Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Bakın Dogrucudavut kardeşim bende doğuluyum. diyelim bizim bölgemizde yasak olmadı..

 

YIL 2008 BİTİYOR 2009 HALA TÜRKÇE BİLMEYAN birçok vatandaşımız var nasıl olabiliyorda yasak oluyor yasak olan dil bu güne nasıl gelebilir?asimile olmazmı öyle bir ortamda.

 

Bakın biz basından-yayından-şarkı ve türkülerden bahs etmiyoruz. DİLİN YASAK OLMASINDAN BAHSEDİYORUZ.YANİ HİÇ KİMSE hiç biryerde ne evinde ne işinde kürtçe konuşmayacak ve konuşan cezalandırılacaktır gibi anlatılıyor.

 

buda tamaen yalandan ibarettir.

 

güvenlik görevlilerin görevi kötüye kullanmaları isa ayrı bir konudur... bunda genelleme yapılamaz.

saygılar.

 

Sn. Kaplan kardeşim,

 

Bakın ben, 12 eylül döneminden sonra anayasa ile sabit, yazılı bir olaydan bahsediyorum. Buna şöyle itiraz edebilirsiniz ancak, bu yasa ile yasaklanan diller sadece Kürtçe değil, Türkçe dışındaki tüm dillerdir derseniz amenna, doğrudur, yani Arnavutça da yasaktır o dönem, mesela Lazca da. Yasadaki ibare budur. Sizin Ardahan, OHAL bölgesi dışında olduğundan bu yasak fiili olarak Ardahanda uygulanmamıştır, tıpkı, İstanbulda, İzmirde, Aydında, Edirnede, Mersinde, Giresunda vb. uygulanmadığı gibi. Terör nedeniyle sadece OHAL bölgesinde uygulanmıştır. Tabii ki evlerde konuşulmuştur, ancak aleni olarak konuşulduğunda müdahaleler olmuştur. Zaten bu yasanın yanlış da olsa amacı asimilasyon değildir. Sadece, devletin okullarında Türkçe bilmeyen Kürt öğrencilerin olması nedeniyle Kürtçe eğitimin yapılıyor olması ve bu nedenle halkın devletten kopacağı düşünülerek konulmuş abartı bir yasaktır. Bu yasa daha sonra 1991'de kaldırılmıştır. Bunlar sabit bilgiler. Bunu Evren paşa da kendisi söylüyor zaten, büyük bir hata idi diyor.

 

Güvenlik görevlileri konusunda da dikkat ederseniz ben hepsi, tümü dememişim, bazısı anlamında bir cümle kurmuşum, genelleme yapmamışım.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Arkadaşım,galiba hak gaspları dediğimizde aklınıza kast sistemi gelmiş.Yada sömürgelerin işgalinde ülkelerinde yabancı olan,bölünen hindular!Olmadı mı kendi topraklarında yamyam gibi aşagılayıcı kavramlarla dünya tarihine adı yazılan yerliler.

 

Okula alınmayan Kürt mü,hastaneya alınmayan Kürt mü?Bu saydıklarımız sence yapılabilinir mi ki?

 

Suheda,

 

Yanılmıyorsam,siz daha önce de buradaydınız,sizinle bu konuda paylaşımda da bulunduk.Yine aynı şeyleri yazmama gerek var mı?

 

Ben size yasak edilen bir dili gösterdim,ben size PKK diye öldürülen çobanları gösterdim,size eylemler de panzerlerle ezilip ölenleri gösterdim...şimdi diyeceksiniz ki;eylemde ise ölümü hakkediyor?Buna cevap istiyorsanız,aynaya bakın!

 

Bakın tüm bunları yazarken aklıma bir arkadaşımızın;ama sende Kürt asıllısın ve bir işin var demişti;o zaman sorun yok.İşim vardı;verdiğim bir emek vardı.O ayrı konu,ama düşünün ki ben işimde Kürtçe konuştum ve müdürüm yakaladı yada müdüre çıkıp ben Kürt'üm dedim;ne olacak o zaman?O işte hala çalışan ben mi olacağım?

 

Feodalizm demişsiniz;

 

Kürtler masum değil,bu topraklarda yaşayan insanlarımız masum değil;ama tek suçlu da onlar değil.

 

Diyerek hemen son vermeliyim yazdıklarıma,feodalizm hakkında ekleyecek o kadar çok şey var ki;ama başımda yazdıklarımı okumakta ısrar eden biri var;o gelmeden kapatmalıyım sayfayı :)

 

Devlet hepimize eşit haklar tanıyorsa ki öyledir,bunun tartışalacak bir yönü olduğunu sanmıyorum..

Belki farkında değilsiniz ama ülkede artık pkk terörü kürt terörüne dönüşmek üzere hızlı adımlarla yol almaktadır.Hemen hergün pkk yandaşı kitleler olaylar çıkarmakta ülkede bir kaos ortamı yaratmaya çalışmaktadır.

Kısacası kürt nufus hızlı bir şekilde katlanarak pkk saflarına geçmekte Muş'ta bir şehit cenazesi haberi vardı geçenlerde tv de takip ediyorsanız izlemişsinizdir cenazeye katılan vatandaşlarla askerle arasında olaylar yaşandı,cenazeyi askerin taşımasına karşı çıkıldığı gibi tabuta sarılı Türk bayrağı kopartılmaya çalışıldı,şimdi birileri çıkıp tüm bu olayları bir kaç provakatörün işi diye yorumlayabilir değil,bu olaylar artık provakatif boyutu aşmış durumda..

Gösterilerde ölenlere gelince dün ne söylemişsem bugünde arkasındayım.

Kürtçenin sürekli yasak olduğunu dile getirip duruyorsunuz bende diyorum ki size,madem yasaklı bir dildi bir çok kürt neden hala Türkçe bilmiyor bana kürtçe bilmeyen bir kürt vatandaşı gösterebilirmisiniz?

Bu mağduriyet masallarını artık kimse dinlemiyor..

Her kürt pkk lı değildir diyoruz sonra sokaklara dökülen çoğunluğu görünce kendi söylediğimize kendimizde inanmamaya başlıyoruz..

Her davanın bir onuru vardır,ama bunun yok nedir derdin diye sorulduğunda "dilimi konuşamıyorum"bende diyorum ki külliyen yalan..

 

kürt vatandaşların oyları ile seçilen ve bizlerden kesilen vergilerden maaş alıp meclis koltuklarına kurulup oturanlara ne demeli bugüne kadar hangi birini bir şehit evinde taziyede gördük,ama nerede bir terörist ölmüşse her zamanki gibi başrolde yine onlar..

 

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDaki...n%20taziyesinde

 

...Ve ayrıca örnek olarak bana yazınızın başında ki sömürge ülkelerinde işgalci güçlerle burada ki durumu bir tutmanızı son derece yakışıksız bulduğumuda belirtmeden geçemiyceğim..

Gönderi tarihi:
Okuldan kogulan Kürt varmı?YOK

Lokantadan kogulan Kürt varmı?YOK,

Türkiyenin heryerınde Kürt varmı?VAR,

Calısmaları engelleniyormu?HAYIR,

Orduda varlarmı?VARLAR,

Milletvelılı,Cumhurbaskanı Basbakan olabılıyorlarmı?EVET

Kürtce konusuyorlarmı?EVET

Peki o zaman ne istiyorsunuz?TISSSS!

Cevap yok,

Sil baştan,

Kürtlere Demokratik hak!!

Neymis bu Demokratık haklar?TISSSS!

Cevap yok

Sil baştan

Kürtlere Demokratik hak!!

Nedir bunlar?TISSSS!

Cevap yok,

Sil baştan,

Öcalana özgürlük,

Kim bu Öcalan?TISSSS!

Sil baştan,

Kürtlere demokratık hak,

Nedir bu demokratık olan hak?

Madem ki onlar tısss dan başka cevap veremiyorlar,ignesi takılmıs plak gibi hep demokratık hak diyolar ben onların veremedıgı cevabı vereyım;

Kürt federe devleti..

Cünkü bunun dısında isteyebilecekleri hicbir şey yok ellerinde,ama kıvırıyorlar lafı evirip ceviriyorlar ve bizim anlamamızı istiyorlar.

 

saygılarla

 

Kim kimi,nerden kovacak arkadaşım.Anlamış değilim.Bir sorunun varlığı,size bunları mı hatırlatıyor?

 

Kürt sorunu denildiğinde,bana PKK'yı göstermeyi bırakın;ne PKK nede Öcalan benim muhattabım değil,benim temsilcim değil.

 

Kürtler okuldan,lokantadan kovulmadı mı,sorusuna sustum...Hayırdır arkadaşlar Hitler mi canlandı bu uzak coğrafyaya?

 

Şimdi arkadaşlar,değerli forumdaşlar,sorayım size?

 

Bu ülkenin belirli bir bölgesi patlayan bombalara gebe değil mi?

 

Bu ülkede Kürtçe yasaklanmadı mı?

 

Bu ülkede köyler yakılmadı mı?

 

Bu ülkede insanların ''ben Kürtüm'' demesi suç sayılmadı mı?

 

Bu ülkede koruyucular,o dediğiniz feodalizmi bugüne taşıyanlara hizmet etmedi mi,bunu yaparken de orada ki halka kan kusturmadı mı?

 

Bu ülkede Jitemciler,sayısız ölümlere rağmen faili meçhul olarak kalan ölümlere imzalarını açık açık atarken;devlet susmadı mı?

 

Bu ülke de Hizbullah,PKK ile mücadale için taraf olan olmadı mı?

 

Bu ülkede Uğur'lar 11 kurşunla yaşama hakkı elinden alınan olmadı mı?

 

Diyarbakır'da çocuklar,öldürülürken;Sayın Başbakanımız;''kadın,yaşlı,çocuk demeden...aynı oranda...''bu ölümleri meşrulaştırmadı mı?

 

Bu ülke de şemdinlide devlet eliyle bombalar patlatılmadı mı,Sarıkayalar işine gelinmeyince ihraç edilenler olmadı mı?

 

Ben demokratik hak değil insani hak diyorum;

 

Bunun da yolu zihniyetten geçer diyorum.

 

Demokrasiden geçer,vicdandan,yasalardan geçer diyorum.

 

Kürt devleti;birileri için belki de hayaldir;ama ben sınırların değil;çıkarların söz sahibi olduğu bir dünya düzeninde...sadece yaşama hakkı diyorum!

 

Ve Politika,

 

Tamam bak ben de senin gibi Kürt sorunu yok diyeyim;terördür tüm bunlar diyeyim...o zaman neden hala 1984 ile başlayan bir kavganın bedelini ödüyoruz?

Gönderi tarihi:
Ya Sn. Mavi, tam sizi anlıyorum diyorum ama öyle bir laf ediyorsunuz ki kafamda şüpheler beliriyor.

 

Şimdi, anayasadan yada herhangi bir yasadan kaynaklı bir sebepten mi öldürülmüş o çoban ? Yoksa, sırf çoban Kürt olduğu için mi bir kaç yetkisini aşmış güvenlik görevlisinin yaptığı cahilce ve vahşi iş mi ? Yada yanlışlıkla mı vurulmuş ? Yani konuyu öyle bir yazıyorsunuz ki Kürtlere katliam yapılıyor yada yapılmış gibi anlaşılıyor.

 

20 senedir çalışıyorum. Kürt patronumda oldu, çalışma arkadaşlarım da oldu ama hiç bir yerde ne bir Türk patronun bu şekilde davrandığını gördüm ne de Kürt çalışanlara en ufak bir ayrım yapıldığını. İş yaşamında bunları yapan yok mu derseniz, yani memleketçilik falan, olabilir. Ancak, bir görev için önemli olan liyakattır, yani o işi hakkıyla yapılıp yapılmadığıdır esas olan patronun gözünde.

 

Anlıyorum ki, arkadaşım, biz Kürtlerde feodalite var dediğimiz zaman siz bunu bir aşağılama, bir küçük görme olarak algılıyorsunuz, suçlanmış hissediyorsunuz kendinizi. Oysa burda bir analiz yapılıyor ve gerçekler dile getiriliyor. Siz bu gerçeği inkar ederseniz sorunun çözümü hiç bir zaman yapılamaz anlatabiliyor muyum ?

 

Yani, sorun Kürt sorunu değil, maalesef Kürtlerin olayları algılama sorunu galiba. Yok hindu yok yamyam denilerek konuyu saptırmaya gerek yok. Böyle bir şey yok, Kürtlere ayrımcılık diye bir şey yapılmamıştır. Bu algılamadan vazgeçmelisiniz ki çözüm olsun.

 

Saygılar.

 

Değerli arkadaşım;

 

-Anayasanın hiçbir maddesi insanı öldürmeyi meşru kılmaz,bu ülkede eğer yasalar uygulansaydı;biz bunları konuşmazdık.Yasa değil,hukuk değil;keyfi uygulamalar!

 

Düşünün ki;yetkili organlar tarafından tarafınıza verilen bir yetki var;koruyucu yada asker.Farketmez.Siz alıp o silahı kişisel hesaplarınıza göre doğrultuyorsunuz;bu ne kadar insani olandır?Kendimizi kandırmayalım,devlet dediğimiz bizleriz.Bizlerde de büyük bir zihniyet sorunu var.Bakın sabahın bir vakti,bizi yataklarımızda tekme tokat uyandıran askerler vardı;aynı zamanda benim abimde askerdi;o da bunu yapanlardan biri olabilecekken;bunların hesapsız kalması ne kadar da acı.

 

Ben koruyucuları hiç sevmem;nedeni söyleyeyim?Onların yaptıklarına fazlasıyla tanık oldum.O kadar çok şey yapan bu hukuksuzluğun,herşeye rağmen elini kolunu sallayarak dışarda olmalarına hala şahidim.Yasalar değil,arkadaşım;keyfi uygulamalar.

 

Katliam değil sadece çıkarlarla hesaplanan ölümler;kimse sakın beni Kürtleri masum olarak gösterdiğimi sanmasın;o zihniyetin öbür tarafında yer alanda onlardır.Bizler,Türk ve Kürt halkları;kesinlikle masum değiliz;ama tüm bu yaşananlarda tek suçlu bizler değiliz.

 

Ben küçükken yaylacılık yapan insanların terörist diye öldürüldüklerini çok duydum.Bırakın duyduklarımıı;PKK ya ekmek vermeyen insanların her türlü zulme reva görüldüğü anda;devlet tarafından da yataklık ile suçlanmasına çok şahit oldum.

 

Dedim ya;zihniyet,zihniyet ve yine zihniyet!

 

-Bende 3 senedir çalışıyorum :D ne kadar çok değil mi?Şaka bir tarafa değerli arkadaşım,dün başımda ki bela ile uğraşmaya çalışırken;eksik kalan cümleler yazımı farklı noktalara çekmiş olabilir;hemen açıklayayım.

 

Ben kamuda çalışıyorum;3 yılda çok şehir değiştirdim.Beni Diyarbakırlı zannedip benimle konuşmayan insanlara şahit oldum;seni Kürt olarak kabul etmiyorum diyen insanlar oldu(ki bu arkadaşlarımın hepsi benim için çok özeldir),Diyarbakıra atamam yapıldığında;sen yandın,sakın orada kalma diyenler oldu.Stajer öğrencilerimin;inşaatta .alışanları görünce;''pis kürt''söylemlerine çok şahit oldum.Bütün bunlara şahit olan yine onların çok sevdiği bir Kürt.Bu çok söze gerek bırakmıyor;memleketçilik havası diyelim ve asıl anlatmak istediğime geleyim;

 

Bakın Ahmet Kaya;ben Kürtçe bir klip çekeceğim dedi ve sonrası...hepsine beraber şahit olduk.Söylemleri ve sonrasıyla beni ilgilendirmeyen bu Ahmet Kaya vakası;nedenleriyle beni düşündürüyor.Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır.

 

-Feodalizm hakkında herhangi birşey yazamadım dün;kaldı ki zoruma gitsin.Şunu da açık açık yazayım;burada beni tanıyan çok sevgili 3 arkadaşım(onlar benim canlarım...adları bende saklı)benim bu feodalizm belasından çektiklerime çok iyi şahit oluyorlar.Bunu söyledim;çünkü yaklaşık bir yıldır Diyarbakır'da çalışan ben;feodalizmin kendisi olmasa da bugüne kalan artçılarından,yetiştirdiği zihniyetten en çok zarar görenlerden biriyim;haklı iken o aşirettin verdiği statünün mağduru oldum.

 

Bakın işte feodalizm;mağduruyum :excl: Tabi feodalizmi anlamak için Osmanlı Devletine dönmekte fayda var.Osmanlı devletinin sosyal,siyasal ve ekonomi hayatını yönlendiren ''toprak anlayışına'' dönmekte fayda var.

 

Yine toprak reformlarına,isyanlara,egemenlik mücadalelerine...

 

Geçenlerde belirtmiştim;yine belirteyim...bu saydıklarımdan öte;PKK nın çıkış ideoljisine,Hizbullah'ın feodalizmi taşıyan rolünü de bir göz atmakta fayda var.

 

Tabi ki tek suçlu değil,çok suçlu var bu ülke de!Kürtler de suçlu.Tepki koyamamakla,feodalizmi,ağayı,din adamını....hiç koşulsuz kabul etmekle!Kibar Feyzo demiştik ya;kim suçlu diye ;) Suçlu olmayan var mı diye eklesek!

 

Ama bunun yanında kendi adına mücadale eden PKK,diğer taraftan ekonomik,siyasal,sosyal eksiklikleri herşeyi ile yaşayan bu insanları,yaşama hakları bile mayınlarla,gelişigüzel atılan kurşunlarla belirlenen bu insanlara da kulak vermeli...

 

Kürt sorunu değil,algılama sorunu desek bile;burda sorun algılamayı bu noktaya getirenler ve ısrarla bu algılara kananlardır!Saygılar!

Gönderi tarihi:
Sn mavi benide bazan şaşırtıyorsunuz sizi anlayamadım hala.

Bazan diyorumki. Ya aynı toprağın insanıyız ne demek istediğini anlaya biliyorum. söylemek istedikleri diğerlerinden farklı.

Bir bakıyorum hala bazı şeyleri anlamamakta ısrar ediyor...

 

Aynı bizim tecrübeli siyasetçiler gibi ..

 

Artık bu konuyu yazmak istemesemde necbur kalıyorum.sn mavi arkadaşım-hemşerim senın dilin ne zaman yasaklandı kim sırf kürtçe konuşuyor diye tutuklandı..yasak olan dil bugüne gelebilirmiydi ?yunanistan ve bulgaristan örneğini hatırlatırım yasak olan dil onlar gibi olurdu ve bugün istediği gibi türkçe-kürtçe konuşamazlardı...bölücülük ve hakaret içeren yazıların ve müziklerin yasak olması dilin yasak olması anlamına gelmez....

 

Sanki devlet her eve asker-polis görevlendirmiş kim kürtçe konuşuyorsa tutuklanıyor ceza alıyor gibi anlatıyorsunuz...insaf

 

 

pkk diye öldürülen çobanlarmı?Yoksa oldürülen pkk teröristlerine çoban kılfı uyduranlarmı?yada pkk teröristlerinin öldürdüğü çobana devlet öldürdü görüntüsü verenlermi doğru?

 

Yahu kardeşim durup dururken neden devlet kendi vatandaşını öldürsün?bir çobanın kime ne zararı olabilir?

 

öldürülen çobanınmı kürt devletini kuracağını düşünüyor bu devlet görevlileri o kadarmı bilinçsiz sanıyorsunuz.

 

Panzerle ezilenleri göstermişsinde Sevgili mavi ortalığı yağmalayan,kaldırım taşlarını söküp devlete ait yerleri yakıp yıkan,fakir fukara insanların arabalarını yakan,ateşe veren ve Askere polise taşlarla sopalarla molotof kokteylerle saldıran terörist yandaşlarına ne yapacaklardı?panzerle engel olmayıpta gülmü atacaklardı.

 

Anlamıyorum nasıl düşünemiyorsunuz, yani bu asker ve polis kendi insanımız ,bunların içinde kürt'de var laz'da yöneticilerde kürt uygulayanlarda nasıl düşünebiliyorsunuz ''oldürülen çoban sırf kürt olduğundan öldürüldü ''yada polis suçsuz günahsız adamı sırf kürt olduğundan dolayı panzerle ezdi''

 

''İnsaf ''demekten başka birşey diyemiyorum.

 

saygılar.

 

İnsaf değil mi sevgili hemşom :) yahu ben doğduğum bu toprakları bu kadar özlerken;hemşoma sadece insaf değil;özlemde desem ;)

 

Değerli arkadaşım;yağmalama,yakma,yıkma...bunlar doğru davranışlar değil;bunlar tepki değil.Tabi ki bunlara göz yumulmayacak;yumulmaması demek onlara aynı oranda şiddet gösterilmesi demek değildir.Yaşama hakkı gerçekten özleldir;bu hak gaspı hiçbir şekilde meşrulamaz.

 

İnsaf diyorum;insan diye haykırıyorum ve sizin aracalığınızla memleketime kocaman kocaman sevgileri mi sunuyorum!

 

Kütçe yasaklandı mı yasaklanmadı mı?Yine yasaklandı derim!Saygılar!

Gönderi tarihi:
Sn. Mavi, lütfen yanlış anlamayın. Bunları daha önce konuştuğumuz için belki de bu amaçla söylememişsinizdir. Yani, ben, oradaki ortamın gerçekten stresli olduğunu, her iki tarafında bakışını keskinleştirebileceğini, bunu önlemenin de terörün halkın desteğiyle bitirilmesi ve aynı anda hem askere hem polise hem de halka verilecek eğitimle olduğunu dile getirmiş ve siz de tespitime katılmıştınız.

 

Ancak, olayı terör gerçeğininden soyutlayıp, bu yapılanları 'Kürt Sorunu' başlığı altında etiketlendirirsek yanlış yaparız.

 

Sn. Politika, Sn. Kaplan,

 

Daha önce de gösterdik. Lütfen, Kürtçe hiç bir zaman yasaklanmadı demeyiniz. 1981'den sonra belli bir dönem -10 sene kadar - tüm yurtta olmasa bile özellikle, terörün etkisinin olduğu OHAL bölgesinde Kürtçe yasaklanmış ve görevi sırasında yetkisi ve hukuk dışına çıkan güvenlik görevlileri olmuştur demek gerek, çünkü bunlar doğrudur ve terörü körükleyen ve katılımların artmasını sağlayan önemli unsurlardan olmuştur.

 

Saygılar.

 

Değerli arkadaşım,PKK bu sorunun sonucudur;bedel ödetti fazlasıyla hepimize...Bakın bazen aklımdan şu geçiyor;Al diyorum kendi kendime,al bir pankart eline,çık Diyarbakır meydanına...PKK ,DTP veya karşı siyasal hesaplar değil;sadece bu ülkenin bir vatandaşı olarak...Koşulsuz Barışşşşşşşşşşşşş diye haykır;tabi ki cesaret ister!

 

Bu sorun sonuçlarıyla tabi ki de konuşulacak;ama ben PKK ile devleti karşılaştırmak bile istemiyorum;terör diyorsa,şiddet diyorsa...ondan barış,güzel bir aydınlık adına ne talebim olabilir ki!

 

Dediklerinize katılıyorum :)

Gönderi tarihi:
Normal olmayan sartlarda bir dilin yasaklanmıs olması kaıdeyı degıstırmıyor.Askerı yönetımın dogası geregı bazı yasakların getırılmıs olması Kürtce yasaktır sloganını dogurmamalıdır.Bir kırılma noktası yasanmıs fakat bu yanlıs ortadan kaldırılmıstır.Ikıde bır Kürtce yasak demekle aslında ıdeolojık calısmalar yapılmaktadır.

Kısa bir dönem Kürtcenin yasaklanmıs olmasını terörü etkıleyen neden olarak vermek terörü masum isteklerın sonucu olarak görme anlamına gelmiyormu.Yani bunca insanın hayartına mal olan ve olmaya devam eden bu kanlı terörü tanımlarken biraz daha dıkkatlı olmamız gerekmiyormu?

 

 

saygılarla

 

Evet Politika,Kürtçe'nin yasaklandığını kabul etmiş ;) bir ilk!

Gönderi tarihi:
Devlet hepimize eşit haklar tanıyorsa ki öyledir,bunun tartışalacak bir yönü olduğunu sanmıyorum..

Belki farkında değilsiniz ama ülkede artık pkk terörü kürt terörüne dönüşmek üzere hızlı adımlarla yol almaktadır.Hemen hergün pkk yandaşı kitleler olaylar çıkarmakta ülkede bir kaos ortamı yaratmaya çalışmaktadır.

Kısacası kürt nufus hızlı bir şekilde katlanarak pkk saflarına geçmekte Muş'ta bir şehit cenazesi haberi vardı geçenlerde tv de takip ediyorsanız izlemişsinizdir cenazeye katılan vatandaşlarla askerle arasında olaylar yaşandı,cenazeyi askerin taşımasına karşı çıkıldığı gibi tabuta sarılı Türk bayrağı kopartılmaya çalışıldı,şimdi birileri çıkıp tüm bu olayları bir kaç provakatörün işi diye yorumlayabilir değil,bu olaylar artık provakatif boyutu aşmış durumda..

Gösterilerde ölenlere gelince dün ne söylemişsem bugünde arkasındayım.

Kürtçenin sürekli yasak olduğunu dile getirip duruyorsunuz bende diyorum ki size,madem yasaklı bir dildi bir çok kürt neden hala Türkçe bilmiyor bana kürtçe bilmeyen bir kürt vatandaşı gösterebilirmisiniz?

Bu mağduriyet masallarını artık kimse dinlemiyor..

Her kürt pkk lı değildir diyoruz sonra sokaklara dökülen çoğunluğu görünce kendi söylediğimize kendimizde inanmamaya başlıyoruz..

Her davanın bir onuru vardır,ama bunun yok nedir derdin diye sorulduğunda "dilimi konuşamıyorum"bende diyorum ki külliyen yalan..

 

kürt vatandaşların oyları ile seçilen ve bizlerden kesilen vergilerden maaş alıp meclis koltuklarına kurulup oturanlara ne demeli bugüne kadar hangi birini bir şehit evinde taziyede gördük,ama nerede bir terörist ölmüşse her zamanki gibi başrolde yine onlar..

 

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDaki...n%20taziyesinde

 

...Ve ayrıca örnek olarak bana yazınızın başında ki sömürge ülkelerinde işgalci güçlerle burada ki durumu bir tutmanızı son derece yakışıksız bulduğumuda belirtmeden geçemiyceğim..

 

Arkadaşım emin ol ki bu ülkede yaşayan insanları PKK saflarında görmek benim için de çok acı.PKK bunu başardığı gün amacına ulaşacaktır.Soracaksınız;PKK'nın amacı ne?Buna artık verilecek herhangi bir yanıt dahi yok;ama ben sadece kendi varlığını devam ettirmek desem!

 

Ben DTP dahil;hiçbir siyasi partiyi iradem olarak kabul etmiyorum;bunun için yanlışlarını da kendi adıma hesaplamıyorum...ısrarla tüm olanlara rağmen ''demokrat bir ülkede yaşadığını ifade edenler''düşünsün biraz!

 

Ayrıca ben kendi adıma KÜRT-TÜRK saflaşmalarına,insanları bu noktaya getirmeye çalışanlara...başaramayacaksınız demeye devam edeceğim.

 

Diğer sorularınızın cevabı;önceki iletilerde diğer forumdaşlarımıza verdiğim yanıtlarda!

 

Şunu da unutmadan ekleyeyim;sizin insanları ırkından dolayı biryerlere alınmayaya bağlanan Kürt sorunu çözümleme anlayışı beni o yakışıksızlığa itti.Saygılar!

Gönderi tarihi:
Kim kimi,nerden kovacak arkadaşım.Anlamış değilim.Bir sorunun varlığı,size bunları mı hatırlatıyor?

.

.

.

Tamam bak ben de senin gibi Kürt sorunu yok diyeyim;terördür tüm bunlar diyeyim...o zaman neden hala 1984 ile başlayan bir kavganın bedelini ödüyoruz?

 

Sayin arkadasim bu yazdiklariniz benim sorularima cevap degil ***.Ben iletimde cok somut olarak birseyler yazdim mademki bana yanit verme teveccühünü gösterdiniz o zaman benim yazdigim gibi somut cevaplarla yanitlayin ki sizin insanca yasam derken Türkiyede Kürtlerin disinda yasayan 67 milyon diger insandan farkli olan önerilerinizi anlayalim.Sizin disinizdakilerin sizden farkli olan artilari nelerdir onlari bize anlatinki bizde sizin insanca yasamdan ne anladiginizi ögrenelim.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Sayin arkadasim bu yazdiklariniz benim sorularima cevap degil ***.Ben iletimde cok somut olarak birseyler yazdim mademki bana yanit verme teveccühünü gösterdiniz o zaman benim yazdigim gibi somut cevaplarla yanitlayin ki sizin insanca yasam derken Türkiyede Kürtlerin disinda yasayan 67 milyon diger insandan farkli olan önerilerinizi anlayalim.Sizin disinizdakilerin sizden farkli olan artilari nelerdir onlari bize anlatinki bizde sizin insanca yasamdan ne anladiginizi ögrenelim.

 

 

saygilarla

 

Değerli arkadaşım,

 

az önce TESEV'in verilerinden aldığım cevaplar vardı sorularına;vazgeçtim kendim anlatayım size...

 

ben herşeyden önce ''yaşama hakkı''diyorum.Uğur Kaymaz,Metin Göktepe,Musa Anter...

 

annemin konuştuğu dil diyorum;yasaklı ve ayıp olmayan...

 

bombaların patlamadığı bir yaşama alanı,

 

insanların Kürt diye terör olarak nitelenmediği bir ülke...

 

Ya arkadaşım;yeter dedirten iletiler bunlar.Ya Jitem neredeydi,Hizbullah neredeydi,köyler,okullar nerede yakıldı?Herşeyden önce benim farkım bu;ben demokratik olduğu söylenen ülkemde her daim nasıl yaşarımın hesabını yaptım.

 

her daim sıkılan kurşunlardan,mayınlardan kaçtım...terör de deseniz bu soruna;ben bunları yaşadım;alın bakın farkım!

Gönderi tarihi:

Başbakan Erdoğan, 2005 yılı ağustos ayının 10'unda bir grup aydını kabulünde şunları söylemişti: "Kürt sorunu da bu ülkede ayrılıkçılık, şiddet ya da toplumsal barışı bozan yöntemler yoluyla ele alınabilecek bir sorun değildir..." "Adına ister kökeni Kürt vatandaşların toplumsal talepleri densin, ister Güneydoğu sorunu densin, ister Kürt sorunu densin bu olguyla terör arasında bağ kurmaya çalışanlar, karşılarında her etnik kökenden Türk vatandaşını, yani topyekûn milleti bulacaklardır."

Sayın Erdoğan'ın geçen hafta söyledikleriyse çok farklıydı. 'Kürt meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?' sualini Başbakan, "Kürt meselesi değil, terör" diye cevapladı. Haberciler bu cevapla yetinmeyip, 'Kürt grupların talepleri var...', 'Siz daha önce Kürt meselesi var demiştiniz?' diye sordular.

Başbakan'ın bu sorulara cevabının özeti şudur: Türkiye'deki tüm etnik unsurların veya bölgelerin kendilerine ait az veya çok sorunları var. Bölgeye yönelik olarak yatırımlar hızlandı. Oralarda 4.5 katrilyon yatırım gerçekleşti. Bunlar devam ediyor. Makas daralmaya başladı. Kürt veya farklı etnik vatandaşların sorunları azalmaya başladı. (5 Ocak tarihli gazeteler)

15 ay içinde Başbakan'ın düşüncelerindeki değişikliklerden biri Kürt sorunuyla terör arasındaki ilişkidir. 2005 Ağustosu'nda, Kürt sorunuyla terör sorunu arasında ilişki kurmak isteyenlerin karşılarında milleti bulacağına inanan Erdoğan şimdi, "Kürt meselesi değil, terör" demektedir.

Değişikliklerin ikincisi, Kürt meselesini şimdi yaşam koşullarından ibaret sayması ve üçüncüsü de Kürt sorununu 'bölgesel' bir konu olarak görmesidir.

Başbakan'ın yaklaşımını özetleyen üç unsurun da doğru olduğunu söylemek zordur. Açıkçası, 1/ Kürt sorunu terör sorunu değildir; 2/ Kürt sorunu, Kürtlerin yaşam koşullarının diğer yurttaşların yaşam koşullarından farklı oluşundan ibaret değildir; 3/ Kürt sorunu bir bölgeyle sınırlı değildir.

Kürt sorunuyla terör arasında ilişki kuran herkes, -ama Türk'üyle, Kürt'üyle, siyasetçisiyle, aydınıyla, bürokratıyla herkes- önce kendine, sonra milletine, sonra da yurduna haksızlık etmektedir.

Kürt sorunu temelde kimlik sorunudur. Kendini Kürt sayan yurttaşlarımızın; 'Kürt' kimliğiyle yaşamaları, doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda karar yerinde olmaları, genel ülke yönetiminde oyları oranında temsil edilmeleri, kültürlerini ve geleneklerini yaşatıp geliştirmeleri kimlik sorununu tanımlar.

Sadece bu tanım, ekonomik farklılıklar azalsa değil, ortadan kalksa da Kürt sorununun devam edeceğini gösterir. Yaşam koşulları Kürtlerden çok daha kötü olan yurttaşlarımızın istekleriyle, Kürtlerinkini aynı başlık içine koyup, birlikte bakmak, sorunun anlaşılmadığına işaret eder.

Yerel yönetim reformunu yapamamış ülkemizde, yurttaşlarımız kendilerini doğrudan etkileyen konularda karara katılamamaktadırlar.

Seçim barajı yüzde 10 olan bir ülkede temsil hakkı vardır denemez. Büyük partilerin içinde, Kürt asıllı milletvekillerinin, -hatta olduklarından

daha yüksek oranda- bulunmaları temsil hakkının varlığını göstermez.

Kimlik sorununun sürmesi nedeniyle terör örgütü giderek siyasallaşmaktadır.

Kürtlerin uluslararası taraftarlar araması da, hükümetin terör sorununu yurtdışına taşırması da sorunun çözümüne yardımcı değildir.

Özetle Başbakan'ın, Kürt sorununa 2005 Ağustosu'ndaki yaklaşımı, bugünkü yaklaşımından daha gerçekçiydi.

 

Tarhan Erdem...

Gönderi tarihi:

Terör Kürtcülerin basvurdugu bir yöntem,yani kan dökme yöntemi,terörden önce ne yakilan köy vardi nede öldürülen insanlar.Terör neden cikti,sizden bunun aciklamasini beklerdim,terör köyler yakildi diyemi cikti,yoksa Asala terör örgütü ile isbirligi yapan teröristbasinin eylem emri vermesiylemi.Belgelerle sabittirki,ASALA VE PKK Terör icin elbirligi etmis örgütlerdir.PKKKürtler adina terör yapmakta diye iddia edilmektedir ki bu gercek disidir,PKK taseron bir örgüttür.

Demekki köylerin yakilmasi terörden önce degil sonradir.Halepcede bile önce Kürtlerin Saddama ihaneti sonrasi o bildigimiz katliam yasanmistir.Bununla söylemeye calistigim sey,sizin sikayet ettiginiz noktalarin terörden önce mevcut olmadigidir.Terörle birseyler koparmaya calisildi buna karsida bazi önlemlerin alinmis olmasida gayet dogaldi yoksa bütün köyü insanlari ilemi yakmak gerekiyordu.

Kürtce konusmaya gelince Kürt kökenli vatandaslarin hemen hepside Kürtceyi konusmaktalar yani hicbir engel yok ve yoktu Kürtcenin karsisinda,ayrica kelime oyunu yaparak *politika Kürtce yasagi kabul etti*demenizede gercekten güldüm.Kürtcenin okullarda okutulsun diye dayatilmasi ise tamamen farkli bir amaca hizmettir.

Türkiyenin birlik ve bütünlügünü bozmayacak,üniter yapisina halel getirmeyecek,Türkiyenin sinirlari dahilinde ayri bir olusuma hizmet vermeyecek cözümler tabiiki üretilebilir,siyaset bunun icin vardir.Asker anayasanin verdigi görevi yerine getirmekle yükümlüdür,oda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasini saglamaktir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Değerli arkadaşım,

 

az önce TESEV'in verilerinden aldığım cevaplar vardı sorularına;vazgeçtim kendim anlatayım size...

 

ben herşeyden önce ''yaşama hakkı''diyorum.Uğur Kaymaz,Metin Göktepe,Musa Anter...

 

annemin konuştuğu dil diyorum;yasaklı ve ayıp olmayan...

 

bombaların patlamadığı bir yaşama alanı,

 

insanların Kürt diye terör olarak nitelenmediği bir ülke...

 

Ya arkadaşım;yeter dedirten iletiler bunlar.Ya Jitem neredeydi,Hizbullah neredeydi,köyler,okullar nerede yakıldı?Herşeyden önce benim farkım bu;ben demokratik olduğu söylenen ülkemde her daim nasıl yaşarımın hesabını yaptım.

 

her daim sıkılan kurşunlardan,mayınlardan kaçtım...terör de deseniz bu soruna;ben bunları yaşadım;alın bakın farkım!

 

Sn. Mavi,

 

Uğur Kaymaz,Metin Göktepe,Musa Anter'e yapılanlar, JİTEM; HİZBULLAH, "Kürt Sorunu" değil terör sorunu nedeniyle yapılan hukuk dışı, yetki dışı, insanlık dışı olaylardır.Bunlara göz yuman iktidarlardaki devleti, hükümetleri oluşturan partilerdir. Hiç birine güvenmiyorum, inanmıyorum demekle umutsuzlukla çözüm olmaz. Bir şeylerin değişmesi isteniyorsa o partilerin içinde yer alıp mücadele etmek gerekir, değiştirme adına.

 

Yaşadıklarınızı anlıyorum ama bunlar terörden soyutlanamaz. En büyük şanssızlığınız bu ortamda doğmak, büyümek zaten. Çünkü, ister istemez bakış açınızı biçimlendiriyor. Köyler neden yakıldı ? Öncelikle neden boşaltıldı onu bilmek gerek. Köyler ve mezralar dağınık ve kontrol dışı olduğundan oradaki halk PKK baskınlarına, baskılarına maruz kalıyorlardı. Halkı korumak için, her köye askeri bir birlik bulundurmak imkansız gibi idi. Bu nedenle köyler, mezralar mecburen boşaltıldı. Bu seferde PKKlı militanlar bu köyleri, mezraları, evleri kullanmaya ve üs haline getirmeye başladılar. Bu yüzden de köyler yakılıp yıkılarak teröristin yuvalanması engellenmiş oldu. Devletin ise en büyük ayıbı evlerini yaktığı bu insanlara, başka bir yerde aynı koşullarda imkan sağlamaması yada bu evleri güvenlik sağlanınca tekrar yaptırmaması, bu konuda maalesef duyarsız ve sorumsuz davranması

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
15 ay içinde Başbakan'ın düşüncelerindeki değişikliklerden biri Kürt sorunuyla terör arasındaki ilişkidir. 2005 Ağustosu'nda, Kürt sorunuyla terör sorunu arasında ilişki kurmak isteyenlerin karşılarında milleti bulacağına inanan Erdoğan şimdi, "Kürt meselesi değil, terör" demektedir.

Değişikliklerin ikincisi, Kürt meselesini şimdi yaşam koşullarından ibaret sayması ve üçüncüsü de Kürt sorununu 'bölgesel' bir konu olarak görmesidir.

 

Sn. Mavi, Başbakanın ağız değiştirmesi ve bugün yaşanan olayların sebebi, Sn. demirefenin başka bir başlıkta yaptığı tespitinin doğrulanması gibi görünüyor. Yani, Laik Cumhuriyet, Türkiye karşıtı ittifakın çıtırdaması. Bu ittifağı oluşturanlar da ortak amaç için bir araya getirilmiş bir yanda ılımlı İslamı yerleştirmeye çalışanlar, öte yanda ise bölücülük yapan, PKK'yı destekleyen Kürtçüler. Asker zoruyla söylem değiştiren AKP'nin, yerel seçimlerde güneydoğuda oy alması zor görünüyor artık.

 

Başbakan'ın yaklaşımını özetleyen üç unsurun da doğru olduğunu söylemek zordur. Açıkçası, 1/ Kürt sorunu terör sorunu değildir; 2/ Kürt sorunu, Kürtlerin yaşam koşullarının diğer yurttaşların yaşam koşullarından farklı oluşundan ibaret değildir; 3/ Kürt sorunu bir bölgeyle sınırlı değildir.

Kürt sorunuyla terör arasında ilişki kuran herkes, -ama Türk'üyle, Kürt'üyle, siyasetçisiyle, aydınıyla, bürokratıyla herkes- önce kendine, sonra milletine, sonra da yurduna haksızlık etmektedir.

Kürt sorunu temelde kimlik sorunudur. Kendini Kürt sayan yurttaşlarımızın; 'Kürt' kimliğiyle yaşamaları, doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda karar yerinde olmaları, genel ülke yönetiminde oyları oranında temsil edilmeleri, kültürlerini ve geleneklerini yaşatıp geliştirmeleri kimlik sorununu tanımlar.

Sadece bu tanım, ekonomik farklılıklar azalsa değil, ortadan kalksa da Kürt sorununun devam edeceğini gösterir. Yaşam koşulları Kürtlerden çok daha kötü olan yurttaşlarımızın istekleriyle, Kürtlerinkini aynı başlık içine koyup, birlikte bakmak, sorunun anlaşılmadığına işaret eder.

Yerel yönetim reformunu yapamamış ülkemizde, yurttaşlarımız kendilerini doğrudan etkileyen konularda karara katılamamaktadırlar.

Seçim barajı yüzde 10 olan bir ülkede temsil hakkı vardır denemez. Büyük partilerin içinde, Kürt asıllı milletvekillerinin, -hatta olduklarından

daha yüksek oranda- bulunmaları temsil hakkının varlığını göstermez.

Kimlik sorununun sürmesi nedeniyle terör örgütü giderek siyasallaşmaktadır.

Kürtlerin uluslararası taraftarlar araması da, hükümetin terör sorununu yurtdışına taşırması da sorunun çözümüne yardımcı değildir.

Özetle Başbakan'ın, Kürt sorununa 2005 Ağustosu'ndaki yaklaşımı, bugünkü yaklaşımından daha gerçekçiydi.

 

Tarhan Erdem...[/size]

 

Burda anlatılanlar FEDERASYONU çağrıştırmıyor mu ? Yoksa bana mı öyle geliyor ? Siz bu yazıya katılıyor musunuz, Sn. Mavi ? Hani, federasyon istemiyordunuz ?

Gönderi tarihi:
Normal olmayan sartlarda bir dilin yasaklanmıs olması kaıdeyı degıstırmıyor.Askerı yönetımın dogası geregı bazı yasakların getırılmıs olması Kürtce yasaktır sloganını dogurmamalıdır.Bir kırılma noktası yasanmıs fakat bu yanlıs ortadan kaldırılmıstır.Ikıde bır Kürtce yasak demekle aslında ıdeolojık calısmalar yapılmaktadır.

Kısa bir dönem Kürtcenin yasaklanmıs olmasını terörü etkıleyen neden olarak vermek terörü masum isteklerın sonucu olarak görme anlamına gelmiyormu.Yani bunca insanın hayartına mal olan ve olmaya devam eden bu kanlı terörü tanımlarken biraz daha dıkkatlı olmamız gerekmiyormu?

 

 

saygılarla

 

Sn. Politika,

 

Düşüncelerinize katılıyorum, aynı doğrultuda düşünüyoruz. Yalnız 12 Eylülün getirdiği sorunlar ülkemizde bir hayli fazla olmuştur. Elbette, bir dönemki her dil için olan yasağın PKK sonucunu doğurduğunu söylemiyorum bazıları gibi, bu olayı, yani terör olgusunu oldukça basit almak, uluslararası büyük siyasi oyunlardan soyutlamak olur. PKK'ya katılımların sebepleri çok fazladır. Örneğin, aşiret baskısından bıkan, özgür olmak isteyen kızlar da kandırılıp dağa çıkarılmaktadır. Benim sadece vurguladığım olay, bir dönem, tüm yurtta olduğu gibi o bölgede sıkıyönetim sonucu olan baskıların PKK tarafından argüman yapılmasıdır. Biz ise bu yasak gerçeğini yok sayarak yine bazı arkadaşların PKK'yı haklı görmesine yolaçabiliriz ve bu da hiç bir yarar sağlamaz, çözüm için.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Sn. Mavi,

 

Uğur Kaymaz,Metin Göktepe,Musa Anter'e yapılanlar, JİTEM; HİZBULLAH, "Kürt Sorunu" değil terör sorunu nedeniyle yapılan hukuk dışı, yetki dışı, insanlık dışı olaylardır.Bunlara göz yuman iktidarlardaki devleti, hükümetleri oluşturan partilerdir. Hiç birine güvenmiyorum, inanmıyorum demekle umutsuzlukla çözüm olmaz. Bir şeylerin değişmesi isteniyorsa o partilerin içinde yer alıp mücadele etmek gerekir, değiştirme adına.

 

Yaşadıklarınızı anlıyorum ama bunlar terörden soyutlanamaz. En büyük şanssızlığınız bu ortamda doğmak, büyümek zaten. Çünkü, ister istemez bakış açınızı biçimlendiriyor. Köyler neden yakıldı ? Öncelikle neden boşaltıldı onu bilmek gerek. Köyler ve mezralar dağınık ve kontrol dışı olduğundan oradaki halk PKK baskınlarına, baskılarına maruz kalıyorlardı. Halkı korumak için, her köye askeri bir birlik bulundurmak imkansız gibi idi. Bu nedenle köyler, mezralar mecburen boşaltıldı. Bu seferde PKKlı militanlar bu köyleri, mezraları, evleri kullanmaya ve üs haline getirmeye başladılar. Bu yüzden de köyler yakılıp yıkılarak teröristin yuvalanması engellenmiş oldu. Devletin ise en büyük ayıbı evlerini yaktığı bu insanlara, başka bir yerde aynı koşullarda imkan sağlamaması yada bu evleri güvenlik sağlanınca tekrar yaptırmaması, bu konuda maalesef duyarsız ve sorumsuz davranması

 

Saygılar.

Değerli arkadaşım,

 

zaten Kürt sorununun doğurduğu bir terörün sonucu, sorunun kendisinden hiçbir şekilde soyutlanamaz.Bakın bende tamam köyler boşaltıdı diyorum;gerekçesi de haklı olabilir diyorum;ama dediğiniz gibi ekliyorum;devlet neden köyünden çıkardığına sahip çıkamadı.

 

insanlar aç ise gözleri hiçbirşey görmez,yıkar,yakar;bunu yaparkende sadece radikalleşmeyi bir çıkış olarak görür.Herşeyden önce bunun önüne geçilmeliydi.

 

ben de yakında siyasete gireceğim inşallah :) kurtaracam kendimi -_- şaka bir tarafa arkadaşım;tepkilerimizi ortaya koymalıyız,anne ve babalarımız iyi insanlar yetiştirmeli,öğretmenlerimiz anlamayı da öğretmeli...siyaset eğer benim temsiliyetim ise,önce kendimizden başlamalıyız....

 

saygılar!

Gönderi tarihi:
Sn. Mavi, Başbakanın ağız değiştirmesi ve bugün yaşanan olayların sebebi, Sn. demirefenin başka bir başlıkta yaptığı tespitinin doğrulanması gibi görünüyor. Yani, Laik Cumhuriyet, Türkiye karşıtı ittifakın çıtırdaması. Bu ittifağı oluşturanlar da ortak amaç için bir araya getirilmiş bir yanda ılımlı İslamı yerleştirmeye çalışanlar, öte yanda ise bölücülük yapan, PKK'yı destekleyen Kürtçüler. Asker zoruyla söylem değiştiren AKP'nin, yerel seçimlerde güneydoğuda oy alması zor görünüyor artık.

 

 

 

Burda anlatılanlar FEDERASYONU çağrıştırmıyor mu ? Yoksa bana mı öyle geliyor ? Siz bu yazıya katılıyor musunuz, Sn. Mavi ? Hani, federasyon istemiyordunuz ?

 

Değerli arkadaşım,

 

birazcık düşünme zahmetine giren herkes,siyasetin ne kadar da büyük bir çıkmaz içinde olduğunu görür.''demirefe'' arkadaşımızın yanlış hatırlamıyorsam;türban başlığında da bunu belirtmişti.Kendi adına konuşmak gibi olmasın;benim anladığım şuydu kendi iletisinden;Kürt milliyetçiliği bu ülkeyi tek başına yıkamaz,şeriatı isteyenlerde bunu tek başına yapamaz;ne zaman ki bu iki güç birleşirse;o zaman hedeflerine ulaşırlar.

 

umarım kendisini yanlış anlamamışımdır;yanlış anlayıp,yanlış aktardıysam şimdiden özür dilerim.

 

Bizim gündemimizin vazgeçilmezi olan;din ve etnik milliyetçilik bizler için kırmızı çizgiler olmaya devam ediyor.Çizgilerin hemen ötesinde o kadar karmaşık olay ve olgular var ki;o çizgiyi bırakın geçmek,sorgulamak bile başlı başına bir cesaret ister.

 

AKP bölge halkından oy alır mı,yada eski gücünü koruyor mu?Bence ciddi bir oy kaybı yok.AKP gerçektende işini çok iyi biliyor;bakın çok gülünç ama insanlarımız hala AKP hükümeti tarafından verilen erzak vs yardımları,kendileri için bir lütuf olarak görüyor;şunu ekliyor;AKP açın halinden anlıyor.Aslında bu bölge halkı için ekonomik göstergelerin ne kadar da önemli olduğunu göstermesi açısından da oldukça önemli bir ayrıntı.

 

değerli arkadaşım,bugün Diyarbakırlı olan arkadaşlarımızla,Diyarbakır'da feodalizm,siyasi,sosyal yapı hakkında konuşurken;üniversite son sınıfta okuyan bir arkadaşımız;benim feodalizm var hala dememe o kadar büyük bir tepki gösterdi ki;kendisi bile bu tepkisine bir anlam veremedi daha sonra.İşin ilginç yanı;Tarih bölümünde okuyan bu arkadaşımız;feodalizmi şatodan ibaret bilecek kadar birikimliydi :excl: Yine alanlara çıkıp,ben buradayım diye bağıran arkadaşlarımıza,neden diye sorduğumuzda;ezbere olan tepkiler ile karşılaşıyoruz.Yani bu ülkenin kaderi ezbere cümleler ile belirleniyor;sadece burada değil,bu ülkenin her yerinde aynı ezber zihniyet var;İstanbul,Hukuk mezunu olan arkadaşlarımız bile olaylar karşısında o kadar yabancı ki.

 

Bizler;düşünmeye,araştırmaya zahmet etmediğimiz gibi ezbere düşüncelerle alanlarda demokrasi,alanlarda millet diye bağıran insanlarız.Bırakın birbirimize,kendimize bile yabancı olan insanlarız;peki bizler bu iken,bizi temsil edenler ne?

 

Kabul edilecek olan cehaleti;cehaleti getiren şartları es geçmeyeyim tabi.Maslow'un ihtiyaçlar hiyeraşisinde bile bireyin kendisini tamamlaması için diğer şartlar es geçilmezken;kalkıp da burada birilerini eleştirme lüksüne kapılmayayım.

 

Nereden tutacağını bilmediniz sorunlar yığını,biri kalkar dilini konuşmak ister;hemen akaibinde bunu kendine fırsat bilen işin siyasetine koşar.Bu işin siyasi kısmı;adli olan kısmında,ekonomik olan kısmında,sosyal olan kısmından...o kadar basit sorunlar ki;basit insanlarla sorunsallaşan.

 

Kırmızı çizgiler bizlere 28 Şubatları getirdi,bizlere karakol baskınlarını getirdi,ölüm getirdi.Suçlu olan asker değil,suçlu olan siyasetçiler değil,suçlu olan bizler değiliz;peki tüm bu olanlar ne?

 

ABD bugün iktidardan taraf ise,Ladin'i bile kendince öğüten bu süper güçün neden taraf olduğunu anlamak için neyi görmek gerek,AB bugün bize ha reform ha reform derken,Irak'ta katledilenleri,Sudan'da açlıktan ölenleri konuşmuyorsa;hülyalara dalmanın bir anlamı var mı?

 

Farkındayız,farkındayım arkadaşım.Onun için buradayım,onun için sizi,kendimi dinliyorum.

 

Ilımlı islam,ABD ya hizmet eden bir ülke...başka birşey yazmaya gerek var mı?

 

Bu ülke yıkılmayacak,buna izin vermeyeceğiz.Ama bu ülke kaybetmeye devam edecek.Onun için cesaret,onun için hep beraber yüzleşme...

 

Ayrıca Tarhan Erdem' eait olan bu yazıyı,sadece soruna ad koyma adına verdim;verdiğim her yazıya katılmıyorum zaten.

 

Federalizmi istiyor muyum?

 

Hayır;biliyorum ki federalizm,bölünecek bir ülkeden başka bir sonuç vermeyecektir.

 

Saygılar!

Gönderi tarihi:
Terör Kürtcülerin basvurdugu bir yöntem,yani kan dökme yöntemi,terörden önce ne yakilan köy vardi nede öldürülen insanlar.Terör neden cikti,sizden bunun aciklamasini beklerdim,terör köyler yakildi diyemi cikti,yoksa Asala terör örgütü ile isbirligi yapan teröristbasinin eylem emri vermesiylemi.Belgelerle sabittirki,ASALA VE PKK Terör icin elbirligi etmis örgütlerdir.PKKKürtler adina terör yapmakta diye iddia edilmektedir ki bu gercek disidir,PKK taseron bir örgüttür.

Demekki köylerin yakilmasi terörden önce degil sonradir.Halepcede bile önce Kürtlerin Saddama ihaneti sonrasi o bildigimiz katliam yasanmistir.Bununla söylemeye calistigim sey,sizin sikayet ettiginiz noktalarin terörden önce mevcut olmadigidir.Terörle birseyler koparmaya calisildi buna karsida bazi önlemlerin alinmis olmasida gayet dogaldi yoksa bütün köyü insanlari ilemi yakmak gerekiyordu.

Kürtce konusmaya gelince Kürt kökenli vatandaslarin hemen hepside Kürtceyi konusmaktalar yani hicbir engel yok ve yoktu Kürtcenin karsisinda,ayrica kelime oyunu yaparak *politika Kürtce yasagi kabul etti*demenizede gercekten güldüm.Kürtcenin okullarda okutulsun diye dayatilmasi ise tamamen farkli bir amaca hizmettir.

Türkiyenin birlik ve bütünlügünü bozmayacak,üniter yapisina halel getirmeyecek,Türkiyenin sinirlari dahilinde ayri bir olusuma hizmet vermeyecek cözümler tabiiki üretilebilir,siyaset bunun icin vardir.Asker anayasanin verdigi görevi yerine getirmekle yükümlüdür,oda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasini saglamaktir.

 

 

saygilarla

 

Güldürmüşsem helal bana :D gülmek güzeldir;Politika biliminde en çok tartıştığım Değerli Politika ;)

 

şu yazıyı okursanız;çok sevinirim...

 

''Kürt Meselesinin Doğuşu

 

Peki Osmanlı"ya büyük sadakat gösteren, Milli Mücadele"ye canla başla destek veren, Sevr"i protesto edip Lozan"da "Türklerden ayrılmak istemeyiz" diyen Kürtler arasından nasıl oldu da bir "Kürt sorunu" doğdu? Bu sorunun cevabı, bir yönüyle Kürt milliyetçiliği ile ilgili. Osmanlı devletinin son döneminde ortaya çıkan Kürt milliyetçiliği her ne kadar geniş kitleleri etkilemese de varlığını sürdürdü; cumhuriyet döneminde, özellikle de tek parti döneminde büyüdü. Atatürk"ün milliyetçilik anlayışı, hiç kimsenin etnik kökenine önem vermeksizin, "Türküm" diyen herkesi eşit vatandaş kabul etme esasına dayalıydı. Ancak uygulama her zaman böyle olmadı. Tek parti döneminde kimi bürokratlar, etnik temelli bir Türk milliyetçiliği geliştirdi.

 

Kürt sorununun kırılma noktası ise, 1925 baharında patlak veren Şeyh Said isyanı oldu. İsyan, Kürtler arasında çok sınırlı bir destek buldu; Bediüzzaman Said Nursi gibi önde gelen Kürt din adamları isyana karşı çıktı. Ama isyanı bastırmak ve "kökünden halletmek" için başlatılan Takrir-i Sükun döneminde sert yöntemlere başvuruldu. Bu tarihten itibaren 1930"ların sonuna kadar "bölge"de hemen her yıl ayaklanma yaşandı. Türkler ve Kürtler arasındaki birliği sağlayan Müslüman kimliğine yapılan vurgunun azalması sorunun çözümünün en etkin yolunu da ortadan kaldırmış oldu.

 

 

Kazım Karabekir"in Alternatif Projesi

 

Acaba Şeyh Said isyanı sonrasında daha farklı bir "doğu politikası" uygulanabilir miydi? Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa, farklı bir politika geliştirmiş ve önermişti. İsmet İnönü hükümetinin "Takrir-i Sükun" politikalarındaki sertliği eleştiren Karabekir, temeli eğitim ve ekonomik entegrasyona dayalı alternatif bir proje sunmuştu. Proje 4 temele dayanıyordu: 12 yaşından küçük çocukları gece yatılı mekteplerine almak; Hamidiye Alayları"nın devamı olan Aşiret Süvari Fırkaları"nı tarımsal müfrezeler haline getirerek bunları tarımsal kalkınma ve yol çalışmalarında üretici hale getirmek; bölgedeki din adamlarını, Kürtçeyi de iyi bilen üniversite mezunu hocalar ve hukukçular ile harmanlamak. Böylece, bölge insanının dini temelden kopmadan modern bir eğitim almasını sağlamak; özellikle Van Gölü havzasından başlamak üzere, bölgedeki diğer aşiret unsurlarını küçük parçalara ayırarak yerel kalkınmada çalıştırmak, bölgedeki Ermeni propagandalarını ve Kürtçülük hareketlerini etkisiz hale getirmek için üst kültürlü, temsil yetenekli, çevresindeki yerli halka sosyal hayatta ve üretimde örnek olacak Türk kanalları açmak.

 

Karabekir, Kürtlerin dini hassasiyetlerini gözetecek, onları modern eğitimle tanıştırırken bir yandan da üretime teşvik edecek ve böylece ülke geneliyle ekonomik entegrasyonlarını artıracak çözüm öneriyordu. 1926 yılında Meclis tarafından bölgeye gönderilerek durum hakkında rapor hazırlaması istenen Bursa Milletvekili Emin Bey de "sıkı yönetim yerine ılımlı, yumuşak bir politika uygulanması, Sultan II. Abdülhamid"in bölgede uyguladığı politikalara ağırlık verilmesini" öneriyor ve "güvenliği sağlamak için bölgede bulunan silahlı kuvvetlere yapılacak masrafın yarısı kadar bir masrafla bölgeye önemli hizmetler götürülebileceğine" dikkat çekiyordu.

 

İsmet İnönü hükümetlerinin uyguladığı politikalar ise, "radikal devrimcilik" vizyonuna göre şekillenmişti. Bu vizyonda ekonomiye ve yerleşik kültürel değerlere fazla önem verilmiyor, sorunun Kürtlere Türk kimliğini kabul ettirmek ve tepkileri bastırmakla çözümleneceği umuluyordu. Ancak bu politika ters tepti. Muhafazakar Kürtleri Türk kimliğine kazandırmak, ancak ortak dini ve kültürel değerler ekseninde yürütülecek politikayla mümkün olabilirdi. Bunun aksi bir çizgide oluşturulan Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi projeler başarılı olamadı.

 

Dr. Hüseyin Koca"nın ifadesiyle "halk zaten sınırlı olan eğitim imkanlarından "çocuklarımız gavurlaşacak" diye faydalanmak istemedi." Oysa, Dr. Koca"ya göre, "Kazım Karabekir Paşa"nın ziraat projesine kulak verilseydi, sosyal bütünleşme sağlanabilecekti."

 

Tek parti döneminden sonra gerek Demokrat Parti döneminde, gerekse Anavatan Partisi iktidarında bir takım olumlu adımlar atıldı. Ancak, bu adımlar başarılı olamadı ve sorun günümüze kadar büyüyerek geldi. Şimdi, yeni bir dönemin başında kapsayıcı projelere ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Yanı başında Irak gibi istikrarsız bir yapının olduğu bir dönemde Türkiye"nin, tıpkı Osmanlı zamanında olduğu gibi ülkede yaşayan bütün unsurları ortak manevi değerlere dayalı, kardeşlik duygusuyla kucaklayacak politikaları hayata geçirmesi gerekiyor.''

 

 

Ayrıca Kürt Dili bugün yasak demedim;siz de bir ara yasak olduğunu kabul ettiniz.Saygılar!

 

 

*Mustafa Akyol...Türkler, Kürtler ve Osmanlılar

Gönderi tarihi:

Sn. Mavi,

 

Mustafa Akyolun değerlendirmeleri arasında yanlış bilgiler var.

 

Bediüzzaman Said Nursi gibi önde gelen Kürt din adamları isyana karşı çıktı.

 

Said-i Nursi, Kürt teali cemiyetini kurucularındandır ve Şeyh Sait ayaklanması sonrasında yargılanıp, zorunlu iskan cezası almıştır. Mustafa Akyol galiba Nur cemaatine yakın yada Zamanda yazdığı için o yüzden burayı çarpıtmış.

 

Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa, farklı bir politika geliştirmiş ve önermişti.

 

Kazım Karabekir, doğu sınırlarının çizilmesinde büyük katkısı olan iyi bir asker olmasına rağmen, devrimlere karşı çıkan, Osmanlıyı devam ettirmek isteyen yapısı ile Atatürkle arası pek iyi olamayan birisidir. Hatta, İzmir süikastı nedeniyle de yargılanmıştır. Kurduğu parti (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) bu sebeplerle kapatılmıştır. Mustafa Akyol ise bunları sanki Atatürk'ün bilgisi ve iradesi dışındaymış da İsmet İnönü yapmış gibi göstermektedir. tarihlere bakılırsa bu yutturmaca anlaşılabilir. Kürt bölgelerinin kalkınması için önerdiği çözümün ise Köy enstitülerinden farkı Osmanlı gibi dini ögelere ağırlık vermesidir. Oysa, Osmanlının bunu başaramadığı açıktır. Sıkıyönetimi isyanın sonucu olan bir şey değil de sanki sıkı yönetim dolayısıyla isyan oluyora getirerek olayı çarpıtmak ve sorunların temelindeki feodaliteyi es geçmek hiç bir zaman çözüm olamaz. Köy enstitülerin ve Halkevlerinin DP ve feodal ağalar tarafından engellendiğini zaten önceden anlattık. Ortak değerler asıl bu kurumlarda üretiliyordu. Örneğin, o dönem meşhur Lorke türküsü ders kitaplarına girmiş, konservatuarlarda çalınmaktadır. Halk, 'çocuklarımız gavurlaşacak' diye değil, ağalar, 'çocuklarınız gavurlaşacak' dediği için çocuklarını bu okullara göndermemiştir. Asıl kırılma noktası da DP nin kurulmasıyla başladı. DP feodalizmi körükledi, devrimleri askıya aldı, ucuz siyaset yolunu seçti, medeniyetleşme sorununu görmezden geldi. Mustafa Akyolun aldığı eğitim incelendiğinde de bunları neden böyle yazdığı da gayet net anlaşılıyor.

Gönderi tarihi:
Güldürmüşsem helal bana :D gülmek güzeldir;Politika biliminde en çok tartıştığım Değerli Politika ;)

 

şu yazıyı okursanız;çok sevinirim...

 

''Kürt Meselesinin Doğuşu

 

Peki Osmanlı"ya büyük sadakat gösteren, Milli Mücadele"ye canla başla destek veren, Sevr"i protesto edip Lozan"da "Türklerden ayrılmak istemeyiz" diyen Kürtler arasından nasıl oldu da bir "Kürt sorunu" doğdu? Bu sorunun cevabı, bir yönüyle Kürt milliyetçiliği ile ilgili. Osmanlı devletinin son döneminde ortaya çıkan Kürt milliyetçiliği her ne kadar geniş kitleleri etkilemese de varlığını sürdürdü; cumhuriyet döneminde, özellikle de tek parti döneminde büyüdü. Atatürk"ün milliyetçilik anlayışı, hiç kimsenin etnik kökenine önem vermeksizin, "Türküm" diyen herkesi eşit vatandaş kabul etme esasına dayalıydı. Ancak uygulama her zaman böyle olmadı. Tek parti döneminde kimi bürokratlar, etnik temelli bir Türk milliyetçiliği geliştirdi.

 

Kürt sorununun kırılma noktası ise, 1925 baharında patlak veren Şeyh Said isyanı oldu. İsyan, Kürtler arasında çok sınırlı bir destek buldu; Bediüzzaman Said Nursi gibi önde gelen Kürt din adamları isyana karşı çıktı. Ama isyanı bastırmak ve "kökünden halletmek" için başlatılan Takrir-i Sükun döneminde sert yöntemlere başvuruldu. Bu tarihten itibaren 1930"ların sonuna kadar "bölge"de hemen her yıl ayaklanma yaşandı. Türkler ve Kürtler arasındaki birliği sağlayan Müslüman kimliğine yapılan vurgunun azalması sorunun çözümünün en etkin yolunu da ortadan kaldırmış oldu.

 

 

Kazım Karabekir"in Alternatif Projesi

 

Acaba Şeyh Said isyanı sonrasında daha farklı bir "doğu politikası" uygulanabilir miydi? Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa, farklı bir politika geliştirmiş ve önermişti. İsmet İnönü hükümetinin "Takrir-i Sükun" politikalarındaki sertliği eleştiren Karabekir, temeli eğitim ve ekonomik entegrasyona dayalı alternatif bir proje sunmuştu. Proje 4 temele dayanıyordu: 12 yaşından küçük çocukları gece yatılı mekteplerine almak; Hamidiye Alayları"nın devamı olan Aşiret Süvari Fırkaları"nı tarımsal müfrezeler haline getirerek bunları tarımsal kalkınma ve yol çalışmalarında üretici hale getirmek; bölgedeki din adamlarını, Kürtçeyi de iyi bilen üniversite mezunu hocalar ve hukukçular ile harmanlamak. Böylece, bölge insanının dini temelden kopmadan modern bir eğitim almasını sağlamak; özellikle Van Gölü havzasından başlamak üzere, bölgedeki diğer aşiret unsurlarını küçük parçalara ayırarak yerel kalkınmada çalıştırmak, bölgedeki Ermeni propagandalarını ve Kürtçülük hareketlerini etkisiz hale getirmek için üst kültürlü, temsil yetenekli, çevresindeki yerli halka sosyal hayatta ve üretimde örnek olacak Türk kanalları açmak.

 

Karabekir, Kürtlerin dini hassasiyetlerini gözetecek, onları modern eğitimle tanıştırırken bir yandan da üretime teşvik edecek ve böylece ülke geneliyle ekonomik entegrasyonlarını artıracak çözüm öneriyordu. 1926 yılında Meclis tarafından bölgeye gönderilerek durum hakkında rapor hazırlaması istenen Bursa Milletvekili Emin Bey de "sıkı yönetim yerine ılımlı, yumuşak bir politika uygulanması, Sultan II. Abdülhamid"in bölgede uyguladığı politikalara ağırlık verilmesini" öneriyor ve "güvenliği sağlamak için bölgede bulunan silahlı kuvvetlere yapılacak masrafın yarısı kadar bir masrafla bölgeye önemli hizmetler götürülebileceğine" dikkat çekiyordu.

 

İsmet İnönü hükümetlerinin uyguladığı politikalar ise, "radikal devrimcilik" vizyonuna göre şekillenmişti. Bu vizyonda ekonomiye ve yerleşik kültürel değerlere fazla önem verilmiyor, sorunun Kürtlere Türk kimliğini kabul ettirmek ve tepkileri bastırmakla çözümleneceği umuluyordu. Ancak bu politika ters tepti. Muhafazakar Kürtleri Türk kimliğine kazandırmak, ancak ortak dini ve kültürel değerler ekseninde yürütülecek politikayla mümkün olabilirdi. Bunun aksi bir çizgide oluşturulan Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi projeler başarılı olamadı.

 

Dr. Hüseyin Koca"nın ifadesiyle "halk zaten sınırlı olan eğitim imkanlarından "çocuklarımız gavurlaşacak" diye faydalanmak istemedi." Oysa, Dr. Koca"ya göre, "Kazım Karabekir Paşa"nın ziraat projesine kulak verilseydi, sosyal bütünleşme sağlanabilecekti."

 

Tek parti döneminden sonra gerek Demokrat Parti döneminde, gerekse Anavatan Partisi iktidarında bir takım olumlu adımlar atıldı. Ancak, bu adımlar başarılı olamadı ve sorun günümüze kadar büyüyerek geldi. Şimdi, yeni bir dönemin başında kapsayıcı projelere ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Yanı başında Irak gibi istikrarsız bir yapının olduğu bir dönemde Türkiye"nin, tıpkı Osmanlı zamanında olduğu gibi ülkede yaşayan bütün unsurları ortak manevi değerlere dayalı, kardeşlik duygusuyla kucaklayacak politikaları hayata geçirmesi gerekiyor.''

 

 

Ayrıca Kürt Dili bugün yasak demedim;siz de bir ara yasak olduğunu kabul ettiniz.Saygılar!

 

 

*Mustafa Akyol...Türkler, Kürtler ve Osmanlılar

 

Sayin Mavi... beni simartiyorsunuz,saka bir yana deger verdigim siyasi düsüncelerimiz ters olsa bile yazdiklarinizi ilgi ile takip etmekteyim.

 

Said-i Nursi nami diger Said-i Kürdi üzerinde tartismayacagim,cünkü onun ne ve kim oldugu degisik nedenlerle zaten anlatilmistir.Sadece su kadarini yazma geregi duyuyorum ki Said-i Kürdi bir Kürtcü idi ve bunu asla saklamadi onun saklamadigi bu gercegi onu takibedenler inkar etmektedirler.

Bende size Türkiye üzerinde oynana oyunlari farkli bir persfektifte bilginize sunacagim;

 

Türkiye üzerinde oyanan oyunlar,Ergenekon Kürt davasi PKK hepsi biribirine bir zincirin halkalári gibi bagli olan kavramlardir.Buna Ermeni terör örgütü Asalayi dolayisiyla Ermenileride katabiliriz.

Kürtlerle ilgili konulara hep duygusal yönden yani insan yönünden yaklasmakla aslinda asil hastalik yok sayilmaktadir.

Tarihte meshur,Nemrut Kürt Mustafa Pasa vardir.Aslen Seyh Said'in yakin akrabasi ve her ikiside Bedirhani asiretinin önde gelen lideri,isgal gücleri isbirlikcisi siyasiler.

Ingiliz Divani harp reisi Kürt Nemrut Mustafa Pasa umumi harp yillarinda Teskila-i Mahsusa'ya dahil olmus ve Harbiye Nezareti tarafindan dogu vilayetlerinde görevlendirilmistir.büyük hainlerdendir.

Mustafa Pasa kendi adiyla anilan Nemrut Kürt Mustafa Pasa Divanini kurmus Ermeni patrigi ZAVEN efendiden aldigi icazetlerle ve Ingilizlerden aldigi emirle bircok vatanperverin idamina karar

vermistir.

Ali Kemal'in linc edildigini duyunca Ingiliz'lere siginarak Bagdat'a kacmis Said Molla gibi Ingiliz ajani olarak calismaya baslamis bir ara gizlice Diyarbakir'a gelerek Seyh Said isyani icin önemli calismalar yapmistir.Patrik ZAVEN efendi onlar ve Bedirhani asireti icin "onlar aslinda bizdendir"yani Kürt degil Ermenidir diyerek tarihe gececek bir belgeyi bize birakmistir.

Türkiye üzerinde oynana en tehlikeli oyun *etnik ayirimciliktir*ve Etnik ayirimciligin belirli cevrelerce körüklenmesi bu tehlikeyi dahada arttirmaktadir.

Dünkü Nemrut Kürt Mustafa divaninin yerini bugün Nemrut Kürt Mustafa medyasi almistir.Devlete askere saldirarak etnik ayirimciligi körüklemektedirler.

Önce Lazlar üzerinde denendi bu oyun,belgelerin isiginda görüyoruzki bu oyunlarin perde arkasinda Almanya ve Almanyanin BND'si yani gizli servisi var.1960 li yillarin basinda baslayan bu calismalar Alman gizli servisinin bünyesine aldigi Türkler tarafindan yürütülmüs ayni calismalar bugünde Kürtler üzerinde yogunlasmistir.

1960 li yillarin basinda BND tarafindan bir birim olusturulmus ve Lazlarin ayri bir ulus oldugu ilari sürülerek Almanyadaki iscilerimiz arasimda bir*Kackar Kültür Halkasi*tesisine tarafta bulmaya calisilmistir.Lazca bir alfabe hazirlanmis Lazcanin bagimsiz bir dil oldugu üzerinde akademik calismalar yapilmistir.bu yayinlar folklorik nitelikteki periyodikler dahil gazeteci akademisyen ve turist kimlikli BND ajanlarinca bölgeye ulastirilmistir.Wolfgang Feuerstein denilen adamin 20 yil önce Türk makamlarinca yakalanmasindan sonra bu is Almanyada Laz bilinciyle yetistirilen ikinci kusak cocuklarina birakilmistir.BND'nin finansal destegi ile 1994 de Türkce-Lazca "OGNI" adli bir gazete cikarilmis mahkeme karari ile bu gazetenin kapatilmasindan sonra Istanbul üniversitesindeki solcu gencler tarafindan Lazca afisler asilmis ve Alman medyasi bu olayi Türkiyeye karsi uzun süre kullanmistir.

Istiklal savasina Atatürk'e ve Cumhuriyete dil uzatanlarin fikir babasi olan Cengiz Kibaroglu adli BND ajani Türk Cumhuriyetin ve yeni bir ulusun dogacagina "icki masasinda"karar verildi diyerek hem Türkiye karsitlarini hemde Atatürk karsitlarini sevindirmis,Sadik Albayrak yazdigi kitabinda Canakkalede savasanlari ***** diye nitelemistir.Cengiz Kibaroglu denilen adam konusmasinin son bölümüde PKK ayirmis ve PKK ya övgüler dizmistir.Bugün bunu hangi medyanin yaptigini hepimiz bilmekteyiz cok sükür.

Türkiyede etnik ayirimcilik dis gücler ve onlarin Türkiye icersindeki fikir taseronlari tarafindan yapilmaktadir.Bu anlamda Orhan Pamuk,Ahmet ve Mehmet Altan kardesler,Baskin Oran ve daha bircok isim bu ayirimciligin arkasindadir.Ermeni konferansi Türkiyede Türkiy<e üzerinde oynana oyunlarin bir perdesiydi,ikinci perdeyi Abdullah Gül ve onun basbakani Erdogan oynadi.Ama en büyük oyuncu Kars Ticaret odasi baskanidir cünkü Dogunun kalkinmasi icin Ermenistan sinir kapisi acilmalidir diyecek kadar dalalet icindedir.

Türkiyede yapilan etnik ayiriciliga karsi cikanlari *milliyetci,söven,irkci veya fasist *olarak niteleyenler bu oyunun bilerek veya bilmeyerek piyonlari olmuslardir.

Etnik ayiimciligi yani Kürtcülügü körükleyenlerle Kürtler arasinda cok önemli bir ayrinti vardir.

Kürtcüler*pkk terörünün ve akan kanin durmasi icin KÜRTLERIN DEMOKRATIK HAKLARI VERILMELIDIR*diyerek özerklige giden yolun önünü acmaya calismaktadirlar.Artan terör bu anlami icermektedir.Kan dökerek bir an önce parsayi kapmayi amaclamaktadirlar,karsilarinda TSK oldugu icin amaclarina ulasmalari bir hayal olmaya baslamakta ve buseferde TSK ya saldirarak onu milletin gözünde degersiz bir hale getirmeyi denemektedirler ama bunlarin hepsi onlarin hüsraniyla sona erecektir.

Peki Kürtler ne istiyor;Kürt yurttaslarimizin istedigi seyler hepimizin savundugu seylerdir.Devletin elinin oralara daha cok uzanmasi,kalkinma seferberligi ile calisma imkani ve insanlarin daha müreffeh yasayabilecegi bir Türkiye.Kürt yurttaslarimizin diger bir istegide.devletin kendilerini PKK dan korumalari ve egitimdir.

Bir forumdasin yazdigi gibi *kürtler bu ülkede asla sorun olmadilarki bir Kürt sorunu olsun,tüm Türk halkinin sorunlari ortaktir.

Bu nedenle sayin Mavi...Mustafa AKYOL'un iddialari aslinda kismen dogruda olsa tespitlerinde cok yanlislar var.

 

 

saygilarrla

Gönderi tarihi:
Sayin Mavi... beni simartiyorsunuz,saka bir yana deger verdigim siyasi düsüncelerimiz ters olsa bile yazdiklarinizi ilgi ile takip etmekteyim.

.

.

.

saygilarrla

Halaa senaryo yazmaya devam ediyoruz. Ama yillardan beri bu senaryolari o kadar duyduk ve konustukki aslinda halaa senaryo yazmaya devam etmemizde gayet normal, nasil olsa TC nin cocuklariyiz. Herhalde Türk'lerden fazla hayal kuran ve senaryo yazan baska bir millet yoktur dünyada. Buda bizi en azindan bu konuda birinci yapiyor.

Gönderi tarihi:

Sevgili Doğrucudavut ve Politika,

 

Saidi Nursi,Kürt devleti değil İslami bir devleti istiyordu.Kurtuluş savaşı sürecinde aktif mücadale içinde yer alan Saidi Nursi ilk zamanlarda siyaset ile uğraşmmış,daha sonra siyaseti hayatından çıkarmıştır.Eski Said-Yeni Said şeklinde kendini ifade etmiştir.

 

Bugün kendilerini Nur talebesi olarak görenler,siyasete karşı oldukça uzaklar.İçlerinde olmasam da dışardan görünen bunu net şekilde ifade ediyor.

 

 

Mustafa Akyol'un tespitlerine ben de tam olarak katılmasamda bence oldukça yerinde tespitleri var,Kazım Karabekir ve sonrası...bunlar üzerinde düşünülmesi gerekenler!

 

Lütfen bu yazıyı da beraber okuyalım;

 

''Ey Kürt Halkı!

 

İttifakta kuvvet, ittihatta hayat, kardeşlikte saadet, hükümette saadet vardır.

 

İttihat bağını ve muhabbet ipini güçlü tutun. Ta ki sizi beladan kurtarsın.

 

Bana iyi kulak verin, size bir şey söyleyeceğim;

 

Biliniz ki, korumamız gereken üç cevherimiz vardır;

 

Birincisi: İslamiyettir ki, binlerce şehidimizin kanı pahasına olmuştur.

 

İkincisi: İnsaniyettir ki, halkın nazarında akla uygun hizmetle yiğitliğimizi ve insanlığımızı bütün dünyaya göstermeliyiz.

 

Üçüncüsü: Milliyetimizdir ki, bize meziyet vermiştir. Bizden öncekiler iyilikleriyle yaşıyorlar. Kendine yetebilen, milliyetini koruyup onların ruhlarını kabirlerinde şad eder.

 

Bundan sonra bizi perişan eden üç düşmanımız vardır;

 

Birincisi: Fakirliktir ki, İstanbul'daki kırk bin hammal buna delildir.

 

İkincisi: Cehalettir ki, binimizin bir gazete okuyamaması bunun delilidir.

 

Üçüncüsü: İhtilaf tır ki, kuvvetimizi kaybettiriyor, bizi terbiyeye müstehak kılıyor ve hükümet de kendi insafsızlığından bize zulmediyor.

 

Eğer bana kulak verdiyseniz, iyi bilin ki, bizim çaremiz şudur;

 

Biz üç elmas kılıcı elimize alalım ve düşmanı üstümüzden kaldıralım.

 

Birincisi: Adalet, maarif ve okuma kılıcıdır.

 

İkincisi: İttifak ve milli muhabbet kılıcıdır.

 

Üçüncüsü: Kendine güven kılıcıdır.

 

Böylece herkes kendi işini yapsın. Sefiller gibi kimsenin gücünden ümit beklemesin ve sırtını ona dayamasın.

 

Son vasiyetim;

Okumak ! Okumak ! Okumak !

( Xwandin ! Xwandin ! Xwandin ! )

 

El ele vermek ! El ele vermek ! El ele vermek !

( Destêhevgirtin ! Destêhevgirtin ! Destêhevgirtin ! )

 

Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi , İstanbul, Sayı, 1, Tarih, 1908(Bediüzzaman Said-i nursi'nin Kürt halkına nasihati )''

 

Saidi Nursi,Şeyh Sait isyanında kanı ve şiddetti mazur görmemiştir;yanında olmamıştır.Kürt millliyetçileri bu yönüyle onu haksız bulurlar!

 

Onu okurken,o dönemi ve yaşananları da göz önünde bulundurmak ayrıca yararlı olacaktır.

 

Saygılar!

Gönderi tarihi:

Sayin Mavi... sizde tarihi belgelere karsi bir direnis var;Said-i Nursinin din egitimi neydiki Islami birlik istesin.Said-i Nursi kendini peygamber ilan etmis bircok ayetin kendisinden bahsettigini iddia edecek kadar bilimden yoksun birisiydi.Onun Kürtcü oldugunu birakin baskalarinin yazmasini söylemesini bunu bizzat kendisi söylemistir.Yani gercekler bu kadar carpitilmaz ki.

 

Kürdistan Teali Cemiyetinin kurucularindan biriside Said-i Nursidir.Kürt Teali cemiyetinin tüzügünün amac maddesinde acik ve yalnizca *BAGIMSIZ KÜRDISTAN*hedefinden söz edilmistir.Cemiyetin mühründe Türkce olarak (Kürt Teali Cemiyeti)Fransizca olarak ( Autonomie du Kurdistan)yaziliydi.Cemal Dursunoglu,Milli Mücadelede Erzurum,Ankara,1946 s 18

Kurtulus mücadelesi döneminde, Ankara'daki meclisin etkisini yok etmek icin;Marmara,Ege Konya ve Yozgat'ta örgütlenen kalkismalar,Karadeniz'de Rum Pontus saldirilari,Sivas'in dogusundada Kürt Teali Cemiyetinin destegiyle Alevi Kürt Kockiri ayaklanmasi baslatilir.Meczup yaratmak,Mustafa Yildirim,s 86

 

Sayin Mavi..bugünlerde DTP nin organize ettigi ayaklanma ve baskaldirilar tarihteki Kürt ayaklanmalarina esittir.Ve amac federasyondur,bunun amac oldugu mecliste dagittiklari kitapciklada zaten resmilestirdiler,dolayisiyla bu durum Türk devletine kendini koruma hakkini vermektedir.Ilerde olabileceklerden Türk devleti degil DTP sorumludur.Eminim ki 80 yil sonra torunlariniz DTP icin bugün Saidi Nursi icin dediklerinizin aynisini diyeceklerdir.Yani gercekleri carpitarak.

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.