Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI KRONOLOJİSİ

 

 

* 1921 ANAYASASI

 

* 1924 ANAYASASI

 

* 1961 ANAYASASI

 

* 1982 ANAYASASI

 

 

***İLK ANAYASA

 

Türk tarihinin ilk yazılı anayasası, 23 Aralık 1876 tarihinde yürürlüğe girdi. "Kanun-i Esasi" (Temel Kanun) adını taşıyan bu anayasa halk iradesine dayalı bir hareketin sonucu olarak değil, "Genç Osmanlılar" adı verilen aydınların padişah üzerinde yaptıkları oldukça güçlü bir etki yoluyla gerçekleşmişti.

1876 Anayasasına göre, egemenlik kayıtsız şartsız Osmanlı Ailesine aitti. Padişahın kişiliği "kutsal"dı. Yasama ve yürütme yetkileri kesinlikle padişahındı. Yargı gücü bağımsız sayılabilirdi; fakat, "af" hakkı kesinlikle padişaha aitti. Toplantı, siyasî parti ve dernek kurma özgürlükleri dışında, bütün temel haklar vatandaşlara tanınmıştı. Ancak, bu hakların kanun yolu ile sınırlanması mümkün olduğundan ve bu konuda bir ölçü bulunmadığından, temel hak ve özgürlüklerin hukukî güvencesi yoktu. Vatandaşların can, mal, ırz, konut dokunulmazlıkları da, "kanun dahilinde" güvence altına alınmıştı. Ama, padişah bir polis soruşturması sonucunda devlete zararı dokunduğu gerekçesiyle kişileri yurtdışına sürebilirdi. Böylece yargı güvencesi de son derece zedelenmişti.

1876 Anayasası bütün eksikliklerine rağmen, demokrasi geleneği olmayan Osmanlı Devletinde ilk yazılı hukuk belgesi ve "Meşrutiyet" yönetimini başlatmış olması dolayısıyla. çok önemli bir ilerleme sayılır.

 

 

***İLK PARLAMENTO

 

İIk Türk Parlamentosu, "Meclis-i Umumi" (Genel Meclis) adı altında ve iki meclisli olarak, 20 Mart 1877'de çalışmalarına başladı. İki dereceli seçimler sonucu oluşan "Heyet-i Mebusan" veya bazen ifade edildiği gibi "Meclis-i Mebusan" (Milletvekilleri Heyeti), 69'u Müslüman ve 46'sı Müslüman olmayan 115 üyeden oluşuyordu. Doğrudan doğruya padişahça atanan "Heyet-i Ayan" veya diğer adıyla "Meclis-i Ayan" (Seçkinler Heyeti) ise, 26 üyeden kurulmuştu.

Genel Meclis'in çalışmaya başlamasından kısa süre sonra 23 Nisan 1877'de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Savaş sırasında, millet temsilcilerinin hükümeti eleştirmeleri ve sert çıkışları karşısında, Heyet-i Mebusan 28 Haziran 1877'de padişahça dağıtıldı. Ardından yapılan seçimler sonucu 13 Aralık 1877'de, Türk tarihinin ikinci millet temsilcileri meclisi toplandı. Ancak, Rus savaşının kötü bir gelişme göstermesi sonucunda, bu yeni Meclis de 14 Şubat 1878'de padişah tarafından tekrar dağıtıldı.

Zamanın padişahı II. Abdülhamit 1878'den 1908 yılına kadar Meclis'i toplamadan ülkeyi idare etti. 1908 yılı başlarında giderek artan dış gelişmeler ve son derece şiddetlenen aydınlar muhalefeti nedeniyle, Meclis'i Umumi yi 23 Temmuz 1908'de toplantıya çağırmak zorunda kaldı.

Böylece, II. Meşrutiyet dönemi açılmış oluyordu. Aynı zamanda Anayasanın yeniden uygulamaya konduğu bu dönem, Türk siyasî hayatında "özgürlük ilanı" olarak da anılır. Anayasa, 1909, 1912, 1914, 1916 yıllarında sekiz kez değiştirildi. Bu yolla, 1876 Anayasasının yapısı çoğu kez önemli değişikliklere uğradı.

Değişiklikler sonucunda, padişahın zararlı faaliyetleri iddiasıyla vatandaşları yurtdışına sürgün etme hakkı kaldırıldı. Basın özgürlüğü genişletildi ve sansür yasağı konuldu.

Vatandaşlara toplantı ve dernek kurma özgürlükleri tanındı. Artık siyasî partiler de kurulabilecekti. Ayrıca, hükümet Meclis'e karşı sorumlu tutulmuştu. Padişahın dilediği zaman Meclis'i dağıtması hükmü sıkı kayıtlar altına alındı. Gensoru kurumu yerleşti. Padişahın yasama yetkisine belli sınırlar getirildi. Meclis üyelerine doğrudan doğruya kanun teklifi verme hakkı tanındı. Meclis Başkanını, padişah müdahelesi olmadan Meclisin seçmesi kabul edildi. Bir padişah tahta çıktığı zaman, Meclis-i Umumi önünde Anayasa hükümlerine uymaya ve millete sadakat yemini edecekti.

1909 yılında yapılan bu anayasal değişikliklerin getirdiği demokratik parlamenter sistem, iç ve dış olaylar nedeniyle uzun süre yaşayamadı. Yıpratıcı bir siyasal mücadele ortamına, 1911'deki Trablusgarp Savaşı ve Ekim 1912'de başlayan Balkan Savaşlarının acılı günleri de eklenince, 1914 ve 1916 yıllarında Anayasada yapılan değişikliklerle padişahın Meclis'i dağıtma yetkisi aşama aşama artırıldı. Ayrıca, en güçlü parti durumunda bulunan "İttihat ve Terakki'nin tek parti diktatörlüğü, demokratik gelişmenin önünü tıkayan önemli nedenlerden birini oluşturdu.

Balkan Savaşlarının 1913 sonbaharında yapılan anlaşmalarla sona ermesinden bir yıl sonra Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşına katılmak durumunda kaldı. Savaşın bitim yılında, 3 Temmuz 1918'de VI. Mehmet (Vahdettin) Osmanlı Devleti'nin son padişahı olarak tahta çıkmıştı. Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle sonuçlandı: 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi'nden sonra da, padişah VI. Mehmet, 21 Aralık 1918'de Meclis-i Mebusan'ı dağıttı. Kamuoyunun bütün tepkisine rağmen, Meclis-i Mebusan'ı Anayasanın açık hükmünü çiğneyerek ancak 12 Ocak 1920'de yeniden toplattı.

 

 

***MİLLÎ EGEMENLİĞE GEÇİŞ

 

Birinci Dünya Savaşı'nın galibi olan İtilaf (Anlaşma) Devletleri, Osmanlı ülkesini kağıt üzerinde paylaşmışlardı. Bu paylaşma planlarına göre, Türk ulusunun siyasî varlığı bütünüyle yok ediliyor ve üzerinde yaşadığı bin yıllık vatanı da ufak bir bölge dışında elinden alınıyordu.

30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak,1 Kasım 1918'den itibaren Türk vatanının bazı yerleri işgal edilmeye başlandı. Türk Ordusu dağıtılırken, ülke içinde çeşitli ayrılıkçı örgütler ayaklanma hazırlıklarına girişmişti.

Bunun üzerine Anadolu ve Trakya'daki bazı vatanseverler 1918 yılı sonlarında "Müdafaa-i Hukuk" adı altında direniş örgütleri kurmaya başladılar. Bazı aydınlar kurtuluş çarelerini düşünmekle beraber; güçleri birleştirmek, millî ve genel bir uyanış yaratacak mücadeleyi açmak kolay değildi. Farklı düşünceler nedeniyle ülkenin hemen her yerinde, dağınıklık, çaresizlik ve genel bir karamsarlık görülüyordu.

Bu karanlık içinde, Türk ulusunun tarihsel karakterine ve yıllarca süren siyasal gelişmelere uygun bir ses yükseldi. Mustafa Kemal Paşa, bu durumda millî egemenliğe dayalı, bağımsız yeni bir Türk Devletinin kurulmasından başka bir kurtuluş yolunun olamayacağını ortaya koydu.

15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden bir gün sonra, 9. Ordu Müfettişliği görevine atanan Mustafa Kemal Paşa, karargâhına aldığı bazı arkadaşları ile birlikte, İstanbul'dan Anadolu'ya hareket ettiler.

Mustafa Kemal'in (Atatürk) 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla birlikte, Türk tarihinde kişisel egemenlikten, millî egemenliğe geçiş süreci de başlıyordu.

Samsun'da ve daha sonra da Havza'da yapılan hazırlıklar ilk kurtuluş ışıklarını yaktı. Millî hareketin başladığını duyuran "...millî bağımsızlığımızın ve tarihimizin kurtuluşu, ancak milletin tek vücut olarak savunması ile kabil olacaktır..." gibi bildiriler dağıtıldı. Her yerde protesto mitingleri düzenlenmesi için askerî ve sivil makamlara talimatlar verildi, Mustafa Kemal Paşa bütün bu çalışmaları yaparken, Mondros Ateşkesi'nden kısa bir süre sonra ülkenin çeşitli yerlerinde, sayılan bugün dahi kesinlikle saptanamamış kongreler toplanıp, vatanseverler kendi bölgelerini kurtarma çareleri arıyorlardı.

İşte Mustafa Kemal Paşa, yavaş yavaş uyanmaya başlayan bu millî bilinci bir bütünsel kalıba döküp, tam bir ulusal kurtuluş mücadelesi başlatmak çalışmalarına girişmişti.

Bu amaca ulaşmak için on gün süren ilk hazırlık çalışmaları, 21/22 Haziran 1919 günü millî egemenliğe gidiş planı sayılacak ünlü "Amasya Tamimi" ile sonuçlandı. Bu kısa fakat anlamlı belgede, "milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararının kurtaracağı" kesin bir dille belirtiliyor, bu amaçla Sivas'ta millet temsilcilerinin katılacağı büyük bir kongrenin toplanacağı duyuruluyordu.

Amasya Tamimi'nin temel noktaları şunlardı :

1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.

2. Istanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğıın gereğini yerine getirememektediri. Bu durum, milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.

3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracakttr.

4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle dünyaya duyurmak için türlü baskı ve kontroldan uzak millî bir heyetin varlığı zorunludur.

5. Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas'da millî bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.

6. Bunun için bütün iller ve bağlı bir alt yerleşim yerlerinden milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan enkısa zamanda yetişmek için yola çıkarılması gerekmektedir.

7. Her ihtimale karşı, bu mesele millî bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar.

8. Doğu illeri adına, 23 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sivas genel Kongresi'ne katılmak üzere hareket ederler.

 

 

***ERZURUM KONGRESİ

 

23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresi toplandı. Artık bütün vatanseverler Atatürk'ün etrafında kenetlenmişlerdi.

Erzurum kongresinde, bir yandan, vatanın ayrılmaz bir parçası olan Doğu illeri halkının düşmanla mücadele için elbirliği ile çalışacağı kararlaştırılmış, bir yandan da milli bir istek olarak İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın toplanıp gereken önlemleri alması gereği vurgulanmıştı.

Erzurum'da başlayan yerel kongre akımı, Batıda Yunan tehdidi altında bunalan Marmara ve Ege bölgelerinde devam etti. 26 Temmuz 1919'da Balıkesir'de, 6 Ağustos'ta Nazilli'de, 16 Ağustos'ta Alaşehir'de kongreler toplandı. Bu kongreler sonucunda "Kuvayi Milliye" adı altında vatansever milis güçleri kuruldu.

 

 

***SİVAS KONGRESİ

 

4 Eylül 1919'da ise, millî egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi toplandı.

Kongrede, "vatanın bölünmez bir bütün olduğu" konusunda millet temsilcileri ortak bir karara vardılar. Ülkedeki tüm yerel direniş örgütleri "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirildi. Başkanlığına da doğal olarak Mustafa Kemal Paşa seçildi. Kongre sonucunda oluşturulan "Heyet-i Temsiliye" milletin isteklerini yansıtan bir nitelik kazandı. Ancak, İstanbul yönetiminin ruhsal ve duygusal ağırlığı henüz devam ediyordu.

Bundan dolayı, Sivas Kongresi Mustafa Kemal Paşa'nın istediği "kuruculuk" niteliğini gösterememiş, vatanın kurtuluşu için bir an önce Meclis'i Mebusan'ın toplanmasını padişaha bildirilmesine karar vermişti.

Ancak bu karar da önemli bir adımdı. Kurtuluş mücadelesi ve millî egemenliğe geçişin ikinci evresi de tamamlanmıştı. Üçüncü aşamada ise, millî egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük Meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın millî güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başladı.

 

 

***MİSAK-I MİLLÎ (ULUSAL AND)

 

Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla karşılanmış, millî hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve yeni kurulacak millî Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu.

Sivas Kongresi kararına.uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve alışkanlıklarını yok edemediler. Bu durum, Meclis-i Mebusan'a bağlanan son ümitleri de yıktı. Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen "Misak-ı Millî" idi.

 

Misak-ı Millî (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi'nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, "vatanın ve milletin bõlünmezliği" vurgulanıyordu.

Millet adına bu yeminin edilmesi için, millî güçler yanlısı her Meclis-i Mebusan üyesi büyük çaba göstermiş ve sonunda bu kararın alınması gerçekleştirilmiştir,

Millî And, özetle şöyledir :

Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyeleri barışa kavuşmak için şu vazgeçilmez şartları ileri sürerler :

Dünya Savaşının bitiminde imzalanan Mütareke Andlaşmasının çizdiği sınırlar içinde, din, ırk ve asılca birlik oluşturan vatandaşların oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz.

Osmanlı Saltanatının ve Halifeliğin merkezi Istanbul'un güvenlik içinde bulunması şartı ile Boğazlar açılabilir. Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya'da, Mütareke sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum'da halk oyuna başvurulması gerektir.

Osmanlı Devletindeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde de halk oyuna gidilmelidir.

Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasî, ekonomik hiç bir andlaşma kabul edilemez.

Bu şartlar kabul edilmezse barış yapmak imkânsızdır.

Meclis-i Mebusan'da alınan ve ilan edilen Misak-ı Millî kararı, Ayan Meclisinde görüşülmedi. Dolayısıyla onaylanmak üzere padişahın önüne de gelmedi.

İtilaf Devletleri bu karar karşısında, İstanbul Hükümetini millî güçlere karşı harekete geçmeye zorladılar. 16 Mart 1920'de İstanbul resmen işgal edildi. Meclis-i Mebusan basıldı. Anadolu hareketi yandaşları ve bir kısım aydınlar tutuklandı. Resmi dairelere el kondu.16 Mart günü Osmanlı Devleti fiilen sona ermişti. İki gün sonra toplanan Meclis, çalışmalarırıa ara vermek zorunda kaldı.11 Nisan 1920'de padişahça dağıtıldı. Son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı tarihe karışmıştı.

Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan "Türk vatanı ve milletin bölünmezliği" ilkesinin millî ve hukukî dayanağı, hâlâ yaşayan "Misak-ı Millî" ruhudur.

 

 

***TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NİN KURULUŞU

 

İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride,"olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı, Meclis'e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, seçilerin engeç onbeş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı ifadelerle yer alıyordu.

 

Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılabileceklerdi.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve millî kararlara sahne oldu: Bu yapı bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak, ilk yılların anılarını sergiliyor.

 

İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri Ankara'ya geldiler.

 

Ankara'nın o günkü şartları içinde Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı.

 

Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan'da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.

 

23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı.

Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.

Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.

Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar,

Istanbul'un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlıyarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir.

 

Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.

Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı.

 

TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü.

 

TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu düzenlemeler, TBMM'nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti.

 

2 Mayıs 1920'de Bakanlar Kurulunun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı. 11 Bakandan oluşan "Meclis Hükümeti", 5 Mayıs'da TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında ilk toplantısını yaptı.

 

TBMM'nin açılışı ile birlikte, millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu. Birinci TBMM'nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini güçlendirmek, kalıcılığını gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden kurtarılması gerekiyordu.

 

 

***SAVAŞ VE BARIŞ

 

3 Aralık 1920'de Ermenistan Cumhuriyeti ile imzalanan Gümrü Barış Andlaşması, TBMM'nin yaptığı ilk uluslararası andlaşmaydı. Böylece Doğu cephesi kapandı. 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Andlaşması ile Rusya, yeni Türk Devletini ve Misak-ı Millî ilkelerini tanıdı. 6-11 Ocak 1921'de Birinci İnönü, 23-31 Mart 1921'de İkinci İnönü ve 13 Eylül 1921'de Sakarya Zaferleri sonucunda, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Andlaşması ile Fransızlar savaştan çekildi. Aynı yılın sonunda İtalyanlar da TBMM hükümetiyle işbirliğine giriştiler. 1922 yılında, Yunanistan ve İngiltere dışında, TBMM, tüm ülkelerle iyi ilişkiler içindeydi,TBMM Orduları, 26 Ağustos 1922'de Büyük Zaferi kazandılar. 9 Eylül'de İzmir kurtarıldı.

18 Eylül'de ise Anadolu'da hiçbir yabancı askerî güç kalmamıştı. Yeni Türk Devleti'nin bu başarıları karşısında İngiltere de dahil olmak üzere İtilaf Devletleri ile 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalandı. Doğu Trakya kurtuldu. İtilaf Devletleri, 27 Ekim'de Lozan'da barış görüşmelerinin yapılmasını kararlaştırdılar. Uzun süren görüşmeler sonunda 24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Barış Andlaşması 24 Ağustos 1923'de TBMM'de onaylandı. Yeni Türk Devleti, askerî, siyasî ve ekonomik özgürlüğüne kavuştu

 

 

***1921 ANAYASASI

TBMM'nin yaptığı ilk Anayasanın görüşmeleri, 19 Kasım 1920'de başladı ve 20 Ocak 1921 günü yapılan

oylamayla kabul edildi. Böylece millî egemenlik ilkesine dayalı ilk Anayasa yürürlüğe girdi.

 

1921 Anayasası 23 maddeden oluşan oldukça kısa bir metindi. İlk dokuz maddesi devletin dayandığı temel

ilkeleri sayıyordu.

Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu, yasama ve yürütme yetkilerinin milletin tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM'de toplandığı esasları, halka dayalı devlet ve güçler birliği ilkelerini en kesin ve açık biçimde ifade ediyordu Ancak, 1921 Anayasasında, Devlet başkanının bulunmayışı, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin

düzenlenmeyişi, yargı ile ilgili hükümlerin olmayışı önemli eksikliklerdi.

 

 

***

TEŞKİLATI ESASİYE KANUNU

 

 

1921

 

3. Tertip Düstur, Cilt: 1, s. 196

 

Ceridei Resmiye, 1-7 Şubat 1337

 

Kanun No:85

 

Madde 1- Hakimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.

 

Madde 2- İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.

 

Madde 3- Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti” ünvanını taşır.

 

Madde 4- Büyük Millet Meclisi vilayetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir.

 

Madde 5- Büyük Millet Meclisinin intihabı iki senede bir kere icra olunur. İntihap olunan azanın azalık müddeti iki seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Sabık Heyet lâhik heyetin içtimaına kadar vazifeye devam eder. Yeni intihabat icrasına imkân görülmediği takdirde içtima devresinin yalnız bir sene temdidi caizdir. Büyük Millet Meclisi azasının herbiri kendini intihap eden vilayetin ayrıca vekili olmayıp umum milletin vekilidir.

 

Madde 6- Büyük Millet Meclisinin heyeti umumiyesi teşrinisani iptidasında davetsiz içtima eder.

 

Madde 7- Ahkâmı şer’iyenin tenfizi, umum kavaninin vazı, tadili, feshi, ve muahede ve sulh akti ve vatan müdafaası ilânı gibi hukuku esasiye Büyük Millet Meclisine aittir. Kavanin ve nizamat tanziminde muamelatı nasa erfak ve ihtiyacatı zamana evfak ahkamı fıkhiye ve hukukiye ile adap ve muamelat esas ittihaz kılınır. Heyeti Vekilinin vazife ve mesuliyeti kanunu mahsus ile tayin edilir.

 

Madde 8- Büyük Millet Meclisi, hükûmetinin inkısam eylediği devairi kanunu mahsus mucibince intihap kerdesi olan vekiller vasıtası ile idare eder. Meclis icrai hususat için vekillere veçhe tayin ve ledelhace bunları tebdil eyler.

 

Madde 9- Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından intihap olunan reis bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi Reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vazına ve Heyeti Vekile mukarreatını tasdika salahiyettardır. İcra Vekilleri heyeti içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi Reisi vekiller heyetinin de reisi tabiisidir.

 

İdare

 

Madde 10- Türkiye coğraafi vaziyet ve iktisadi münasebet noktai nazarından vilayetlere, vilayetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder.

 

Vilâyat

 

Madde 11- Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’i adlî ve askeri umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyata, şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz edilecek kavanin mucibince evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dahilindedir.

 

Madde 12- Vilâyet Şûraları vilâyetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir. Vilâyet Şûralarının içtima devresi iki senedir. İçtima müddeti senede iki aydır.

 

Madde 13- Vilâyet Şûrası, azası meyanında icra amiri olacak bir reis ile muhtelif şuabatı idareye memur azadan teşekkül etmek üzere bir idare heyeti intihab eder, İcra salahiyeti daimi olan bu heyete aittir.

 

Madde 14- Vilâyette Büyük Milet Meclisinin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi hükûmeti tarafından tayin olunup vazifesi devletin umumi ve müşterek vazaifini rüyet etmektir. Vali yalnız devletin umumi vazaifile mahalli vazaif arasında tearuz vukuunda müdahale eder.

 

Kaza

 

Madde 15- Kaza yalnız idari ve inzibati cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi Büyük Millet Meclisi hûkümeti tarafından mansup ve valinin emri altında bir kaymakama mevdudur.

 

Nahiye

 

Madde 16- Nahiye hususi hayatında muhtariyeti haiz bir manevi şahsiyettir.

 

Madde 17- Nahiyenin bir şûrası, bir idare heyeti ve bir de müdürü vardır.

 

Madde 18- Nahiye şûrası, nahiye halkınca doğrudan doğruya müntehap azadan terekküp eder.

 

Madde 19- İdare heyeti ve nahiye müdürü, nahiye şûrası tarafından intihap olunur.

 

Madde 20- Nahiye şûrası ve idare heyeti kazai, iktisadi ve mali salahiyeti haiz olup bunların derecatı kavanini mahsusa ile tayin olunur.

 

Madde 21- Nahiye bir veya birkaç köyden mürekkep olduğu gibi bir kasaba da bir nahiyedir.

 

Umumi Müfettişlik

 

Madde 22- Vilâyetler iktisadi ve içtimaî münasebetleri itibariyle birleştirilerek umumi müfettişlik kıtaları vücuda getirilir.

 

Madde 23- Umumi müfettişlik mıntakalarının umumi surette asayişinin temini ve umum devair muamelatının teftişi, umumi müfettişlik mıntakasındaki vilâyetlerin müşterek işlerinde ahengin tanzimi vazifesi Umumi müfettişlere mevdudur. Umumi müfettişler Devletin umumi vazaifile mahalli idarelere ait vazaif ve mukarreratı daimi surette murakebe ederler.

 

Maddei Münferide

 

İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meri olur. Ancak elyevm münakit Büyük Millet Meclisi 5 Eylül 1336 tarihli nisabı müzakere kanununun birinci maddesinde gösterildiği üzere gayesinin husulüne kadar müstemirren müçtemi bulunacağı cihetle işbu Teşkilatı Esasiye Kanunundaki 4 üncü, 5 inci, 6 ncı maddeler gayenin husulüne elyevm mevcut Büyük Millet Meclisi adedi mürettebinin sülüsanı ekseriyetle karar verildiği takdirde ancak yeni intihabdan itibaren meriyül icra olacaktır.

Gönderi tarihi:

***CUMHURİYETİN İLANI

 

1921 Anayasası'nın getirdiği millî egemenlik ilkesi ile padişah iradesi ortaya bir çelişki çıkardı. Saltanat makamı boşlukta kalmıştı. 1 Kasım 1922'de TBMM aldığı kararla saltanatı kaldırdı. Padişahlık lağvedilmiş, kişisel egemenlik hukuken tarihe karışmıştı. Bu kararın doğal sonucu, Cumhuriyet rejiminin kurulması olacaktı.

 

13 Ekim 1923'de Ankara'nın başkent olması kararı alındı.

 

29 Ekim 1923'de Atatürk ve arkadaşlarının, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren teklifi TBMM'de alkışlarla ve oybirliği ile kabul edildi.

Anayasanın birinci maddesinde, "Türkiye Devletinin hükümet biçimi, Cumhuriyettir"

hükmü yer aldı. Aynı günün gecesi, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk

Cumhurbaşkanlığına seçildi.

 

Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin. ilanı ile, sistem içinde varlığını sürdüren "Halifelik" de gereksiz ve işlevsiz bir duruma gelmişti. 3 Mart 1924'de Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve arkadaşlarının verdikleri kanun teklifi TBMM'de kabul edilerek, hilafet kaldırıldı, halifelik de tarihe karıştı.

 

***1924 ANAYASASI

 

TBMM'nin 1921 tarihli ilk anayasası sadece 3 yıl yürürlükte kalabildi. Gelişmelerin gerisinde kalmış ve önemli eksiklikleri vardı, yetersizdi. Bütünüyle bir yeni anayasa hazırlıklarına girişildi. Cumhuriyet döneminin anayasası, 20 Nisan 1924'de TBMM'de büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yeni anayasa, cumhuriyet rejimi içinde güçler birliği esasına dayandırıldı.105 maddeden oluşmuştu.1924 Anayasası, Türk siyasî yaşamının gelişmesinde önemli rol oynadı. Siyasî partilerin kurulmasına ve dolayısıyla demokrasiye açıktı. Klasik hak ve özgürlüklere yer veriyordu. Ancak, bunların korunmasına ilişkin düzenlemeler yine yoktu. Ayrıca, ekonomik ve sosyal haklar da Anayasada bulunmuyordu. Bu konuda tek güvence, egemenliğin sadece TBMM tarafından kullanılmasıydı. TBMM'nin üstünlüğü, tıpkı 1921 Anayasasında olduğu gibi sarsılmaz bir durumdaydı.

Yasaların, Anayasaya aykırılığını önleyecek, denetleyecek mekanizmalar bulunmuyordu.

1928, 1934 ve 1937 yıllarında yapılan değişikliklerle 1924 Anayasasına başka bazı temel ilkeler getirildi.10 Nisan 1928 değişikliği, Devlete laik bir karakter verdi. 5 Aralık 1934 tarihli değişiklikle, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tam olarak tanındı. 5 Şubat 1937 değişikliği ise, Devletin "cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkilapçı" niteliklerini belirliyordu.

1924 Anayasası eksiklik ve değişiklikleri ile, Türk Anayasa tarihinin en uzun ömürlü metni oldu. Tam ve kesintisiz olarak, 36 yıl yürürlükte kaldı.

 

 

 

* 1924 ANAYASASI

 

(1924)

 

T. Düstur, Cilt 26, s.170

 

Resmi Gazete 15/1/1945-5905

 

Kanun No Kanun Tarihi

4695 10/1/1945

 

 

***BİRİNCİ BÖLÜM

 

Esas Hükümler

Madde 1- Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir.

 

Madde 2- Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır. (**)

 

Madde 3- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.

 

Madde 4- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.

 

Madde 5- Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır.

 

Madde 6- Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır.

 

Madde 7- Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır.

 

Meclis, Hükûmeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir.

 

Madde 8- Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.

 

 

***

 

(*) 20/4/1340 tarih ve 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanununun, 10/1/1945 tarih ve 4695 sayılı Kanunla, mana ve kavramda bir değişiklik yapılmaksızın Türkçeleştirilmiş şeklidir.

 

(**) Maddenin ilk şekli:

 

“Türkiye Devletinin dini, dinî İslâmdır: Resmi dili Türkçedir; makkarı Ankara şehridir.”

 

Maddenin 1222 sayılı kanunla değişik şekli:

 

“Türkiye Devletinin resmi dili Türkçedir; makkarı Ankara şehridir.”

 

***

 

 

***İKİNCİ BÖLÜM

 

Yasama Görevi

 

Madde 9- Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel kanuna göre millet tarafından seçilmiş milletvekillerinden kurulur.

 

Madde 10- Milletvekili seçmek, yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk’ün hakkıdır. (*)

 

Madde 11- Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk milletvekili seçilebilir. (**)

 

Madde 12- Yabancı Devlet resmi hizmetinde bulunanlar terhipli cezaları gerektiren suçlardan veya hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, kısıtlılar, yabancı Devlet uyrukluğunu ileri sürenler kamu hizmetlerinden yasaklılar, Türkçe okuyup yazma bilmiyenler milletvekili seçilemezler.

 

Madde 13- Büyük Millet Meclisinin seçimi dört yılda bir yapılır.

 

Süresi biten milletvekilleri tekrar seçilebilirler.

 

Eski Meclis, yeni Meclisin toplanmasına kadar devam eder.

 

Yeni seçim yapılmasına imkân görülmezse, toplanma dönemi bir yıl daha uzatılabilir.

 

Her milletvekili, yalnız kendini seçen çevrenin değil, bütün milletin vekilidir.

 

Madde 14- Büyük Millet Meclisi, her yıl kasım ayı başında çağrısız toplanır.

 

Meclis, üyelerinin memleket içinde dolaşmaları, inceleme yapmaları, denetleme vazifelerine hazırlanmaları ve dinlenmeleri için çalışmasına yılda altı aydan fazla ara veremez.

 

Madde 15- Kanun teklif etmek hakkı, Meclis üyelerinin ve Bakanlar Kurulunundur.

 

Madde 16- Milletvekilleri Meclise katıldıklarında şöyle andiçerler.(***)

 

“Namusum üzerine söz veririm ki:

 

Vatanın ve milletin mutluluğuna, esenliğine, milletin kayıtsız şartsız eğemenliğine aykırı bir amaç gütmiyeceğim ve Cumhuriyet esaslarına bağlılıktan ayrılmıyacağım.”

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“Onsekiz yaşını ikmal eden her erkek Türk mebusan intihabına iştirak etmek hakkını haizdir.”

 

(**) Maddenin ilk şekli:

 

“ otuz yaşını ikmal eden her erkek Türk, mebus intihap edilmek salahiyetini haizdir.”

 

(***) Maddenin ilk şekli:

 

“ Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde şu şekilde tahlif olunurlar;

 

(Vatan ve milletin saadet ve selametine ve milletin bilâ kaydu şart hakimiyetine mugayir bir gaye takip etmiyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakatten ayrılmayacağıma “Vallahi”).”

 

 

***

 

Madde 17- Bir milletvekili ne Meclis içindeki oy, düşünce ve demeçlerinden ne de Meclisteki oy, düşünce ve demeçlerini Meclis dışında söylemek ve açığa vurmaktan sorumlu değildir. Seçiminden gerek önce ve gerek sonra üstüne suç atılan bir milletvekili Kamutayın kararı olmadıkça sanık olarak sorgulanamaz, tutulamaz ve yargılanamaz. Cinayetten suçüstü yakalanma hali bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam bunu hemen Meclise bildirmek ödevindedir. Seçiminden önce veya sonra bir milletvekili hakkında verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi milletvekilliği süresinin sonuna bırakılır. Milletvekilliği süresi içinde zamanaşımı yürümez.

 

Madde 18- Milletvekillerinin yıllık ödenekleri özel kanunla gösterilir.

 

Madde 19- Araverme sırasında Cumhurbaşkanı veya Meclis Başkanı gerekli görürse meclisi toplanmıya çağırabilir. Üyelerden beşte birinin istemesi üzerine de Meclis Başkanı Meclisi toplanmıya çağırır.

 

Madde 20- Meclis görüşmeleri herkese açıktır ve olduğu gibi yayılır.

 

Fakat Meclis, İçtüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar dahi yapabilir. Kapalı oturumlardaki görüşmeleri yaymak Meclisin kararına bağlıdır.

 

Madde 21- Meclis görüşmelerini İç tüzük hükümlerine göre yapar.

 

Madde 22- Soru, gensoru ve Meclis soruşturması Meclisin yetkilerinden olup bunların nasıl yapılacağı İç tüzükte gösterilir.

 

Madde 23- Milletvekilliği ile Hükûmet memurluğu bir kişide birleşemez.

 

Madde 24- Türkiye Büyük Millet Meclisi kamutayı her kasım ayı başında kendine bir yıl için bir başkan, üç Başkan vekili seçer.

 

Madde 25- Seçim dönemi bitmeden Meclis, üyelerinin tam sayısının saltçokluğu ile seçim yenilemeğe karar verirse, yeni toplanan Meclisin seçim dönemi kasım ayından başlar.

 

Kasımdan önceki toplantı, olağanüstü toplantı sayılır.

 

Madde 26- Kanun koymak, kanunlarda değişiklik yapmak, kanunları yorumlamak, kanunları kaldırmak, Devletlerle sözleşme, andlaşma ve barış yapmak, harb ilan etmek, Devletin bütçe ve kesin hesap kanunlarını incelemek ve onamak, para basmak, tekelli ve akçalı yüklenme sözleşmelerini ve imtiyazları onamak ve bozmak, genel ve özel af ilan etmek, cezaları hafifletmek ve değiştirmek, kanun soruşturmalarını ve kanun cezalarını ertelemek, mahkemelerden çıkıp kesinleşen ölüm cezası hükümlerini yerine getirmek gibi görevleri Büyük Millet Meclisi ancak kendisi yapar. (*)

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“ Büyük Millet Meclisi ahkâmı şer’iyenin tenfizi, kavaninin vaz’ı tâdili, tefsiri, fesih ve ilgası, devletlerle mukavele, muahede ve sulh akti, harp ilanı, muvazenei umumiyei maliye ve Devletin umum hesabı kati kanunlarının tetkik ve tasdiki, meskukat darbı, inhisar ve mali taahhüdü mutazammın mukavelat ve imtiyazatın tasdik ve feshi, umumi ve hususi af ilanı, cezaların tahfif veya tahvili, tahkikat ve mücazatı kanuniyetinin tecili, mahkemelerden sadır olup katiyet kesbetmiş olan idam hükümlerin infazı gibi vezaifi bizzat kendi ifa eder.”

 

 

***

 

Madde 27- Bir milletvekilinin vatan hayınlığı ve milletvekilliği sırasında yiyicilik suçlarından biriyle sanık olduğuna Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamutayı hazır üyelerinin üte iki oy çokluğu ile karar verilir yahut on ikinci maddede yazılı suçlardan biriyle hüküm giyer ve bu da kesinleşirse milletvekilliği sıfatı kalkar.

 

Madde 28- Çekilme, kanun hükümleri gereğince kısıtlanma, özürsüz ve izinsiz iki ay Meclise devamsızlık yahut memurluk kabul etme hallerinde milletvekilliği düşer.

 

Madde 29- Ölen yahut yukardaki maddeler gereğince milletvekilliği sıfatı kalkan veya düşen milletvekilinin yerine bir başkası seçilir.

 

 

Madde 30- Büyük Millet Meclisi kendi kolluk işlerini Başkanı elile düzenler ve yürütür.

 

 

***ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yürütme Görevi

Madde 31- Türkiye Cumhurbaşkanı, Büyük Millet Meclisi kamutayı tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeni Cumhurbaşkanının seçimine kadar sürer. Yeniden seçilmek olur.

 

Madde 32- Cumhurbaşkanı, Devletin başıdır. Bu sıfatla törenli oturumlarda Meclise ve gerekli gördükçe bakanlar kuruluna Başkanlık eder ve Cumhurbaşkanı kaldıkça Meclis tartışma ve görüşmelerine katılamaz ve oy veremez.

 

Madde 33- Cumhurbaşkanı, hastalık ve memleket dışı yolculuk gibi bir sebeple görevini yapamaz veya ölüm, çekilme ve başka sebeple Cumhurbaşkanlığı açık kalırsa Büyük Millet Meclisi Başkanı vekil olarak Cumhurbaşkanlığı görevini yapar.

 

Madde34- Cumhurbaşkanlığı boş kaldığında Meclis toplanıksa Cumhurbaşkanını hemen seçer.

 

Meclis toplanık değilse Başkanı tarafından hemen toplanmaya çağrılarak Cumhurbaşkanı seçilir. Meclisin seçim dönemi sona ermiş veya seçimin yenilenmesine karar verilmiş olursa Cumhurbaşkanını gelecek Meclis seçer.

 

Madde 35- Cumhurbaşkanı, Meclisin kabul ettiği kanunları on gün içinde ilan eder.

 

Cumhurbaşkanı, uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere gene on gün içinde gerekçesi ile birlikte Meclise geri verir. Anayasa ile Bütçe kanunu bu hüküm dışındadır.

 

Meclis geri verilen kanunu gene kabul ederse Cumhurbaşkanı onu ilan etmek ödevindedir.

 

Madde 36- Cumhurbaşkanı her yıl Kasım ayında hükümetin geçen yıldaki çalışmaları ve giren yıl içinde alınması uygun görülen tedbirler hakkında bir söylev verir. Yahut söylevini Başbakana okutur.

 

Madde 37- Cumhurbaşkanı, yabancı devletler yanında Türkiye Cumhuriyetinin siyasi temsilcilerini tayin eder ve yabancı devletlerin siyasi temsilcilerini kabul eder.

 

Madde 38- Cumhurbaşkanı, seçiminden hemen sonra Meclis önünde şöyle andiçer:(*)

 

“Namusum üzerine söz veririm ki:

 

Cumhurbaşkanı olarak, Cumhuriyet kanunlarını, milletin egemenlik esaslarını sayacağım;

 

Ve bunları müdafaa edeceğim;

 

Türk milletinin mutluluğuna bütün bağlılığımla, bütün kuvvetimle çalışacağım;

 

Türk Devletine yönelecek her tehlikeyi en son şiddetle önleyeceğim;

 

Türkiye’nin şanını, şerefini koruyup yükseltmek, üstüme aldığım görevin isterlerini yerine getirmek için olanca varlığımla çalışmaktan asla ayrılmıyacağım.”

 

Madde 39- Cumhurbaşkanının çıkaracağı bütün kararlar Başbakan ile birlikte ilgili Bakan tarafından imzalanır.

 

Madde 40- Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce varlığından ayrılmaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur. Harb kuvvetlerinin komutası barışta özel kanuna göre Genel kurmay Başkanlığına ve seferde Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilecek kimseye verilir.

 

Madde 41- Cumhurbaşkanı, vatan hayınlığı halinde Büyük Millet meclisine karşı sorumludur. Cumhurbaşkanının çıkaracağı bütün kararlardan doğacak sorumlar 39 uncu madde gereğince bu kararı imzalayan Başbakanın ve ilgili bakanındır.

 

Cumhurbaşkanının özlük işlerinden dolayı sorumlanması gerekirse Anayasanın milletvekilliği dokunulmazlığı ile ilgili 17 nci maddesi hükümlerine uyulur.

 

Madde 42- Cumhurbaşkanı, Hükümetin teklifi üzerine, daimi malulluk veya kocama gibi özlük sebeplerden dolayı belli kimselerin cezalarını kaldırabilir veya hafifletebilir.

 

Cumhurbaşkanı, Büyük Millet Meclisi tarafından sanıklanarak hüküm giyen bakanlar hakkında bu yetkiyi kullanamaz.

 

Madde 43- Cumhurbaşkanının ödeneği özel kanunla gösterilir.

 

Madde 44- Başbakan, Cumhurbaşkanınca Meclis üyeleri arasından tayin olunur.

 

Öteki bakanlar Başbakanca meclis üyeleri arasından seçilip tamamı Cumhurbaşkanı tarafından onandıktan sonra Meclise sunulur.

 

Meclis toplanık değilse sunma işi Meclisin toplanmasına bırakılır.

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“ Reisicumhur intihabı akabinde ve Meclis huzurunda şu suretle yemin eder:

 

(Reisicumhur sıfatı ile Cumhuriyetin kanunlarına ve hakimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk Milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfı mesai, Türk devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemali şiddetle men Türkiye’nin şan ve şerefini vikaye ve ilaya ve deruhde ettiğim vazifenin icabatına hasrınefs etmekten ayrılmıyacağıma “Vallahi”)”.

 

 

***

 

Hükûmet, tutacağı yolu ve siyasi görüşünü en geç bir hafta içinde Meclise bildirir ve ondan güven ister. (*)

 

Madde 45- Bakanlar, Başbakanın reisliği altında (Bakanlar Kurulu)’nu meydana getirir.

 

Madde 46- Bakanlar Kurulu, Hükümetin genel politikasından birlikte sorumludur.

 

Bakanların her biri kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden ve politikasının genel gidişinden tekbaşına sorumludur.

 

Madde 47- Bakanların görev ve sorumları özel kanunla gösterilir. (**)

 

Madde 48- Bakanlıkların kuruluşu özel kanuna bağlıdır. (***)

 

Madde 49- İzinli veya herhangi bir sebeble özürlü olan bir Bakana, Bakanlar Kurulu üyelerinden bir başkası geçici olarak vekillik eder. Ancak bir Bakan birden fazlasına vekillik edemez. (****)

 

Madde 50- Bakanlardan birinin Yücedivana yollanması hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisince verilen karar, kendisini Bakanlıktan da düşürür. (*****)

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“ Başvekil, Reisicumhur canibinden ve Meclis azası meyanından tayin olunur. Sair vekiller Başvekil tarafından, Meclis azası arasından intihap olunarak heyeti umumiyesi reisicumhurun tasdiki ile Meclise arzolunur. Meclis müctemi değilse arz keyfiyeti meclisin içtimaına talik olunur.

 

Hükümet hattı hareket ve siyasi noktai nazarını azami bir hafta zarfında Meclise bildirir ve itimat talep eder”

 

Maddenin 3115 sayılı kanunla değişiklik şekli:

 

“Başvekil, Reisicumhur canibinden ve Meclis azası meyanından tayin olunur. Sair vekiller Başvekil tarafından Meclis azası arasından intihap olunarak heyeti umumiyesi Reisicumhurun tasdiki ile Meclise arz olunur.

 

Meclis müçtemi değilse arz keyfiyeti Meclisin içtimaına talik olunur. Hükûmet hattı hareket ve siyasi noktai nazarını azami bir hafta zarfında Meclise bildirir ve itimat talep eder.

 

Siyasi müsteşarları Başvekil, Meclis azası arasından geçerek Reisicumhurun tasdikine arz eder.

 

(**) Maddenin ilk şekli:

 

“ Vekillerin vazife ve mesuliyetleri kanunu mahsus ile tayin olunur.”

 

Maddenin 3115 sayılı kanunla değişik şekli:

 

“Vekillerin ve siyasi müsteşarların vazife ve mesuliyetleri mahsus kanunla tayin olunur”

 

(***) Maddenin ilk şekli:

 

“Vekillerin adedi kanunla tayin olunur.”

 

(****) Maddenin ilk şekli:

 

“ Mezun veyahut herhangi bir sebeple mazur olan bir Vekile, İcra Vekilleri Heyeti azasından bir diğeri muvakkaten niyabet eder. Ancak bir Vekil bir Vekaletten fazlasına niyabet edemez.

 

Maddenin 3115 sayılı kanunla muaddel şekli:

 

“Mezun ve herhangi bir sebeple mazur olan bir vekile İcra Vekilleri Heyeti azasından bir diğeri veya siyasi müsteşarlardan biri muvakkaten niyabet eder. Ancak bir vekil veya bir siyasi müsteşar bir vekaletten fazlasına niyabet edemez.

 

Siyasi müsteşarın vekile niyabeti halinde kararnamesi Meclise arz olunur.”

 

(*****) Maddenin ilk şekli:

 

“Türkiye Büyük Millet Meclisince İcra Vekillerinden birinin Divanı Aliye sevkine dair verilen karar Vekaletten sukutunu dahi mutazammındır.”

 

Maddenin 3115 sayılı kanunla değişik şekli:

 

“İcra Vekillerinden veya siyasi müsteşarlardan birinin Divanı Âliye sevkine dair Türkiye Büyük Milet Meclisince verilen karar vekalet veya müsteşarlıktan sukutu dahi mutazammındır.”

 

 

***

 

Madde 51- İdare davalarına bakmak ve idare uyuşmazlıklarını çözmek, Hükumetçe hazırlanarak kendine verilecek kanun tasarıları ve imtiyaz sözleşme ve şartlaşmaları üzerine düşünüşünü bildirmek, gerek kendi özel kanunu ve gerek başka kanunlarla gösterilen görevleri yapmak üzere bir Danıştay kurulur. Danıştay başkanları ve üyeleri, daha önce önemli görevlerde bulunmuş, uzmanlıkları, bilgileri ve görgüleriyle belirgin kimseler arasından Büyük Millet Meclisince seçilir.

 

Madde 52- Bakanlar kurulu, kanunların uygulanışlarını göstermek yahut kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere içinde yeni hükümler bulunmamak ve Danıştayın incelemesinden geçirilmek şartıyle tüzükler çıkarır.

 

Tüzükler Cumhurbaşkanının imzası ve ilaniyle yürürlüğe girer.

 

Tüzüklerin kanunlara aykırılığı ileri sürüldükte bunun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

 

 

 

***DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

Yargı Erki

 

Madde 53- Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri kanunla gösterilir.

 

Madde 54- Yargıçlar, bütün davaların görülmesinde ve hükmünde bağımsızdırlar ve bu işlerine hiçbir türlü karışılamaz. Ancak kanun hükmüne bağlıdırlar.

 

Mahkemelerin kararlarını Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu hiçbir türlü değiştiremezler, başkalayamazlar, geciktiremezler ve hükümlerinin yerine getirilmesine engel olamazlar.

 

Madde 55- Yargıçlar, kanunda gösterilen usuller ve haller dışında görevlerinden çıkarılamazlar.

 

Madde 56- Yargıçların nitelikleri, hakları, görevleri, aylık ve ödenekleri, nasıl tayin olunacakları ve görevlerinden nasıl çıkarılacakları özel kanunla gösterilir.

 

Madde 57- Yargıçlar, kanunla gösterilenlerden başka genel veya özel hiçbir görev alamazlar.

 

Madde 58- Mahkemelerde yargılamalar herkese açıktır.

 

Yalnız yargılama usulü kanunları gereğince bir yargılamanın kapalı olmasına mahkeme karar verebilir.

 

Madde 59- Herkes mahkeme önünde haklarını korumak için gerekli gördüğü yasalı araçları kullanmakta serbesttir.

 

Madde 60- Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davalara bakmazlık edemez. Görev ve yetki dışında olan davalar ancak bir kararla reddolunur.

 

Yücedivan

 

Madde 61- Bakanları, Danıştay ve Yargıtay başkanları ve üyelerini ve Cumhuriyet Başsavcısını görevlerinden doğacak işlerden dolayı yargılamak için Yücedivan kurulur. (*)

 

Madde 62- Yücedivan üyeliği için, on biri Yargıtay, onu Danıştay başkanları ve üyeleri arasından ve kendi Genelkurulları tarafından gerekli görüldükte gizli oyla, yirmi bir kişi seçilir.

 

Bunlar gizli oy ve salt çoğunlukla içlerinden birini Başkan ve birini Başkan vekili seçerler.

 

Madde 63- Yücedivan bir Başkan ve on dört üye ile kurulur ve kararlarını salt çoğunlukla verir.

 

Geri kalan altı kişi gerektiğinde kurulun eksiğini tamamlamak için yedek üye durumundadır.

 

Bu yedek üyeleri, üçü Yargıtay, üçü Danıştay’dan seçilmiş üyeler arasında olmak üzere adçekme ile ayrılır.

 

Başkanlığa ve başkan vekilliğine seçilenler bu adçekmeye girmezler.

 

Madde 64- Yücedivanın savcılık görevi, Başsavcılık tarafından görülür.

 

Madde 65- Yücedivanın kararları kesindir.

 

Madde 66- Yücedivan kanunlara göre yargılar ve hüküm verir.

 

Madde 67- Yücedivan gerekli görüldüğünde Türkiye Büyük Millet Meclisi karariyle kurulur.

 

 

***BEŞİNCİ BÖLÜM

 

Türklerin Kamu Hakları

Madde 68- Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet, başkasına zarar vermiyecek her şeyi yapabilmektir.

 

Tabii haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, başkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer.

 

Madde 69- Türkler kanun karşısında eşittirler ve ayrıksız kanuna uymak ödevindedirler. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrıcalıkları kaldırılmıştır ve yasaktır.

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“Vazifelerinden münbais hususatta İcra Vekilleriyle Şurayı Devlet ve Mahkemei Temyiz rüesa ve azasını ve Başmüddeiumumiyi muhakeme etmek üzere bir (Divanı Âli) teşkil edilir.”

 

Maddenin 3155 sayılı kanunla değişik şekli:

 

“Vazifelerinden münbais hususatta İcra Vekilleri ve siyasi müsteşarları ve Şurayı Devlet ve Temyiz Mahkemesi rüesası ve azasını ve Cumhuriyet Başmüddeimumisini muhakeme etmek üzere bir (Divanı Ali) teşkil edilir.”

 

 

***

 

Madde 70- Kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz, yayım, yolculuk, bağıt, çalışma, mülkedinme, malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek kurma, ortaklık kurma hakları ve hürriyetleri Türklerin tabii haklarındandır.

 

Madde 71- Cana, mala, ırza, konuta hiçbir türlü dokunulamaz.

 

Madde 72- Kanunda yazılı hal ve şekillerden başka türlü hiçbir kimse yakalanamaz ve tutulmaz.

 

Madde 73- İşkence, eziyet, zoralım ve angarya yasaktır.

 

Madde 74- Kamu faydasına gerekli olduğu usulüne göre anlaşılmadıkça ve özel kanunları gereğince değer pahası peşin verilmedikçe hiç kimsenin malı ve mülkü kamulaştırılamaz.

 

Çiftçiyi toprak sahibi kılmak ve ormanları devletleştirmek için alınacak toprak ve ormanların kamulaştırma karşılığı ve bu karşılıkların ödenişi özel kanunlarla gösterilir.

 

Olağanüstü hallerde kanuna göre yükletilecek para ve mal ve çalışma ödevleri dışında hiçbir kimse başka hiçbir şey yapmaya ve vermeye zorlanamaz. (*)

 

Madde 75- Hiçbir kimse felsefi inanından, din ve mezhebinden dolayı kınanamaz. Güvenliğe ve edep törelerine ve kanunlar hükümlerine aykırı bulunmamak üzere her türlü din törenleri serbesttir. (**)

 

Madde 76- Kanunda yazılı usul ve haller dışında kimsenin konutuna girilemez ve üstü aranamaz.

 

Madde 77- Basın, kanun çerçevesinde serbesttir ve yayımından önce denetlenemez, yoklanamaz.

 

Madde 78- Seferberlik ve sıkıyönetim hallerinin veyahut salgın hastalıklardan dolayı kanun gereğine alınacak tedbirlerin gerektirdiği kısıntıların dışında yolculuk hiçbir kayıt altına alınamaz.

 

Madde 79- Bağıtların, çalışmaların, mülkedinme ve hak ve mal kullanmanın, toplanmaların, derneklerin ve ortaklıkların serbestlik sınırı kanunlarla çizilir.

 

Madde 80- Hükûmetin gözetimi ve denetlemesi altında ve kanun çerçevesinde her türlü öğretim serbesttir.

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“Menafii umumiye için lüzumu usulen tahakkuk etmedikçe ve kanunu mahsus mucibince değer pahası peşin verilmedikçe hiçbir kimsenin malı istimval ve mülkü istimlak olunamaz.

 

Fevkalade ahvalde kanun mucibince tahmil olunacak nakdi, ayni ve sayu amele müteallık mükellefiyetler müstesna olmak üzere hiçbir kimse hiçbir fedakarlığa icbar edilemez.”

 

(**) Maddenin ilk şekli:

 

“Hiçbir kimse mensup olduğu, din, mezhep, tarikat ve felsefi içtihadından dolayı muaheze edilemez. Asayiş, adabı muaşereti umumiye ve kavanine mugayir olmamak üzere her türlü ayinler serbesttir.”

 

 

***

 

Madde 81- Postalara verilen kağıtlar, mektuplar ve her türlü emanetler yetkili sorgu yargıcı veya yetkili mahkeme kararı olmadıkça açılamaz ve telgraf ve telefonla haberleşmenin gizliliği bozulamaz.

 

Madde 82- Türkler gerek kendileri, gerek kamu ile ilgili olarak kanunlara ve tüzüklere aykırı gördükleri hallerde yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine tek başlarına veya toplu olarak haber verebilir ve şikayette bulunabilirler. Haber veya şikayeti alan makam kişi ile ilgili başvurmaların sonucunu dilekçiye yazılı olarak bildirmek ödevindedir.

 

Madde 83- Hiç kimse kanunca bağlı olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye verilemez ve yollanamaz.

 

Madde 84- Vergi, Devletin genel giderleri için, halkın pay vermesi demektir.

 

Bu esaslara aykırı olarak gerçek veya tüzel kişiler tarafından veya onlar adına resimler, ondalık alınması ve başka yüklemeler yapılması yasaktır.

 

Madde 85- Vergiler ancak kanunla salınır ve alınır.

 

Devletçe, illerin özel idarelerince ve belediyelerce alınagelmekte olan resimler ve yüklemeler, kanunları yapılıncaya kadar alınabilir.

 

Madde 86- Harb halinde veya harbi gerektirecek bir durum baş gösterdikte veya ayaklanma olduğunda yahut vatan ve Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma olduğunu gösterir kesin belirtiler görüldükte Bakanlar Kurulu, süresi bir ayı aşmamak üzere yurdun bir kesiminde veya her yerinde sıkıyönetim ilan edebilir ve bunu hemen Meclisin onamasına sunar. Meclis sıkıyönetim süresini, gerekirse uzatabilir veya kısaltabilir. Meclis toplanık değilse hemen toplanmaya çağrılır.

 

Sıkıyönetim süresi ancak Meclisin karariyle uzatılabilir.

 

Sıkıyönetim, kişi ve konut dokunulmazlığının, basın, gönderişme, dernek, ortaklık hürriyetlerinin geçici olarak kayıtlanması veya durdurulması demektir.

 

Sıkıyönetim bölgesiyle bu bölgede hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği harb halinde de dokunulmazlığın ve diğer hürriyetlerin nasıl kayıtlanabileceği veya durdurulacağı kanunla gösterilir.

 

Madde 87- Kadın, erkek bütün Türkler ilk öğretimden geçmek ödevindedirler. İlk öğretim Devlet okullarında parasızdır.

 

Madde 88- Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir.

 

Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelipte memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmi olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür.

 

Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur.

 

 

***ALTINCI BÖLÜM

 

Türlü Maddeler

İller

 

Madde 89- Türkiye, coğrafya durumu ve ekonomi ilişkileri bakımından illere, iller ilçelere, ilçeler bucaklara bölünmüştür ve bucaklar da kasaba ve köylerden meydana gelir.

 

Madde 90- İllerle şehir, kasaba ve köyler tüzelkişilik sahibidirler.

 

Madde 91- İllerin işleri, yetki genişliği ve görev ayrımı esaslarına göre idare olunur.

 

Memurlar

 

Madde 92- Siyasi hakları olan her Türkün, yeterliğine ve hakedişine göre, Devlet memuru olmak hakkıdır.

 

Madde 93- Bütün memurların nitelikleri, hakları, görevleri, aylık ve ödenekleri, göreve alınmaları ve görevden çıkarılmaları, yükselme ve ilerlemeleri özel kanunla gösterilir.

 

Madde 94- Kanuna aykırı işlerde üstün emrine uymuş olmak memuru sorumdan kurtarmaz.

 

Maliye İşleri

 

Madde 95- Bütçe Kanunu tasarısı ve buna bağlı bütçeler ve cetvellerle katma bütçeler Meclise bütçe yılı başından en az üç ay önce sunulur. (*)

 

Madde 96- Devlete malları bütçe dışı harcanamaz.

 

Madde 97- Bütçe Kanununun geçerliği bir yıldır.

 

Madde 98- Kesinhesap kanunu, ilişkin olduğu yıl bütçesinin hesap dönemi içinde elde edilen gelirle gene o yılki ödemelerin gerçekleşmiş tutarını gösterir kanundur. Bunun şekli ve bölümleri Bütçe Kanunu ile tam karşılıklı olacaktır.

 

Madde 99- Her yılın kesin hesap kanunu tasarısı o yılın sonundan başlıyarak en geç ikinci yıl Kasım ayı başına kadar Büyük Millet Meclisine sunulur.

 

Madde 100- Büyük Millet Meclisine bağlı ve Devletin gelirlerini ve giderlerini özel kanuna göre denetlemekle görevli bir Sayıştay kurulur.

 

Madde 101- Sayıştay, genel uygunluk bildirimini ilişkin olduğu kesin hesap kanununun maliyece Büyük Millet Meclisine verilmesi tarihinden başlıyarak en geç altı ay içinde Meclise sunar.

 

Anayasanın Dayanakları

 

Madde 102- Anayasada değişiklik yapılması aşağıdaki şartlara bağlıdır:

 

Değişiklik teklifinin Meclis tam üyesinin en az üçte biri tarafından imzalanması şarttır.

 

Değişiklikler ancak tam sayısının üçte iki oy çokluğu ile kabul edilebilir.

 

Bu kanunun, Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki birinci maddesinde değişiklik ve başkalama yapılması hiçbir türlü teklif dahi edilemez.

 

 

***

 

(*) Maddenin ilk şekli:

 

“Muvazenei Umumiye Kanunu müteallik olduğu senei maliyenin duhulünde mevkii icraya konulabilmek için layihası ve merbutu bütçeler ve cetveller nihayet Teşrinisani iptidasında Meclise takdim olunur.”

 

 

***

 

Madde 103- Anayasanın hiçbir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alakonamaz. Hiçbir kanun Anayasaya aykırı olamaz.

 

Madde 104- 20 Nisan 1340 tarih ve 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu yerine manâ ve kavramda bir değişiklik yapılmaksızın Türkçeleştirilmiş olan bu kanun konulmuştur.

 

Madde 105- Bu kanun yayım tarihinde yürürlüğe girer.

 

 

***

 

NOT

 

Anayasa’da 5 kez değişiklik yapılmıştır:

 

1. 1222 sayılı ve 10/4/1928 günlü kanun (R.G. 14/4/1928-863; 3. T. Düstur, Cilt 9)

 

2. 1893 sayılı ve 10/12/1931 günlü kanun (R.G. 15/12/1931-1976; 3. T. Düstur, Cilt 13)

 

3. 2599 sayılı ve 5/12/1934 günlü kanun (R.G. 11/12/1934-2877; 3. T. Düstur, Cilt 16)

 

4. 3115 sayılı ve 5/2/1937 günlü kanun (R.G. 13/2/1937-3533; 3. T. Düstur, Cilt 18)

 

5. 3272 sayılı ve 29/11/1937 günlü kanun (R.G. 1/12/1937-3773; 3. T. Düstur, Cilt 19)

Gönderi tarihi:

***ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ

 

Cumhuriyetin ilanından önce yeni Türk Devletinin ilk siyasî partisi "Halk Partisi" adı altında (daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi adını aldı) 23 Ekim 1923'de resmen kurulmuştu. Başkanlığına da Mustafa Kemal Atatürk seçilmişti.1945 yılına kadar siyasî parti kurma denemeleri ne yazık ki başarılı olamadı.

 

İkinci Dünya Savaşının bitiminden sonra çok partili yaşama geçme eğilimi güç kazandı. Bu dönemin ilk siyasî partisi 18 Temmuz 1945'de "Millî Kalkınma Partisi" oldu. Daha sonra da 7 Ocak 1946'da "Demokrat Parti" kuruldu.

 

14 Mayıs 1950'de yapılan seçim sonucunda, 487 milletvekilliğinin 397'sini kazanan Demokrat Parti, 24 yıl kesintisiz iktidarda kalan Cumhuriyet Halk Partisinin yerine iktidara geldi. Demokrat Parti iktidarı, 27 Mayıs 1960'da yapılan askerî darbe ile sona erdi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birden fazla partinin katıldığı ilk seçim ise, 21 Temmuz 1946 tarihinde yapıldı. Bu seçimle birlikte çok partili hayat kısa sürede benimsendi.1950 yılına kadar ülkede 25 siyasî parti daha kuruldu.

 

 

***1961 ANAYASASI

 

27 Mayıs ihtilali ile ülke yönetimine el koyan askerî güç, yeni bir anayasa yapmak için "Kurucu Meclis" oluşturdu. Bir yıl içinde hazırlanan yeni anayasa, 9 Temmuz 1961'de halk oyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81'inin katıldığı oylamada, yeni anayasa yüzde 61,5 "Evet" oyu ile kabul edildi.

Böylece Türk tarihinde, ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmişti.

1961 Anayasası uzun ve ayrıntılı bir metindi. Önemli yenilikler getiriyordu. Millet egemenliğinin "yetkili organlar eliyle kullanılacağı" hükmü ile ılımlı bir kuvvetler ayrılığı prensibi yer aldı.

Yasama ve denetim yetkisi TBMM; yürütme Meclisin içinden çıkmakla birlikte ayrı bir organ olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu; yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerce yerine getirilecekti.

Önemli değişikliklerden biri de, TBMM'nin "Millet Meclisi" ve "Cumhuriyet Senatosu"ndan oluşan "çift meclisli" bir yapıdan kurulması idi. Ayrıca, yasaların Anayasaya aykırı olup olmadığını tespit etmek üzere "Anayasa Mahkemesi" kurularak, yargısal denetime ağırlık verildi.

Temel hak ve özgürlükler, o güne kadar hiç bir Türk anayasasında görülmemiş biçimde ayrıntılı olarak düzenleniyordu. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmalarına da sınırlar konuluyordu. Anayasa ayrıca Devlete pek çok sosyal ödevler yüklüyordu.

1961 Anayasası, 1971 yılındaki değişiklikleriyle birlikte 1980'de yapılan ikinci bir askerî darbeye kadar yürürlükte kaldı.

 

***

 

 

(1961)

 

Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 27/5/1961

 

Halkoyuna Sunulmak Üzere

 

Tasarının Resmi Gazete ile İlanı : 31/5/1961

 

Kanunun Resmi Gazete ile İlanı : 20/7/1961 / Sayı: 10859

 

Kanun No Kabul Tarihi

 

334 9/7/1961

 

***BAŞLANGIÇ

 

 

Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;

 

Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;

 

Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;

 

“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesinin, Milli Mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak;

 

İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adâleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;

 

Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabûl ve ilân ve Onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fâzilete aşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.

 

***BİRİNCİ KISIM

 

GENEL ESASLAR

 

I. Devletin Şekli

Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

II. Cumhuriyetin Nitelikleri

 

Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve ‘Başlangıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

 

III. Devletin Bütünlüğü; Resmi Dil; Başkent

 

Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

 

Resmî Dil Türkçe’dir.

 

Başkent Ankara’dır.

 

IV. Egemenlik

 

Madde 4- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.

 

Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır.

 

Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almıyan bir devlet yetkisi kullanamaz.

 

V. Yasama Yetkisi

 

Madde 5- Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

 

 

 

VI. Yürütme Görevi

 

Madde 6- Yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir.

 

VII. Yargı Yetkisi

 

Madde 7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

 

VIII. Anayasanın Üstünlüğü ve Bağlayıcılığı

 

Madde 8- Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.

 

Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

 

IX. Devlet Şeklinin Değişmezliği

 

Madde 9- Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

 

***İKİNCİ KISIM

 

TEMEL HAKLAR VE ÖDEVLER

 

Birinci Bölüm

GENEL HÜKÜMLER

 

I. Temel Hakların Niteliği ve Korunması

 

Madde 10- Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.

 

Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adâlet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamıyacak surette sınırlıyan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve mânevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar.

 

II. Temel Hak ve Hürriyetlerin Özü, Sınırlanması ve Kötüye Kullanılamaması

 

Madde 11- (20.9.1971-1488) (1) Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir.

 

Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.

 

Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrımına dayanarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile kullanılamaz.

 

Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda gösterilir.

 

 

III. Eşitlik

 

Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.

 

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

 

IV. Yabancıların Durumu

 

Madde 13- Bu kısımda gösterilen hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak, kanunla sınırlanabilir.

 

***İkinci Bölüm

 

KİŞİNİN HAKLARI VE ÖDEVLERİ

 

I. Kişi Dokunulmazlığı

 

Madde 14- Herkes, yaşama, maddî ve mânevî varlığını geliştirme haklarına ve kişi hürriyetine sahiptir.

 

Kişi dokunulmazlığı ve hürriyeti kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usûlüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça kayıtlanamaz.

 

Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.

 

İnsan haysiyetiyle bağdaşmıyan ceza konulamaz.

 

II. Özel Hayatın Korunması

 

a) Özel Hayatın Gizliliği

 

Madde 15- (20.9.1971-1488) (2) Özel hayatın gizliliğine dokunulamaz. Adlî kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır.

 

Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usûlüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; millî güvenlik veya kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.

 

b.) Konut Dokunulmazlığı

 

Madde 16- Konuta dokunulamaz.

 

Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usûlüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; millî güvenlik veya kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, konuta girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.

 

c) Haberleşme Hürriyeti

 

Madde 17- Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.

 

Haberleşmenin gizliliği esastır. Kanunun gösterdiği hallerde, hakim tarafından kanuna uygun olarak verilmiş bir karar olmadıkça, bu gizliliğe dokunulamaz.

 

III.Seyahat ve Yerleşme Hürriyeti

 

Madde 18- Herkes, seyahat hürriyetine sahiptir; bu hürriyet, ancak millî güvenliği sağlama ve salgın hastalıkları önleme amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

 

Herkes, dilediği yerde yerleşme hürriyetine sahiptir; bu hürriyet, ancak millî güvenliği sağlama, salgın hastalıkları önleme, kamu mallarını koruma, sosyal, iktisâdî ve tarımsal gelişmeyi gerçekleştirme zorunluğuyla ve kanunla sınırlanabilir.

 

Türkler, yurda girme ve yurt dışına çıkma hürriyetine sahiptir. Yurt dışına çıkma hürriyeti kanunla düzenlenir.

 

IV. Düşünce ve İnanç Hak ve Hürriyetleri

 

a) Vicdan ve Din Hürriyeti

 

Madde 19- (20.9.1971-1488) (3) Herkes, vicdan ve dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

 

Kamu düzenine veya genel ahlâka veya bu amaçlarla çıkarılan kanunlara aykırı olmıyan ibadetler, dinî âyîn ve törenler serbesttir.

 

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kimse, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz.

 

Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanûnî temsilcilerinin isteğine bağlıdır.

 

Kimse, Devletin sosyal, iktisâdî, siyasî veya hukûkî temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amaciyle, her ne suretle olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Bu yasak dışına çıkan veya başkasını bu yolda kışkırtan gerçek ve tüzel kişiler hakkında, kanunun gösterdiği hükümler uygulanır ve siyasi partiler Anayasa Mahkemesince temelli kapatılır.

 

b.) Düşünce Hürriyeti

 

Madde 20- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düşünce ve kanaatlarını söz, yazı, resim ile veya başka yollarla, tek başına veya toplu olarak açıklıyabilir ve yayabilir.

 

Kimse, düşünce ve kanaatlarını açıklamaya zorlanamaz.

 

V. Bilim ve Sanat Hürriyeti

 

Madde 21- Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.

 

Eğitim ve öğretim, Devletin gözetim ve denetimi altında serbesttir.

 

Özel okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir.

 

Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

 

***

 

 

***

 

***

 

 

1982

 

(Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 18.10.1982;

Halkoyuna Sunulmak Üzere Tasarının Resmî Gazetede İlanı: 20.10.1982-17844;

Kanunun Halkoyu ile Kabul Tarihi: 7.11.1982;

Halkoyu Sonucunun Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 9.11.1982-17863 Mükerrer)

Kanun No. : 2709 Kabul Tarihi : 7.11.1982

 

BAŞLANGIÇ (Değişik: 23.7.1995-4121/1 md.)

Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;

 

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

 

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

 

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

 

(Değişik: 3.10.2001-4709/1 md.) Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

 

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

 

Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

 

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

 

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

 

 

 

BİRİNCİ KISIM

 

Genel Esaslar

 

I. Devletin şekli

 

MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

II. Cumhuriyetin nitelikleri

 

MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 

III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

 

MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

 

Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.

 

Başkenti Ankara’dır.

 

IV. Değiştirilemeyecek hükümler

 

MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

 

 

 

V. Devletin temel amaç ve görevleri

 

MADDE 5. – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

 

VI. Egemenlik

 

MADDE 6. – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

 

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

 

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

 

VII. Yasama yetkisi

 

MADDE 7. – Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

 

VIII. Yürütme yetkisi ve görevi

 

MADDE 8. – Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

 

IX. Yargı yetkisi

 

MADDE 9. – Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

 

X. Kanun önünde eşitlik

 

MADDE 10. – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

 

(Ek: 7.5.2004-5170/1 md.)Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

 

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

 

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

 

XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü

 

MADDE 11. – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

 

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.

 

 

 

İKİNCİ KISIM

 

Temel Haklar ve Ödevler

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

Genel Hükümler

 

I. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği

 

MADDE 12. – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.

 

Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.

 

II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması

 

MADDE 13. – (Değişik: 3.10.2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

 

III. Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması

 

MADDE 14. – (Değişik: 3.10.2001-4709/3 md.) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

 

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

 

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.

 

IV. Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması

 

MADDE 15. – Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

 

(Değişik: 7.5.2004-5170/2 md.)Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

 

V. Yabancıların durumu

 

İKİNCİ BÖLÜM

Kişinin Hakları ve Ödevleri

I. Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı

II. Zorla çalıştırma yasağı

III. Kişi hürriyeti ve güvenliği

IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması

V. Yerleşme ve seyahat hürriyeti

VI. Din ve vicdan hürriyeti

VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti

VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

IX. Bilim ve sanat hürriyeti

X. Basın ve yayımla ilgili hükümler

XI. Toplantı hak ve hürriyetleri

XII. Mülkiyet hakkı

XIII. Hakların korunması ile ilgili hükümler

XIV. İspat hakkı

XV. Temel hak ve hürriyetlerin korunması

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler

I. Ailenin korunması

II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

III. Kamu yararı

IV. Çalışma ve sözleşme hürriyeti

V. Çalışma ile ilgili hükümler

VI. Toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve lokavt

VII. Ücrette adalet sağlanması

VIII. Sağlık, çevre ve konut

IX. Gençlik ve spor

X. Sosyal güvenlik hakları

XI. Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması

XII. Sanatın ve sanatçının korunması

XIII. Devletin iktisadî ve sosyal ödevlerinin sınırları

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Siyasî Haklar ve Ödevler

I. Türk vatandaşlığı

II. Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları

III. Siyasî partilerle ilgili hükümler

IV. Kamu hizmetlerine girme hakkı

V. Vatan hizmeti

VI. Vergi ödevi

VII. Dilekçe hakkı

 

 

ÜÇÜNCÜ KISIM

Cumhuriyetin Temel Organları

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Yasama

I. Türkiye Büyük Millet Meclisi

II. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri

III. Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetleri ile ilgili hükümler

IV. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

Yürütme

I. Cumhurbaşkanı

II. Bakanlar Kurulu

III. Olağanüstü yönetim usulleri

IV. İdare

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yargı

I. Genel hükümler

II. Yüksek mahkemeler

III. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu

IV. Sayıştay

 

 

DÖRDÜNCÜ KISIM

Malî ve Ekonomik Hükümler

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Malî Hükümler

I. Bütçe

 

İKİNCİ BÖLÜM

Ekonomik Hükümler

I. Planlama

II. Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi

III. Tabiî servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi

IV. Ormanlar ve orman köylüsü

V. Kooperatifçiliğin geliştirilmesi

VI. Tüketiciler ile esnaf ve sanatkârların korunması

 

BEŞİNCİ KISIM

Çeşitli Hükümler

I. İnkılâp kanunlarının korunması

 

ALTINCI KISIM

Geçici Hükümler

 

YEDİNCİ KISIM

Son Hükümler

 

I. Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına katılma

 

II. Başlangıç ve kenar başlıklar

 

III. Anayasanın yürürlüğe girmesi

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINA

İŞLENEMEYEN GEÇİCİ MADDELER

 

***

 

***

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.