Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2011 Akşamcıların 500 yıldır vazgeçemediği rakı, çilingir sofrası ve meyhane kültürü DÜNYADA ADINA MUTFAK KURULAN TEK İÇKİ RAKININ ŞİMDİ DE ANSİKLOPEDİSİ OLDU Rakı Ansiklopedisi’nin sayısı 600’e yaklaşan sayfalarını üstünkörü karıştırmak, alfabetik sırada dizilmiş 1755 maddenin sadece isimlerini okumak, fotoğraflara şöyle bir göz atmak bile rakının, ister sevin ister sevmeyin, sadece bir içki olmadığı gerçeğini tatlı ve muzip bir şekilde yüzlerimize vurmakta gecikmiyor. Ansiklopedi denilen bilgi kaynağına adını duyduğunuz, bir yerde okuduğunuz ya da unuttuğunuz bir şeyin tanımını, aslını esasını öğrenmek için bakarsınız doğal olarak. Ama Rakı Ansiklopedisi’nin bence bu tanımlara uymayan bir özelliği de var. Bu ansiklopedi çok kişinin yaşamında hiç duymayacağı, bir yerde okuyamayacağı, rastlamayacağı ama genelde içki, özelde rakı kültürü ile ilgili deyimleri, usulleri, kadehleri, gelmiş geçmiş rakı markalarını, mekânları, mezeleri, rakı ile doğrudan ya da dolaylı ilişkisi olmuş tarihi kişileri, yazarları, şairleri, film ve tiyatro artistlerini, dansözleri, köçekleri, çengileri, gazetecileri, ressamları, şarkıcıları, bestecileri hatta adı sanı duyulmamış kişileri de tanıtıyor bize. Rakı Ansiklopedisi bu noktada bilinen ağırbaşlı ansiklopedi kavramından bir kez daha ayrılıyor ve yer verdiği kişilerin konusu ya da tanığı olduğu hoş anekdotları da okuyucunun bilgisine sunuyor. İçki meclislerinin verdiği ilhamla yazılmış şiirlerden birkaç dize, şarkı sözü ve fıkralar da bu hacimli Ansiklopedi’yi zevkle okunan, kolay kolay elden bırakılamayan bir kitaba dönüştürüyor. Rakı Ansiklopedisi’ni tek okuma şekli bu değil elbette. Maddeler, satır aralarını okumak için fazla bir gayret gerektirmeden, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet döneminin gayri resmi tarihinden parçalar da sunuyor okuruna. Bu arada, resmî tarihin bize hep en iyi ve en güzel yönleriyle tanıttığı Yıldırım Beyazıt, Fatih Sultan Mehmet, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Murat, Üçüncü Ahmet (Lale Devri), İkinci Mahmut, Abdülmecid gibi padişahlarla Atatürk’ün de içkinin iz bıraktığı yaşantılarından kesitler veren maddeler, daha önce duymayanlar için ilginç bilgiler içeriyor. II. ABDÜLMECİT RAKI FABRİKASI KURDURDU Diğer bir Osmanlı padişahı, İkinci Abdülhamid’in de Rakı Ansiklopedisi’nde yer almasının nedeni rakı ile haşır neşir olması değil, kendi saltanatı zamanında alkollü içki üretiminin devletin resmi faaliyetleri arasına girmesi... Abdülhamid’e başmabeyincilik ve bir süre maliye nazırlığı yapan Sarıca Mehmet Paşa tarafından Tekirdağ yolu üzerindeki Umurca Çiftliği’nde kurulan Osmanlı’nın ilk rakı fabrikasında üretilen Umurca Rakısı halk arasında çok tutulmuş, hatta buradan sağlanan vergi gelirleri 1878’de devlet borçlarının ödenmesinde kullanılmış! Devlete gelir sağlamak söz konusu olduğunda halife sultanın bile üretim ve satışına izin verdiği rakı ve şarap bazen yasaklanıp bazen serbest bırakılsa da her zaman devlet için gelir, bu topraklarda yaşayanlar için keyif kaynağı olmuş. Cumhuriyet döneminde ise halk sağlığı kaygısı ile ilginç bir uygulama yapılmış, 1947 yılında insanların mavi ispirto içmelerini engellemek amacıyla “İçki Düşmanı Gazete”nin kampanyasına rağmen rakı ve şarap fiyatları indirilmiş! Rakı Ansiklopedisi’nin sayfalarından çıkarılabilecek tarih dersleri bu kadarla kalmıyor. “Mübadele”, “Varlık Vergisi”, “6-7 Eylül olayları”, “1964 Kararnamesi” gibi Ansiklopedi maddeleri rakı ve şarap üretimi, satışı ve sunuşunu başlatan, geliştiren, yayan, yeme içme kültürünün oluşmasında önemli rolü olan Rumların bu topraklardan gidişlerinin acı hikâyelerini bir kez daha hatırlatıyor okuyucuya. Başka neler öğretiyor Rakı Ansiklopedisi? En başta rakı adabını, ardından klasik meyhane, içkili lokanta, gazino, birahane, kafeşantan, baloz arasındaki farkları anlatıyor. Artık günümüzde örneği çok az kalmış olsa da adeta bir zaman tünelinden geçirerek müşteri profili, mezeleri, rakı içme tarzları farklılık gösteren ‘ayaklı, çakaloz, balıkçı, iskele, esnaf, han, taş plak, çalgılı, nöbetçi, gedikli, koltuk meyhaneleri’ arasında dolaştırıyor okuyucuyu. SOFRASI DA KADEHİ DE AYRI BİR ÖZEN İSTER Kitap sadece rakı sofrasında içilenler değil yenenler hakkında da bilgiler veriyor. “Yemek” maddesinde “Rakı, dünyada adına özel olarak mutfak kurulmuş tek içki. Şarabı yemeğe göre seçersiniz ama çilingir sofrasında yemek rakıya göre seçilir” diye yazmış Murat Belge. Bu gerçek doğrultusunda, Ansiklopedi’nin sayfalarında malzeme ve yapılışları hakkında bilgiler verilen birçok mezeye ilaveten az bilinen ya da hiç duyulmamış “cevzi bevva taratoru, mayıs pilakisi, horoz yumurtası, paşa mezesi (koç yumurtasından)” gibi ilginç mezeler de yer bulmuş. Yiyeceklerin bu kadar önem taşıdığı işret sofralarında rakının sunulacağı kaplara (karafaki) ve kadehlere de ayrı bir özen gösterilmiş geçmiş yıllar boyunca. Günümüzde kullanılan limonata bardaklarından önce “tas-ı arak, bülbül ağzı, bülbül çanağı, leylek boynu” gibi şiirsel sıfatlarla adlandırılan ve “cur’adan, bâde, tiryaki, yüksük” diye isimler taşıyan kadehler hakkındaki bilgiler ve fotoğraflar da Ansiklopedi sayfalarında yer alıp rakıyı içme tarzındaki değişimi gösteriyor okuyucuya. Kitap doksan yıl boyunca boğma rakı içen “Fidda nine”den de, rakıyı tenekeyle içen Bodrumlu Ali Kaptan’dan söz ediyor ama, aşırı içkinin yaşamlarını ve sağlıklarını etkilediği insanların öykülerini anlatmaktan da geri kalmıyor. Eski akşamcıların Cuma ve kandil geceleri ile ramazan boyunca verdikleri “mola”, ramazandan önce ve sonra uyguladıkları “arife sefası”, “unutma beni dolması” gibi ritüeller de içki tutkunlarının inançlarla olan ilişkilerinin güzel birer örneği olarak Ansiklopedi’de yer alıyor. Bütün bu nedenlerle Rakı Ansiklopedisi’nin rakı içmeye övgüler düzmekle yetindiği sanısına kapılmanın çok yanıltıcı olacağını unutmamak gerekir. Bu topraklarda yaşayanların “paylaştıkça büyüyen keyifleri”nin beş yüz yıl içinden süzülerek gelen gelenek, görenek ve ritüellerini öğrenmenin, rakı içsin ya da içmesin günümüzde herkese ayrı bir keyif vermesi dileğiyle “sağlığa” diyelim. *** Orhan Veli’den Sait Faik’e... İşte Rakı Ansiklopedisi’nden maddeler: Abasıyanık, Sait Faik (1906-1954) Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak öykülerinde adaları, balıkçıları, balıkları anlatmış: Rakıyı, şarabı onların yanına katıp günlük yaşamın sıkıntılarından biraz olsun kurtulmaya çalışmış yazar, şair. İçkiler içinde en çok rakıyı sevdiğini onu tanıyan herkes söylemektedir. Sait Faik, Orhan Veli’yle yaptığı meşhur “Rakı Şişesinde Balık Olmak İsteyen Şair” röportajında Orhan Veli’ye “Rakıyı sever misiniz?” diye sormuş ve aldığı “Bayılırım” yanıtını “Bendeniz de” diyerek onaylamıştır. Burgazada’da Pandelli’de rakısına lobya, Cumhuriyet Meyhanesi’nde biraz gevezelik katık eden Sait Faik, pek hoşsohbet biri olmadığı ve oturmayı pek sevmediği için meyhanelerde fazla kalamazmış. Herkesle ayaküstü konuşma olanağı bulduğu için Lambo’yu sever, Anadolu Pasajı’ndan bir tek atıp çıkmayı tercih edermiş. Ağızda havuz yapmak: İşi bilenler tarafından keşfedilmiş özel bir rakı içme yöntemi. Geleneksel rakı kadehlerinin ortadan kalkıp günümüz rakı bardağının yaygınlaşmasına bozulan bir kısım tiryaki, yeniliği uygulayan meyhaneleri protesto ederken rakıyı suyla ağızda karıştırma esasına dayanan yepyeni bir rakı hazzı keşfetti. Ağızda havuz yapma geleneği 60’ların sonunda kadar sürdü, sonraları unutuldu. Vefa Zat işin inceliklerini şöyle anlatır: “Rakıyı ağızda havuz yapma, kıtlama çay içmeye benzer. Önce ağza bir miktar soğuk su alınır, ağız iyice temizlenip damar hazırlanır. Sonra yeterince soğutulmuş rakıdan bir yudum alınır, ama yutulmaz. Rakı ağızda iken üzerine bir miktar su yudumlanır ve dil yordamıyla her ikisi ağızda iyice karıştırılarak yutulur. Damakta bıraktığı lezzete değme gitsin...” Arnavut Ciğeri: Rakı sofralarının demirbaşları arasında yer alan kadim meze. Püf noktalarına dikkat edilirse yapımı kolaydır. Öncelikle ciğerciye niyetin Arnavut Ciğeri yapmak olduğu söylenmelidir; karaciğerin zarını ayıklayıp, isteğinize göre doğrar. Arnavut Ciğeri genellikle küçük küpler halinde, serçe parmak ebatı büyüklüğünde doğranır. Arzu edilirse bu küpler daha iri yapılabilir. Ciğeri yıkamak önerililmez. Beng ü Bade: Alegorik birer simge olarak afyon ve içki. Beng ü Bade adıyla yazılan yapıtlarda tekke dervişlerinin kullandığı esrarın uyuşturucu-mistik özelliğine karşılık içkinin verdiği coşku karşılaştırılmış; içkinin üstünlüğü savunulmuştur. Fuzûli’nin tahminen 1510-1514 arasında yazdığı ve Şah İsmail’e sunulan “Beng ü Bade” mesnevisinde beng (afyon) ile II. Beyazıd’ı, bade ile de Şah İsmail’i, adlarını vermeksizin karşılaştırılmıştır. Fuzûli’nin mesnevisinde bu iki keyif verici madde temel özellikleriyle sembolize edilmiş ve iki hükümdarın bireysel ve siyasi kimliklerini tanımlamak için kullanılmıştır. Beyoğlu (Pera): İstanbul’da eğlence hayatının kalbi. Bizans döneminde bugünkü Beyoğlu ve Galata’yı içeren bölgeye, Tarihi yarmadaya göre konumundan dolayı, Yunancada “karşı” veya “öte” anlamına gelen Pera adı verilmişti. Bölge bu karşı oluş özelliğini dönüştürücü bir dinamik haline getirerek günümüze kadar korudu, her dönemde toplumsal ve kültürel değişimin kalbi oldu. 20. yüzyıla kadar başta Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler olmak üzere Osmanlı’nın gayrimüslim tebaasının, İtalyanlar ve Fransızların başını çektiği Levantenlerin ve yoğunlukları dönemlere göre değişen çeşitli yabancı uyrukluların semti olan Beyoğlu, İstanbul’un Avrupalı yüzü oldu. Osmanlı’da başlayan Batılılaşma hareketini gündelik hayatın içinde ete kimliğe büründürdü. Salah Birsel ve Refik Durbaş’ın yardımıyla bu dönemdeki Beyoğlu’nun şöyle bir şipşak fotoğrafı çıkarılabilir: Tepebaşı’ndan İzmir, İstanbul, Safa gibi içkili lokantalar, Asmalımescit ve civarında Refik, Tuna gibi meyhaneler, Balıkpazarı ve civarında Degustasyon, Cumhuriyet Meyhanesi, Lambo, Lefter, üç çıkışından biri Balıkpazarı’na açılan Krepen Pasajı’ndaki Triadafilos’un Meyhanesi, İmroz, Neşe, Zaharaplos gibi meyhaneler ve Beyoğlu’na saçılmış, Benktar, Balkan, Osman, Özcan gibi meyhane ve birahaneler... Boysan, Aydın (1921) : Çok ödüllü mimar, yazar, gezgin, gurme, mizahçı, dost canlısı, yaşama ve sohbet ustası. İlk rakısını 17 yaşındaki, lise sınıf arkadaşlarıyla Küçüklanga’da bir meyhanede içti. Gençliğinde bir buçuk küçük içerdi hem de susuz. Sonra sulandırdı rakısını. Şimdi yarım küçük kadar içiyor. Sevdiği dostlarıyla haftada iki kez... Orhan Veli, Cihat Burak, Cevat Çapan, Mücap Ofluoğlu, Fethi Naci sevdiği içki arkadaşları oldu, ama daha onlarca isim sayılabilir onunla içmekten keyif alan. Lambo: Beyoğlu Balıkpazarı’nda, Nevizade Sokağı 13 numarada, mekana adını veren Mösyö Lambo’nun işlettiği efsanevi meyhane. Bir tramvay büyüklüğündeki, ayakta en çok 10-15 kişinin sığabildiği bu küçük meyhane 1940’lı ve 1950’li yıllarda ünlü şair, yazar, ressam, tiyatrocu, gzetecilerin, sanat heveslisi üniversitelilerin uğrak yeri... İlhan Eksen Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 3 Mart , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 3 Mart , 2011 2 yudum biraya ceza 2 yudum biraya ceza Aldıkları birer birayı Antalya’da denize karşı içen iki arkadaşa 0.34 ve 0.22 promil alkol çıkmasına rağmen polis Kabahatler Kanunu’nun “Sarhoşluk” başlıklı 35. maddesine göre 75’er TL para cezası kesti. Amfitiyatrodaki diğer 20 kişinin de kimliğini alan polis alkolmetreye üflemeyenleri kan testi için hastaneye sevk etti. DHA Alıntı
Φ köşeyastığı Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2011 Çoğu kişinin tercihi rakı olsa da ben bira diyorum. Alıntı
Φ morbezelye Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2011 Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2011 *** Rakı Adabını En İyi Bilen Adam Olarak Tanınan 90 Yaşındaki Aydın Boysan: İSYAN etti..! "Artık lütfen benim peşimi bırakın!" Rakı içme adabının üstadı, sofraların duayeni olarak tanınan mimar, yazar ve gazeteci Aydın Boysan en sonunda fena patladı. Yıllardır sosyeteden, ünlülere ve gazetecilere kadar herkesin kendisiyle rakı üzerine sohbet etmek, rakı içme adabıyla ilgili röportaj yapmak ya da en basitinden rakı içmek istemesi yüzünden siroz olmaktan korktuğunu belirten Boysan, "Evet rakının nasıl içileceğini, yanındaki mezeleri, sofra adabını, sohbetini falan biliyor olabilirim ama en nihayetinde 90 yaşında bir adamım ben. Artık rakı falan içmek istemiyorum" diyerek isyanını dile getirdi. "Ben de can taşıyorum" Rakı içmeyi çok sevdiğini ancak her kapısını çalanın "Şöyle güzel bir sofra kuralım da karşılıklı iki duble atalım" demesi yüzünden sağlığından da olmaktan korktuğunu ifade eden Aydın Boysan, "Sırf rakı içme adabını biliyor, muhabbeti tatlı diye bir insanın bu kadar da üzerine gelinmez ki. 90 yaşında bir adamın önüne dakka başı dubleyi, mezeyi dayamak mantıklı bi şey mi yani? Bu da can yani ya..." sözleriyle muhabirlere dert yandı. Doktorların haftada en fazla bir duble içmesine müsaade ettiklerini dile getiren Boysan, bundan sonra kendisi ile sofraya oturmak için ısrar edenler hakkında da daha farklı yaptırımlarının olacağını beyan etti. Şu yaşından sonra artık herhangi bir tatsızlık yaşanmaması için avukatına tam yetki verdiğini kaydeden deneyimli gazetecinin yakın arkadaşı ve avukatı Cengiz Kağan Şahin ise üstadın eşine, dostuna ve sevenlerine önemli uyarılarda bulundu. "Müvekkilim oldukça yıpratıcı bir 90 yıl geçirdi" 40 yıla yakındır dostu olan Aydın Bey'in iyice yaşlandığını belirten Cengiz Kağan Şahin, "Son dönemde maalesef kendisinde birkaç dubleyi devirdiğinde rakı içme adabı hakkında tabiri caizse biraz atıp tutmak gibi bir huy peydahlandı" dedi ve ekledi: "Bundan birkaç ay evvel, üç duble attıktan sonra 'Waffle olmazsa olmazıdır rakı sofrasının', 'Bu işin üstadları redbulla karıştırırdı rakıyı ama o gelenek de kalmadı artık', 'Jonglörsüz rakı sofrasının bi yanı hep eksiktir" gibi laflar etmeye başladı. Allah aşkına, kimin ne hakkı var bu adamı bu hale getirmeye?" Sert yaptırımlar yolda Aydın Boysan'a karşılıklı rakı içme talebiyle gelen kişileri bundan böyle savcılığa şikayet etme kararı aldıklarını da sözlerine ekleyen Şahin, "Müvekkilim 90'ına gelmiş, yaşını başını almış bir insan. Eskilerin deyimiyle 'gözünün feri toprağının kirinde', amiyane tabirle bir ayağı çukurda. Bu memlekette başka bi tane adam yok mu rakı adabını bilen? Hasbelkader denk gelen koluna yapışıp kendisini zorla sofraya oturtuyor. Aydın Bey'i bugün selam vermekten dahi korkar hale getiren bu insanların, onun canına kast etmelerine daha fazla izin vermeyeceğiz." diyerek, konu hakkındaki hassasiyetlerini ortaya koydu. Son olarak rakı adabını çok merak edenlere bu konuda yazılmış yüzlerce kitap olduğunu hatırlatan Avukat Cengiz Kağan Şahin, "Yalan olmasın ama biz sayfalar boyu rakı adabı anlatan 300 küsür kitap tespit ettik... ki onların 283 tanesini müvekkilim bizzat yazmış zaten, o da ayrı mesele... Hala daha ısrar edenlere o kitapları hediye etmeye de hazırız, ama artık lütfen rahat bırakın Aydın Bey'i." sözleriyle tüm kamuoyuna seslendi. morbezelye Rakı sofrasından bildirdi... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.