Φ kgurleyen Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Kapatılan DTP eski Gn.Bşk. Ahmet Türk ve diğer milletvekillerinin bir haftadır her zeminde gümbür gümbür dillendirdikleri ''sine-i millete döneriz...milletvekilliğinden istifa ederiz'' yaygarası...bugün yaptıkları açıklamayla tıss diye sönüverdi... Gerekçeleri ise kargaları bile güldürecek cinsten; ''Tabanımız...halkımız istifa etmemizi istemedi...biz de bu sese kulak verdik...'' Eğri oturup doğru bile konuşmuyorlar...hangi taban?...hangi halk?... İmralı ve Kandil'den talimat almadan WC ye bile gidemeyenler Kürt kökenli vatandaşlardan ne zaman ''istifa etmeyin'' diye bir baskı görmüşler ve çağrı duymuşlar?... Parti kapatıldığında Diyarbakır'da yaptıkları ''istifa ediyoruz...mecliste bulunmamızın bir anlamı kalmadı...mücadelemizi halkın içinde vereceğiz'' açıklamalarını yaparken onları çılgınca alkışlayanlar,destekleyenler sözünü ettikleri o halk değil mi?... Ne oldu da o yığınlar birdenbire bilinçlendiler de sağduyuyu egemen kıldılar?... Türkiye' de ''halk için siyaset yapmadığını''söyleyen siyasetçi var mı?...maaşallah tümü de ''halk için siyaset yaptığını'' söyler...ama bu kocaman bir yalandan başka birşey değildir... TBMM nin olanaklarından...alışkanlıklarından...dokunulmazlıklarından vaz geçmek kolay değildir... Şimdi BDP ye topluca geçecek olan eski DTP liler halkın değil...APO nun bu kararına...Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk dışında muhakkak ki çok sevinmişlerdir... Aslında bu karara şahsen ben de sevindim...yanan sobaya dokunmanın insanı ''cıss'' diye yaktığını öğrenmişlerdir bir bakıma diye düşünüyorum... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ JAN Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Apoya ve DTP ye teşekkür edeceğimize hala onlarla alay edip, eleştiriyoruz üstüne.. Allah Muhammed aşkına 'bizim' derdimiz ne? DTP nin meclisi şovenistlere, betonculara ve cemaatçilere bırakmaması birilerinin zoruna gidiyor heralde...!! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 DTP yani PKK'nin siyasi kolu,önce bir nabiz denemesi yapti.Baktilar ki istifa etmeleri kimseyi irgalamiyor bu sefer tükürdüklerini yaladilar.Yillardir ülkeyi bölmek icin mücadele vermekteler ve nihayet meclise girebilme olanagini buldular.Kürtleri temsile ediyoruz yalanlari ile PKK'yi tensil ettiklerini,Imralidaki bebek katilinin emrinde olduklarini son aylarda artik yüksek sesle dile getirmeye basladilar.AKP'nin basiretsiz siyasetleri onlari daha da ümitlendirip nihayet amacimiza ulasiyoruz gafletine düstüler.Habur'da iktidarin isbirligi ile gerceklestirilen kahraman terörist söleni halkta galeyan uyandirinca iktidar tirsti.Neye mal olursa olsun Türkiye'yi bölecegiz anlamindaki söylemleri halkin tepkisi ile son buldu.DTP kapatilinca,yeni bir taktik bulmalari gerekiyordu.Önce sine-i millet diye bir balon ucurdular.Yani sine-i pkk demek istemistiler.Bu onlar icin bir rizikoydu cünkü bir daha meclise girememe ihtimali vardi eger istifa ederlerse.Carsiya pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali onlari tükürdüklerini yalamaya yöneltti.Yoksa tabanin sesi falan bunlar masaldan öte degildir.Umalim ki bundan sonra adam gibi siyaset yaparak Türkiye'nin bir partisi olmaya calisirlar pkk'nin siyasi örgütü olmak ancak kapanmalarini gerceklestirir. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kgurleyen Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2009 Apoya ve DTP ye teşekkür edeceğimize hala onlarla alay edip, eleştiriyoruz üstüne.. Allah Muhammed aşkına 'bizim' derdimiz ne? DTP nin meclisi şovenistlere, betonculara ve cemaatçilere bırakmaması birilerinin zoruna gidiyor heralde...!! Alay filan yok....sadece acıtan gerçekler var... Türkiye'de tüm siyasal partilerin kendilerine yön verecek bir tabanı yok aslında...çünkü 21.yy da bile Türk Milleti hala seçtiklerini ''Yönetecek'' kadar bilinçli değil... Bunu yazdıklarınızdan bile anlamak mümkün...size göre DTP şovenist bir parti değilmiş... Türk Milletinin Kürtler ve Türkler diye ulus bazında ayrışmasını ve iki uluslu bir devlet öngörüsü DTP nin açık politikası değil mi?...Neden kapatıldı bu parti?... Yazdığınız içeriksiz sözcüklerin içini doldurmak durumundasınız... Dünyanın hangi ülkesinde mecliste temsil edilen bir parti ve yönetimi...bir terör örgütünün mapushanede yatan lideri tarafından sevk ve idare edilir....ve buna hangi demokratik bir ülke müsamaha gösterir?... Sizler gibi düşünenlerin; DTP nin sol jargonla sosladığı şoven politikayı kamuflaj etmesinin nedenlerini biliyoruz... Ulus devlete vurulacak her darbede tuzunuz olsun istiyorsunuz... Bu tür politik görüşlere... küresel güce hizmet etmekle görevlendirilmiş ''Türkiye tipi neoliberalizm''diyoruz... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kgurleyen Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 25 ARALIK 2009 Sol Haber Portalı'nda yayımlanan Yurdakul Er'in şu yazısına da kulak vermek gerekiyor kanımca; Herhalde istediklerine, en azından ana hatlarıyla, ulaştılar. Tüm isteklerinin yerine getirilmesi, Anadolu’nun bir kan gölüne çevrilmesinden sonra olacak. Peki... Kim mi? Nasıl mı? Sorulara yeniden döneriz, ama şimdi bir hatırlatma: Dünyanın neresindeyseniz, eli yüzü düzgün, yani insanlığını tümüyle yitirmemiş herhangi bir Arap’a sorun Kürtler için neler düşündüğünü... Talabani ve Barzani’yi başa alarak tabii. Bakalım ne diyecek? Ne denildiğini biz iyi biliyoruz. Bugün, yani Irak’tan sonra, dünyadaki her namuslu ve sıradan Arap için Kürt, “hain” ve “arkadan hançerleyen kalleş” anlamına geliyor. Korkunç bir kinle yüz yüze kalıyoruz. Amerikan ve Avrupa medyasındaki propagandaları boşverin, sıradan sokaktaki insanlara sorun; çok acı yanıtlar alacağınız kesindir. Ama anlaşılan, Arapların Kürt denince düşündükleri, bu satılmışlık böyle sürerse, yakında sıradan Türklerin de egemen düşüncesi haline gelecek. Trajedi burada değil. Trajedi, istenenin tam da bu olmasında: Yeni “Kürt ulusallığı” yani... Başından beri Kürt zenginlerinin veya milliyetçilerinin istedikleri şey budur. Arap dünyasında açıkça lanetlenen Kürtlüğün, Türk halkınca da aynı şekilde damgalanmasının yakın sonucu: Böylece dört tarafı düşmanlarla çevrili bir “Kürt ulusu”, daha doğrusu bir “Kürt devleti” kurup yaşatmak mümkün olacaktır. Emperyalizmin yeni tetikçisi, her türlü sola düşman bir hain siyasal kurum... Yeni bir “halk hapishanesi”... İkinci İsrail... Piyasadaki “çağdaş ve demokrat” Kürt projesi, Türk ve Arap düşmanı bir emperyalist ihanet senaryosu olarak sahnedeki yerini sağlamlaştırmış bulunuyor. Buraya gidiliyor. Yalnızlaşmak ve Araplarla olduğu gibi Türklerle de birlikte yaşamayı olanaksızlaştırmak, düşman denizinin ortasında -tıpkı milliyetçi Türk paranoyası gibi- tam bir “delirium” üzerine kurulu, elbette faşist, yeterince dinci ve sonuna kadar piyasacı bir Kürt devleti kurmak eğer amaçlanıyorsa, iş bitmiş sayılabilir. Türkçü ve şeriatçı katillerle Kürt demokratlar el ele Anadolu’ya kan ekiyorlar. Açıkça ilan ettiler. Diyarbakır’daki Demokratik Toplum Kongresi’nden (DTK) çıkan açıklama, bir tür atom bombasıdır Anadolu’nun orta yerine atılmış. DTK’nın “Özerk Kürdistan” taleplerinin falan hiçbir önemi yok, o çok zayıf bir taleptir, gelinen noktada pek etkisi de olmaz, asıl önemli olan, Kürt halkının yaşadığı Ortadoğu coğrafyasında bütün Kürtlere yönelik bir “ulusal konferans” daha doğrusu bir “ulusal kongre” çağrısıdır: Pankürdizm! Pantürkizmin başdüşmanı bizlere, demokrasi diye pankürdizm sokuşturacaklar ve buradan barış çıkacağını anlatacaklar. Herkesi kendileri gibi cahil mi sanıyor bunlar? Demek hainin Türk’ü veya Kürt’ü olmuyor. Bunların hepsi birbirine benziyor. Hatip, efendisi bir başka “hatip”ten, bir imam-hatipliden, iyi öğrenmiş demek ki... Dicleli Hatip, Diyarbakır’da, Kasımpaşalı hatip ile arasında pek bir fark kalmadığını ilan etmiş oldu. Birlikte bir oyun oynuyorlar. O noktadayız. Korkunç bir noktadayız. Neden? Çünkü, DTK ve bu çağrı, Hırvatistan ile Slovenya’nın bağımsızlık ilanı kadar vahimdir. 1991 haziranında Yugoslavya’nın bitişini hazırlayan o referandum ve bağımsızlık ilanıyla, Türk ve Kürt devrimcilerinin kanı üzerinde yükselen Diyarbakır’daki son çağrının birbirinden farkı yoktur. Sonuçları itibariyle yoktur. O bağımsızlık ilanlarından sonra Yugoslavya diye bir şey kalmamıştı. Ülke dümdüz ve paramparça edilmişti. DTK’dan sonra da, Türkiye’nin, bu egemenleriyle birlikte varlığını fazla koruyamayacağını söyleyebiliriz. Türkiye’nin ortadan kaldırıldığına ve Türk halkının da düşman sayıldığına tanık oluyoruz. İfadeler (“halkların kardeşliği”) kimseyi aldatmasın. Emekçi halklarımızın birbirine düşman edilmesi temel politikadır. Türk ve Kürt halklarının kaderini gaspedenler, her türden “hatip”, dinciler, demokratlar, liberaller ve milliyetçiler, çok açık oynuyorlar. Eli kanlı Türk milliyetçilerinin bu provokasyonun hakkını vereceğini ve her türlü rezalete şehvetle bulaşacağını en iyi bilenler, Türk ve Kürt sosyalistleridir. O noktadayız. Hatip Dicle, artık bir Franjo Tudjman veya Aliya İzzetbegoviç’in anakronik karikatürüdür. Ama bu karikatürün Yugoslavya’yı yıkan diğer iki faşist katilden çok daha etkili olacağını düşünmemek için maalesef ortada bir neden bulunmuyor. Geçen ay başlarında, Berlin Duvarı yıkıldığı için, 20’inci yılında bile, bir zil takıp oynamadığı kalan Hatip Dicle’den, daha başka ne beklenebilirdi? Kendi kendimize sormuş olalım. Ama madem Yugoslav trajedisinden kimlikler sıralıyoruz, devam edelim: Hatip Dicle’nin sırtını dayadığı Türk “sol” kanadını da, bir bütün olarak, kanlı bir mafya hesaplaşmasında öldürülen Zoran Cinciç’in karikatürü olarak çizebiliriz. Ufuk Uras’tan Murat Belge’ye, Ahmet Altan’dan Şahin Alpay’a, özellikle CHP ve döküntüleriyle, çok geniş bir “Cinciçler ordusunun” da üzerine düşeni yerine getirdiğini görüyoruz. Türk halkı, Türk gericiliğinin elinde esirdir, artık Kürt halkının da Kürt gericiliğinin elinde esir olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Bu ikili esaret, Türkiye’nin bitişini hazırlayan havuzdur. Böyle bir bitişte, Ekim Devrimi’nin rüzgarını arkasına almış tarihsel bir ilerici-aydınlanmacı figür olarak Mustafa Kemal’in değil, ama Kenan Evren-Bülent Ecevit kemalizminin vebali büyüktür. Türk milliyetçiliğinin ve islamcılığının meydanı boş bulmasını ve Kürtlere de sıçramasını bu işkenceci ve üniformalı kemalistler, 17 yaşındaki kardeşlerimizin yaşını büyütüp –yani beslemeyip de- asarken hazırladı. AkParti-AsParti koalisyonu, 2002-2009, Türkiye’nin bitişini bu verimli zemin üzerinde yönetti. Demek ki Cinciçlerin, Tudjmanların, İzzetbegoviçlerin Türkiye versiyonları, Uraslar, Öymenler, Belgeler, Hatip Dicleler, Ahmet Türkler vs Türk halkını Sırp komünistlerinin kaderini yaşamaya itiyor. Çok milliyetli bir sol proje olan Yugoslavya’nın bitişini de Sırp solu böyle çaresiz gözlerle izlemişti. Peki, ya biz? Artık dönüşü olmayan yola girdik. Buradan ileriye doğru bir çıkış, bir “huruç harekatı” dışında hiçbir şey bize yardımcı olamaz. İleri olan şey, sosyalizm hedefi ve antiemperyalist bir hükümet kararlılığıdır. Bir yüksek yoğunluklu iç savaşla, acılı Türkiyemizden iki kanlı, dinci, faşist Osmanlı vilayeti (“cumhuriyeti”) çıkarma yoluna sokulduk. Bu “Türkî” ve “Kürdî” cumhuriyetler, Kosova’dan biraz daha irice şeyler olacaktır. Ama acılar karşılaştırılamayacak kadar büyük olacaktır. Örneğin, çok önemli bir şeyi İlker Belek hatırlattı: Batı illerindeki yaygın emekçi Kürt nüfus, o korkunç acıları yaşayacak ve yaşatacaktır. Kanlı Türkçülerin arayıp da bulamadığı bahane artık sahnede ve gerçektir. Türkiye, 86 yıllık ömründe görmediği, ortadan kalkacağı için de bir daha göremeyeceği bir boğazlaşmanın eşiğindedir. Bu kanlı senaryo, demokratların bir armağanıdır halklarımıza. Gerçi bu demokratik katiller sürüsünün, bu Türkiye katillerin hedefe çok yaklaştığını kabul etmek zorundayız. Ama küçük de olsa bir ihtimal yok değil: Ya son anda, başka halkların ve aydınların yapamadığını biz yaparsak? “Biz”: Türk ve Kürt devrimcileri! Ya bir huruç harekatı örgütlersek? Ya etnisite çemberini kırarak, Türkleri ve Kürtleri sosyalist yönelimli bir “Doğu Cumhuriyetleri Birliği”nin parçası kılabilirsek? Ya eşitlikçi bir Türkiye Cumhuriyeti kurarsak? Emperyalizmin belini kırma olasılığımız, belki de sona bu kadar yakınlaştırıldığımız için var. Ne yazık ki, Hatip Dicle türünün bugün en büyük dostu Türk milliyetçileridir. Onur Öymen’den Devlet Bahçeli’ye bundan bol bol var. Ama Hatip Dicle’nin en büyük düşmanı, hiç başka bir yerde aramasın, Türk ve Kürt devrimcileridir. Taraf’tan, Radikal’den çare bekler durumdaki “İmralı”, Aksu Bora’dan öğrenmeye çalışıyor, öğrenir, feminizmi ondan öğrenir, futboldaki eksiklerini de Tanıl Bora tamamlar artık. Bora’lar kimin çömezi? Belge-İnsel-Laçiner-Kıvanç-Bora çizgisinin, bu gerici çetenin başka kime ne hayrı olacaktır ki? İyi. Zor durumdayız, doğru, ama aklımızın ve siyasal kıvraklığımızın da aynı oranda keskinleştiğini düşünebiliriz. Bu kıvraklıktan, oligarşiye unutamayacağı bir yenilgi çıkarabiliriz. Var öyle bir şans. Örnek mi? Bu rezalete karşı bir Türk-Kürt sol cumhuriyet kongresi toplayabiliriz. Bir sol cumhuriyet kongresiyle bu gerici akışın önünü kesmeyi deneyebiliriz. İktidar alternatifi olduğumuzu bir acil sol program üzerinde anlaşarak topluma haykırmamız mümkün. Devrimci bir solun başka ne zaman bir araya geleceğini düşünüyoruz? Türkiye ortadan kalktıktan sonra mı? Konferans veya kongre, artık adı her ne olacaksa, mutlaka toplanmalıdır. “Işık yetersiz” diyenlere, bu karanlığın iyice yoğunlaşacağını ve böyle zifiri zamanlarda en küçük bir kibrit alevinin bile tüm sahneyi aydınlatabileceğini hatırlatmak zorundayız. Neyse... Büyük harfle veya küçük harfle, fark etmez, biliyoruz ki, artık tüm “hatip”ler Türkiye emekçi halkının başdüşmanlığına terfi etmiş bulunuyor ve Türkiye, artık Yugoslavya’dır. Soruyu, Metin Çulhaoğlu’nun bir yazısındaki vurgu ışığında (“Balkanlar’dan, Kafkasya’yı da içine alacak şekilde güneydoğuya, Basra Körfezi’ne uzanan bir coğrafyanın, şu veya bu ulusal sınırlarla, ama kendi içinde sorun yaşamadan dünya kapitalist sisteminden kopması, hiç abartı sayılmasın, sonuçta dünya kapitalizminin de sonunu getirebilecektir”) tekrarlıyoruz o halde: Yugoslavya’daki devrimcilerin yapamadığını ya biz yaparsak?.. Tarihin bu ters akışını geriye, yani ileriye çevirmiş olmaz mıyız? Genç ve parlak kalemlerimizden Fatih Yaşlı’nın analizinden hareketle bir de biz altını çizmiş olalım: Evet, Türkleri ve Kürtleri bölmek zorundayız. Türkleri ve Kürtleri “ilericiler ve gericiler” olarak iki cepheye böler ve etnik sınırları etkisizleştirerek iki halkın ilericilerini harekete geçirebilirsek, Türkiye’yi eşitlikçi ve bütünsel bir sol cumhuriyet olarak yaşatmamız mümkün olur. Tekel işçilerinin serptiği umutları boşa çıkarmamak için hemen harekete geçmeliyiz. Bunlar kararlı: Halkımızı etnik ve dinci sınırlarla bölüp yok etmek istiyorlar, o zaman biz politik olarak ilericiyi gericiden ayırarak antiemperyalizm zemininde birleştirmek zorundayız. Bir kurtuluş ve kuruluş kongresi, evet. Hatip Dicle’nin de gelip kendisini anlatabileceği bir büyük toplantı. Olur mu? Üzerimize kapaklanan bu kan banyosuna “Hayır!” demek ve böyle umutlar taşımaktan başka bir şansımız var mı? -http://haber.sol.org.tr/yazarlar/yurdakul-er/hatip-dicle-nin-hirvatistan-i-veya-kosova-si-22004- Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 Bazen düsünürüm,Kasimpasa'li basbakan neden Kosova'yi tanidi diye?Acaba Kosova'yi tanimakla Türkiye'de birilerine mesajmi verdi, Yoksa tanittilarmi?yani kafam baya karisiyor bazen düsünürken gercek cevabi bulurum korkusuyla. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ dominik Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 25 ARALIK 2009 Sol Haber Portalı'nda yayımlanan Yurdakul Er'in şu yazısına da kulak vermek gerekiyor kanımca; -http://haber.sol.org.tr/yazarlar/yurdakul-er/hatip-dicle-nin-hirvatistan-i-veya-kosova-si-22004- Yazidan anlasilan ülkenin bölünme durumuna nasil geldigi ve kimlerin rolünün oldugu. Basta uniformali yani Evren ve diger yardimcilari "Atatürkcüler" olmak üzere, irkci, fasit ve dinci zihniyete sahip olanlar. Bunlarin sayesinde Kürt halkida aynen Türk halkinin yasadigini yani irkci, gerici ve fasitlerin agirliginda yönetilmeleridir. Bu durma son diyebilmek icin önce ülkedeki tüm fsist, irkci, isbirlikci, uniformali sahte "Atatürkcüleri" saf disi birakmamiz gerekli. Türk ve Kürt irkcilari birbirlerini karsilikli besliyorlar ve halklara zarar veriyorlar. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2009 Yazidan anlasilan ülkenin bölünme durumuna nasil geldigi ve kimlerin rolünün oldugu. Basta uniformali yani Evren ve diger yardimcilari "Atatürkcüler" olmak üzere, irkci, fasit ve dinci zihniyete sahip olanlar. Bunlarin sayesinde Kürt halkida aynen Türk halkinin yasadigini yani irkci, gerici ve fasitlerin agirliginda yönetilmeleridir. Bu durma son diyebilmek icin önce ülkedeki tüm fsist, irkci, isbirlikci, uniformali sahte "Atatürkcüleri" saf disi birakmamiz gerekli. Türk ve Kürt irkcilari birbirlerini karsilikli besliyorlar ve halklara zarar veriyorlar. Arkadasin yazisini anlayarak okursaniz hataya düsmezsiniz.Atatürk'cülerden bu ülkeye asla zarar gelmedi gelmezde.Siz Atatürk resimleri altinda oturanlarla Atatürkcüleri karistiriyorsunuz herhalde. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ dominik Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2009 Siz Atatürk resimleri altinda oturanlarla Atatürkcüleri karistiriyorsunuz herhalde. Bakin bu noktaya iyi dginmissiniz. Gelin hep beraber gercek Atatürkcüler ile Atatürkün resminin atinda oturanlari ve kendilerine kalkan yapanlari beraberce tesbit edelim. Simdi birincisi malesef ülkemizde herkes Atatürkün resminin altinda oturdugu icin kiminkim oldugunu ayirmamiz hicte o kadar rahat olmuyor. Ben yaptiklariyla karsilastiriyorum. Mesela TSK sadece Atatürkün resminin altinda kararlar almiyor birde her aldigi karari Atatürke bagliyor. O halde simdi sormak gerek yazidada belirtildigi gibi kim kast ediyliyor "uniformali Atatürkcülerden"? 12 Eylülcüler Atatürkcümü yoksa Atatürk karsitlarimi veya sadece Atatürkün resmininaltinda oturanlarmi? Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2009 Bakin bu noktaya iyi dginmissiniz. Gelin hep beraber gercek Atatürkcüler ile Atatürkün resminin atinda oturanlari ve kendilerine kalkan yapanlari beraberce tesbit edelim. Simdi birincisi malesef ülkemizde herkes Atatürkün resminin altinda oturdugu icin kiminkim oldugunu ayirmamiz hicte o kadar rahat olmuyor. Ben yaptiklariyla karsilastiriyorum. Mesela TSK sadece Atatürkün resminin altinda kararlar almiyor birde her aldigi karari Atatürke bagliyor. O halde simdi sormak gerek yazidada belirtildigi gibi kim kast ediyliyor "uniformali Atatürkcülerden"? 12 Eylülcüler Atatürkcümü yoksa Atatürk karsitlarimi veya sadece Atatürkün resmininaltinda oturanlarmi? Gercek Atatürk'cüleri aramaniza gerek yok.Atatürk'ü taniyan gercek Atatürkcü'yüde tanimakta zorlanmaz. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Gercek Atatürk'cüleri aramaniza gerek yok.Atatürk'ü taniyan gercek Atatürkcü'yüde tanimakta zorlanmaz. saygilarla Unutmamak gerekirki bu ülkede Atatürk'ün ismi üzerinden rant elde etmeye çalışanlarda var,tıpkı şehit cenazelerinden rant sağlamaya çalışanlar gibi,Atatürk'ün ülkenin kurtuluşu için çabalarına ve çalışmalarına halkın saygı ve sevgini kullanarak oy devşirmeye çalışanlar var,neyseki son zamanlarda gerçekleştirilen oparesyonlarla silivri cezaevine kapatıldılarda ülke insanları kendi özgür iradeleriyle bir nebze olsun düşünme noktasına geldi,bunların siyasi uzantıları her nekadar mecliste onların avukatlığına soyunsada bu onların terör yanlısı oldukları gerçekliğini ortadan kaldırmaz.... 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ dominik Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Gercek Atatürk'cüleri aramaniza gerek yok.Atatürk'ü taniyan gercek Atatürkcü'yüde tanimakta zorlanmaz. saygilarla Herkez sizin sectiginiz yoldan gercek Atatürkcüleri bulamayabilir. Dolayisiyla siz cevap verdiginiz yorumdaki soruya bir cevap verirseniz daha saglikli olur. Yani 12 eylülcü TSK mensuplari "gercek Atatürkcümü" yoksa sizin bahsettiginiz "Atatürk posterinin altinda oturan" Atatürkcülermi? ne söylemek istedigimizi dogrudan yazarsak daha iyi ve dogru anlasiliriz. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Herkez sizin sectiginiz yoldan gercek Atatürkcüleri bulamayabilir. Dolayisiyla siz cevap verdiginiz yorumdaki soruya bir cevap verirseniz daha saglikli olur. Yani 12 eylülcü TSK mensuplari "gercek Atatürkcümü" yoksa sizin bahsettiginiz "Atatürk posterinin altinda oturan" Atatürkcülermi? ne söylemek istedigimizi dogrudan yazarsak daha iyi ve dogru anlasiliriz. 12 Eylül'ün bu ülkede nelere yol actigini bilip ve görüpte hala onlar Atatürkcümü diye sormak bence gereksizdir.Bugün yasanan olumsuzluklarin temelinde 12 Eylül vardir. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Unutmamak gerekirki bu ülkede Atatürk'ün ismi üzerinden rant elde etmeye çalışanlarda var,tıpkı şehit cenazelerinden rant sağlamaya çalışanlar gibi,Atatürk'ün ülkenin kurtuluşu için çabalarına ve çalışmalarına halkın saygı ve sevgini kullanarak oy devşirmeye çalışanlar var,neyseki son zamanlarda gerçekleştirilen oparesyonlarla silivri cezaevine kapatıldılarda ülke insanları kendi özgür iradeleriyle bir nebze olsun düşünme noktasına geldi,bunların siyasi uzantıları her nekadar mecliste onların avukatlığına soyunsada bu onların terör yanlısı oldukları gerçekliğini ortadan kaldırmaz.... Silivri cezaevinin bu baslikla bir ilgisi olmadigi halde bunu bilincli olarak yazinizin son bölümüne eklemis olmaniz sizin objektif olamadiginizi olaylara ideolojik yaklastiginizi gösteriyor.Silivri Cezaevini ve orada yatanlarin meclisteki savunucularini yargisiz infazla suclarken onlarin hala yargic karsisina cikmayanlarinin ve hala hicbir sucla cezalandirilmadiklarini görmezden gelmektesiniz.Halbuki siz DTP-PKK ile ilgili tutuklamalara daha farkli yaklasan birisiniz yani onlari sucsuz olarak savunurken nedense Silivridekileri yargictan önce Taraf'gillik yaparak yargilamissiniz.Biraz yargiya saygiiz olsun eger saygi bekliyorsaniz.Ayrica ülke insanlarinin özgür iradeleri dediginiz hangi iradedir.Müslüman Cumhurbaskani müslüman basbakan manipülasyonlarindanm ibahsediyorsunuz yoksa ABD'nin koruyucu melekligindenmi.Gercekten yazdiklarinizi okuyarakm iyaziyorsunuz?Halk asla özgür iradesi ile oy kullanmaz bunu böyle bilin.Halka oy kullandirilir aynen asiret agalarinin emrettigi sekilde. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ dominik Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2009 12 Eylül'ün bu ülkede nelere yol actigini bilip ve görüpte hala onlar Atatürkcümü diye sormak bence gereksizdir.Bugün yasanan olumsuzluklarin temelinde 12 Eylül vardir. saygilarla hala kacamak cevaplar veriyorsunuz. 12 eylülün geli sebebiniden bahsetmiyoruz. 12 Eylülün mimarlari "gercek Atatürkcümü" yoksa sizin bahsettiginiz "Atatürkün resminin altinda oturan" Atatürkcülerdenmi? Madem Atatürkü iyi okuyunca gercek Atatürkcüleri taniyabiliyorsak 12 eylülcülerin de ne kadar Atatürkcü olduklarin tesbit etmek o kadar zor olmamasi gerekli. Madem bugünkü yasadiklarimizin temelinde 12 eylül var ise, dönemin 12 eylülcüleri Yunan silahli kuvvetlerindenmiydi, yoksa Iran silahli kuvetlerindenmiydi? Sartlanmisliklara karsi cikiyorsak önce kendi sartlanmisligimiza bakmamiz gerekli. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2009 hala kacamak cevaplar veriyorsunuz. 12 eylülün geli sebebiniden bahsetmiyoruz. 12 Eylülün mimarlari "gercek Atatürkcümü" yoksa sizin bahsettiginiz "Atatürkün resminin altinda oturan" Atatürkcülerdenmi? Madem Atatürkü iyi okuyunca gercek Atatürkcüleri taniyabiliyorsak 12 eylülcülerin de ne kadar Atatürkcü olduklarin tesbit etmek o kadar zor olmamasi gerekli. Madem bugünkü yasadiklarimizin temelinde 12 eylül var ise, dönemin 12 eylülcüleri Yunan silahli kuvvetlerindenmiydi, yoksa Iran silahli kuvetlerindenmiydi? Sartlanmisliklara karsi cikiyorsak önce kendi sartlanmisligimiza bakmamiz gerekli. Bana neyi söyletmeye calisiyorsunuz ki?12 Eylül'ün ülkeyi getirdigi bugünkü durumu görüpte hala onlar hangi Atatürkcülerdendi diye bir sorunun sorulmasi,aslinda Atatürkcü olmanin söylesi böylesi yoktur anlamini icerir.Atatürk'ü taniyan birinin 12 Eylül'ü hangileri yapti diye sormasi Atatürk'ü tanimamasi Atatürk hakkinda saglam hicbir bilgisinin olmamasi demektir. Sizin yaklasim tarziniza göre düsünürsek varacagimiz sonuc Türk Silahli Kuvvetlerinin antidemokratik oldugu sonucudur.Böyle düsünmek ise aslinda sizin amaclarinizida ortaya koymaktadir.Yani mantiga bakin 12 Eylül'ü yapanlar Yunan Silahli Kuvvetlerindenmiydi yoksa Iran'mi?Bu nasil bir yaklasim nasil bir mantiktir.Koca bir Silahli Kuvvetleri,darbeci mantigi ile yargilamak kimin hesabinadir?Türk Milletinin hesabina olmadigi acik. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ dominik Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Bana neyi söyletmeye calisiyorsunuz ki?12 Eylül'ün ülkeyi getirdigi bugünkü durumu görüpte hala onlar hangi Atatürkcülerdendi diye bir sorunun sorulmasi,aslinda Atatürkcü olmanin söylesi böylesi yoktur anlamini icerir.Atatürk'ü taniyan birinin 12 Eylül'ü hangileri yapti diye sormasi Atatürk'ü tanimamasi Atatürk hakkinda saglam hicbir bilgisinin olmamasi demektir. Sizin yaklasim tarziniza göre düsünürsek varacagimiz sonuc Türk Silahli Kuvvetlerinin antidemokratik oldugu sonucudur.Böyle düsünmek ise aslinda sizin amaclarinizida ortaya koymaktadir.Yani mantiga bakin 12 Eylül'ü yapanlar Yunan Silahli Kuvvetlerindenmiydi yoksa Iran'mi?Bu nasil bir yaklasim nasil bir mantiktir.Koca bir Silahli Kuvvetleri,darbeci mantigi ile yargilamak kimin hesabinadir?Türk Milletinin hesabina olmadigi acik. saygilarla Gercek atatrükcüler ile Atatürkün posterinin altinda oturan Ataürkcüleri karistiriyorsunuz diye soran kimdi acaba? 12 Eylül cuntasinin bas rollerindeilerin hicbirisinin gercek Atatürkcü olamadigini yillarca haykiriyoruz, ama TSK hala kendisini bu cuntacilardan soyutlamamistir, bilakis sahip cikmaktadir. 12 Eylül cuntasini yapanlar tabiiki Yunan silahli kuvvetleri degildi, Iran'in kiside degildi. Bunuda biliyoruz, sorunun arkasinda yatan sadece madem bu fasist cuntayi yapan TSK ise nasil Atatürkcü olarak lanse edebiliriz? Diyeceksinizki, her olayi tümüyle TSK'ne mal edemeyiz. Evet dogru edeemyiz, ancaaakkkk TSK'de kendisini bu tip fasist eylemcilerden soyutlamali, yapilanlari kinamali ve bir daha olmamasi icin gereken önlemi almali. Bunu disinda tabiiki dönemin TSK mensuplari ne derecede bu fasist cuntaya karsi koydular evya desteklediler, bunuda iyi irdelemek gerek. Bilinen bir gercek var, o da dönemin TSK komutanlari Evren ile beraber hareket etmislerdir ve simdiilerde onlari sonuna kadar desteklemektedir. Madem gercek Atatürkcü bir TSK arzuluyoruz o halde Atatrükcü karsiti tüm eylemleri masaya yatirarak sorumlulardan hesap sorup koltuga gercek Atatrükcüleri getirmemiz gerekli. Bana göre TSK'nin komutanlari gercek Atatürkcü degiller, sizin bahsettiginiz sadece posterini duvarlara asanlardanlar. 12 Eylül ülkeyi seriatcilarin kucagina atmistir ve RTE'in basimiza basbakan olmasini saglamislardir. ben buun böyle oldugunu acikca söylüyorum ve kacamak cevaplardan kaciniyorum. 12 Eylülcülerin gercek atatürkcü olmadiklarini ve günümüzdeki yasananlarin sorumlusu oldugunu dolayli yoldanda olsa söylüyorsunuz. Ama o günden günümüze hangi degisimler olduki TSK'nde simdi onlari gercek Atatürkcü olarak kabul edelim? Umarim dolaylida olsa bir cevap alabiliriz. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Benim dolayli olarak cevap verdigim kanisina nereden vardiniz?Halbuki benim verdigim cevap gayet net ve de direkti.Ha siz beni sizin düsündügünüz yönde söyletmeye calisiyorsaniz bu benim sorunum degil.Hele de 12 Eylül'cüler üzerinden serefli bir orduya hakaret ettirme sansiniz pek yok sayilir.12 Eylül darbesini yapanlarin bir kismi hala hayattadir,ülkeyi tek parti yönetmektedir yani istedigi yasayi cikartabilir,Neden yasa cikartip darbecileri yargilamiyor bunu bana degil,darbecileri yasalarin arkasina siginarak koruyanlara sorun.Sizin TSK'yi istediginiz gibi görme özgürlügünüz var ama bu da sizi baglar,sizin bu özgürlügünüz ulusun ordusuna hakaret etme hakkini size vermez.Ayrica TSK koca bir kurumdur icersinde cürüklerin olmasida dogaldir,bu cürükleri ileri sürerek bir kurumu yaftalayamazsiniz.Ha sizlerin TSK olmasada daha iyi olur,ülke cabuk bölünür rüyalariniz ise hicbirzaman gerceklesmeyecektir.TSK görevini yerine getirecektir bu size uysada uymasada böyle olacaktir. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.