Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.


TAKLAMAKAN

Önerilen İletiler

 

 

Allah neden kulları arasında kadın erkek ayrımı yapmadan eşitliği sağlamak varken,

Neden ona inananlar arasında ayrım yapmış onları paydalı, kesirli hesaplamalarla zora sokmak gibi bir yolu seçmiş ki?

Hikmetinden sual olunmaz deyip geçiştirelim mi yoksa işin üstüne gidip var olan bu sorunu sorgulayalım mı?

 

Saygı ve sevgilerimle...

 

İslamın çizdiği hayat prensibine göre, kızın çalışıp kazanma mecburiyeti yoktur.(Çalışsa bile,kocasına verme mecburiyeti yok) Evlendikten sonra da geçimi, nafakası ve ihtiyaçları kocasının üzerine geçer Kadın, kendi malını, evin ihtiyaçları için harcamaya zorlanamaz. Diğer taraftan kadın evlenirken erkekten mehir alır, bölgenin adetine göre pek çok hediyeye sahip olur Erkek devamlı surette harcarken, kadının malı artarak devam eder, çoğalır, ( baba mirasından,özel mülk) babasından kalan mirasla geçinemeyecek halde bulunan bekar veya dul kız kardeşe, erkek kardeşin yardım etme, zaruri ihtiyaçlarını karşılama mecburiyeti vardır.

Burada,Bediüzzaman Said Nursi;"Ekseriyet itibariyle bir kadın kendini himaye edecek birisini bulur Erkek ise, ona [kendisine> yük olacak ve nafakasını ona bırakacak birisiyle teşrik-i mesai etmeye [aile ocağı kurmaya> mecbur olur İşte bu surette bir kadın pederinden yarısını alsa, kocası noksaniyetini temin eder Erkek, pederinden iki parça alsa, bir parçasını tezevvüç ettiği [evlendiği> kadının idaresine [geçimine> verecek; kız kardeşine müsavi gelir İşte adalet-i Kur'aniye böyle iktiza eder Böyle hükmetmiştir" Der.

Şimdi;kişi buradan ne çıkarım yapacaksa yapar,olay bu sayın gecekuşu...

 

Miras pay edilirken,metematik veya kesir gibi işlemler yapılırmı,yapılmazmı,mesela; Bir arazi (MİRAS) bölüşülüyor,arazinin tamamı 7350 Metrekare, hissedarlar, 8, ana hissedar, ana hissedarların 2 tanesi ölü,varisleri var, arazinin hisse toplamı; 31360, ana hisedarlara düşen, hisse;4060,ölenlerin mirasçılarına,sayıları üzere hisse pay edilmiş,mesela, ölen hissedarların,birinin 8 çocuğu,birinin,5 çocuğu var,8 çocuğu olanın miras payları şöyle; anne/ 1015/31360- 8 çocuğa; 435/31360 hisse, öbür ölenin çocukları 5 kişi, hisseleri; 812/31360 ve bir tane de,ana mirasçıların içinde, üvey biri var,yani baba üzerine kayıtlı,anne üzerine kayıtlı değil,yani başka kadından,onun da hissesi;2940/31360.

Sayın GeceKuşu yukardaki rakamlar ve hisse oranları günümüz medeni kanunundan alıntıdır ve gerçektir, şimdi burada matematik,Kesir, geçerlimi, geçersizmi,veya sizin sorduğunuz gibi sorayım; "MEDENİ KANUN? paydalı, kesirli hesaplamalarla zora sokmak gibi bir yolu seçmiş ki" diyebilirmiyiz,diyemezmiyiz.

Burada şu soru da akla gelebilir?"On dördüncü ve 15. yy'da bulunan ondalık kesirleri,800,900 yıl evvel Kur'an da bulunması tesadüfmüdür, ve Müslümanların olayı çözmesi "AVL" ile niye zamanımız insanını RAHATSIZ EDER...

İYİ DÜŞÜNÜLMESİ GEREKİR,ZANNEDERSEM.

Şimdi; işin üzerine giderken cevaplanması gereken şudur? 21. yüz yılda miras paylaşılırken,matematik,kesir,kullanılırmı,kullanılmazmı,YANITLANMASI GEREKEN SORU ASIL BUDUR. Ne dersiniz sayın GeceKuşu.

 

 

Muhabbetle.

 

:homestar:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onca yazımdan kadınları hafife aldığımı çıkardıysan ve çıkarılmasına sebep olduysam üzüldüm. Sadece yaratılış özelliklerimizin farklı olduğuna ve erkek ile kadının birbirini tamamlayıcı rolleri olduğuna dikkat çekmek istemiştim.Onlarda ki eksik taraflar bizde artı iken, bizdeki eksik taraflar onlarda artı diye gördüğümden, erkekleri yaratılış özelliklerimize saygıya davet etmiştim. Kadının evde olma ya da çalışmama kavramı, gün gün dolaşan dedikodu yapan genel kadınlar ile karıştırılınca, böyle önyargılı anlamlar çıkması çok çok doğal. Halbu ki benim gibi bir kadın, erkeğine neler yapıyor gerçek hayatta aklınız şaşar.Bazen gerçekten bir erkek için zor bir kadınım.Bu benimle dinimin arasını açmıyor ya da aykırı davrandığımı düşünmüyorum.İşte çözemediğimiz ve uygulamalardan dolayı önyargılı olunan tek ayrım noktamız bu.Tekrar etmeden duramayacağım tek bir konuya daha dikkat çekeyim, dini arkasına alıp kadını sindiren erkeği yetiştirende bir anne var her zaman.Demek ki bazen kadın aklını o kadar da verimli kullanmıyor.Kullansalardı,hiç bir erkek bu derece tarihler boyunca şımaramazdı. Kadınlarda iç güdüsel bir affetme, yaşadığı işkenceye katlanma sabretme gibi yanlış bişeyler var.Bu da herşeyi mahvediyor.Örneğin siz aldatan her erkeği aldatıp, herşeyi göze alıp ayrılsaydınız, toplumda her kadın bu dik başlılığı gösterebilse, aldatan kocasını affetmese kadın ,bi erkek kendinde o cesareti göremezdi.Dayak yiyen bir kadın çekmese bunu, ölümüne tepkisini koysa,değiştirirdi kadınlar her koşulu. Kadınlarımız genel olarak kendilerini sindirme eğiliminde zaten, erkeklerde direk bundan faydalanmakta.Tekrar ediyorum, bu dinin suçu değil. Din asla onlara bu hakkı vermedi.Din yaratılış özelliklerimize göre olması gerekeni ,uygun olan kuralı barındırdı.Ama insan bunu kendine göre şekillendirdi.Mesela buradaki dindar erkeklere soralım, 2 şer 3 er 4 er eş ya da cariye iznini ,tamamen Kurana dayandırarak nasıl çıkarıyorlar? Yani bir erkeğin kendisine bakması için kalan yetim kız çocukları olduğunda,bakmakta sıkıntı yaşadığı takdirde 2 şer 3 er 4 er cariye yani hizmetli alması, neden cariyelerin hepsini o erkeğin eşi yapıyor,Kuranın o ayetinden bu anlamı neye dayanarak çıkarıyorlar bi anlatsınlar erkekler.Kuranda farklı nice ayette başka başka geçen darb kelimesini, illa ve illa kadınla ilgili konuda dövmek olarak çevirenler bi anlatsınlar diğer anlamlar üzerine düşünmüşler mi düşünmemişler mi?Bi anlatsınlar erkek dindarlar huri nin dişi olduğunu,Kuranın diğer uyarıcı ayetlerine göre nasıl iddaa ettiklerini.Alimmleri alimleri alimleri...Kuran hariç bütün alim sözlerini destek olarak getirirler ama Kurandan en ufak destek bulamazlar.

 

 

Değerli Ftoyd,

 

Kadınlar kadınları ve erkekleri doğurup onları yetiştiriyor bu çok doğru, fakat kadınlar binlerce yıldır süregelen "eksik etek" düşüncesinden kurtulamıyor hala... Hatta buna inanan pek çok kadın var hali hazırda, bunun nedeni olarak yine inancı görüyorum, binlerce yıldır kadınlara öğretilen şey erkeğe itaat etmekti, etmezse sırf bu yüzden cehennemde yanacaktı, ben çocukluktan genç kızlığa girdiğim dönemden iyi hatırlıyorum büyükannelerimiz bizlere bunları öğretirdi, örneğin kadın erkeğini yatağında bir kere bile reddederse ve ınu mutlu etmezse sabaha kadar melekler ona lanet ederlermiş, bunu neye dayanarak söylüyorlardı, elbette dini öğretiye, emin ol bu ve benzer düşüncelere sahip binlerce insan var günümüzde, sebep dini baskı, erkek egemen toplum ve kadının eğitimsizliği...

 

Kadınlar ne kadar zeki olurlarsa olsunlar iyi ve sağlıklı bir eğitim almadıklarında bu zekalarını yeteri kadar kullanamıyorlar, söz konusu olan din olduğunda bazen üniversiteyi bitirmekte farketmiyor, korku ve bilinmezlik duygusu kadınları daha dindar yaparken aynı zamanda daha tutucu ve bağnazda yapabiliyor... Günümüzde kadınların büyükşehirlerde ve özellikle ünüversitelerde gittikçe muhafazakarlaştıran ve türbana sokan zihniyet erkek egemen zihniyettir...

 

Kadınlar güce tapınırlar, bu herkesçe malum bu güç para, kuvvet ya da psikolojik güç olabilir... Ama her ne olursa olsun kadın kendisinden güçlü olduğunu düşündüğü varlığa itaat eder, bunun genetik yapılarına işlenmiş milyon yılların getirdiği bir DNA olduğunu düşünüyorum istisna kadınlarda var onların genlerindede mutlaka militan bir başkaldıran var öyle sanıyorum... (benim gibi :P)

 

sevgi ve saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yirmi dört sayfanın tamamını okuyamadım ama şu linki vererek tatmin edici bir cevap verebilirim sanırım. Anahtar kelime ''SINIR'' :)

-http://www.quran-miracle.info/islamda-miras.htm-

Hesaplamada bu şekilde olmalı.

 

Bir adam öldüğünde ve geride 3 kızı, karısı, annesi ve babası kaldığında, bu adamın mirası nasıl bölüştürülecek, diye soruluyor?

 

Ve Kuran'a göre, kızlar 2/3, karısı 1/8 ve anne ve babası da 1/6'şar almalıdır, ancak bu kesirlerin toplamı 1 (bir) çıkmaz, deniyor!

 

Peki, o örnekteki adamın sadece 3 kızı kalsaydı, ne olacaktı?

 

Aynı mantıkla, kızlara 2/3 düşüyor... Yani, miras yine tam olarak bölüştürülemiyor.

 

***

 

Oysa, mesele son derece basit aslında...

 

Kuran, mirasçıların birbirlerine göre durumlarını belirleyen nispi oranlar vermektedir. Dolayısıyla mirasçıların birbirlerine göre durumu değiştirilmeden, İslam hukukunda avliyye ve reddiyye denilen sadeleştirme ve genişletme işlemleri yapılarak, miras tam olarak bölüştürülebilir.

 

Şimdi, bahsedilen örnekte, önce Kuran'ın verdiği nispi oranlara göre, mirasçıların birbirlerine göre durumu nasıl olmaktadır, buna bakalım:

 

miras2.jpg

 

Görüldüğü gibi, verilen nispi oranlara göre, Kuran, mirasçıların birbirlerine göre durumunu belirlemiş oldu. Bunlar da sırasıyla 4, 16/3 ve 4/3 olmaktadır.

 

Şimdi de İslam hukukunda avliyye denilen sadeleştirme işlemini yaparak, mutlak payları bulalım:

miras3.jpg

 

 

Görüldüğü gibi, Kuran'a göre, mirasçıların birbirlerine göre durumu ne ise, bundan bir milim bile şaşılmadan, miras tam olarak bölüştürülmektedir. Örneğin, kızların anneye göre hakları 4 iken, yine 4 çıkmaktadır.

 

***

 

Şimdi bazı aklıevveller, iyi ama Kuran 2/3 diyordu, İslam hukukçuları 16/27 veriyor, diyebilir.

 

Bunu da basit bir örnekle açıklayayım.

 

Diyelim ki, bir adamın Recep, Tayyip, Erdoğan isminde üç çocuğu olsun. Ve şöyle bir miras bıraksın:

 

Recep'e 1/2; Tayyip'e 1/4; Erdoğan'a da 1/4.

 

Şimdi, Recep'in ortada olmadığını düşünelim.

 

O zaman Tayyip ve Erdoğan bu mirası nasıl bölüşecekler?

 

Yine 1/4'er mi alacaklar (ki o takdirde miras tam olarak bölüştürülememiş olur)?

 

Yoksa, mirasta eşit hakka sahip oldukları için, miras ikiye bölünüp, 1/2'şer mi alacaklar?

 

Elbette ortak akıl, bu iki kişinin başlangıçta 1/4 olan haklarının, taraflardan herhangi birinin lehinde veya aleyhinde olmayacak şekilde, genişletilip 1/2 yapılmasını öngörür.

 

Yani, 1/4 dendiği halde, 1/2 almaları bir şey değiştirmez. Zira önemli olan, mirasçıların birbirlerine göre durumudur ki, bu da korunmuş olmaktadır (1/4:1/4 = 1/2:1/2).

 

 

 

Açıkça görüldüğü gibi, Kuran'da herhangi bir sorun; bir matematiksel hata, kesinlikle söz konusu değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...

kadın ölen kişinin eşi olması dolayısı ile mirasa konu olan malın kazanılmasında ve birktililmesinde ortak olduğundan tüm miras üzerinde % 8 hakkı vardır.Diğer mirasçılar akrabalık bağları nedeni ile ölen kişinin mirasçısıdır ve payları;kadın mirası aldıktan sonra kalan miras üzerindendir.Şöyleki;

 

miras :100 tl.olsun

 

kadın : 100*1/8=12,50 tl. kalan miras:100-12,50 =87,50 tl.

kızlar:87,50*2/3 =58,33 tl.

baba :87,50*1/6 =14,58 tl.

anne :87,50*1/6 =14,58 tl.

 

toplam dağıtılan miras :12,50+58,33+14,58+14,58 =99,999 tl.yani 100 tl.miras kalansız dağıtılmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kafadan çözüm üretilecekse çözümün bini bir para. Zaten avl de kafadan bir çözüm, yeni çözüm üretmeye gerek yok. Böyle bir çözümün geçerli olması için, eş payını aldıktan sonraki kısımdan paylaşım yapılacağına dair bir verili ifade olması gerek. Halbuki apaçık "terekenin üçte ikisi onlarındır" deniyor. Tereke ölünün bıraktığı tüm maldır.

 

Ortada hesap bilmeyen birilerinin matematik bir hata yapmış olduğu şeklinde son derece yalın ve net bir gerçek vardır... İnkarına yol yoktur...

 

Ayrıca yani... "Malın birikmesinde ortak" olan eşe de amma bonkör davranılmış ha! :lol: Sulu yerden tarla bağışlar gibi yapıp taşlı yerden bayır kakalamaktan farkı ne %8 in?

 

Mirasçı sadece üç kız ise şeklindeki örnekleme de zaten her farklı durum için miras paylarını yeniden ayarlamaya çalışma anlamsızlığının düştüğü çıkmazı gösteriyor. İş baştan yanlış. Zaten iş yok böyle olursa şöyle, yok öyle olmazsa böyle diye karmakarışık bir paylaşım sistemi koyup, sonra da işin içinden çıkamamaktan kaynaklanıyor.

 

Çağdaş hukuk miras konusunu net biçimde çözmüş ve dogmatik önerileri çöpe bu yüzden atmıştır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bir şirket olsa. Beş ortağı bulunsa. Biri yönetim kurulu başkanı, şirketin %55 i ona ait. Yanına yönetim kurulu olarak aldığı 4 ortaklarının birine şirketin %25 sine, diğerine % 20 sine, diğerine % 15 ine ve diğerine % 10 una sahip olduklarını gösterir bir hisse senedi verilmiş olsa. Gün gelip şirketin işleri iyi gitmeyip tasfiye kararı alınsa. Ortaklar bir araya gelip şirketin tüm mal varlığını hisseleri oranında paylaşacak olsalar.

 

Her ortağa payını vermek için şirketin mal varlığı 100 para birimi ise, yönetim kurulu başkanı 55, yönetim kurulu üyeleri ise biri 25, biri 20, biri 15 ve biri 10 para birimi tutar vermek gerekir. Ellerindeki hisse senedi öyle gösteriyor çünkü. Ama bunun için 125 para birimi mal varlığı gerekiyor.

 

Şimdi bu ortaklar ne yapar? Mahkemeye gitseler, bize hissemiz yüksek gösterilmiş, kandırılmışız deseler, mahkeme ortada olmayan fazla parayı devlet hazinesinden ödeyecek değil. Bir şekilde ortada olan mal varlığını bölüştürecek. Yani avl yapacak.

 

O yüzden yönetim kurulu üyeleri mahkeme kapılarında avukat parası bilmem ne, uğraşacaklarına "lanet olsun, kandırılmışız ama neyse, kendi aramızda avli kabul edip paramızı alıp gidelim, işimize bakalım" derler. Yönetim kurulu başkanına da "sen görürsün gününü, iş hayatında elbet çıkarsın karşımıza" diye parmaklarını sallayıp avl sonucu düşen hisselerine razı olur çeker giderler.

 

Budur yani... Sorun çözümsüzlük değil. Çözümü biri üretir. Avl yapar, yorum yapar, bir şeyler yapar, bir çözüm bulur.

 

Sorun hesap hatası. Matematik bilmeden hesap yapmaya kalkma, bir de "bu allahtandır, sakın karşı gelmeyesiniz" diye tehdit etme. Sorun bu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yirmi dört sayfanın tamamını okuyamadım ama şu linki vererek tatmin edici bir cevap verebilirim sanırım. Anahtar kelime ''SINIR'' :)

-http://www.quran-miracle.info/islamda-miras.htm-

Hesaplamada bu şekilde olmalı.

 

,,,,

 

 

Sn Ambrosia ,

 

Verdiğim ayetleri yeniden okur musunuz....

 

O ayetlerde MIRAS in kendisinden mi bahsediyor , yoksa BİRBİRLERİNE KARŞI DURUMDAN mı ?

 

Allah neden MIRAS ( ölenden geride kalandan pay ) tan bahsetmiş te , BİRBİRLERİNE KARŞI ORAN budur dememiş.!!!!

 

Yoksa bir gün sizin gelip düzeltmeniz için mi TAM , ANLAŞILIR yazmamış ayetleri..

 

O ayetlerde AP AÇIK mirastan bahsediyor. Birbirlerine karşı durum demiyor..

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aylar önce iddiaya cevap olarak açtığım konuya bir cevap gelmedi. Ama hala bu bilgi çöplüğü olmuş konu sündürülmeye devam ediliyor, din bölümünün genelinde olduğu gibi.

 

Bu konunun daha önce açıldığını biliyorum ancak konu sayfalarca cevap almış bu yüzden onu cevaplamıyorum.

 

Konu Turan Dursun'un web sitelerinden birinde ayrıntılı olarak işlenmiş, hiç bilmeyenler okuyup öğrenebilir:

 

-http://www.dinelestirisi.com/islam-elestirisi/kuran-miras-paylasimindaki-matematik-hatasi-ve-muslumanlarin-savunma-taktikleri/#10k-

 

Bu iddiaya verilen cevapları kendilerine göre çürütmüşler. Tabi laf kalabalığıyla ve benim hiç görmediğim türden cevaplar var.

 

Ben bu iddiayla bundan yaklaşık 6 ay önce karşılaştım. Gerçekten kafamı karıştırdı. Fakat düşündükçe herşey çözülüyor.

 

Ayette sadece şunun yazdığını farzedelim: erkek çocuklar, kız çocuklarının aldığının iki katını alacak.

 

Adam öldü ve sadece mirasçı olarak çocukları kaldı ve 100 tl miras bıraktı. 1 oğlu, 1 kızı var.

 

Kız 1 aldı erkek 2 bu durumda erkek 66,6666 kız 33,3333 alacak. Bu durumda para 100 tlyii bulmadığından miras paylaşımı Kuran hatalı oalcak. Amanin ne büyük hata.

 

Allah bu hatayı nasıl düzeltebilir?

 

Kız da bir alsın der. 50 50 alırlar sorun çözülüüür. Ama Allah bu durumda erkeğe haksızlık yapmış olur çünkü İslam'da aileyi geçindiren, çok daha fazla ekonomik sorumluluğu olan erkektir. Ayrıca Allah bu oranı değiştirerek adil orandan şaşmış olur.

 

Yani bu durumda Allah kusursuz olan matematiksel oranı sağlamak yerine, adil oranları vermiştir.

 

Ayet adil değil diyebilirsiniz tabi o ayrı konu olur.

 

Buna hata demek kendini kandırmaktır. Olay burada yazan kadar basittir.

Buna hata demek sadece akıl bulandırıcı bir iddiadır.

 

Çözüm olarak üretilen avliye ve reddiye yöntemleri son derece mantıklıdır. Herkes oranı kadar alır artar veya yetmez ise oranı kadar verir veya tekrar alır. Bu durumda da Kuran'dakinin haricinde birşey yapılmış olmaz. Adil oran korunur.

 

Bu cevabın ateistleri ikna etmesini beklemiyorum onlar ikna edilemez. Bu konu aklına takılan müslümanlar için bir cevap.

 

Saygılar :flowers:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba arkadaşlar, bu başlığa ait tartışmaların tümüne vakıf biri olarak, konunun ana damarında düğümlenen, aşağıdaki Sayın alio_1 ve Sayın demirefe ile daha önceki tartışmamızdan alıntılarla anlatmak istediğim noktaya kadar anlayan olursa, bu noktadan itibaren tartışmaya devam etmek, sonuca ulaşmak açısından daha sağlıklı olacaktır kanaatindeyim.Saygılar.

 

 

Bakınız madde ne diyor(Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu md.34):

 

Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması

 

MADDE 34- Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;

 

a) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), ( b ) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75'i,

 

b ) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), ( b ) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;

 

1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,

 

2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,

 

3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının,

 

her birine % 25'i,

 

c) ( b ) bendinde belirtilen çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine % 50'si,

 

d) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25'i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25'i,

 

oranında aylık bağlanır.

 

Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır.

 

Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.

 

Şimdi lütfen bir daha okuyun ve hatalı örnek verip vermediğimi düşünün...

 

Sizin ifadenizden yola çıkarsak her somut durum için %100'e denk getirmek diye bir hukuki zorunluluk olacak değil hele de böyle çok değişkenli olaylarda; işte verdiğim örnek bu cümlenizin(ki başlığın iddiası da budur aslında) "hata"yı ifade etmediğini modern pozitif bir hukuki metinde ispatlıyor...

 

Sayın Alio haklı. Toplam oranın 1'i geçmesi halinde, emekli aylığı bağlanması ile Kur'an'ın miras dağıtımındaki yaklaşım aynı. Başka bir deyişle, Avl uygulaması hukuki bir işlem ve Kur'an'da bu açıdan bir hata var denilemez.

 

 

Nisa / 13-14

İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır.

 

Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.

 

Sayın Demirefe, orda sınır denilen şey kadına hiç miras verilmediği bir ortamda, miras payı için verilen üst sınır. Yani burada verilen oranlar sabit üst sınırlar durumunda ve ana-baba sayısı, kız-erkek kardeş sayısı, eş sayısı, kız-erkek çocuk sayısı her biri bağımsız değişkenler. Her kombinasyon için ayrı ayrı değişkenler ve verilen oranlar sabit tutularak bulunan fonksiyonlarda, görüntü kümeleri sabit değerli de olabilir olmayabilir de. Mesela, ben ana-baba, kardeş ve eş ve erkek çocuk sayısını sabit tutup, kız kardeş sayısına göre toplam oranların değişimini bir grafikle çizdirsem bile verilen oranlarla bulunan değerler sabit bir miras değerine sahip bir sabit fonksiyon olmayacaktır. Yani, sigorta örneği gibi verilen oranlar üst sınırdır. Çünkü, her durumu kapsayacak bir şekilde oranlara sahip çok değişkenli bir fonksiyonla bu olayı betimlemek mümkün değildir. Matematik olarak sizin dediğiniz yapılabilir bir şey değil. Daha iyi anlatmak için örnek vereyim,

 

x,y,z,w,u,v,…=değişkenler olmak üzere ( burada ana-baba, kardeş ve eş ve erkek-kız çocuk sayıları ),

 

ax+by+cz+dw+fv+gu……..=1

 

olacak şekilde sabit a,b,c,d,f,g ,… sabit miras oranları veremezsiniz. Çünkü elimizde tek denklem ve çok değişken var. Bir çözüm olabilmesi için değişken sayısı kadar denklem gerekir. Ama bu olamaz. Çünkü işin mantığına ters. O yüzden yapılacak tek şey Kur’anda ve Sigorta mevzuatında verildiği gibi üst sınır belirlemektir. Her durum için toplamın 1’i aşması yada altında kalması durumunda ise verilen oranlar aşılmamak koşulu ile yani verilen oranların altında yeni oranlar saptanacaktır. Başka yolu yok. :)

 

Hiç öyle bir ifade yok. O zaman bu metinleri ifade yetersizliği ve meramını anlatma güçlüğü çeken birirlerinin yazdığını kabul edeceksiniz. Tersine erkeğe iki kızın payını emrediyor. Öyle alt üst sınır filan demiyor.

 

Eğer böyle değişken oranlar olsaydı, farklı durumlar için farklı oranlar belirlemezdi. Mesela ananın payını çocuk olma ve olmama durumuna göre değiştiriyor. (Altıda ve üçte bir) Aynı şekilde erkek evlat yoksa tek kızın payını yarı, ikiden fazla kızın payını üçte iki olarak belirliyor. Buna benzer, her şekilde oranı denkleştirmeye, oranlar toplamını tama eşitlemeye çalışıyor. Öyle değişken üst sınır filan diye bir şeyden hiç ama hiç bahsetmiyor.

 

İşi bozan, eşe başta pay vermezken sonradan niye icap ettiyse vermeye karar vermesi. Bu da tamamen insan düzenlemesi olduğunu gösteriyor. İnsan yazması olduğu o kadar belli ki, karmakarışık ifadelerle dolu. Bir cümleyi iki ayetin içinde üç kere tekrar ediyor. Tüm paylaşımlar için ayrı ayrı borçtan ve vasiyetten sonradır diye tekrarlıyor. Aklen buna gerek var mı? Tüm açıklamalardan sonra "bunların hepsi, mirastan borçlar ve vasiyet çıktıktan sonradır" dersin biter!

 

Bunlar kesinlikle anlam bütünlüğü olmayan, derleme toplama birbirini tutmayan bozuk ifadeli metinlerdir. Kayda layık bir değerleri yoktur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Son toparlama konunun iyi bir özeti olmuş. Bu konuda sığınılacak son bahane olarak sigorta mevzuatı kalmıştı. Hele özellikle tam bölünemeyen sayılar sorun edilmiş de bu soruna "dahiyane" bir çözüm üretilmiş türü yaklaşımları dikkate bile almıyorum. Burada kimse (2/3 = 0,66666.... gider, eee, nasıl paylaşılacak bu?" türü bir sorundan hiç bahsetmedi. Sorunu bu olan hiç kimse olmadı ki buna çözüm üretilsin?

 

Sigorta mevzuatı önerisinin geçerli olmadığını ise zaten açıklamışım, yukarıya da alıntılanmış. Bu durumda annenin payını çocuk olma ve olmama durumuna göre değiştirmeye çalışmaması gerekirdi. Değişen durumlara göre payları değiştirmeye çalışması, her farklı durum için yeniden oran düzenlemeye çalıştığını gösteriyor ve bu çaba sigorta mevzuatı çözümünü geçersiz kılıyor.

 

Çünkü o zaman durum ne olursa olsun, her birey için tek bir sabit oran belirtir, hiç bir duruma göre bu oranı değiştirmezdi, değişen durumlara göre nasılsa ortak payda belirlenip hesaplama yapılacak.

 

Sorunun zamanla farkına varılmış ve avl, yapay bir çözüm olarak sonradan üretilmiştir. Kuran metni kesinlikle avle müsait değildir. Sorunun farkına varılıncaya kadar avl kimsenin aklından bile geçmemiştir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir kere daha tekrar edeyim ki "sigorta mevzuatı çözümü"nün geçerli olamayacağı iyice anlaşılsın. Bu başlıkta yanıta değer tek savunma bu, o da şu şekilde geçersiz:

 

Bakın, kızmaya gerek yok. Ben neden matematik hata var, bir daha baştan anlatayım:

 

İkiden fazla kız çocuk mirasçı ise, bunlara üçte bir pay, yalnız bir kız çocuksa yarısını veriyor mu? Evet…

 

Çocukları varsa ana babasına altıda birer hisse, ama çocukları yoksa anasına üçte bir hisse veriyor mu? Evet…

 

Kardeşleri varsa bu ana hissesini tekrar altıda bire düşürüyor mu? Evet…

 

Kadınların bıraktığı mirasın yarısını çocuğu olmama durumunda kocaya verirken, çocukları varsa dörtte bire düşürüyor mu? Evet…

 

Çocuğu olmayan adamın mirasından eşine (ya da eşlerine) dörtte bir verirken, çocuğu olan adamın eşine (ya da eşlerine) verdiği payı sekizde bire düşürüyor mu? Evet…

 

Şimdi bütün bu oran değişikliklerini niye yapıyor? Elmayı dilimler gibi bütünden herkese oranlı parçalar çıkarmak için. Farklı durumlarda hisseler toplamını tamda tutmaya çalıştığı için. (Fakat başaramıyor.)

 

Eğer sigorta mevzuatında olduğu gibi maaş tutarı değişmeden olası tüm hissedarlara toplamları yüzde yüzü aşan oranlar atasaydı, durumlara göre değişen oranlar vermezdi! Farklı durumlarda oran değiştirmeye gerek yok, çünkü katılımcı arttıkça oran otomatik olarak düşecek zaten. A= %40, B=%30, C=20; D=%20, E=%10 gibi toplamları yüzde yüzü açıkça geçen oranlar verirsin. Hiçbir farklı duruma göre oran değiştirme kaygısı da gütmezsin, oranların payda eşitleme yoluyla hesaplanacağını zaten herkes anlar. Ayrıca belirtmene bile gerek kalmaz!

 

Ama, “Şayet E varsa diğer oranlar şöyle değişir, yoksa böyle değişir” dediğin anda, değiştirilemez, farklı durumlarda ancak yine senin belirlediğin şekilde değiştirilebilen oranlar belirliyorsun. Bu da matematik hatadır!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sadece matematik hata ile kalsa iyi. Ayetlerde çok önemli ve kabul edilemez ifade bozukluğu var.

 

Her duruma göre değişen oranlar vermekle kalmıyor, aynı zamanda her oran değişikliğinden sonra "bunlar borçlar ve vasiyetten sonradır" şeklinde nakarat gibi cümle tekrarı yapıyor. Bu tür nakaratlar şiirlerde olur, toplumsal hayatı düzenleme iddiasındaki bir metinde hiç bir şekilde kabul edilebilir değildir.

 

Şimdi biri tarlaya tohum ekimini anlatırken "buğday ekiminde derinlik şu, ayar bu, gübresi ilacı şu, şu kadar... diye açıklama yaptıktan sonra "ekim işi tarla sürüldükten sonra yapılmalıdır" dese, tamam. Buraya kadar her şey normal. Sonra arpa ekimine geçse. "Arpada ise derinlik şu, ayar bu, gübresi ilacı şu, şu kadar" dese, yine tamam. Ama tekrar "ekim işi tarla sürüldükten sonra yapılmalıdır" derse, bir abeslik ortaya çıkar. Çavdar, yulaf derken her açıklamadan sonra nakarat gibi "ekim işi tarla sürüldükten sonra yapılmalıdır" derse, bu işte bir anlatım bozukluğu olduğu kesinleşir.

 

Doğru dürüst bir anlatımda her tohum için açıklamaları yaptıktan sonra "tüm ekim işleri tarla sürüldükten sonra yapılmalıdır" demesi gerekir. Bu anlatım bozukluğu azbuçuk mürekkep yalamış, ilkokul yarıdan terk bir insanın bile kolay kolay yapacağı bir hata değildir. Tüm miras işlemleri borç ve vasiyetten sonra, bunu nakarat gibi tekrarlamanın alemi nedir? Yok yani, işlemlerden biri de bu kuraldan ayrık olsa da anlasak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Son toparlama konunun iyi bir özeti olmuş. Bu konuda sığınılacak son bahane olarak sigorta mevzuatı kalmıştı. Hele özellikle tam bölünemeyen sayılar sorun edilmiş de bu soruna "dahiyane" bir çözüm üretilmiş türü yaklaşımları dikkate bile almıyorum. Burada kimse (2/3 = 0,66666.... gider, eee, nasıl paylaşılacak bu?" türü bir sorundan hiç bahsetmedi. Sorunu bu olan hiç kimse olmadı ki buna çözüm üretilsin?

 

:) @demirefe cevabımdan emin de olsam 16 dakikadır yazılanları ilk mesajı kendi mesajımı ve sizinkileri okuyorum olmuşta hata yapmışımdır, yanlış anlamışımdır, yanlış yazmışımdır diye. Ancak sizden aynı duyarlılığı beklemiyorum, karşı fikirleri anlamaya çalışmak vs. bunlar doğrusundan emin kişiler için zaman kaybı tabi ki.

 

Ben size bu konuda küsüratlar tartışılıyor demedim ki öyle. Olay en basit hale indirgense bile yine de hesapta bir bozukluk oluyor dedim. Bir kere herkes oranı kadar alıyor. Olmazsa oranı kadar paydan feragat ediyor veya yeniden alıyor. Bu konuda bundan daha adil bir çözüm yok. Eğer dikkate alıp anlayarak okusaydınız burada yazdıklarım çok çok daha fazla şeyi ilk mesajımdan anlardınız.

 

Ama ben hiçbir ateistin bunu kabul etmeyeceğini biliyorum.

 

Her duruma göre değişen oranlar vermekle kalmıyor, aynı zamanda her oran değişikliğinden sonra "bunlar borçlar ve vasiyetten sonradır" şeklinde nakarat gibi cümle tekrarı yapıyor. Bu tür nakaratlar şiirlerde olur, toplumsal hayatı düzenleme iddiasındaki bir metinde hiç bir şekilde kabul edilebilir değildir.
:Polay bundan ibaret
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olay 0,66666... - 0,3333... falan değilmiş. Sn. demirefe konuya cevap vermeden önce ilk mesajı okumanızı tavsiye ederim.

 

İlk mesajdan: "(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olmasi gerekirdi!..)" Neymiş konumuz: Oranın 1'i bulmaması.

 

0,3333333333 ile 0,6666666666 toplanınca sonucun 1 değilde 0,99999999999... olduğunuzu bildiğinizi tahmin etmiştim. Şimdi iki konuyu bağdaştırabildiniz mi? Çok merak ediyorum böyle olsaydı nasıl çıkılacaktı bu işin içinden 33,3'ten sonra bölmek bırakılarak mı eğer o çözümü biz üretseydik cevabınızı tahmin edebiliyorum Allah'ın emri 0,33...-0,66... Siz birini 0,34 yapıyorsunuuz Allahın verdiği oranları bozuyorsunuz. :devil:

 

Ayrıca verdiğim örneğin bu ayetlere uygun olduğunu ve bir adamın bir kızı bir oğlu olsa öldüğünde paylaşımın bu şekilde yapılacağını biliyorsunuz değil mi? Yani ilk mesajda 1,125 çıkaran değil 0,999... oran çıkaran mirasçı durumu da çok rahat örnek olarak verilebilirdi.

 

Bu konuyu sizin verebileceğiniz olası cevaplardan veya farklı açılardan, farklı mirasçı durumlarına göre uzun uzun açıklayabilirdim ama ne değişir? İnanacak adama fazla inanmayacak adam içinse hiç birşey bu yazılanlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Palaman, arada en küçük bir bağıntı ve benzerlik yok. Hisseler toplamının 1,125 çıkması çok ciddi bir sorun, buna karşılık 0,66 ile 0,33 ün toplamının 1 etmemesi sorun bile değil. Birinin payına bir milyon liradan altıyüz altmışaltı lira altmışaltı kuruş, diğerinin hissesine üçyüz otuzüç lira otuzüç kuruş düşüyorsa, sorun yoktur. Eğer az alan sırf mızıklamak için, aslında az aldığı için bahane bulur illa bir kuruştan hakkımı isterim diye tutturursa, diğeri bir kuruşu uzatıp "üstü kalsın" deyiverir.

 

Örneğimizde ise bir milyon liralık mirasta 125 bin liralık açık oluşuyor ki, kimsenin kalsın diyeceği bir miktar değildir. Bu miktar parayı bir ömür çalışıp kazanamayan çok kişi var.

 

İnanma inanmama sorunundan önce, matematik hata sorunu geliyor. Matematik tartışmaya açık değildir. Siz hiç pi sayısının küsüratı yüzünden yanlış hesaplanan daire alanı gördünüz mü? Ya da pi sayısının kesinsizliği yüzünden geometriyi çöpe atmak gerektiğini savunanı?

 

Yafta yapıştırma kolaycılığına gitmeyiniz. İnsanlara deklere etmedikleri sıfatları yapıştırmaktan kaçınmalısınız. Benim deklerem determinist olduğumdur. Determinizm ateist bir felsefe değildir.

 

Yaptığınız savunma tarzına eskiler "cerbeze" derlerdi. Yeni adı "demagoji" oluyor. Hiç bir aslı astarı olmadan laf kalabalığı ile cevap vermiş gibi görünmek olarak tanımlanır. Yani çoklukla tanık olduğumuz tarz. Kusuruma bakmayın, durum neyse onu belirtmek zorundayım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Palaman, arada en küçük bir bağıntı ve benzerlik yok. Hisseler toplamının 1,125 çıkması çok ciddi bir sorun, buna karşılık 0,66 ile 0,33 ün toplamının 1 etmemesi sorun bile değil. Birinin payına bir milyon liradan altıyüz altmışaltı lira altmışaltı kuruş, diğerinin hissesine üçyüz otuzüç lira otuzüç kuruş düşüyorsa, sorun yoktur. Eğer az alan sırf mızıklamak için, aslında az aldığı için bahane bulur illa bir kuruştan hakkımı isterim diye tutturursa, diğeri bir kuruşu uzatıp "üstü kalsın" deyiverir.

 

Örneğimizde ise bir milyon liralık mirasta 125 bin liralık açık oluşuyor ki, kimsenin kalsın diyeceği bir miktar değildir. Bu miktar parayı bir ömür çalışıp kazanamayan çok kişi var.

 

İnanma inanmama sorunundan önce, matematik hata sorunu geliyor. Matematik tartışmaya açık değildir. Siz hiç pi sayısının küsüratı yüzünden yanlış hesaplanan daire alanı gördünüz mü? Ya da pi sayısının kesinsizliği yüzünden geometriyi çöpe atmak gerektiğini savunanı?

 

Yafta yapıştırma kolaycılığına gitmeyiniz. İnsanlara deklere etmedikleri sıfatları yapıştırmaktan kaçınmalısınız. Benim deklerem determinist olduğumdur. Determinizm ateist bir felsefe değildir.

 

Yaptığınız savunma tarzına eskiler "cerbeze" derlerdi. Yeni adı "demagoji" oluyor. Hiç bir aslı astarı olmadan laf kalabalığı ile cevap vermiş gibi görünmek olarak tanımlanır. Yani çoklukla tanık olduğumuz tarz. Kusuruma bakmayın, durum neyse onu belirtmek zorundayım.

 

:) Sn. demirefe anlatmak istediğim şey olayı 2 kişiye ve 1 e 2 gibi bir orana indirgesek bile sorunlar oluşabileceği. Siz de biliyorsunuz ki kişiler ve oranlar çeşitlendiğinde bu oranda daha büyük açıklar oluşması doğaldır.

 

Bakın 125 bin lira olunca kimse hiçbir şey için kalsın demiyor (olmayan bir parayı paylaşmaya kimse yeltenmez zaten) hatta 1000 TL'yi 666 - 334 bölmekten daha uygun bir çözüm var herkes olmayan paradan oranınca vazgeçiyor bundan daha adil bir çözüm olamaz. Anlatmak istediğim Miras Paylaşımında sorunsuz çözüm üretmek mümkün değil.

 

Sizin dediğiniz gibi sabit bir payda(%) ile gidelse bile mirasçı olarak kişilerin durumunda oluşacak değişmelerden ör (2 kız evlat 3 erkek evlat 1 baba) (eş, anne baba, kardeş, kız evlat) gibi farklı mirasçı kalma olasılıkları var. Bu kadar olasılık varken kusursuz bir paylaşım yapmak İMKANSIZ. Ha yapılabilir her durum için ayrı çözüm üretilir o zaman da 600 sayfanın 400ü Miras Paylaşımına ayrılır. Sadece 2 ayetle açıklanmış. Bu ayetlerdeki oranların uymama durumunda da oranı kadar alıp, vermek çok çok çok adil bir çözüm.

 

Eğer bu konu üzerinde uzunca ve objektif bir bakış açısıyla düşünürseniz en mantıklı çözümün uygulandığını görebilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Palaman, söylediklerine en küçük bir haklılık payı tanımam mümkün değil. Sorun sadece matematik bilmeden yapılan paylaşım önerisinde var. Başka hiç bir sorun yok. Miras isterse yüz milyona çıksın, sizin var dediğiniz sorun yine bir kuruş üzerinde kalır. Bir trilyonluk miras olsun, yine sorun dediğiniz şey bir kuruş üzerinde olur. Ama Kuran'daki matematik hata bu yüksek meblağlarda dudak uçuklatan miktarlara ulaşır.

 

Bu sorunun olmaması için ne 400, ne 600 sayfa gerekli değil. İlkokul üçüncü sınıf düzeyinde matematik bilgisi yeter.

 

Dogma ile mantık... Ateşle su kadar geçimsizdirler, biri öbürünü mutlaka ortadan kaldırır. Yoğurtçu iki saat "yoğurdum kaymak, bal, bir tatsan mest olur, ekmeksiz yersin, öyle güzel, öyle tatlı ki yoğurdum" desin dursun. Ben tadına baktım, yoğurdu ekşi... On saat dil dökse nafile, almam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayır, yoğurt ekşi... Dil dökmekle tatlansa, on saat değil, bir saat de değil, bir dakika bile dil dökmeye, kelime söylemeye bile gerek kalmaz. Baksan yoğurt helva gibi, "bir kilo ver" dersin, başka da bir şey demezsin, yoğurtçu zaten hiç bir şey demez. Demesine gerek yok, yoğurt kendisi diyeceğini diyor.

 

Ama yoğurt "ben ekşiyim" derken, yoğurtçu on saat değil on gün dil dökse ne fayda?

 

Kuran'daki miras önerisinin ne tutarlılığı, ne geçerliliği, hiç bir açıdan kabul edilebilirliği yoktur. Medeni hukuk miras konusunu çoktaaan çözmüş ve dogmatik önerileri yok sayalı çoook uzun zaman olmuştur. Ne tarafından alırsan al, dökülür, ele gelmez. Medeni hukuk ise en adaletli çözümü bulmuş, eşi baş mirasçı yapmıştır. Medeni hukuka göre eş mirasın üçte birini doğrudan alır. Kalan üçte iki çocuklar arasında eşit paylaşılır. En doğrusu da budur. Kuran'daki paylaşımı geçerli görmek akıl dışıdır.

 

Medeni hukuk ayrıca vasiyet konusunu da, ancak varisler itiraz etmezse geçerli kılarak en doğru hükme bağlamıştır. Vasiyetin yasada tanınmış hakları değiştiremeyeceği yasa hükmüdür. Örneğin adam vasiyetinde şeriata göre paylaştırma yapılıp oğluna üçte iki, kızına üçte bir verilmesini vasiyet etti diyelim. Kız mahkemeye başvurmazsa vasiyet geçerli olur. Yasal sürede itiraz etmediyse de vasiyeti kabul etmiş olur, hukuk da vasiyeti bu nedenle geçerli sayar. Ama itiraz ettiği ve mahkemeye başvurduğu anda mahkeme vasiyeti geçersiz kılar ve eşit paylaşım yapar.

 

Çağdaş hukukun en doğru ve akılcı hükümleri koyduğu bir ortamda, dogmanın geçerliliğinden söz açılması bile abestir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran'daki miras önerisinin ne tutarlılığı, ne geçerliliği, hiç bir açıdan kabul edilebilirliği yoktur. Medeni hukuk miras konusunu çoktaaan çözmüş ve dogmatik önerileri yok sayalı çoook uzun zaman olmuştur. Ne tarafından alırsan al, dökülür, ele gelmez. Medeni hukuk ise en adaletli çözümü bulmuş, eşi baş mirasçı yapmıştır. Medeni hukuka göre eş mirasın üçte birini doğrudan alır. Kalan üçte iki çocuklar arasında eşit paylaşılır. En doğrusu da budur. Kuran'daki paylaşımı geçerli görmek akıl dışıdır.

Medeni hukuk ayrıca vasiyet konusunu da, ancak varisler itiraz etmezse geçerli kılarak en doğru hükme bağlamıştır. Vasiyetin yasada tanınmış hakları değiştiremeyeceği yasa hükmüdür. Örneğin adam vasiyetinde şeriata göre paylaştırma yapılıp oğluna üçte iki, kızına üçte bir verilmesini vasiyet etti diyelim. Kız mahkemeye başvurmazsa vasiyet geçerli olur. Yasal sürede itiraz etmediyse de vasiyeti kabul etmiş olur, hukuk da vasiyeti bu nedenle geçerli sayar. Ama itiraz ettiği ve mahkemeye başvurduğu anda mahkeme vasiyeti geçersiz kılar ve eşit paylaşım yapar.

 

Çağdaş hukukun en doğru ve akılcı hükümleri koyduğu bir ortamda, dogmanın geçerliliğinden söz açılması bile abestir...

 

 

Biismillahirrahmanirrahim

 

'' O, Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O’na mahsustur. Hüküm yalnızca O’nundur. Kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.''

 

İnsanların sağır olmaları çok acıdır.Sebebide hiç bir şey duymamaları..Ne kadar uğraşırsanız uğraşın..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kişinin sağlığında elde ettiği hak ve borçlardan oluşan malvarlığı ölümünde tereke adını alır.

 

I- KANUNİ MİRASÇILIK

 

Bu tür mirasçılık, muris ile mirasçı arasındaki aile ilişkilerine veya tabiiyet (uyrukluk) bağına dayanır. Kanuni mirasçılar; murisin kan hısımları, evlatlığı, sağ kalan eşi ve devlettir.

 

MAHFUZ HİSSE (SAKLI PAY): Kanuni mirasçılardan murise çok yakın olanlara murisin iradesiyle bertaraf edemeyeceği (ortadan kaldıramayacağı) bir miras hissesi tanınmıştır ki, bu hisseye mahfuz hisse (saklı pay), bu surette kanun tarafından korunmakta olan mirasçılara da mahfuz hisseli (saklı paylı) mirasçılar denir.

Murisin füruu (altsoyu) mahfuz hisseli mirasçıdır ve mahfuz hissesi kanuni miras hakkının 1/4'dür.

 

Mahfuz hisseli mirasçılar ve hisseleri şöyledir:

1-Murisin füruu için kanuni miras hakkının 3/4'ü

2-Murisin ana ve babasından her biri için kanuni miras hakkının 1/2'si

3- Murisin kardeşlerinden her biri için kanuni miras hakkının 1/4'ü

4-Murisin eşi için, birlikte mirasçı olmuşsa kanuni miras hakkının tamamı, diğer hallerde kanuni miras hakkının 1/2'si

 

a- Kan hısımlığı mirasçılığı

 

1-Birinci dereceden mirasçılar: Murisin (füruu-altsoyu) çocukları, torunları, torun çocukları, torunların torunları... murisin birinci dereceden mirasçılarıdır. Çocukların miras hakları eşittir. Muristen önce ölmüş çocukların yerine onların füruu geçer.

 

2-İkinci dereceden mirasçılar: Murisin ana babası ve onların füruudur. Ana babanın miras hakları da eşittir. Ana veya babadan birisi muristen önce ölmüşse, onun yerine füruu, yani çocukları, torunları (murisin kardeşleri, kardeş çocukları –yeğenler- ) geçer.

 

3-Üçüncü dereceden mirasçılar: Murisin büyük ana ve babasıdır. Bunlar da eşit surette mirasçıdırlar.

 

4-Büyükana ve büyükbabanın ana-babalarının durumu: Murisin büyükana ve büyükbabasının ana ve babalarının (büyük dede ve büyük nine) ve onların çocuklarının (büyük amca, büyük hala, büyük dayı, büyük teyze)oluşturdukları dördüncü parantelde mirasçılık yoktur.

 

İlk üç parantelde hiç mirasçı yoksa miras devlete geçer.

 

b- Sağ kalan eşin mirasçılığı

 

Sağ kalan eş, murisin füruu, çocukları, torunları ile birlikte mirasçı olmuşsa, mirasın 1/4'ünü alır.

 

Sağ kalan eş, murisin ana-babası veya bunların füruu ile birlikte mirasçı olmuşsa mirasın 1/2'sini (yarısını) alır.

 

Sağ kalan eş, murisin büyükana ve büyükbabaları ile birlikte mirasçı olmuşsa, mirasın 3/4'ünü alır.

 

Bunlardan hiçbiri olmazsa, sağ kalan eş tek başına mirasçı olur ve mirasın tamamını alır.

 

c- Evlatlığın mirasçılığı

 

Evlatlık kanuni mirasçılarındandır. Kendisini evlat edinmiş kişinin füruu gibi mirasçısı olur. Fakat evlat edinen kimse ile onun mirasçıları evlatlığın mirasçıları olamazlar. Evlatlık sadece kendisini evlat edinenin mirasçısı olur: evlat edinenin mirasçılarının mesela çocuklarının, ana ve babasının, kardeşlerinin vs. mirasçısı olamaz.

 

d- Devletin mirasçılığı

 

Murisin en son kanuni mirasçısı Devlet (Hazine) tir. Murisin ilk üç parantelde hiç mirasçısı yoksa keza eşi de kendisinden önce ölmüşse ve muris herhangi bir kimseyi mirasçı tayin etmemişse, miras devlete kalır.

 

II- İRADİ (MANSUP) MİRASÇILIK

 

a- Mirasçı atama: Kanunumuz murise, ölüme bağlı bir tasarrufla herhangi bir kimseyi veya kimseleri mirasçı olarak atama imkanı vermiştir. Bu gerçek veya tüzel kişi olabilir. murisin ölüme bağlı tasarrufla kendisine mirasçı atadığı kişilere “mansup mirasçı (atanmış mirasçı)”, bu işleme de “mirasçı nasbı (mirasçı atama)”denir.

 

b- Belli mal vasiyeti: Muris, bir kimseyi mirasçı atamaksızın ona terekesinden belli bir malın bırakılmasını da isteyebilir.

 

c- Ölüme bağlı tasarruflar: Ölüme bağlı tasarruflar, murisin ölümünü düşünerek, yapılmasını istediği hususları bir hukuki muamele ile bildirmesidir. Bunlar;

 

i- Vasiyet:Tek taraflı bir hukuki muameledir. Vasiyet yoluyla ölüme bağlı tasarruflarda bulunabilmek için temyiz kudretine sahip olmak ve 15 yaşını bitirmiş bulunmak gerekir. Vasiyet yapma hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan burada; kanuni veya akdi temsil geçerli olmaz, murisin bu hakkını bizzat kullanması gerekir. Vasiyetname; resmi vasiyetname, el yazısıyla vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak üzere üç çeşittir.

 

ii- Miras mukavelesi: Miras mukavelesi murisin başka bir kimseyle yaptığı bir sözleşme olduğundan, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun şekilde açıklamalarıyla oluşur. Miras mukavelesi ancak “resmi vasiyetname” şeklinde yapılır.

 

Miras mukavelesi yapabilmek için, temyiz kudretine sahip bulunmakla birlikte reşit olmak da lazımdır.

 

MİRASIN İNTİKALİ (GEÇİŞİ)

 

I- Mirasın açılması

 

Miras ölüm ile açılır. Miras, tüm malları kapsamak üzere murisin son ikametgahı mahkemesinde açılır. Ölüme bağlı tasarruflarda iptal, tenkis, mirasın taksimi ve miras sebebiyle istihkak davaları da bu mahkemede görülür.

 

II- Miras ehliyeti

 

Murisin ölümü anında hayatta olmak (olumlu şart), mirastan mahrum bulunmamak (olumsuz şart)

 

a-Murisin ölümü anında hayatta olmak: Mirasçı olabilmek için murisin ölümü anında hayatta olmak gerekir. Muristen önce ölenler onun mirasçısı olamazlar. Kanunumuz sağ doğmak şartıyla ceninin mirasçılığını da kabul etmiştir.

 

b-Mirastan mahrum bulunmamak: Mirastan mahrum bulunan kimseler mirastan yararlanamazlar ve sanki muristen önce ölmüşler gibi hesaba katılmazlar; onların yerin füruu alır.

 

Mirastan mahrumiyet sebepleri (mirasçı olamayan kimseler)

 

1-Kasten veya hukuka aykırı bir surette murisi öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,

 

2-Kasten veya hukuka aykırı bir surette muris ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamayacak hale getirenler

 

3-Hile veya tehdit yahut cebirle murisi ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmaya veya böyle bir tasarruftan rücu etmeye (dönmeye) sevkedenler veya bunları yapmaya engel olanlar

 

4-Ölüme bağlı tasarrufu, murisin bunları tekrar yapmasına imkan olmayan hal ve zamanda kasten veya hukuka aykırı surette gizleyen veya bozanlar mirastan mahrumiyet yukarıdaki sebeplerden birinin varlığı halinde kendiliğinden, yani herhangi bir karar veya işleme gerek olmaksızın kanundan ötürü meydana gelir ve o mirasçının mirasa ehliyetini ortadan kaldırır.

 

Mirastan ıskat, murisin kanunda sayılan sebeplerden birinin bulunması halinde mahfuz hisseli bir mirasçısını ölüme bağlı bir tasarrufla mirasının dışında bırakması, onu mirasçılıktan çıkarmasıdır.

 

Mirastan ıskat, sadece mahfuz hisseli mirasçılar hakkında söz konusudur. Ayrıca, mirastan ıskat, mahrumiyet gibi kanundan değil murisin ölüme bağlı bir tasarrufundan doğar.

 

Mirastan ıskat sebepleri

 

1-Mahfuz hisseli mirasçının, veya onun yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi

2-Mahfuz hisseli mirasçının, murise veya onun ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu ödevleri ağır bir şekilde ihmal etmesi

 

Mirasçıların, mirasçılık sıfatını ispata yarayan belgeye “veraset ilamı” denilmektedir.

Veraset ilamı, mahiyeti itibariyle “resmi senet” niteliğinde olduğundan, içeriğinin doğruluğu hakkında adi bir karine geçerlidir yani aksi ispat edilinceye kadar bu ilamda belirtilen kimselerin mirasçı oldukları kabul edilir.

 

III- MİRASIN KAZANILMASI

 

a-Külli halefiyet ilkesi (Tamamıyla intikal ilkesi)

 

Terekeye dahil haklar ve borçlar mirasçılara bir bütün olarak intikal eder. Mirasçılar sadece terekedeki mal ve hakları kazanmazlar, aynı zamanda murise ait borçları da üstlenmiş olurlar. Terekenin bir bütün olarak ve kanundan dolayı mirasçılara geçmesine “külli halefiyet ilkesi” denir.

 

Mirasçılar mirası kabul edip etmemekte serbesttirler. Mirasın reddi için, mirasçının murisin ölümünü öğrendiği andan itibaren 3 ay içinde sulh mahkemesine yazılı veya sözlü olarak mirası reddettiğini açıklaması lazımdır. Mirasın reddi kayıtsız ve şartsız olmalıdır.

Mirasçılar murisin borçlarından dolayı terekeye dahil mallarla değil, aynı zamanda kendi malvarlığıyla da sınırsız ve müteselsil bir sorumludurlar. Her mirasçı terekedeki borçların tamamından sorumludur. Bu sorumluluktan kurtulmanın yolu “mirası red” veya “mirasın tasfiyesini istemek”tir.

 

b-Cüzi halefiyet ilkesi

 

Cüzi halefiyet ilkesi, tereke üzerinde sadece bir talep hakkı elde etmeyi, buna karşılık borçlardan sorumlu olmamayı ifade eder. Kendisine sadece belirli bir mal bırakılmış şahıs (musaleh) cüzi haleftir.

 

Çünkü musaleh, kendisine, muris tarafından ölüme bağlı bir tasarrufla bırakılan şeyin devredilmesini mirasçılardan isteme hakkına sahipken, murisin borçlarından sorumlu değildir.

 

Sadece intifa hakkı olan dördüncü paranteldeki hısımlar ile intifa hakkını seçmiş olan eş de cüzi haleftirler. Sağ kalan eş intifa yerine mülkiyeti seçerse külli halef olur.

 

İştirak halinde mülkiyet ilkesi

 

Miras kendiliğinden ve bir bütün olarak mirasçıların hepsine birden geçer. Yani, birden fazla mirasçı tereke üzerinde “iştirak halinde malik” sıfatıyla hak sahibi olurlar. Taksim anına kadar herhangi bir mirasçı, tereke malları üzerinde bir hak iddia edemez, kendi hissesi üzerinde tasarrufta bulunamaz. Mirası hep birlikte kazanmış olan mirasçıların taksime kadar meydana getirdikleri topluluğa “miras şirketi” denir.

 

Çağdaş işi çözmüş öylemidir demirefe. Al yukarıda yazar çağdaş hukukun miras çözümlemesi..... Herhangi bir problem koy önüne ve bu yukarıda verilenlerle çözmeye çalış.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ha yani bu miras işini tarihten günümüze bir çözen babayiğit çıkmadı öyle mi? Atomu çözdük, bir mirası çözemedik ha?

 

:excl: Elinizde ne bir belge nede bir meyin var...Var olanda gerek yukarıda olduğu gibi apaçık Kur an dan esinlenildiği aşikar olan veyahut miras paylarının eşitlenmesi vb hukuksal eylemler vs var....İlki sizin elinizde meşru olarak ortaya koyabileceğiniz BİR BELGE OLMAKSIZIN yaziyorsunuz ve meşruluğunuz MAEMATİK bilmeden ortaya koymaya çabalamaktasınız..İkincisi şayet matematiği bildiğinizi iddia ediyorsanız buraya YAZIN ve ben size soru sorup cevabımı alayım. Şimdi neye istinaden hakki hakkaniyetle Kitaba yanlış diyorsunuz. Bu sorunun cevabı nedir. Siz sizin bu yaptıklarınız e yazdıklarınızın doğruyla yakından uzaktan ilgisi yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çağdaş hukukta miras konusunda hiç bir çetrefillik yoktur. Hemen açıklayayım:

 

Mirası alacak olanlar varsa eş ve çocuklarıdır. Bunlar varsa başka kimse miras alamaz. Eş üçte birini alır, çocuklar kalanını eşit paylaşır. Eş yoksa tüm mirası çocukları eşit paylaşır. Bu da gayet normaldir ve mantıklıdır, çünkü eş birincil mirasçıdır, üstelik o da herhalde çok geçmeden ölecek ve aldığı miras yine çocuklarına kalacak. Çocuk sayısı ikiyse, ki normali budur, zaten eşit de paylaşılmış oluyor.

 

Ancak çocuklar yoksa, ancak o zaman miras ikinci, üçüncü, dördüncü derece akrabalara intikal edebilir. Çocuğu yoksa başta yeğenlerine kalır. O da yoksa ana babasına da eğer hayattalarsa kalabilir. Bunun şeriattan esinlenildiği iddiasının hiç bir temeli yoktur. Birinci derece yakınlar yoksa ikinci, üçüncüye ancak o zaman sıra gelir. Eş ve çocuklar olan birincil mirasçılar mevcutsa diğerlerinin adı bile anılmaz. Değil ki hesaba dahil edilsinler ve hisse tayin edilsin.

 

Görüldüğü gibi çağdaş hukukta en küçük bir pürüz ve çelişki mevcut değildir. Karmaşık olduğu iddia edilen hükümler, birinci derece mirasçıların olmadığı durumlarda hangi akrabalık bağlantılarının izleneceğine dairdir.

 

Eğer hiç bir akraba bulunamadıysa en son çare hazine varis olur, miras devlet hazinesine aktarılır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.