Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bilim, Allah'ın varlığını ispatlıyor.


kaybolansehir

Önerilen İletiler

Nobel Fizik Ödülleri BIG BANG'a Gitti! | Aylin Atmaca

 

2006 yılında verilen Nobel Fizik Ödülü'nü ABD'li bilim adamları John C. Mather ve George F. Smoot aldı. Ödülü alma nedenleri ise Big Bang teorisine olan katkılarıydı.

Bu iki bilim adamı NASA'nın COBE uydusundan gelen verilere dayanarak 1989 yılında yaptıkları ölçümlerde, evrenin doğumundan 380.000 yıl sonraki halini gözlemlemeyi başardılar. Evrenin tarihinde bu kadar geriye gidilmesi o zaman için büyük bir aşamaydı.

 

Ancak bu ödülü daha da anlamlı kılan nokta, teoriye evrensellik niteliği kazandırması ve teoriyle ilgili tartışmalara açıklık getirmesiydi.

 

Big Bang'den önce bilim adamlarının çoğu, sonsuzdan beri var olan bir maddeler bütünüyle karşı karşıya olduklarını sanıyor ve evren için bir 'yaratılış', yani başlangıç olduğunu kesinlikle düşünmüyorlardı. Bunda, hiç kuşkusuz, sahip oldukları materyalist dünya görüşünün etkisi büyüktü. Çünkü evrenin bir başlangıcı olması, Allah tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu. Bu da materyalist bilim adamlarının felsefi olarak asla kabul edemedikleri bir şeydi. Nitekim ünlü materyalist Georges Politzer'in ifadeleri bu gerçeğin açık bir göstergesidir: "Yaratılışı kabul edebilmek için, her şeyden önce, evrenin var olmadığı bir anın varlığını, sonra da, hiçlikten (yokluktan) bir şeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu ise bilimin kabul edemeyeceği bir şeydir." İşte şu an bulunduğumuz noktada bilim artık bu seçeneği de masanın üstüne koymak zorunda kaldı. Zira Big Bang'in yaşandığına dair deliller yıllar geçtikçe artıyor. İşte bu delillerin tarihsel sırasına göre en önemlilerini ya da başka bir ifadeyle big bang teorisinin tarihsel seyrini şu şekilde sıralayabiliriz:

 

• 1920'li yıllarda, modern astronominin gelişimiyle birlikte Belçikalı astronom Georges Lemaitre, Einstein'in genel görecelilik kuramına dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu ve bu başlangıçtan itibaren sürekli genişlediğini öngördü. Ayrıca, bu başlangıç anından arta kalan radyasyonun da günümüzde saptanabileceğini anlamına geldi.

 

 

• Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru kayan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble, yıldızlar ve galaksilerin yalnızca bizden değil aynı zamanda birbirlerinden de uzaklaştıklarını buldu. Bu durum evrenin genişlediği anlamına geliyordu.

 

 

• Hubble'ın ortaya koyduğu evrenin genişlediği gerçeği, kısa bir süre sonra yeni bir evren modelini ortaya koydu. Evren genişlediğine göre, zamanda geriye doğru gidildiğinde çok daha küçük bir evren, daha da geriye gittiğimizde "tek bir nokta" ortaya çıkıyordu. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, korkunç çekim gücü nedeniyle "sıfır hacme" sahip olacağını gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Bu patlamaya "Big Bang" (Büyük Patlama) dendi.

 

 

• Big Bang'in gösterdiği önemli bir gerçek vardı: Sıfır hacim "yokluk" anlamına geldiğine göre, evren "yok" iken "var" hâle gelmişti. Bu ise, evrenin bir başlangıcı olduğu anlamına geliyor ve böylece materyalizmin "evren sonsuzdan beri vardır" varsayımını geçersiz kılıyordu.

 

 

• 1948 yılında George Gamov, evrenin büyük patlama ile oluşması durumunda, evrende bu patlamadan arta kalan belirli oranda bir radyasyonun olması gerektiğini ortaya attı. Üstelik bu radyasyon evrenin her yanında eşit olmalıydı.

 

 

• Buna dair kanıtlar kısa zamanda bulundu. 1965 yılında, Arno A. Penzias ve Robert W. Wilson adlı iki araştırmacı radyo teleskoplarındaki kaynağı belirsiz bir gürültüyü gidermeye çalışırlarken sonradan "Kozmik Fon Radyasyonu" adı verilecek olan bir radyasyon keşfettiler. Bu, evrenin tümüne dağılmış bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan ısı dalgasının, Big Bang'in ilk dönemlerinden kalma olduğu ortaya çıktı.

 

 

• Yazının başında bahsettiğimiz 2006 Nobel Fizik Ödülü'nün sahibi olan bilim adamları Smoot ve Mather, COBE uydusunu uzaya gönderdiler, bu gelişmiş uydu Penzias ve Wilson'un ölçümlerini doğruladı.

 

 

• Bir diğer önemli delil ise, uzaydaki hidrojen ve helyum gazlarının miktarı oldu. Günümüzde yapılan ölçümlerde anlaşıldı ki, evrendeki Hidrojen-Helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan Hidrojen-Helyum oranının teorik hesaplanmasıyla uyuşuyordu. Eğer evren, bir başlangıcı olmadan, sonsuzdan geliyor olsaydı, evrendeki Hidrojen tamamen yanarak Helyuma dönüşmesi gerekirdi.

 

Onyıllar boyu yapılan astronomik gözlemlerin oluşturduğu testler karşısında sürekli doğrulanma yönünde sonuçlar alınan Big Bang teorisi, evrim teorisi gibi aleyhinde pek çok delilin öne sürüldüğü teorilerin yanında en azından bugün itibariyle çok daha güvenilir ve inandırıcı bir pozisyona sahip görünüyor. Günümüzde astrofizikçilerin büyük çoğunluğu tarafından kabul gören Big Bang, Allah'ın evreni yoktan varettiği gerçeğini destekleyen bir teori olması hasebiyle inançlı insanların da merakla takip ettiği bir teori konumunda. Öyle görünüyor ki, 2006 Nobel Fizik Ödülü'nün Big Bang teorisine katkı sağlayan bilim adamlarına verilmiş olması, bilim dünyasının materyalist doğasının gün geçtikçe zayıflamakta olduğunun bir işareti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyi de verdiğiniz bilgilerin başlıkla hiç ilgisi yok. Evrenin başlangıçlı ve sonlu olduğu uzun süredir bilinen bir konu. Big bang teorisi olmadan da termodinamiğin ikinci yasası ile evrenin sonlu olması gerektiği kanıtlanıyordu. Maxwell bu prensibi çürütmek için varsayımlar ortaya attıysa da bu yasa bilim dünyasında kesin biçimde kabul göregeldi.

 

"Bilim dünyasının materyalist doğası"ndan söz etmek kesinlikle vahim bir önyargı. Bilim tanrının varlığını da yokluğunu da kanıtlamak için çalışmaz.

 

Gelelim, evrenin başlangıçlı ve sonlu olduğu tanrının varlığını kanıtlamaz. Evren kuramlarını daha iyi araştırmanızı tavsiye ederim. Bilimde evrenle ilgili Big-bang'ı çok aşan kuramlar üretildi. Varlığın bu evrenle sınırlı olduğunu nereden çıkarıyorsunuz?

 

Bilimin doğası ve yönteminde değişen bir şey yok. Aynı yöntemle aynı ilkelerle çalışmasını sürdürüyor. "Evreni tanrı yaratmışır" yargısına vardığı anda bilim zaten bitmiş olur ve çabasını sona erdirmiş demektir. Tanrı da sorgulanıp araştırılamayacağına göre, bilimi rafa kaldıracağız demektir.

 

Ha siz tanrı inancıyla, "tanrı acaba nasıl yaratmış" diye araştırma yapacakmışsınız ,elbette... Buyurun. Bir gerçeği de siz aydınlatırsanız bilime yaptığınız katkıdan dolayı minnettar kalırız. Ama bilimin amaçlarını kendi amaçlarınızla birleştirmeye kalkmayın, yeter...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrının varlığı veya yokluğu Bilimin konusu değildir.

 

Tanrının varlığı veya yokluğu bilimsel yöntemlerle sınanamaz. İspatlanamaz.

 

Bilim madde dışında hiçbirşeyi kabul etmez. O maddeyi var kabul eder ondan sonrasıyla ilgilenir. Madde nasıl var olmuştur, aslimidir, talimidir gibi konular Felsefenin alanına girer. Bilimle alakası yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrının varlığı veya yokluğu Bilimin konusu değildir.

 

Tanrının varlığı veya yokluğu bilimsel yöntemlerle sınanamaz. İspatlanamaz.

 

Bilim madde dışında hiçbirşeyi kabul etmez. O maddeyi var kabul eder ondan sonrasıyla ilgilenir. Madde nasıl var olmuştur, aslimidir, talimidir gibi konular Felsefenin alanına girer. Bilimle alakası yoktur.

 

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Arkadaşlar bilim ALLAH(c.c)'ın var olduğunu ispatlar.BE size küçük bir örnek vereyim.......:

 

 

Bir ağacın köklerine asit döktüğünüzde ağaç ölür...bilimsel bir gerçektir bu.

 

Peki bir ağaç taşın üstünde nasıl büyür toprağa ordan nasıl ulaşır :

 

kökleri ile salgıladığı asitlerle taşı deler hani asit ağacı kurutuyordu..

 

sizce bu bir ispat değil midir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar bilim ALLAH(c.c)'ın var olduğunu ispatlar.BE size küçük bir örnek vereyim.......:

Bir ağacın köklerine asit döktüğünüzde ağaç ölür...bilimsel bir gerçektir bu.

 

Peki bir ağaç taşın üstünde nasıl büyür toprağa ordan nasıl ulaşır :

 

kökleri ile salgıladığı asitlerle taşı deler hani asit ağacı kurutuyordu..

 

sizce bu bir ispat değil midir.

 

Ne alaka şimdi bu?

Söylediğin şey sadece, ağacın taşı delebildiğini ispatlar, başka bişeyi ispatlamaz.

 

Asit öldürdüğü gibi, asit işe de yarar.

 

Su can verdiği gibi, su boğar, can da alır.

 

Ateş insanı soğuktan koruduğuu gibi, yakar yok da eder.

 

Bunlar sadece maddenin başka maddeler üzrindeki etkilerini kanıtlar.

 

Cinleri, perileri, ilahla, hayaletleri ispatlamaz.

 

*

 

Ayva çiçek açmış, bu Zeus'un varlığını kanıtlar.

 

Denizlerde dalga var, bu Poseidon'u kanıtlar.

 

Güzel bir kız gördüm, aklım başımdan gitti, galiba aşık oluyorum, bu Eros'u kanıtlar.

 

Falan, filan işte.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gelişmiş canlılar olarak tabir ettiğimiz cok hücrelilerde gelişmişliğin en onemli belirtisi hücrelerin görev olarak özelleşmesidir. Dolayısı ile dokusal farklılasmadır. Öyle ki asit salgılayan bir bitkinin taşıyıcı dokularının diğer dokuları ile aynı özellik göstermesi beklenemez. Örneklendirecek olursak insan midesisinin içi mukus adı verilen yapıskan kuruyuucu bir madede ile cevrilmiştir. Bu madde mide içindeki asidin mide duvarına zarar vermesini engelleyecektir. Eğer mukus tabakasını kaldırırsanız midenin yara oldugunu (ülser) göreceksiniz. Çünkü mide kalkanından arınmıs olacak ve asit direkt olarak mide duvarında yaralar açmaya başlayacaktır.

 

Bahsettiğiniz bu olaylar kimyasal olaylardır. Yasalaşmış kimyasal tepkimeler ancak bilimsel açıklamalardır. Maddenin diğer bir madde ile ortaklaşa başka koşullarda, başka şekilde etkileşimini doğa üstü güçlerle açıklamaya çalışmak masalcılıktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar bilim ALLAH(c.c)'ın var olduğunu ispatlar.

 

 

Bilim ile din birbirine tamamen zıt kavramlardır... din sadece bir inançtır, kuşaktan kuşağa aktarılan bir inanç...

 

Bilim ise şudur; ilk etapta akla gelen fikirlere "hipotez" denir. Daha henuz bunlarin bir kaniti, dayanagi yoktur. Sonra arastirma yapilir, deneyler, gozlemler yapilir ve eldeki hipotezlerden bazilarini destekleyecek kanitlar bulundugunda bu hipotezler teori halini alir. Zamanla bazi teoriler daha guclenir, bazilari yeni bulunan kanitlarla zayiflar ve hatta gecersizlikleri kanitlanir. Digerleri arasindan ise zaman icinde yeteri kadar kanit bulundugu dusunulen teoriler bilimsel gercek ilan edilir.

 

Bilim olmayanı kanıylayamaz, olmayanla ve fizikötesiyle ilgilenmez...

 

İnançlar sadece kişinin inancı olarak kalır, bilimsel bir ispatı olamaz :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilim ile din birbirine tamamen zıt kavramlardır... din sadece bir inançtır, kuşaktan kuşağa aktarılan bir inanç...

 

Bilim ise şudur; ilk etapta akla gelen fikirlere "hipotez" denir. Daha henuz bunlarin bir kaniti, dayanagi yoktur. Sonra arastirma yapilir, deneyler, gozlemler yapilir ve eldeki hipotezlerden bazilarini destekleyecek kanitlar bulundugunda bu hipotezler teori halini alir. Zamanla bazi teoriler daha guclenir, bazilari yeni bulunan kanitlarla zayiflar ve hatta gecersizlikleri kanitlanir. Digerleri arasindan ise zaman icinde yeteri kadar kanit bulundugu dusunulen teoriler bilimsel gercek ilan edilir.

 

Bilim olmayanı kanıylayamaz, olmayanla ve fizikötesiyle ilgilenmez...

 

İnançlar sadece kişinin inancı olarak kalır, bilimsel bir ispatı olamaz :)

 

Bunu diye diye dilimizde tüy bitti, ama anlamayan anlamıyor işte.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunu diye diye dilimizde tüy bitti, ama anlamayan anlamıyor işte.

 

 

Anlamazlar, anlayamazlar..........

 

Doğdukları günden itibaren kafalara yerleştirilen allah korkusu onları korkuyla yaşamaya alıştırmıştır...

 

Dini safsataları beyinden söküp atmak zor bir iştir, kıvılcım çakması lazım, o kıvılcım da her beyinde çakmaz...

 

Bu durumda ne yapsınlar, her türlü bilimsel icadı eğerek bükerek kurana yamamaya çalışırlar ... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Başlığı okuyunca bende altında birşeyler olduğunu sandım ama ilk yanıtlar olayı yeterince açıklamış heralde :)

 

Benim anlamadığım bu dini bütün insanlarımızın bilimle alıp veremedikleri ne?

Bilim hiç bir zaman dini karalamak adına proje üretip yolunu çizmiyor ki. Ancak bulguları bir yerlere dokunuyor olsa gerek; dinine bağlı olan insanlarımız (1) ya bilimi körü körüne karalıyorlar; (2) ya bilimin bulgularını (bükülemeyen bilek öpülür misali) kendilerine mal etmeye çalışıyorlar; (3) ya da ilk iki seçeneği birlikte kullanıp, durup durup aynı hikayeleri yazıyorlar. Sanki bilimin tek derdi dinmiş gibi...

 

İşin diğer bir ilginç yanı :D buna çok gülüyorum :D ; bu forumda bilim dünyası olduğu halde (dini ölesiye savunan) arkadaşlarımız bilim konularını dini forumlarda tartışıyorlar. Bilimi buraya taşıyorlar. Bilim dünyası forumlarını ne kadar takip ettiklerini görmek zor değil. Zaten birazcık takip etseler çok farklı olurdu.

 

İşin çok daha vahim bir tarafı, bilime inanan bizleri de peşlerinden sürükleyip sürekli dini konuların paralelinde tartışma yaratıyorlar.

 

Buradan çıkarılacak sonuç: Amaç bilim adına bir şeyler öğrenmek sorgulamak ve paylaşmak değil... Onu kendi görüşlerine alet etmek sanırım....

 

Modern astronomi, modern yer bilimleri, modern tıp diye kastettikleri magazinvari haberlerin, içi boş yorumların gerçek bilimle ne alakası var acaba? Ve maalesef biz de buradayız sayelerinde!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizin açınızdan bakarsak yazılanlar sizin açınızdan oldukça doğru. Sizde Allah,peygamber vs. kavramı var mı yok mu ? - Yok. Bu nedenle bunları asla o alana sokmazsınız. Bilimle ilgilenen müslüman kişi de yukardaki mesajlardaki gibi bilimin ; hipotez --> teorem --> kanun çerçevesindeki işleyişini bilir. Ek olarak tek fark; Bilime kur'an'dan nasıl katkı sağlanmış, gerçek yaratıcı kim,olayların perde arkasındaki kim ona bakar ve yorumunu din - bilim kavramlarını birleştirerek yapar.

 

Siz ayrı kavramlar olduğunu söyleyebilirsiniz. Bilimin pozitivist düşünce işleyişini takip ettiğini söyleyebilirsiniz fakat müslüman kişinin düşünce sisteminin merkezinde Allah kavramı olduğunu,peygamber kavramı olduğunu, her şeyi ondan öğrendiğimizi, Onun gönderdiği mucize kitap Kur'an'daki verilerden(en bariz örneği peygamber mucizelerinden) yola çıkarak bilimi kendi dünyasında anlamdırdığını hiç hesaba katmıyorsunuz. Yani müslümanın hayatı islam üzere kuruludur. Müslümana göre sebepleri yaratan bir yaratıcı vardır, sebeplerin kendine kendine olduğunu kabul etmez.

 

Bilime müslümanın bakış açısıyla hiç bakmıyorsunuz...Nedeni belli; müslümanın düşünce sisteminde Allah kavramı var,sizin için ise öyle bir şey yok bu kadar basit müslümanın düşüncelerini bilimin dışında tutmanız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizin açınızdan bakarsak yazılanlar sizin açınızdan oldukça doğru. Sizde Allah,peygamber vs. kavramı var mı yok mu ? - Yok.

 

Bunu nereden nasıl çıkardın anlamadım. İnançlarıma dair şu ana kadar hiç bir şey yazmadım ama sorgulamalarım ve eleştirel bakış açım nedeniyle bir anda neye inanıp inanmadığımı çıkarsamanız ilginç. Ne kadar yanlış ne kadaarrrr... Tartışma bu değil ok?

 

.... fakat müslüman kişinin düşünce sisteminin merkezinde Allah kavramı olduğunu,peygamber kavramı olduğunu, her şeyi ondan öğrendiğimizi, Onun gönderdiği mucize kitap Kur'an'daki verilerden(en bariz örneği peygamber mucizelerinden) yola çıkarak bilimi kendi dünyasında anlamdırdığını hiç hesaba katmıyorsunuz.

 

Burayı tam olarak anlayamadım. Hangi bilim adamı hangi bilimsel olayı Kurandan gözlemlemiş, Kuran sayesinde hipotez atmış, Kuran sayesinde cevabını bulmuş? Bir örnek verirmisiniz? Bana bir tane örnek verin Kurandan öğrnilen bilimsel bir bulguya... Buna ihtiyacım var... Ama sakın ayetlerin çarpık yorumlarını yapıştırmayın buraya... daha önce çok gördüm ve eleştirince cevap gelmedi bir türlü...

 

Yani müslümanın hayatı islam üzere kuruludur. Müslümana göre sebepleri yaratan bir yaratıcı vardır, sebeplerin kendine kendine olduğunu kabul etmez.

 

Buna hiçbir zaman bir itirazım olmamıştır ki zaten böyle olmalıdır....

 

Bilime müslümanın bakış açısıyla hiç bakmıyorsunuz...Nedeni belli; müslümanın düşünce sisteminde Allah kavramı var,sizin için ise öyle bir şey yok bu kadar basit müslümanın düşüncelerini bilimin dışında tutmanız.

 

Bir yazımda islam dünyasının bilime katkılarından bahsemiştim özellikle İbni Sina'nın. Ne zamançıkaracaksınız bu önyargı gözlüklerinizi bilemiyorum. Neden bilimi savunanlara karşı bu denli hassas olup sürekli tartışmalarınızın merkezine çekersiniz bunu da hiç anlamam. Şunu da tekrar söyleyeyim. Bilim işi akıl işidir. Banane inancından ve kime ne inancımdan. Ben icraata bakarım...

 

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrının varlığı veya yokluğu Bilimin konusu değildir.

 

Tanrının varlığı veya yokluğu bilimsel yöntemlerle sınanamaz. İspatlanamaz.

 

Bilim madde dışında hiçbirşeyi kabul etmez. O maddeyi var kabul eder ondan sonrasıyla ilgilenir. Madde nasıl var olmuştur, aslimidir, talimidir gibi konular Felsefenin alanına girer. Bilimle alakası yoktur.

 

Acaba Sayin Cyrano veya digerleri su soruya nasil cevap verebilirler?

 

Eger Allah var ise ve Allah her şeye gücü yeten bir yaratici ise, o zaman inanmaniz gerekir ki Allah , kendisinin bile yerden kaldiramiyacak bir kaya veya tas yapabilir degil mi? Buna evet veya hayir demelisiniz. Bu kadar agir bir tasi ya yapabilir veya yapamaz.

 

Eger yapamazsa, o zaman Allahin yapamadigi bir seyi buldunuz.

Eger yaparsa, o zaman Allahin yapamadigi bir seyi buldunuz.

 

Bu Tas Paradoksuna cevabiniz Nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Acaba Sayin Cyrano veya digerleri su soruya nasil cevap verebilirler?

 

Eger Allah var ise ve Allah her şeye gücü yeten bir yaratici ise, o zaman inanmaniz gerekir ki Allah , kendisinin bile yerden kaldiramiyacak bir kaya veya tas yapabilir degil mi? Buna evet veya hayir demelisiniz. Bu kadar agir bir tasi ya yapabilir veya yapamaz.

 

Eger yapamazsa, o zaman Allahin yapamadigi bir seyi buldunuz.

Eger yaparsa, o zaman Allahin yapamadigi bir seyi buldunuz.

 

Bu Tas Paradoksuna cevabiniz Nedir?

 

Arkadaşım bu ve buna benzer bir çok paradoks diğer bazı forumlarda tartışılmış. Yerini tam hatırlamıyorum ama son iletilere sahip forumlarda bulabilirsiniz..

 

Saygılar

 

Bu arada buldum:

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...howtopic=108395

Tarih: Düzenleyen: yersoy
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Acaba Sayin Cyrano veya digerleri su soruya nasil cevap verebilirler?

 

Eger Allah var ise ve Allah her şeye gücü yeten bir yaratici ise, o zaman inanmaniz gerekir ki Allah , kendisinin bile yerden kaldiramiyacak bir kaya veya tas yapabilir degil mi? Buna evet veya hayir demelisiniz. Bu kadar agir bir tasi ya yapabilir veya yapamaz.

 

Eger yapamazsa, o zaman Allahin yapamadigi bir seyi buldunuz.

Eger yaparsa, o zaman Allahin yapamadigi bir seyi buldunuz.

 

Bu Tas Paradoksuna cevabiniz Nedir?

 

Şimdi arkadaşım. Bu topicle bu sorunun alakası ne ?

 

Alıntı yaptığın yazımdaki neye istinaden böyle bir soru soruyorsun. Artı. Bu sorduğun soru bilimsel bir sorumu?

 

Sonra bana soru sormuşsun. Benim adıma cevap vermişsin.

 

"şöyle olabilirmi. Buna şöyle şöyle cevap vermelisin, şu cevabı verirsen böyle olur, bu cevabı verirsen böyle olur"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sadece sorunun yanlış mantığına cevap vereyim.

 

"Herşeye yeten güç" ifadesini kendisine karşıda yetiyormu şeklinde sorgulamak. Sakat mantıktır. Zira "yerden kaldırmak" dediğin şey cismi yerde tutan yerçekimi kuvvetine karşı ondan daha güçlü bir kuvvet uygulamaktır. O halde Tanrının kendisinin yerden kaldıramıyacağı kadar ağır bir taş yaratması gibi bir varsayım. Yerçekimi kuvvetini yaratanda Tanrı olduğu için insanın sağ eliyle sol elinin bilek güreşi yapması gibi bir şeydir. Buda yapılabilir, yada yapılamaz bir "şey" değildir.

 

Buradaki yapılabilirlik, yapılamazlık ancak yerçekimi üzerinde hiçbir iradesi ve kontrol gücü olmayan insanın subjektif bakışıyla yapacağı bir tanım. Ve hem taş, hem yerçekimi üzerinde kontrolu olan bir güç için geçerli olmaz.

 

Yani bu sorunun mantığının sakat olduğu nokta şudur. Soruda 4 özne vardir . Yerçekimi kuvveti, Tanrı, kaldırılacak taş, ve yaratılacak taş. Yerçekimi kuvveti kaldırlacak ve kaldırılmayacak ölçüsü için bağımsız değişkendir burada. Ancak mantığın sakat olduğu noktada buradadır. Zira sorunun varsaydığına göre yerçekimini yaratanda tanrıdır. Dolayısıyla yerçekimi bağımsız bir değişken değildir. Yani "tanrının kendisinin bile kaldıramıyacağı taş" tanımı için, yerçekiminin tanrının insiyatifi ve kontrolu dışında olması lazım. Yerçekimi kuvvetinin, tanrının bulunduğu kümenin evrensel kümesinin içinde olması lazım. Yani "yapabilir" yada "yapamaz" diyeceğimiz bir olgu yoktur bu soruda.

 

Neden böyle bir varsayım olgusu yoktur. Çünkü bilim bunun için yanlış bir alandır. Felsefedir doğru olan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.