Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Hak hukuk gözeten ülkelerde suç, suçlu, ceza, mahkumiyet konularında insanın vicdanını yaralayan düzenlemeler, düzensizlikler görülemez.

Gelişmişlik düzeyi ile adalet anlayışı arasında ciddi paralellikler bulunur. Adaleti muhkem olmayan bir ülkenin gelişmişliği sadece yüzeysel ve vitrinliktir. Bu hukuksuzluk durumu da toplum içinde her an patlamaya hazır bomba işlevi görür.

 

Doğrusu devlete karşı işlendiği iddia edilen suçlarda tutukluluk süresinin kısaltılması son derece olumlu karşılanabilir. Çünkü devlet bir kişi veya grubun kendisine karşı suç işlediğini iddia ediyorsa bunu bir an önce kanıtlamak zorunda olduğunu da bilmelidir. Hükümet hiçbir mazeretin arkasına sığınarak davanın sonuçlanmasını geciktirmemelidir. Gelişmiş ülkelerin bu tür davaları geciktirmemesi için önlemleri hazır değilse gelişmişliğinden bahsedilemez.

 

Ama kişi/birey haklarını ilgilendiren davalarda devletin hiçbir şekilde sanığın (af, tahliye gibi) lehine olan bir tercihte/ictihada, tasarrufta bulunma hakkı yoktur.

 

Az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde yasalar ve özellikle ceza yasaları vatandaşın aleyhine işlemektedir. Yargılama, delil toplama, teknik olanaklar her zaman sanığın zarar görebileceği şekildedir. Gereksiz gözaltı, sorgulama, tutuklama, suça tekabuliyet arz etmeyen fahiş cezalar da bu geri kalmışlığın götürüsüdür.

 

Ancak ülkemizi “doluya koysan almaz, boşa koysan dolmaz” bir yerde görmek insanı kahrediyor.

 

Tamam, geciken adalet adalet değildir.

 

Tamam, hukuk devleti ve çağdaş ülkelerde mahkûm, zanlı, sanık bir an önce yargılanmalı ve dava sonuca bağlanmalıdır.

 

Tamam, mağdurun lehine ictihad edilmeli ve bu durumda da adaletten sapmamalıyız.

 

Tamam, tamam, tamam…

 

Skandal boyutundaki son tahliyelerden söz ediyorum.

 

Yargıtay’ın bakamadığı! tutuklu dosyalarından dolayı iki gündür cezaevlerinden tahliyeler yaşanıyor. Benim serbest bırakılanın kimliği, isnad edilen suçla alakalı tutumumdan ziyade, hükümet ile Yargıtay’ın geciken adalete duyarsızlığına itiraz ediyorum. Çünkü çok iyi biliyorum ki özellikle siyasi suçlarda/davalarda sorumlular sanığın hak ve hukukunu çiğnemede bir beis görmezler.

 

Bir ülke düşünün adliyesi, Yargıtay’ı cümbür cemaat çalışıyor ama bir türlü canilerin, katillerin, ırz ve namus düşmanlarının davaları sonuçlanamıyor. Kimi zaman kurunun yanında yaş da yanarken kimi zaman masumlarla birlikte bu insanlık düşmanları da salıveriliyor.

 

Elbette ki bu son tahliye edilenler arasında da hem masum insanlar olabiliyor hem de 10 yıldan daha az ceza alabilecekler de mümkün ve dolayısıyla bunların mağduriyetlerinin düşünülmesi gerekir. İlke olarak yargılamaların en kısa sürede gerçekleştirilmesi, bir karara varılmaz ise tutukluluk halinin en az süreye indirilmesi gerekir.

 

Şimdi karşı karşıya bulunduğumuz durum çok daha farklı.

 

“Rahşan affı”nı kınayan bu iktidarın o günkü siyasetçilerinin çok ciddi çelişki içinde olduklarını görmek zor değil. Bu tahliyelerin vermiş olduğu vicdani sorumluluğu nasıl kabul edilebilir hale getirdiklerini ise anlamak oldukça güç.

 

Neymiş efendim?

 

Savcı ve hâkim sayısı yetersizmiş!

 

Peki, hükümet bu yetersizliği göremiyor muydu?

 

Personel yetersizliğini gidermenin bir yolu yok muydu?

 

Bunu o günkü HSYK’nın yapılanmasına bağlamak bana inandırıcı gelmiyor. İnandırıcı gelmiyor diyorum, çünkü bu olup bitenler sabah akşam ortaya çıkan bir şeyler değil ki.

 

Üstüne üstlük Ak Parti Genel başkan yardımcısı Bekir BOZDAĞ çıkıp;

 

“Aslında bu davaların dosyaları bir saate tamamlanabilir” demesin mi?

 

Allah’ım bu bir şaka mı? öyleyse ne kötü şaka!

 

Düşünebiliyor musunuz?

 

İktidar bu tahliyelerin geleceğini bile bile susuyor, istinaf mahkemeleri çalıştırılmıyor, hiçbir tedbir almıyor ama sıra tahliye eleştirilerine gelince “bir saatlik iş” deyiver… Sahi seçimler yaklaşınca birileri bunun üzerinden başbakanın işini zora sokmak için içerden düğmeye basmış olmasın? Malum-u âliniz düğmenin “düğmesi” bulunamadı ya…

 

Bugün karşılaştığımız vahim sonucun önüne geçmek için oluşturulan istinaf mahkemelerinin akıbetini bilen var mı? Hani 5–6 yıl önce Yargıtay’ın da iş yükünü hafifletme amacıyla oluşturulan istinaf mahkemelerinin uyum yasaları nerede?

 

Hükümetin bunu izah etmesi gerek. Yoksa hükümet suçu Yargıtay’a, HSYK’nın eski yapısına yükleyerek işin içinden çıkamaz.

 

Hâkim ve savcı yetersiz idiyse hukuk fakültelerinde öğrenci sayısı arttırılır ve en geç 6. yılında bu eksiklik telafi edilebilirdi. Bu da yetmiyorsa meslek daha cazip hale getirilir ve pek çoğu “işsiz” avukatların bu mesleğe dönüşleri gerçekleştirilebilirdi. Bunu yapmayı düşünmemişseniz bu apayrı bir ihmalkârlıktır.

 

Sadece hükümet mi suçlu/hatalı?

 

Yargıtay da üzerine vazife olmadığı konularda hükümetle kapışmayı “vatani görev” addedince bu gibi “önemsiz” konulara yeterince zaman ayırmayı dert etmedi bile.

 

Düşünebiliyor musunuz?

 

Yarın Hrant’ın “çocuk” katili SAMAST ve Danıştay baskınının canisi Alpaslan ARSLAN serbest kalırlarsa hiç şaşmam. Böyle bir durumu hükümet yıllarca ağzıyla değil kuş, kuş sürüsü tutsa, amuda kalkıp düm tek tek de yapsa anlatamaz.

Gönderi tarihi:

Bu iktidar zamanında akıl almaz boyutta türlü rezilliklere tanık oldukça "rezaletin son perdesi" deyip de, çok geçmeden daha rezili ile karşılaşmaya neredeyse alışacağız.

 

Artık bu iktidar başta oldukça hiç bir rezalet şaşırtmayacak hale gelecek. Her türlüsü beklenebilir bu gidişle. Son perde diye bir şey olmadığı, rezaletin sınır tanımadığı, son tahliyelerle iyice anlaşıldı. Bundan sonra ne olsa şaşmayın. Her rezillik ve kepazelik olasıdır...

Gönderi tarihi:

Yapılan bir ihbar ve daha öncesindeki çalışmalar neticesinde toplanan delillerin bir araya getirilmesiyle birlikte kolluk kuvveti olan polis bir eve baskın düzenlemiş, içeridekilere teslim olma çağrısı yapmış, ancak ÇATIŞMA çıkmış, bu çatışma sonucu bir islami TERÖR ÖRGÜTÜ'NÜN lideri ölü ele geçirilmiş, buna karşılık çatışmada ŞEHİT OLAN POLİSLER olmuş, çatışma sonrası eve girildiğinde bu evde bu yasa dışı TERÖR ÖRGÜTÜNE AİT bir çok doküman ele geçirilmiş, ve evde yapılan kazılar sonucu DOMUZ BAĞI İLE BAĞLANMIŞ CESETLER bulunmuştu bundan tam 10 yıl önce...

 

Peki bir dava neden koskoca 10 yılda bitmez de POLİSLE ÇATIŞAN, ONLARI ŞEHİT EDEN, ÇATIŞMA MAHALLİ OLAN EVDE BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE AİT olduğu apaçık belli olan dökümanlar ve üstelik yine aynı evde DOMUZ BAĞI İLE BAĞLANAN CESETLER bulunduruan sanıklar tahliye olur?

 

Hükümet, adalet bakanı, Yargıtay, muhalefet, STK'lar... Herkes konuşuyor şuanda... Söylenenlerin birçoğu doğru... ama tatmin edici bir açıklama yok. Hiç kimse, yetkililer bile bundan sonrasında ne yapılacağını bilemiyor.

 

Bakın adalet bakanının sözünü ettiği istinaf mahkemeleri ile ilgili düzenleme, ben hukuk fakültesine girdiğim yıl yapılmıştı ve 2007 yılına kadar istinaf mahkemeleri ile ilgili teşkilatlanmanın tamamlanacağı öngörülüyordu. Ben üniversiteyi uzattım 6 senede bitirdim, avukatlık stajımın tamamlanmasına 3 aydan az bir süre kaldı ama halen daha istinaf mahkemelerinin teşkilatlanması tamamlanmış değil.

 

Peki nedir bu istinaf mahkemeleri denilen şey?

 

Efendim istinaf mahkemeleri, yerel mahkeme dediğimiz (örneğin İstanbul bilmemkaçıncı Asliye Ceza Mahkemesi) tarafından verilen bir karar hakkında, Yargıtay'a gidilmeden çözülmesini sağlamayı görev edinmiş bir mahkemedir. Daha net bir şekilde açıklayacak olursak, yerel mahkeme kararını onayacak ya da bozacak bir bölge mahkemesidir, kurulduğu ve yargı çevresi sınırları içinde olan tüm mahkemelerdeki uyuşmazlıkları nihai karara bağlaması öngörülür. Burada da nihai bir karara varılamaz ya da varılan karara itiraz edilecek olursa ancak bundan sonra Yargıtay'a gidilebilecektir. Bu, bir nevi süzgeç niteliğinde olan, aşağıdan yukarıya doğru mahkemelerin iş yükünü azaltmasını hedefleyen, özüne bakıldığından güzel bir uygulamadır ancak bunun için sağlam ve yeterli kadrosu olan bir hukuk sistemi gerekmektedir. Nitekim yine örnek vererek açıklayacak olursak, sadece bu yıl ilk 9 ayda ve sadece Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yargı çevresinde 80.000'in üzerinde iddianame düzenleniyor ve bu iddianamelerin yüzde 90'lık bir bölümü kabul edilip kamu davası açılıyorsa bu davaların tamamını kısa sürede sonuca bağlayacak, daha sonra da verilen bu kararların hukuka uygunluğunu denetleyecek olan kurum (istinaf mahkemeleri ile Yargıtay)da sağlıklı karar alabilecek fiziki imkanlara sahip olmalıdır.

 

Tek bir hakimin bir gün içerisinde 75-80 davanın duruşmasını yaptığı günümüzde (ispat isteyenler ve merak edenler Sultanahmet'teki İstanbul adliyesinin koridorlarını bir dolaşsınlar. Adliyeler, mahkeme salonları ve duruşmalar bir dosya ile ilgili gizlilik kararı alınmadığı, gizli oturum yapılacağına dair bir karar olmadığı takdirde tüm halkımıza açıktır.) yularıda olması gerektiğinden söz ettiğim sağlıklı yapının olmadığı açıktır. İşin daha da vahimi, bütün bu dosyalar karara bağlanmış olsa da karara davacı ya da davalı tarafından itiraz edildiği zaman (istinaf mahkemeleri teşkilatlanmasını 6 senedir tamamlayamadığı için) bu onbinlerce dosya bu itirazları değerlendirecek ve karara bağlayacak tek merci olan Yargıtay'a gidiyor. Yargıtay'da 21 Hukuk ve 11 Ceza dairesi olduğu düşünülünce vehametin boyutu kat be kat artıyor.

 

Sorunun asıl çözümü Yargıtay'daki daire sayısını artırmak değildir. Zira Yargıtay dairelerinin sayısını artırmakla bir yere varılamaz. Sorunun kökten çözülmesi isteniyorsa yerel mahkemelerin sayısını artırmak, kanuni düzenlemesi hazır olan istinaf mahkemelerini bir an önce işler kılmak, bunun için de hakim sayısını artırmak gerekir.

 

Adalet Bakanı da hakim savcı sayısının artırılması yolunda çalışmalar olduğunu ancak buna bazı engeller çıkarıldığını, Hakimler Savcılar sınavı hakkında bu güne kadar 4 yürütmenin durdurulması, 1 tane de iptal kararı verildiğini çok mağdur durumda olduklarını açıklayarak timsah gözyaşları akıtıyor. Sayın Adalet Bakanı'na buradan sesleniyorum. Hükümetiniz bundan 1 sene önce HSYK'nın yapısını ve üye seçimini değiştirecek ve son derece şaibeli hale getirecek olan Anayasa düzenlemesine kafa yormak, üzerinde bu kadar mesai harcamış olduğunuz bu şaibeli düzenlemeyi inatla uzlaşmasız olarak referanduma taşımak ve referanduma taşıdığınız bu değişikliklerin geçmesi için halkın oyunu satın alacak çalışmalar yapmak yerine hakkında bu kadar dava açılan Hakimler Savcılar Sınavı ve Mülakatları hakkında iktidarda bulunduğunuz bu kadar sene içerisinde makul bir düzenleme yapmış olsaydınız bütün bu skandallar yaşanmazdı elbette.

 

Bugün hukuk sistemimizin sahip olduğu hakim sayısı yeterli değildir. Mevcut sayının en az 3 katı kadar daha hakimin görev yapması gerekmektedir. Dolayısıyla buna uygun olarak da mahkeme sayısının, keza adalet personeli sayısının da artması gerekmektedir.

 

Saygılarla

Gönderi tarihi:

Türkiye'de yarginin sorunlari son 8 yilda ortaya cikmadi ama on sekiz yilda Yargitay'da ki dosya sayisi 8 yil öncesine bakarak hemen hemen iki katina ulasarak 1,5 milyonu buldu.Yargitay Baskani 50.000 dosyanin henüz acilamadigini söylüyor.Aslinda Yargitay Baskani'nin basin toplantisi yaparak kurumu savunmak zorunda birakilmasi Türkiye'deki yargi sistemi ve Adalet Bakanligi icin bir yüz karasidir.

 

AKP iktidara geldiginde secmene ISTINAF Mahkemelerinin acilacagini ve yargidaki yükün azaltilacagina söz vererek geldi.Yani verdigi ama tutmadigi bircok sözden biri olarak bu da dosyalar arasinda kaldi.Evet Türkiye'de 3950 SAVCI VE YARGICa acilen ihtiyac vardir,ama gercekte 25 bin savci ve hakim noksandir yargida.

 

Iktidar verdigi sözü tutmadigi gibi birde YARGITAY'i suclayarak sucunu örtmeye calismaktadir.

 

Demokrasisi gelismis ve sosyal hukuk devletlerinde 2 yil tutukluluk süresi bile fazladir.AIHM mahkemesinde bekleyen 19 bin bireysel basvuru vardir Türkiye ile ilgili.Bunlarin hepside yargidaki adaletsizliklerle ilgilidir.Bunu bizzat AIHM'deki Türk yargic aciklamistir.

 

Anayasamizin tutuklulukla ilgili maddesi acikca ihlal edilmektedir.Hizbullahcilarin tahliye edilmesi,PKK'lilarin tahliyesi,daha dün Sariyer'de 7 kisiyi öldüren birisinin tahliye edilmesi skandallarina ragmen iktidar hala siyasi oyunlar pesindedir.

 

Iktidarin cok acil olarak bir yasa düzenlemesi yapmasi gerekirken baska oyunlar pesinde kosuyor ve Yargitaya oda ilave ederek sözümona cözüm üretecegini saniyor.Yerel mahkemelerdeki dava sürecleri hizlandirilmadigi sürece bugün yargitaya 3 oda ilave edersiniz yarin 3 oda daha ilave edersiniz bir 3 oda daha derken karman corman bir duruma getirirsiniz sorunu.Iktidar yasa yapmak zorundadir.Iktidar ERGENEKON senaryosu ile tutuklananlarini tahliye edilecegi korkusuyla yasa cikartmaktan kacinmakta ve ipe un sermektedir.ERGENEKON iktidarin korkulu rüyasidir.Hizbullahcilar,PKK'lilar tahliye olsun ama ERGENKONCULAR tutuklu kalsin,cünkü balyoz davasi kafalarina balyoz gibi inecek KORKULARI BUNDANDIR.Bundan kacis zaten yoktur AKP icin.

 

2 yil tutukluluk süresinin yetmedigi durumlarda bir yil daha uzatilabilecegi,temyiz süresi olarakta 1 yil hesabi yapildiginda 4 yil tutukluluk süresinden sonra tahliye edilmesi gerekiyor zanlilarin.Bu süre icerisinde davalarin sonuclandirilmasi ve suclu sucsuz tespiti yapilarak suclularin yargilanmasi sucu ispat edilememis olanlarin tahliye edilerek tutuksuz yargilama sürecinin baslamasi gerekirken,bu maddenin yanlis yorumlanmasi daha dogrusu ise geldigi gibi yorumlanmasi ile insanlar özgürlüklerini kaybediyor ve infaz gibi cezaevinde tutularak cezalandiriliyor ki bu da INSAN HAKLARI BEYANNAMESINE AYKIRIDIR.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Referandumdan önce yandaş olmayan hukukçular, yargının sorunlarının HSYK nın yapısını değiştirerek halledilemeyeceğini ve neler yapılması gerektiğini haykırdılar ama bunları dinlemeyip evet diyen, 12 Eylülle hesap kesilmesini bekleyen, bu iktidarın daha fazla demokrasi getireceğine inananların burada şikayet etme haklarının olduğunu hiç sanmıyorum.

Gönderi tarihi:

Referandumdan önce yandaş olmayan hukukçular, yargının sorunlarının HSYK nın yapısını değiştirerek halledilemeyeceğini ve neler yapılması gerektiğini haykırdılar ama bunları dinlemeyip evet diyen, 12 Eylülle hesap kesilmesini bekleyen, bu iktidarın daha fazla demokrasi getireceğine inananların burada şikayet etme haklarının olduğunu hiç sanmıyorum.

Peki o "yandaş olmayan hukukçular" referandum kararından önce başka dünyada mı yaşıyorlardı. Neden baskıcı, totaliter bir anlayışla mücadele referanduma kalmıştı?

Kaldı ki biz doğru bildiğimize yandaş, yanlış bildiğimize de karşı olmasını pekala biliriz. Bazıları gibi körü körüne bağlı olmayız.

Gönderi tarihi:

Peki o "yandaş olmayan hukukçular" referandum kararından önce başka dünyada mı yaşıyorlardı. Neden baskıcı, totaliter bir anlayışla mücadele referanduma kalmıştı?

Kaldı ki biz doğru bildiğimize yandaş, yanlış bildiğimize de karşı olmasını pekala biliriz. Bazıları gibi körü körüne bağlı olmayız.

 

Sizce neden referanduma kalmıştı? Sizin gibi doğru zannederek yetmez ama evet diyenler, doğru sandıklarının yanlış olduğunun farkına vardılar ama atı alan Üsküdar ı çoktaaaaan aştı, geçmiş ola......

Gönderi tarihi:

Referandum parlamenter rejimlerde cok nadir ve hatta hic basvurulmayan bir uygulamadir.AKP ile referandumun Türkiye'nin gündemine sokulmasi ve bir aliskanlik haline getirilmis olmasini ben 12 Eylül anayasasinin refranduma sunulmasi ile ayni görmekteyim.12 Eylül askeri bir darbeydi,12 eylül sivil bir darbe olarak Türkiye tarihine gececektir.

 

Referandumun yapilmamasi icin cok mücadele verildi gercek demokratlar ve de yandas olmayanlar tarafindan.Bunu kimse inkar etmesin.Verilen bu mücadele ülkenin bahtini avuclarina almis olan AB/D'ci AKP tarafindan kamuoyuna maksatli olarak yanlis aksettirildi,devlet imkanlarini hoyratca kullanarak her türlü yolsuzluk yapilarak EVET oyu alindi.Bu evet oyu alinmasinda,Türkiye karsiti tüm yikici ve bozguncu gücler ve AB/D isbirligi icinde hareket ettiler."YETMEZ AMA EVET"diyenlerin tek bir amaci vardi.O amac yarginin iktidarin avucuna düsmesiydi.Cünkü yikici ve bölücü gücler yarginin gücünü kaybetmesi ile melun hedeflerine ulasabileceklerdi.

 

Referandum karsitlarinin televizyonlarda meydanlarda,12 Eylülcülerin yargilanacaginin bir yalan bir dolap oldugunu ifade etmelerini yandaslar hep csrpitma ve Türkiye'nin ileri demokrasiye gecisini engelleme olarak kamuoyuna duyurdular.Hepsinin foyasi ortaya cikti.12 Eylülcüler yargilansin diyen "YETMEZ AMA EVET"cilerin hicbirinin sesi cikmiyor artik.Neden ciksin ki onlarin amaci 12 Eylülcülerin yargilanmasi degildi.Yarginin gücsüzlestirimesi ve kuvvetler dengesinin tek basina iktidara gecmesinin önünü acmakti.

 

Hizbullahcilarin serbest birakilmasi iktidarin bir siyasetidir.Secim yaklasiyor,dinci kesimlerden oy almasi gerekiyor iktidarin.Türkiye'nin basina bugüne kadar devlet imkanlarini bu kadar hayasizca kendi iktidarlari icin kullanan bir iktidar gelmemisti.Iktidardan gitmemek icin mümkün olan her melaneti yapmaktadirlar.Cünkü AB'den öyle emir geliyor.ABD öyle emrediyor.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Sizce neden referanduma kalmıştı? Sizin gibi doğru zannederek yetmez ama evet diyenler, doğru sandıklarının yanlış olduğunun farkına vardılar ama atı alan Üsküdar ı çoktaaaaan aştı, geçmiş ola......

Biz referandumda yanlış yapmadık. Bugün olsa haklılığımız anlaşıldığından daha bir "yetmez ama evet" diye çabalardık. Bizim prensip olarak duruşumuz her kim ve her ne zaman olursa olsun doğru yaptığında yanında, yanlış yaptığında karşısında oluruz. Olay bu...

Gönderi tarihi:

Yetmez ama EVET diyenlerin öncüleri bu EVET le Türkiye'nin diktaya kayacagini biliyordular.Nitekim onlarin dedigi olmus ve Türkiye'de KUVVETLER DENGESI diye bir kavram kalmamis bütün irade iktidarin ellerine gecmistir.Bu iktidar gelecek olan secimide bu gücle kendi lehine cevirecektir.Cünkü bütün devlet imkanlari artik onun elindedir.Onu ne yargilayacak bir yargi organi ne de ona hesap soracak bir kurum kalmamistir.Son günlerde basbakanin "HEYKELE UCUBE"demesi,buradan kaldirilacak diye ahkam kesmesi,Hizbullahcilarin serbest birakilmasi,Yunan Basbakaninin Türk askerine ISGALCI demesini duymazdan gelmesi bütün bunlar Türkiye'de demokrasinin degil despotlugun borusu ötmektedir.Yetmez ama evet diyenler ayni zamanda bu ülkenin parcalanmasina bilerek veya bilmeyerek ama isteyerek EVET demislerdir.Baskanlik sistemi bir paravanadir bunun ardinda Güneydoguya ÖZERKLIK verilmesi yatmaktadir.Iste YETMEZ AMA EVET diyenlerin en büyük özlemi buydu ve kimse merak etmesin Haziran secimlerinden sonra ilk hedef Türkiye'nin bicimine getirilip farkli bir siyasi yapiya yönlendirilmesidir.

 

Bu nedenle Laikler,Cumhuriyetciler,Atatürkcüler susturulmus,köse baslari cemaat kadrolari ile doldurulmus,millet agzini acamaz hale getirilmis Türkiye bir POLIS devleti olmustur.Iste YETMEZ AMA EVET diyenlerin eseri budur.Ve hala bundan gurur duyacak kadar da cüretkardirlar.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Biz referandumda yanlış yapmadık. Bugün olsa haklılığımız anlaşıldığından daha bir "yetmez ama evet" diye çabalardık. Bizim prensip olarak duruşumuz her kim ve her ne zaman olursa olsun doğru yaptığında yanında, yanlış yaptığında karşısında oluruz. Olay bu...

 

 

Haklılığınız anlaşıldığından mı? Pardon ama yazımı okumadınız galiba? Es geçmek kolaydır okumanızı dilerim. Bakın HSKY'nın yapısının değiştirilmesiyle Yargı'nın iş yükü hafiflemiyor sevgili arkadaşım. Güdümlü bir yargı oluşuyor! Hükümet HSYK'nın yapısını değiştireceğine, yasasını çıkardığı istinaf mahkemelerinin bir an evvel işler hale getirilmesine çalışmalıydı. Hakimlik ve Savcılık sınavının üstündeki şaibe bulutlarını ortadan kaldıracak düzenlemelere gitmeliydi! Torpile ve adam kayırmaya sebep olacak mülakat esasını ya ortadan kaldırmalıydı ya da adam gibi bir hale getirmeliydi.

 

Timsah gözyaşları dökülerek ülke yönetilmez. Delikanlı gibi adam gibi iş yapacaksın! Yoksa defolup gideceksin!

 

Ama hükümette o delikanlılık bile yok!

 

Yetmez ama evet'çilerde de özeleştiri yapacak yürek yok...

Gönderi tarihi:

Biz referandumda yanlış yapmadık. Bugün olsa haklılığımız anlaşıldığından daha bir "yetmez ama evet" diye çabalardık. Bizim prensip olarak duruşumuz her kim ve her ne zaman olursa olsun doğru yaptığında yanında, yanlış yaptığında karşısında oluruz. Olay bu...

 

İşte bunun için şikayet etmeye hakkınız yok! Olanları gördüğünüz halde hala devam ediyorsunuz. 12 Eylül masallarına inandınız, kadına, özürlüye ayrımcılık yapılacağına, memura toplu sözleşme yapılacak palavralarına inandınız. Peki ne oldu, yeni anayasa seçimden sonra denilmedi mi? O halde referandum niye yapıldı, bu millet bu kaynakları heba edecek kadar zengin mi, o paralarda tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok mu? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmem deyip menfaati için harcamaktan çekinmeyenlerin gerçek yüzlerini bakalım ne zaman fark edeceksiniz?

Aynı yetkilerle başka zihniyette bir hükümet gelirse ve yine aynı düşünürseniz ben sizin samimi olduğunuza inanacağım. Her iktidar değiştiğinde yargı da değişecek, böyle bir devlet ve hukuk sistemi nerede olur?

Gönderi tarihi:

Sahi seçimler yaklaşınca birileri bunun üzerinden başbakanın işini zora sokmak için içerden düğmeye basmış olmasın? Malum-u âliniz düğmenin “düğmesi” bulunamadı ya…

 

Hizbullahcilarin serbest birakilmasi iktidarin bir siyasetidir.Secim yaklasiyor,dinci kesimlerden oy almasi gerekiyor iktidarin.Türkiye'nin basina bugüne kadar devlet imkanlarini bu kadar hayasizca kendi iktidarlari icin kullanan bir iktidar gelmemisti.Iktidardan gitmemek icin mümkün olan her melaneti yapmaktadirlar.Cünkü AB'den öyle emir geliyor.ABD öyle emrediyor.

 

2005 yılında çıkartılan yasanın, 2010 yılı sonunda yürürlüğe gireceğini bilen bu hükümetin, Politika dostumun da söylediği gibi dinci kesimden oy beklentisinin olduğu bir gerçek. Düğmeye kimin basmış olduğu tarihlerden belli olmuyormu? Kaldı ki başımızda 1 gecede yasa çıkartan bir hükümetimiz var.

Gönderi tarihi:

Hak hukuk gözeten ülkelerde suç, suçlu, ceza, mahkumiyet konularında insanın vicdanını yaralayan düzenlemeler, düzensizlikler görülemez.

.

.

.

Yarın Hrant’ın “çocuk” katili SAMAST ve Danıştay baskınının canisi Alpaslan ARSLAN serbest kalırlarsa hiç şaşmam. Böyle bir durumu hükümet yıllarca ağzıyla değil kuş, kuş sürüsü tutsa, amuda kalkıp düm tek tek de yapsa anlatamaz.

 

Bu yaziyi okuyan gercekten sasirir. Ülkede hangi vahim yanlislarin yapildiginin farkindadir.Ama bu yaziyi okuyanin bilemeyecegi bir gercek varki o da bu yaziyi yazan arkadasin YETMEZ AMA EVET'cilerden oldugu ve bugün hukukun ayaklar altina alinmasinda katkisi vardir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Tamamen yasa ile ilgili bir konu hakkında; yasa yapan ve doğru yasayı yapması gerekenleri, yasa yanlışsa doğrusunu yapmak görevi olanları, yaptığı yasanın önünü arkasını düşünmesi gerekenleri değil, yasayı uygulamak görevi olanları suçlamak dünyanın en abes davranışı iken...

 

Perşembenin gelişini çarşambadan bilemeyenlerin ya da bilmezden gelenlerin hesabını bir haftanın yedi gün olduğunu söyleyenlerden sormak hangi akla sığar? Sen çarşamba günü ertesi günün perşembe olduğunu bilme, bilmezden gel, ertesi gün olunca "günlerden ne?" diye sor, "perşembe" yanıtını alınca "vay nasıl bugün perşembe olur!"

 

Dünyanın en absürd ülkesi ve en zeka düzeyi düşük halkı olmakta birinciliği kimselere kaptırmama yarışındaki bu gayreti anlayamıyorum...

Gönderi tarihi:

Bu yaziyi okuyan gercekten sasirir. Ülkede hangi vahim yanlislarin yapildiginin farkindadir.Ama bu yaziyi okuyanin bilemeyecegi bir gercek varki o da bu yaziyi yazan arkadasin YETMEZ AMA EVET'cilerden oldugu ve bugün hukukun ayaklar altina alinmasinda katkisi vardir.

 

saygilarla

 

Ve hala, evet demekle doğru yaptığını savunmaktadır. :unsure:

Gönderi tarihi:

Biraz komplo teorisi üretelim... Tabii uçuk olmamalı, ayakları yere basmalı.

 

Bu işin arkasında ölmüş olan hizbullahı doktor frankeştaynların bir operasyonla diriltmeleri kokusunu almak mümkün. Bu hortlak zombiyi ne için mi kullanacaklar?

 

Böyle bir frankeştayn canavarı zombi yaratarak bir: Modern düşünceli insanlara bir korku salacaklar. İki: PKK vahşetini unutturacak ve PKK yı siyasal zemine çekecekler. Malum, insan hafızası unutma belasına uğrar. Bir yerinizde bir sızıyı önemsersiniz, ama kötü bir başağrısına tutuldunuz mu o sızı filan kalmaz, unutulur gider. İran ile de aralar pek iyi, bu hizbullah tekrar toparlanırsa hiç şaşmamak gerek. PKK dan çok daha kolay kontrol altında tutulacağı ve emirleri çok daha harfiyen yerine getireceği kesin olan bir emre amade zombi olacağı kesin.

 

PKK yıllardır silahla hiç bir sonuç elde edemedi. Artık siyasi bir örgüt haline getirilmesi ve bu yolla çabalarını sürdürmesi gerekiyor. Başka taktik ve oyunlar tezgahlamak gerekiyor.

 

Ola ki AKP iktidardan düştü. Açılımı bu kadar kolay sürdürmeyecek bir hükümet geldi. CHP her ne kadar "ben daha iyi açılım yaparım" diyorsa da, içindeki herkes o görüşte değil. PM ne kadar yeniden yapılandırılmış ve açılımcılar etkin hale getirildiyse de o kadar garantide değil iş. PKK yı tekrar saldırtsalar, siyasallaştırma çabaları güme gidecek. Asker yine etkin konuma geçecek, PKK nın canına yine okuyacak. Olmaaaaz. Bu ulusalcılara hadlerini bildirmek için yeni bir öcü gerek. PKK nın yeniden silahla bir şey elde edebilmesi olasılığı sıfıra çok yakındır. Çok acayip silahlandırırlarsa, olmadık silahları ellerine tutuştururlarsa bilmem. Başka türlüsü hayal olur. Daha iyisi hizbullah. Adı bile tüyleri ürpertmeye yeten tam bir zombi. Terör için biçilmiş kaftan!

 

Ben bu teoriyi pek "komplo" görmedim. Ayakları gayet yere basıyor... Tabii umudum yanılmış olmak, bu söylediklerimin hiç gerçekleşmemesi...

 

Ama bakın tekrar söylüyorum: Bunlar dini kullana kullana ıcığını cıcığını çıkaracaklar, dinin en büyük düşmanları dini alabildiğine istismar eden bu din tüccarları ve onların taşeronlardır. Din bunların ellerinde hiç bir saygınlığı olmayan bir meta haline dönüşecek. Ben söylememiş olmayayım...

Gönderi tarihi:

Aslinda AKP'nin oy oranina bakarak AKP'nin basarili oldugunu sanmamiz cok büyük bir yanilgi olur.AKP'nin oy orani AKP'nin zihniyetinde olan kesimi gösteriyor ki bu da maalesef Atatürk'ün en büyük emeli olan CAGDAS Türkiye icin bir hezimettir.Bunun anlami toplumda cagdaslasmaya karsi bir büyük direnis vardir.Bu direnisi basimizi cevirdigimiz her alanda görmekteyiz.

 

Hizbullan katillerinin tahliye edilmelerine en cok sevinen kesimde bu cagdaslamaya karsi olan kesimdir.Dolayisiyla,Hizbullah katillerinin tahliye edilmeleri öyle birilerinin iskembe-i Kübradan attiklari gibi ve sadece bulanik suda balik avlamaya benzeyen AKP'yi zor durumda birakmak icin bir oyun iddialari havada kalan iddialar olmaktan öteye gecmez.Hizbullah katillerinin tahliye edilmelerine sevinen kesime baktigimizda bu kesimin AKP yandasligi gibi bir mesleklerinin oldugu rastlanti degildir.Demek ki bunlarin tahliye edilmelerinin altinda EVET IKTIDARIN OYUNU VARDIR.Bu oyun secimlere kisa bir süre kala sahneye konmustur.Muhtesem Yüzyil dizisine karsi kimlerin tepki koydugunu gördügümüzde bu tepkilerin hangi adreslere bir secim mesaji oldugunuda anliyoruz.

 

Ben ve benim gibi düsünen herkes AKP'nin daha dogrusu AKP'nin basindaki isimlerin iktidarda kalmalari kendileri acisindan cok önemlidir.Bu nedenle iktidarda kalabilmek icin bu isimler ülkede kan dökülmesine varana kadar her melaneti göze almislardir.Ne diyordu Erdogan,Kürtlere ayricalik tanimaya soyundugunda:"Biz herseyi göze aldik,beyaz gömlegimizide giydik,ne olursa olsun ne pahasina olursa olsun hedefimize ulasacagiz."Erdogan'in bu sözlerinin arkasindaki mana sudur:Ülkede kan dökülse bile biz Kürtleri taclandiracagiz,onlara ayricalik taniyacagiz.

 

Bir ülkeyi bölmek kolay degildir,tam kolay oldugunu sandiginizda birden karsiniza engeller cikar.Bu engeller genelde Milli degerlere sahip cikanlardir.Iste böyle engellerle karsilasan AKP'nin sefi KENDINCE TARIHE GECECEK BIR KONUSMA YAPMIS VE NE PAHASINA OLURSA OLSUN BÖLECEGIZ demek istemistir.

 

Hizbullahcilarin tahliye edilmeleri bir siyasi taktikti Erdogan icin.Onlarin zaten kameralar karsisinda ISLAMDA PISMANLIK YOKTUR demeleri,vahsi cinayetlerine devam edeceklerinin bir isaretidir, bu isaretle Hizbullah AKP karsiti olan gercek iman sahiplerini de tehdit etmis olmaktadir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Yetmez ama EVET diyenlerin öncüleri bu EVET le Türkiye'nin diktaya kayacagini biliyordular.Nitekim onlarin dedigi olmus ve Türkiye'de KUVVETLER DENGESI diye bir kavram kalmamis bütün irade iktidarin ellerine gecmistir.Bu iktidar gelecek olan secimide bu gücle kendi lehine cevirecektir.Cünkü bütün devlet imkanlari artik onun elindedir.Onu ne yargilayacak bir yargi organi ne de ona hesap soracak bir kurum kalmamistir.Son günlerde basbakanin "HEYKELE UCUBE"demesi,buradan kaldirilacak diye ahkam kesmesi,Hizbullahcilarin serbest birakilmasi,Yunan Basbakaninin Türk askerine ISGALCI demesini duymazdan gelmesi bütün bunlar Türkiye'de demokrasinin degil despotlugun borusu ötmektedir.Yetmez ama evet diyenler ayni zamanda bu ülkenin parcalanmasina bilerek veya bilmeyerek ama isteyerek EVET demislerdir.Baskanlik sistemi bir paravanadir bunun ardinda Güneydoguya ÖZERKLIK verilmesi yatmaktadir.Iste YETMEZ AMA EVET diyenlerin en büyük özlemi buydu ve kimse merak etmesin Haziran secimlerinden sonra ilk hedef Türkiye'nin bicimine getirilip farkli bir siyasi yapiya yönlendirilmesidir.

 

Bu nedenle Laikler,Cumhuriyetciler,Atatürkcüler susturulmus,köse baslari cemaat kadrolari ile doldurulmus,millet agzini acamaz hale getirilmis Türkiye bir POLIS devleti olmustur.Iste YETMEZ AMA EVET diyenlerin eseri budur.Ve hala bundan gurur duyacak kadar da cüretkardirlar.

 

 

saygilarla

Türkiye'nin diktaya kaydığı yok, nerden çıkarıyorsunuz?

Haziran seçimleri için bir şey diyemem zira halk kimi isterse onu getirecek.

Ama artık halkının inancıyla, yaşantısıyla, giysiliriyle, diliyle, kültürüyle kavgalı;

19.asırın bize miras kalan tortusu ulusalcı,

kendilerini ülkenin tek sahibi gören, beyaz Türk ve despot anlayışlılara bu halkın prim vereceğini sanmıyorum.

Gerçi siz yine de hazirana kadar kendinizi avutabilirsiniz.

saygılarla

Gönderi tarihi:

Bu yaziyi okuyan gercekten sasirir. Ülkede hangi vahim yanlislarin yapildiginin farkindadir.Ama bu yaziyi okuyanin bilemeyecegi bir gercek varki o da bu yaziyi yazan arkadasin YETMEZ AMA EVET'cilerden oldugu ve bugün hukukun ayaklar altina alinmasinda katkisi vardir.

 

saygilarla

İşte bu yazının sahibininsizden farkı bu;

Ben hala "yetmez ama evet"çiyim. Kör bir mürid, taklitçi, partici olamam.

Evet aynı zamanda Ak Parti'yi kendime yakın buluyorum. Ancak bu onların her iş ve işlemlerinin -yanlış da olsa- kabulümdür anlamına gelmez.

Sizin anlamak istemediğiniz bu; doğru, haklı bildiğime sonuna kadar doğru, yanlışa da sonuna kadar yanlış.

Hukuku baştan beri hukuku da Kemalist ideolojiye kurban eden sözüm ona hukukçular ayaklar altına aldı. Bu olayda da yine başrol bu hukukçu geçinenlerde...

saygılarla

Gönderi tarihi:

Aslinda AKP'nin oy oranina bakarak AKP'nin basarili oldugunu sanmamiz cok büyük bir yanilgi olur.AKP'nin oy orani AKP'nin zihniyetinde olan kesimi gösteriyor ki bu da maalesef Atatürk'ün en büyük emeli olan CAGDAS Türkiye icin bir hezimettir.Bunun anlami toplumda cagdaslasmaya karsi bir büyük direnis vardir.Bu direnisi basimizi cevirdigimiz her alanda görmekteyiz.

 

Hizbullan katillerinin tahliye edilmelerine en cok sevinen kesimde bu cagdaslamaya karsi olan kesimdir.Dolayisiyla,Hizbullah katillerinin tahliye edilmeleri öyle birilerinin iskembe-i Kübradan attiklari gibi ve sadece bulanik suda balik avlamaya benzeyen AKP'yi zor durumda birakmak icin bir oyun iddialari havada kalan iddialar olmaktan öteye gecmez.Hizbullah katillerinin tahliye edilmelerine sevinen kesime baktigimizda bu kesimin AKP yandasligi gibi bir mesleklerinin oldugu rastlanti degildir.Demek ki bunlarin tahliye edilmelerinin altinda EVET IKTIDARIN OYUNU VARDIR.Bu oyun secimlere kisa bir süre kala sahneye konmustur.Muhtesem Yüzyil dizisine karsi kimlerin tepki koydugunu gördügümüzde bu tepkilerin hangi adreslere bir secim mesaji oldugunuda anliyoruz.

 

Ben ve benim gibi düsünen herkes AKP'nin daha dogrusu AKP'nin basindaki isimlerin iktidarda kalmalari kendileri acisindan cok önemlidir.Bu nedenle iktidarda kalabilmek icin bu isimler ülkede kan dökülmesine varana kadar her melaneti göze almislardir.Ne diyordu Erdogan,Kürtlere ayricalik tanimaya soyundugunda:"Biz herseyi göze aldik,beyaz gömlegimizide giydik,ne olursa olsun ne pahasina olursa olsun hedefimize ulasacagiz."Erdogan'in bu sözlerinin arkasindaki mana sudur:Ülkede kan dökülse bile biz Kürtleri taclandiracagiz,onlara ayricalik taniyacagiz.

 

Bir ülkeyi bölmek kolay degildir,tam kolay oldugunu sandiginizda birden karsiniza engeller cikar.Bu engeller genelde Milli degerlere sahip cikanlardir.Iste böyle engellerle karsilasan AKP'nin sefi KENDINCE TARIHE GECECEK BIR KONUSMA YAPMIS VE NE PAHASINA OLURSA OLSUN BÖLECEGIZ demek istemistir.

 

Hizbullahcilarin tahliye edilmeleri bir siyasi taktikti Erdogan icin.Onlarin zaten kameralar karsisinda ISLAMDA PISMANLIK YOKTUR demeleri,vahsi cinayetlerine devam edeceklerinin bir isaretidir, bu isaretle Hizbullah AKP karsiti olan gercek iman sahiplerini de tehdit etmis olmaktadir.

 

 

saygilarla

Bu "çağdaşlaşma" dediğiniz şey ülkemizde ne zaman başlatıldı? HİÇ BİR ZAMAN...

Sadece çağdaş bir vitrin derdi vardı, o bile başarılmadı. Çünkü çağdaş ülke öncelikle kendi vatandaşlarını;

İnancı, siyasi görüşü, kültürü ne ve nasıl ise öyle kabul eden ülkedir. Bizim nasıldı? Dindarı düşman, Kürdü düşman, aleyvisi düşman,

Sosyalisti-komünisti düşman, solcusu-sağcısı düşman dini farklı olan düşman, islamcısı da düşman:

İŞTE ÇAĞDAŞ TÜRKİYE'NİN 80 YILLIK ÇAĞDAŞLAŞMA FOTOĞRAFI...

saygılarla

Gönderi tarihi:

Türkiye'nin diktaya kaydığı yok, nerden çıkarıyorsunuz?

 

 

Bir çocuğa ' Yetki sen de, ister asarsın, ister kesersin' demek hangi rejimlerde olur? Diktaya kaymıyor tamamen öyle yönetiliyor.

Gönderi tarihi:

Her birey politikasini begendigi tarafa meyleder.Bugünkü siyasi manzara ülkenin bölünmenin esigine getirilmis olmasi,AB ugruna milli ve kutsal olan degerlerin ayaklar altina alinmasi,kirmizi denilen cizgilerin grilesmesi,Kuzey Irak Kürt devletinin taninmasi ve Güneydogu Kürt devletinin temellerinin atilmasi,ülkeyi yöneten kadrolarin devletin kurulus felsefesine göre degilde bu kurulus felsefesinde yasaklanmis olan karanlik dehlizlerde yasayan cemaatlerin ve AB'nin talimatiyla ülkeyi yönetmeleri,hukuku guguk yaparak kendi kadrolarini yargiya yerlestirmeleri ve böylece Hitler dönemindeki yargiya benzer bir yarginin olusturulmasi ve gercek demokrat ve vatanseverlerin tutuklanmalari,bunlar icin özel cezaevleri ve mahkemeler kurulmasi,secimlere yatirim amacli olarak cezaevinde yatan ve bircok müslümanin katlinden sorumlu kisileri tahliye ettirmeleri,Taliban rejiminin provalarinin yapilmasi ve daha bir sürü örnekle tanimlayacagimiz iktidara meyledenlerde farkli amaclari olanlardir.

 

Yetmez ama EVET diyenler bu ülkenin dostlari olmayanlardir.Kemalizme karsi olmak bagimsizliga üniter yapiyada karsi olmakla esanlamlidir.Kemalizmi hazmedememis olanlarin basinda karanlik zihniyetlilerin gelmesi, bunlarin bas ögretmenlerinin Saidi Kürdi gibi bir meczubun olmasi ile zaten resim tamamlaniyor.

 

Demokrasi gelecek hersey iyi olacak diyenler aslinda hicbirseyin iyi olmayacagini önceden hesap edenlerdi.Bu ülkeyi 1950 yilindan baslayarak yöneten cemaatciler 8 yil öncesine kadar yer altindaydilar son 8 yilda yagmur görmüs solucanlar gibi yeryüzüne ciktilar.Hukuk yok edilmis,kuvvetler dengesi ortadan kaldirilmis,toplum korkutulup sindirilmis,medya satin alinmis.Böyle bir Türkiye 1919'larin Türkiye'sinden daha aciz bir durumdadir.Dünkü isgal medyasi bugün yine sahnede.Dün Kurtulus savasina karsi cikanlar bugün yine sahnede.Dün Sevr ile amaclarina ulasamayanlar bugün yine ayni amaclar pesinde.Iste YETMEZ AMA EVET diyenler, bu amaclara hizmet verenler ve bu amaclarin, Türk ulusunun iktidari olmayan AKP ile gerceklesecegine inanmis olan dünkü Sevr'cilerdir.Bu nedenle Mustafa Kemal'e karsidirlar.Bu nedenle her ne pahasina olursa olsun AB'ne girmekten yanadirlar cünkü AB'ne girmis olacak olan TÜRKIYE ANCAK BÖLÜNMÜS TÜRKIYE OLACAKTIR.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

İşte bu yazının sahibininsizden farkı bu;

Ben hala "yetmez ama evet"çiyim. Kör bir mürid, taklitçi, partici olamam.

Evet aynı zamanda Ak Parti'yi kendime yakın buluyorum. Ancak bu onların her iş ve işlemlerinin -yanlış da olsa- kabulümdür anlamına gelmez.

Sizin anlamak istemediğiniz bu; doğru, haklı bildiğime sonuna kadar doğru, yanlışa da sonuna kadar yanlış.

Hukuku baştan beri hukuku da Kemalist ideolojiye kurban eden sözüm ona hukukçular ayaklar altına aldı. Bu olayda da yine başrol bu hukukçu geçinenlerde...

saygılarla

 

'Kör bir mürid, partici değilim, yanlışa yanlış diyebilirim' dediğiniz halde bu olayda da hala hukukçuları suçlamaya devam etmeniz, dediğiniz gibi olmadığınızın açık göstergesi. Siz kendinizi öyle sanıyorsunuz ama olaylar sizin apaçık partici olduğunuzu bize gösteriyor. Bu kanunu kim çıkardı, çıkartanlar yürürlük tarihini bilmiyor muydu, hırsızın hiç mi suçu yok? Aslında haklısınız yakın bulunduklarınız da masumu içeri, suçluyu dışarı atıyor; hırsızın suçu olsa dışarı salınmaz.

Gönderi tarihi:

karanlik dehlizlerde yasayan cemaatlerin ve AB'nin talimatiyla ülkeyi yönetmeleri

Bunlar oldu olası karanlık niyetli, gizli ajandalı ve takiyyecidir. Fethullah Gülen'in bir kere Saidi Nursi'nin adını ağzına aldığı duyulmamıştır. Birtakım şifreli atamalarla ondan bahseder, adını anmaz. Bunun baskıyla, yasakla filan açıklanması da mümkün değil. Öyle olsa şu ortamda artık bahsederdi. Filmini yapmışsın, propagandasını yaptırıyorsun, açık ol, dürüst ol artık! Üstelik yurt dışındasın, hadi diyelim önceden baskı vardıysa artık yok.

 

Ama hayır. Bunların genlerine sinmiş ***. Sen yurtlarında, evlerinde durmadan Nursi kitapları okut, bir kere deme onun izinden gidiyorum! Bu nasıl bir takiyyeciliktir, utanıyorsan Milli Mücadele sırasında İstanbul'da İngilizlerin egemenliği altında yaşayan ve ancak mücadele kazanılınca ortaya çıkan bir adamın peşinden gitmekten, gitme! Gidiyorsan göğsünü gere gere mertçe gidiyorum de!

 

Peki gelelim referandum sonrası "Atlantik ötesine de teşekkürlerimi sunuyorum" açıklamasına.

 

Bu nedir, bu ne rezalettir? Bu şifreli konuşma neyin nesidir, böyle bir şey olabilir mi ya? Ne bu teşekkür edilen, CIA mı, mafya mı, uzay derin devleti mi, yasa dışı bir örgüt mü, nedir bu Atlantik ötesi yahu? Böyle bir resmi açıklama, resmi bir ağızdan nasıl çıkabilir? Sen Putin misin, Hitler misin, Gestapo'ya mı hitap ediyorsun, polisin yerine kullandığın mafya örgütüne mi?

 

Bunun bir tek açıklaması vardır: O onu kullanıyor, o onu, o onu, o da onu! Bitti, budur. Kim kimi kullanıyor, ne amaçla, herkes çok iyi biliyor, uzatmayayım.

 

Bukalemunların istilasına uğramış bir ülkeye kimler acısın...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.