gider... bana bunun zorluğu yok ki bunu sizler gibi hak talep edilmenin zorluğu gibi algılayayım..

Gönderi tarihi:
Başörtüsü/türban hangisini kabul ederseniz;

 

Dinî bir ameldir, dinî bir sembol değildir. Siyasî bir sembol olarak görülmek istense de sadece dinî bir ameldir. Kaldı ki sembol olamayacak kadar değişken ve esnek bir kalıptır.

 

Siyasî bir sembol olduğunu varsayalım. İstediğime oy verme hakkım olduğu kadar istediğim siyasi sembolü de taşıma hakkım olmalı! Bunu çok çeşitli örnekleri varken ve insanlar bunları özgürce kullanılırken benim örtüm yasaklanıyorsa bu işte bir adaletsizlik vardır. Kaldı ki bu olayları başlatan siyasî partiyi (diğer dinci(?) partiye olan düşmanlığına rağmen) oylayan orana bakacak olursanız bu siyasîliğin tarihe karıştığını da görürdünüz.

 

Yazık ki ülkemde sınav prosedürleri yayınlanırken, silah ve başörtüsü/türban bir tutuluyor. Ve sınava alınmama sebepleri anlatılırken bu ikisi bir tutularak anlatılıyor. Bir yanda pek çok insanın canını alma potansiyelini lüks sayan bir maganda diğer yanda tesettürlü bi bayan. Biz bu aşağılanmayı, tıpkı diğerleri gibi, hak etmedik. Tüm bunlar gerçekten çok incitici. Ben ülkemi seviyorum, insanlarını ve tarihini ve potansiyelini ve toprağını...

 

Her şeye rağmen yine de haykırıyorum, ölene kadar da haykıracağım; örtümüz siyasî değildir. Bunu TC Diyanet İşleri Başkanlığının yayınlarında açıkça göreceksiniz. Örtü FARZ bir İBADETTİR!

 

Olay bu arkadaşlar. Fazlasını yapıştırmaya çalışan herkes halk tarafından da dışlandı.

 

Delinin biri kuyuya taş atmış, kuyunun üstünde akıllıların ölülerinden dağ oluşmuş, yeniler dağın tepesine çıkmış; semaya bakıp farazî korku hikâyeleri üreten tuhaf bi güruh oluşturmuş. Gel de taşı hatırlatabil!

 

Selam ve ümit ile...

 

samimiyetin öyle net hissediliyorki...

örümcek ne havada ne suda ne yerdeydi

hakkı göremeyen gözlerdeydi.....

Gönderi tarihi:
Başörtüsü/türban hangisini kabul ederseniz;

 

Dinî bir ameldir, dinî bir sembol değildir. Siyasî bir sembol olarak görülmek istense de sadece dinî bir ameldir. Kaldı ki sembol olamayacak kadar değişken ve esnek bir kalıptır.

 

Siyasî bir sembol olduğunu varsayalım. İstediğime oy verme hakkım olduğu kadar istediğim siyasi sembolü de taşıma hakkım olmalı! Bunu çok çeşitli örnekleri varken ve insanlar bunları özgürce kullanılırken benim örtüm yasaklanıyorsa bu işte bir adaletsizlik vardır. Kaldı ki bu olayları başlatan siyasî partiyi (diğer dinci(?) partiye olan düşmanlığına rağmen) oylayan orana bakacak olursanız bu siyasîliğin tarihe karıştığını da görürdünüz.

 

Yazık ki ülkemde sınav prosedürleri yayınlanırken, silah ve başörtüsü/türban bir tutuluyor. Ve sınava alınmama sebepleri anlatılırken bu ikisi bir tutularak anlatılıyor. Bir yanda pek çok insanın canını alma potansiyelini lüks sayan bir maganda diğer yanda tesettürlü bi bayan. Biz bu aşağılanmayı, tıpkı diğerleri gibi, hak etmedik. Tüm bunlar gerçekten çok incitici. Ben ülkemi seviyorum, insanlarını ve tarihini ve potansiyelini ve toprağını...

 

Her şeye rağmen yine de haykırıyorum, ölene kadar da haykıracağım; örtümüz siyasî değildir. Bunu TC Diyanet İşleri Başkanlığının yayınlarında açıkça göreceksiniz. Örtü FARZ bir İBADETTİR!

 

Olay bu arkadaşlar. Fazlasını yapıştırmaya çalışan herkes halk tarafından da dışlandı.

 

Delinin biri kuyuya taş atmış, kuyunun üstünde akıllıların ölülerinden dağ oluşmuş, yeniler dağın tepesine çıkmış; semaya bakıp farazî korku hikâyeleri üreten tuhaf bi güruh oluşturmuş. Gel de taşı hatırlatabil!

 

Selam ve ümit ile...

 

 

Örtü siyasi olsun veya olmasın laik yönetciler bir takım kamusal alanlarda takılmasını laik yönetime aykırı buluyorlarsa yasaklayabilriler.Özel hayatta zaten kimsenin başörtüsüne karışan yok. Siz istediğiniz kadar farz ibadet diye haykırın bence çok yerinde bir karar. Mesele sadece başörtüsünü takmakla bitimiyor,olayın birde insanlara zararlı yönü var.Üniversiteler ciddi kurumlardır, siz inancınızı yaşayacaksınız diye insanların sağlıkları ile,hayatları ile oynama hakkını size vermez.

 

Böşörtüsü, bir bayanın dini kuralları hayatında yaşamaya çalıştığının en bariz ispatı. Müslümanlara ait özel bir gezegende yaşamadığınıza göre bununda faturası insanlara ödetiliyor. Mesela bayan bir doktor hastalarına erkek ve kadın ayırımı yapabiliyor,insanların sağlığını hiçe sayıyor.Bu konuda türkiyede yüzlerce örnek yaşandı.Yani anlayacağınız başörtüsü sadece inaçtan ibaret bir pezparçası olarak kalmıyor.

 

 

 

Erkeğin

Gönderi tarihi:
.Üniversiteler ciddi kurumlardır, siz inancınızı yaşayacaksınız diye insanların sağlıkları ile,hayatları ile oynama hakkını size vermez.

 

...

 

 

Böşörtüsü, bir bayanın dini kuralları hayatında yaşamaya çalıştığının en bariz ispatı. Müslümanlara ait özel bir gezegende yaşamadığınıza göre bununda faturası insanlara ödetiliyor. Mesela bayan bir doktor hastalarına erkek ve kadın ayırımı yapabiliyor,insanların sağlığını hiçe sayıyor.Bu konuda türkiyede yüzlerce örnek yaşandı.Yani anlayacağınız başörtüsü sadece inaçtan ibaret bir pezparçası olarak kalmıyor.

Erkeğin

 

 

birileri başörtüsü taktı diye kim ölmüş anlıyamadım. komik geldi bu cümle.. ölen varsa da olsa olsa hırsından çatlayarak ölmüş olabilir

bayan doktorlar ayrım yapıp insan sağlığını hiçe sayıyorlar demişsin..doğruysa ben de kınarım ama

ben duymadım beni aydınlatırsan sevinirim.. yani başörtülü doktorlar erkek hastalarını ölüme mi terketmişler... kusura bakma örneklersen belki daha iyi anlaşılır konu teşekkürler şimdiden

Gönderi tarihi:

İşin doğrusu şu ki bayanlar kendilerini himayeye çok muhtaç hissediyorlar ve dayanışmaya hayati önem veriyorlar. Toplum içinde kendilerini kurtlar sofrasına atılmış gibi hissediyorlar.

 

Ben ne kadar empati yapsam da bu psikolojiyi anlayamıyorum. Bu muhakkak ki toplumun gelenekleri tarafından kendilerine biçilen bir rol ve bu rolü benimseyip karşı çıkmıyorlar.

 

Kedi köpekten sürekli kaçtığı için bazen sırtından yakalanır. Aslında kedi köpek arasında o kadar vahim bir güç dengesizliği yoktur. Çok aşırı azman olmayan bir köpeğe bir kedi rahatlıkla direnir ve pabuç bırakmaz. Kedi-köpek arasındaki güç oransızlığı kadın-erkek arasındakinden çok daha fazla olduğu halde böyledir. Bir kadın rahatlıkla erkeğe her konuda itiraz edebilir. Ancak fiziksel oransızlıktan değil, psikolojik baskı nedeniyle boyun eğiyorlar.

 

Başörtülü bir bayanın zor bir durumda dindarlardan destek göreceğini düşünmesi onu sokakta rahatlatıyor. Benim gözlemim bu. Kafadan atmıyorum. Birebir gözlemlerime göre konuşuyorum. Başörtülü bayanlar kendilerini dinleyenlere önem verirler, çünkü kendilerini anlatmak isterler. Olumlu yaklaşınca çok şey anlatırlar. Bunu dinleri adına yaparlar belki. Ama sonuçta olumlu yaklaşıma yanıt verirler. Bu şekilde kendilerinden bilgi alabilirim. Bunu ezberden tahminle konuşmadığımı açıklamak için söyledim.

 

Devam edersem: Bir erkeğin bir kadına yapabileceği hiç bir şey yoktur. Bir köpek sürüsünün ortasında kalmadıkça... Böyle bir şey de olursa ben bayan olsam ortalığı kan gölüne çevirmeden durmazdım. Fakat bayanlar kendilerine biçilen zayıflık, korkaklık ve muhtaçlık rolünü benimsiyorlar. Bir aşağılamaya (*) uğrayacağıma ölünceye kadar öldürmeyi tercih ederdim. Bunu bir kaç bayan yapsa bir daha sıkardı sataşmak, aşağılamak... Böyle gelmiş böyle gidiyor ve bir kaç kahraman fedai olmak istemiyor kimse.

 

Bunu ancak toplum olarak, hep birlikte başarabiliriz. Bunu yapacak bayanlar da örtüsüne sıkı sıkı sarılıp erkeklerin olduğu ortamlardan koşar adım uzaklaşmaya çalışan bayanlar olmayacaktır. Her zaman söylerim. Kadın dediğin panter gibi olacak. Bana inanın böyle bir kadın karşısında tam tersine erkek zayıftır. vuracağın yeri bildin mi işi biter, nefes bile alamaz.

 

Dini yönünü filan bırakın, bu yönüne bakın siz işin...

 

*Bununla tabii ki tecavüz gibi vahim olayları kastediyorum, yanlış anlaşılmasın, laf attı diye kimseyi öldürmeye kalkışmayın.

Gönderi tarihi:
yazımı anlaşılır olsun diye kolaylaştırıyorum tekrar oku kardeşim yaratan rabbinin adına çıkarsızca oku.

 

tekrardan söyledigini ciddiye alıp soruyorum;

sen tam olarak ne anlatmak istiyorsun?

başörtüsünü bu fikrin neresine koyuyorsun?, bunu biraz açıkla bize.

 

ve ne çıkarım var, bir zahmet onuda yazıver.

bakalım ne söyleyeceksin.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.