Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

phantom_lord

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    204
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

phantom_lord tarafından postalanan herşey

  1. Sizi bu konuda muhattap almakla yaptığım hatanın daha yeni farkına varıyorum. Siz kendine göre demokrasi taraftarısınız farklılıklara tahammülünüz yok. "Hep bana hep bana" zihniyetinin tezahürü bu. Cem evlerine ibadethane statüsü verilmesi gerekirken halen daha Alevi yurttaşların üç kuruş rızkıyla dönüyor olması demokrasi ve kültürel zenginlik açısından kabul edilemez bir durumdur. Üstelik halen daha alevi yurttaşlarımız "kızılbaş" diye çağırılıyor. "Sivas '93'te yakılan 35 aydını hala unutamıyorum" diyerek biraz öncesinde "geçmişi unutmaktan" bahseden biri olarka kendimle çelişeceğim belki ama bana gerçekten başka seçenek bırakmıyorsunuz. Siz bir sünni ya da şii olarak ibadetinizi hangi camiide eda edeceğinizi şaşırırken aleviler kendi kültürel miraslarını koruyamıyorlar. E tabi Emeviler'in zalim zihniyeti yüzlerce yıl sonra bile dimağlarda farklı şekillerde tezahür edebiliyor. "Ben senin gençliğini de bilirim" hesabı oldu aynen. Tekrar ediyorum bu konu hakkında bir daha sizinle kesinlikle muhattap olmayacağım. Eğer şikayet, saldırı ve kişiselleştirmeyi bırakıp da çözüm üret(EBİL)irseniz farklı tabi
  2. Bakın sayın biji türkiye anlamadığınız ya da ısrarla anlamak istemediğiniz bir konu var. ANADİLDE EĞİTİM ile ANADİL EĞİTİMİ birbirinden tamamen farklı kavramlardır. ANADİLDE EĞİTİM denince akla müfredatta okutulan bütün derslerin ANADİL denen dille okutulması geliyor. Yani talebiniz eğer ANADİLDE EĞİTİM ise matematik tarih geometri gibi dersler Kürtçe okutulacak anlamını taşıyor. Böyle bir durumda Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yani Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Türkçe dersini nasıl ne şekilde hangi sıfata dahil ederek okutacağız? Devletin resmi yazışma dili desek de olmaz zira bir süre sonra uygulama kemikleştikçe Türkçe o bölgelerde aynen İngilizce Fransızca gibi bir yabancı dil konumuna gelecektir ki bu da eğitim birliğine ve üniter yapıya kesinlikle aykırı bir durumdur Oysa talep ANADİL EĞİTİMİ olarak adlandırılsa sorun çözülecek. ANADİL EĞİTİMİ yalnızca Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Arapça, Lazca gibi derslerin okutulması anlamına gelir ki bunda bir sakınca bulunmamaktadır. Çünkü müfredattaki diğer derslerle bir alakası olmayacak, onlar Türkçe okutulmaya devam edecektir. Değindiğiniz diğer konulara gelince... Üstü kapalı bir soykırım propagandası yapmaya çalışıyorsunuz dostum, bunun farkındayım. Ancak buna da cevabım var. Geçmişte acı olaylar yaşandı bu yadsınamaz bir gerçek. Ancak şuu unutmayın sadece Kürt vatandaşlarımız kardeşlerimiz değil hep beraber bu acıları yaşadık. Örneğin Diyarbakır Cezaevinde sadece Kürtler işkenceye uğramadı. Doğrudur kabul ediyorum; o cezaevinde işkence görenlerin ezici çoğunluğu Kürtlerden oluşuyordu. Ancak size Metris'i Mamak'ı da hatırlatmak isterim "Benim acım senin acından daha yücedir" anlayışıyla bir yere varamayız. Madem ortada bir sorun var geçmişi değil geleceği konuşalım. Benden başka hiç kimsenin size yapıcı eleştiriler ve çözüm önerileriyle gelmediğinden yakınıyorsunuz. Sadece ben değil, benim gibi bir çok insan soğukkanlı bir biçimde oturup tartışmak fikir alışverişinde bulunmaktan yana. Ben bunu bir çok yerde gözlemledim. Hiç kimsenin kavga aradığı çatışma çıkarmaya çalıştığı yok. Ancak her iki taraftan da çözüme çomak sokmaya çalışanlar da var. Bunun en güzel iki örneği iktidar ve PKK'dır. PKK sözde ateşkeslerle 73 milyon vatandaşı uyutmaya çalışırken iktidar da yıkım projelerinin altına imza atıyor. Neden özerklikten bahsediliyor bunu anlamıyorum. Özerklik size veya bana ne kazandıracak? Özerklikten sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz acaba? Yerel ekonomiler kuruldu diyelim; acaba kurulacak bir özerklikte Kürt özerk bölgesi ya da Türkiye kendi kendine yetebilecek mi? Sanayi batıda tarım doğuda kalınca bu işten kim ne kazanacak? Y-YILMAZ'A CEVAPTIR Sayın Y-Yılmaz şu anda tanınmayan kültürel haklaırn neler olduğundan sordunuz. Şu anda Kürtçe yayın yapmakta olan TRT-6'nın hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. Biri çıkıp da idare mahkemesine dava açtığı takdirde yasadışı yayın yapmakta olan bu kanalı derhal Anayasa'ya ve RTÜK Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine aykırılıktan kapattırabilecektir. Yani şu anda TRT-6 tamamen hükümetin keyfi uygulaması sayesinde yayın yapabilmektedir. İlgili yasal düzenleme olmadan bu kanal açılmıştır. Kanalın yayın yapmasının yasal dayanak kazanabilmesi için ve ilerde vahim durumlara yol açılmaması için derhal gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Öte yandan ülkemizde gerçek anlamda kültürel haklar sorunu bulunmaktadır. Referandum sürecinde açıkça yaşadık iktidarın valileri ve belediye başkanları, kendi başbakanları işine geldiğinde Kürtçe kelimeler kullanabildiği halde Diyarbakır ve çevre illerde Kürtçe afişleri toplattılar. Bugün Alevi yurttaşlarımızın da bir sürü kültürel haktan yoksun olduğu da ortadadır. Cemevleri buna en büyük örnektir. "Kültürel haklar korunmalıdır" dediğimizde buradan sadece Kürt vatandaşlarımız kardeşlerimiz değil, doğusu batısı kuzeyi göneyi ile bütün yurttaşlar, 73 milyonun tamamı anlaşılmalıdır. Ülkemizde ciddi bir demokrasi ve kültürel haklar sorunu bulunmaktadır. 21. yüzyılı yaşadığımız şu günlerde bu sorunun artık ivedilikle çözülmesi gerekmektedir Saygılarımla...
  3. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz... Asla ve asla Kürtçe veya başka bir dil ANADİL olarak kabul edilemez. Yapılması gereken sadece Anayasa'nın 3. maddesinde yer alan "dili Türkçe'dir" ibaresinin yerine "Resmi dili Türkçe'dir" tanımını getirmek böylece Kürtçe ve diğer dillerin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Anadilde eğitim asla ve katiyen kabul edilemez. Ancak ANADİL EĞİTİMİ kabul edilebilir. İlk-orta ve lise'de seçmeli ders olarka Kürtçe ve diğer diller okutulabilir, Üniversitelere Fen-Edebiyat Fakültelerinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü açılabilir Bunun dışında etnik ve kültürel haklar da sağlanabilir. Ama asla ve asla ANADİLDE EĞİTİM KABUL EDİLEMEZ!!!
  4. Cevap çok basit sayın dominik... Hukukun üstünlüğü ve güçler ayrılığı ilkesinin gerçekten uygulandığı gerçek demokratik ülkelerde Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ve buna benzer hukuki yapılanmalarda yürütme organının temsilcisi olan Adalet Bakanı'nın ve müsteşarının yeri yoktur. Aynı zamanda yürütmeye de yasama erki ya da yargı erki de müdahalede bulunamaz. Müdahaleden kasıt çıkarılan bir yasanın hukuka uygun olup olmamasını kontrol etmek değil, yetki gaspı yapmamak, bu üç kurumun herhangi bir nedenle birbirlerinin baskı altına almalarına engel olmaktır. Aynı şey yasama erki için de geçerlidir. Değişiklikten önceki Anayasa'ya göre HSYK'nın başkanı, yürütmenin ve yasamanın temsilcisi Adalet Bakanı'ydı (Bakanların yasama erki bünyesindeki milletvekilleri arasından seçildikleri gözardı edilmemelidir). Bu da demek oluyor ki hem yasamanın hem de yürütmenin yargı erkleri üzerinde bir etkisi söz konusudur. Zira HSYK, başkan olmadan toplanamamakta, karar verememektedir. Yapılan yeni Anayasa değişikliikleri HSYK'nın üye sayısını artırmaktadır. Buna lafımız yok. Elbette ki ihtiyaç olduğu zaman bir kurumdaki üye sayısı artırılmalıdır. Öte yandan HSYK'ya üye seçimlerinde 1. derece hakim ve savcılarının da oy kullanması öngörülmekte. Şimdi bunu değerlendirirken bir soru sorma ihtiyacı duyuyorum. Mantıklı bir cevap ver(EBİL)irseniz memnun olurum... Yürütmenin ve yasamanın temsilcilerinden biri olan Adalet Bakanı'nın ve onun emri altında çalışan Bakanlık müsteşarının başkan ve üye olmaya devam ettiği bir ortamda 1. derece hakim ve savcılarının demokratik seçim yapabilme olasılığı nedir sizce? Zaten değişiklikten önceki yapı güçler ayrılığı değil güçler birliğini öngören bir yapıyken ve AKP bile keyfiyetten yakınırken (bakınız Anayasa mahkemesi kararları) HSYK ve Anayasa Mahkemesi üye seçimlerine 1. derece hakim ve savcılarını da dahil etmek iyiden iyiye keyfiyete bağlı hukuka gidildiğinin habercisi değil ni? Cevabının hayır ise gerçekten sözün bittiği yerdeyiz demektir... Hayır cevabına karşı düşüneceklerim kesinlikle ve kesinlikle hakaret içermeyecektir emin olun. Kimsenin kimseye hakaret etme lüksünün olmadığı inancındayım çünkü... Ama bir düşünün... Hukuk herkese lazım... Bunu bir tehdit olarak da algılamayın lütfen. Şahsen bir hukukçu olarak Türkiye'deki hukuk sisteminin zaten yeteri kadar sağlam ve demokratik olmadığını düşünürken bu demokrasisizliğin pekiştiriliyor olması beni endişelendiriyor. Düşünün bir. Yarın öbür gün faşist bir parti kurulsa ve bu parti bir şekilde %45'le iktidara gelse... %10 barajı düşürülmediği için meclis üye tamsayısının yarısından fazlasını elinde bulundursa, değişikliklerle beraber Yargı erklerini de avucunun içine alsa... Acaba neler olur... Tekrar ediyorum... Hukuk herkese lazım... Güçler ayrılığı ilkesi göz ardı edilmemelidir. Bu anayasa değişikliğinde sorunlar bellidir... HSYK'nın ve Anayasa Mahkemesinin üye sayısı artırılabilir bunda bir problem yok. Üyeleri seçecekler arasında 1.derece hakim ve savcıları da olabilir bunda da problem yok... Ama Adalet Bakanı ve müsteşarı o koltuklarad oturduğu müddetçe hiçkimse tarafsız hukuk beklemesin.
  5. Sayın y-yılmaz. Kürtçe'nin seçmeli ders olmalıdır derken elbette ki etnik bir kimliıe öncelik tanımak gibi bir amaç taşımamaktayın. Amma ve lakin günümüzde en büyük problemlerden biri olarak karşımıza çıkan Kürt sorunu'nun çözümünde önemli bir adım olarak görmekteyim Kürtçe'nin seçmeli ders olarak müfredata girmesini... Elbette ki bu ülkede Ermenice Arapça Rumca vs. birçok farklı dil konuşulmaktadır talep olsuğu takdirde bunların da değerlendirilmesi elzemdir. Anayasa'ya girmesi konusuna gelince... Kültürel mirasın korunması bir toplumun en çok değer vermesi gereken konudur. Türkiye Cumhıriyeti devleti olarak bünyemizde bulunan tüm kültürlere bir güvence sağlamamız gerekmektedir bunun da en garantili yolu bu güvencelerin Anayasa ile verilmesidir
  6. Hükümete bağlamak mı... Partizanlık mı... Deokrasi kapısını aralamak mı... Acı acı gülüyorum sadece... O kadar yazdım uyutuluyoruz diye... 12 Eylülcüleri yargılama bahanesiyle HSYK'yı Anayasa Mahkemesini olduğu gibi iktidara bağlayacak olan bu anayasa paketine hayır demenin neresi partizanlık... E kusura bakma ama böyle bir öneri paketini getiren hükümet olunca mecburen olay hükümete bağlanıyor... Uzaydan mı geldi bu paket... Ya da Amerikadan mı (!?) Bir yasa değişikliği teklifini getiren hükümetse elbette hükümet eleştirilecektir... Partizanlığa gelince... Afedersin ama buradaki hangi allahın kulu şu parti şöyle diyor diye bir çıkışta bulunup onun görüşlerini savundu bunu bana söyler misin? Çok bayat bi eleştiri bu... Aksi görüş ortaya çıktı mı hemen yaftalarlar zaten... Partizan kafatasçı darbeci... Demokrasi kapısını aralamakmış... Pardon bu anayasa değişikliğinde demokrasi kapısını aralayan tek bir düzenleme gösterebilir misin bana... Askere sivil yargı yolunu açmanın demokrasiyle ne alakası var... O hukuki bir düzenlemedir... Demokrasiyle uzaktan yakından alakası yok... Tam tersi HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin üyelerinin seçiminde en son sözü hükümete bırakmak anti-demokratiktir... Bir de dalga geçer gibi hukukçuları farklı meslek gurplarından olan kişilerin de katılımıyla yapılacak bir seçimle iş başına getirmekten söz ediyorlardı... Gerçek demokrasi mi istiyorsun... O zaman al sana gerçek demokrasiyi getirecek birkaç öneri -YÖK derhal kapatılacak -MGK tarihe karışacak -Anayasa Mahkemesi başkanı ve üyeleri mutlaka hukuk fakültelerinden mezun olacak -Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK'daki görevi sona erdirilecek, hakim ve savcıların özlük işlerinde tek yetkili HSKY olacak denetme görevi Cumhurbaşkanı'na ait olacak -Bir askeri kurul olan Yüksek Askeri Şura'da başbakan ve hükümet yetkilileri olmayacak, denetme görevi aynı zamanda ülkemizin başkomutanı unvanına sahip olan Cumhurbaşkanı'nda olacak -%10 barajı ya kaldırılacak ya da makul bir seviyeye çıkarılacak -Milletvekili'nin yalnızca kürsü dokunulmazlığı olacak, yalnızca TBMM'de sarfettiği sözlerden dolayı sorumlu olmayacak, bunun dışında hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilecek -Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılacak, ya da yetkileri sınırlandırılacak (Laik bir ülkede böyle bir kurum olabilir mi ya) -Kürtçe seçmeli ders olarak getirilecek -Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde derhal bir veya birden fazla pilot bölge oluşturularak ekonomik kalkınma sağlanacak Bunlar sadece başlangıç... Daha çok önerim var... Sadece senden değil bütün arkadaşlardan eleştiri ve katkılarını bekliyorum
  7. Öncelikle ilk sorunuzu cevaplayayım... Önceki yazımda da belirttiğim hakkında bir soruşturma veya kovuşturma yürütülen suç failine "lehe olan hükümlerin uygulanması... Bu anlayışa göre bir fiil işlendiği zaman bu fiille ilgili bir ceza yaptırımı öngörülmemişse kişi o fiilinden dolayı daha sonradan getirilen bir ceza hükmüyle yargılanamamaktadır... Bu ceza hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir gereğidir... bu yaklaşım gereği kişinin soykırım ve insanlığa karşı suç diye bir suç ceza kanunlarında yer almadığı bir dönemde işlediği ve bu suçun işlendiğini sonuçlayan bir fiilden yargılanması mümkün değildir... Ancak 765 sayılı Ceza Kanunumuzda Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçları yaptırıma bağlayan maddeler zaten mevcuttu... Bahsettiğiniz antlaşma hatırladığım kadarıyla yalnızca bu suçu işleyen faillerin dünyanın neresinde olursa olsun yargılanmasını öngören bir mahiyeti mevcuttur.. Bu da bu antlaşmanın altında imzası olan her ülkenin bu tür suçlarda uluslararası yargılama yetkisi olduğu anlamına gelirYoksa bu suçlar bu antlaşmayla mevzuatımıza girmiş bulunmamaktadır... Dolayısıyla daha önceden de bu suçu işlediği iddia edilen failler lehe hükümler saklı kalmak üzere bu suçtan yargılanabileceklerdir İkinci sorunuza gelince... 2005 yılındaki antlaşmadan sonra ülkemiz antlaşma metnine uygun olarak bu Ceza mevzuatında bu suçlarla ilgili olarak zamanaşımı işlemeyeceği hükmünü getirmiştir... Mevcut bilgilerim ışığında sorularınızı cevaplamaya gayret ettim umarım faydalı olabilmişimdir
  8. HSYK'nın Üye seçimlerinde tamamen yürütmeye bağlandığı bu Anayasa değişikliği paketi geçmişte yaşanan bazı hazin olayların kaşınmasıyla bir duygu sömürüsü dalgası halinde "cici" gösterilmeye çalışılıyor... Örneğin 12 Eylülcülerin yargılanması konusu... Bildiğiniz gibi 12 Eylül cuntacıları yaptıkları ve yapacakları işkence ve bunun gibi insanlık dışı hukuksuz davranışları örtbas edip kendilerini kurtarmak amacıyla hazırladıkları anayasaya geçici 15. maddeyi koydurmuşlar ve böylece yargılanmaktan kurtulmuşlardır... Ben bir fakülteden yeni mezun olmuş bir hukukçuyum, taze bilgilerimle ama bi o kadar da tecrübesiz olarak bu konu hakkında düşünüyor, üstadlarımın konuyla ilgili görüşlerini okumaya gayret ediyorum... 2 gün önce konuyla ilgili bazı hukuk duayenlerinin çelişkili görüşleri yer aldı bir gazetemizde. Bazıları Ceza Kanunu'muzda yer alan dava zamanaşımı nedeniyle 12 Eylülcü'lerin yarılanamayacağını bazıları ise yargılanabileceğini beyan ediyorlardı. 12 Eylülcülerin yargılanamayacağını ileri süren hukukçulara göre 765 sayılı Ceza Kanunu'muzda dava ve ceza zamanaşımları 20 yıl olarak düzenlenmişti... Yeni kanunda ise bu süre 30 yıl olarak değiştirildi... İnsanlığa karşı suçlarda ise yeni kanunda zamanaşımı öngörülmemiştir dolayısıyla bu suçlar için her zaman dava açılabilir... Yine yargılanamaz diyen hukuköuların bir başka dayanağı Ceza Kanunlarında lehe olan hükümlerin uygulanması prensibidir... Bu prensibe göre bir suçun faili olarak yargılanana kişi suçu işlediği dönemde hangi kanun kendisinin daha lehine ise o kanun hükümleri ona uygulanacaktır. Dolayısıyla bu hükmün de uygulanması halinde 765 sayılı ceza kanununda 20 yıl olarak düzenlenmiş olan dava ve ceza zamanaşımı hususları darbecilerin lehine olarak uygulanacak ve yine yargılanmaktan kurtulacaklardır deniliyor... Yargılanabilir diyenlerin ileri sürdüğü "Geçici 15. madde zaten dava açılmasını engelliyordu dolayısıyla dava ve ceza zamanaşımı işlemez" görüşünü tamamen reddediyorlar... Bana kalırsa hukuki açıdan darbecilerin yargılanması konusunda bir engel bulunmamaktadır.. Yani geçici 15. madde dava ve ceza zamanaşımını durdurmuştur ve maddenin kaldırılmasıyla dava ve ceza zamanaşımı yeni başlayacaktır. Çünkü amir hüküm önemlidir ve Anayasa geçici maddesi bile olsa diğer tüm kanunların amir hükmü niteliğindedir... Geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla şahsi görüşüme göre darbecilerin yargılanması için hiçbir engel kalmayacaktır. Çünkü bu madde darbecilere milletvekillerininkine benzer bir dokunulmazlık getirmiştir. Kaldırılmasıyla darbeciler yargılanabilir. Ancak hukuk diliyle değil siyasi dille konuşacak olursak anayasa değişikliği paketine sadece darbecilerin dokunulmazlığını kaldıran ama milletvekillerinin dokunulmazlığı ile ilgili hiçbir hüküm getirmeyen iktidar partisinin samimiyeti şüphe uyandurmaktadır. Diğer yandan 12 Eylül'ün liderini ağırlayan ona hürmette kusur etmeyen bir siyasi oluşumun onların yargılanmasına engel teşkil edecek maddeyi kaldıracak bir değişiklik getirse bile bunun olmasını ne kadar sağlayacağı buna ne kadar yardımcı olacağı ayrı bir tartışma konusu. Yine çözülmesi gereken bunca sorun dururken (YÖK, Kürt sorunu, işsizlik, eğitim,sağlık vs) üstelik HSYK ile ilgili değişiklikler hakkındaki iddialara tek yanıt verilmemiş içlere su serpilecek tek açıklama yapılmamışken 12 Eylül'ün karanlık günlerini siyasi malzeme yapıp salya sümük ağlama ritüelleri gerçekleştirmek de asıl amaçları ortaya koymaktadır. Bütün bunlar sonucu gösteriyor aslında... aynen iktidara gelirken milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırma vaadleriyle milletin ağzına bir parmak bal çalıp sonrasında istedikleri gibi at koşturan daha sonra dokunulmazlıkları değil kaldırmak bunun lafı edildiğinde bile ortalıktan toz olan iktidar partisi yine benzer bir oyun oynamaktadır... Amaç sadece göz boyamaktır, asıl amaç 12 Eylülü daha faşist b ir anayasa yapmaktır. Güçler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmaktadır dolayısıyla bir hukukçu olarak oyum hayır olacaktır
  9. Madem öyle recm cezası neden sadece şeriatla yönetilen müslüman devletlerde var? Her konuda yahudiliği suçlamak biraz ırkçılık olmuyor mu? Anti-semitist bakış açısıyla olaylara yaklaşıyorsunuz... Kabul edin artık... Kur'anda yeri olsa da olmasa da recm cezası şeriatla yönetilen Müslüman devletlerin bir gerçeğidir Bunu kültürle töreyle açıklamak ise daha büyük bir talihsizlik. Nasıl bir savunma bu... Sizin insan haklarından haberiniz yok mu?
  10. BM ve NATO üyeliklerimizin zaten sonlandırılması gerekiyor... Bu tür emperyalist oluşumların içinde zaten bulunmamamız gerekiyor... Devletimizin kuruluş felsefesi olan YUrtta sulh cihanda sulh deyişine sadık kalarak zaten bu oluşumlardan çıkmamız gerekiyor O yüzden AİHM'yi bilmem ama BM üyeliğinden ayrılma teklifinize kişisel olarak katılıyorum
  11. İçim sızlıyor son günlerde... Gözlerim kan çanağı... Dokunsan ağlayacağım dost... Ne oldu bize, neler oluyor... Beynimden vurulmuşa döndüm. Bekliyordum biliyordum olacağını ama içten içe dua ediyordum olmasın diye. Daha gösteriler başladığı zaman demiştim kardeşime buişin sonu iyi değil diye... Doğru söylüyorsun abi demişti karamsar bir ifadeyle. Kaygılı bakıyordu televizyona o gök mavisi gözleri molotovlu taşlı sopalı grupları gördükçe.. Nerede başladı kestirmek zor... Hangisiydi milad... 30 yıl önce miydi tüm yaşananların başlangıç noktası yoksa aslında her şey şimdi mi başlıyordu... İzmir olayları... DTP mitinginde çaktı ilk kıvılcım... Bir tarafta mitinge gelen DTP'liler bir yanda onların kerdeşleri... Taşlı sopalı kavga... Maddi hasar, öfke, nefret... Sonra sokağa inen terör... Taşlı sopalı molotovlu gruplar... Çoğu daha 15-16 yaşında çocuk... Ardından Tokat-Rişadiye'de 7 şehit... Biriken öfkenin patlaması... Artık nerede taşlı sopalı DTP mitingi olsa karşısına "Şehitler ölmez vatan bölünmez" diye çıkan bir grup çıkmaya başlar... Bu arada doğru ya da yanlış, hukuki veya değil, demokratik ya da antidemokratik bir karar... Sorgulanması gerekmez... DTP kapatılır 2 gün önce İstanbul... Yine bir gösteri... Yine taşlar sopalar... Yine evlere işyerlerine saldırılar, kırılan camlar yakılan otolar... Dolapdere meydan savaşı... Bir farkla... Bu sefer silahlı 3 kişi var sahnede... Silahlar kurusıkı ama ne farkeder ki. Adı silah olduktan sonra gerçeği olsa kurusıkısı olsa ne farkeder Silah silahtır... Tek bir işe yarar: Can almaya... dememe kalmadı sonunda o da oldu... Tarih: Dün... Yer: Muş... Yine bir DTP mitingi... Yine taşlar sopalar molotovlar... Evler işyerleri arabalar... Camlar kırılır yangınlar çıkar... Ve bu sefer kalaşnikovlu bir adam... Tetiğe basar... 2 ölü 7 yaralı... Eyvah dostum eyvah... Vah kardeşim bize vah... 1000 yıllık toprakdaşım, vatandaşım, ekmeğimi bölüp paylaştığım komşum... Ne olur yapmayın... Girmeyin birbirinize... 70'leri hatırlayın... 80'lere bakın... Olan hepimize olur yapmayın... Durun artık... Bırakın taşları sopaları molotovları... Bırakın silahları... İkinize de söylüyorum... İki tarafa da... Yeter artık... Suçlu aramayın boşuna... Hepimiz suçluyuz... Herkes suçlu... Kardeş kardeşine kıyar mı... 30 yıldır birbirimizi boğazluıyoruz yazıktır günahtır... Ama şimdiki hepsinden beter... Sokağa indi çatışma... Yapmayın ne olur... Kahramanmaraşı hatırlayın, Çorumu, Sivası anımsayın... 1978 Taksim ! Mayıs'ınu hatırlayın... Yapmayın... NE OLUR YAPMAYIN!!!
  12. phantom_lord

    KURBAN KESİLMELİ Mİ?

    Bu mudur? Budur...
  13. Bunların üzerine yazacak laf bulamadım... Çiçekle idare edin... Ellerinize sağlık helal olsun
  14. Sayın Mavi her sözün altında bir art niyet aramak kendine yontmaktır ve dolayısıyla da demogojidir... En basitinden kimlik siyaseti yapmaktır... Dersimde yaşananların Menemen'de Kujbilay' öldürüldükten sonra yaşananlarla ya da Şeyh Sait isyanından sonra yaşananlarla ya da İzmir suikastinden sonra yaşanan İstiklal Mahkemeleri süreciyle hiçbir farkı yoktur... Bu bir devrimdir ve gereken yapılmıştır... Devrim kendi çocuklarını yer... Bu her zaman böyle olmuştur her zaman da böyle olacaktır... Bunu kimlik siyasetine döküp demogoji yapmanın faşizm olarak nitelemenin hiçbir alemi yoktur... Asıl faşizm devlet kurulurken onun kurumları oluşturulurken Şeyh Sait gibilerinin çıkardığı isyanlarda, Kubilay'ı kesip kanını içenler tarafından dini ve ırkı kalkan olarak kullananlarca yapıldı... Dersim de bundalardan farklı değildir... Hiçkimse Dersim olaylarından bahsederken nedense kışlanın içinde diri diri yakılan o 33 şehitten bahsetmiyor nedense... Bütün bunları göz önünde bulundurun sayın mavi... ***** Hiçkimsenin bu ülkede Kürt kökenli vatandaşlarımızla derdi sorunu problemi yok... Ancak yaşanan bazı olaylar üzerinden kimlik ırk siyaseti yapıp ayrılıkları körükleyen, Kürtçülük, İslamcılık ya da Türkçülük gibi tehlikeli oyunlar oynayanlarla sorunumuz var ve bundan sonra da olacaktır... Tek bir bayrak altında tek bir ülkede yaşıyoruz ve etnik kökenimiz ne olursa olsun hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ve kardeşiz... Bunun unutulmaması dileğiyle...
  15. Öymen'in sözlerine de siz değerli arkadaşımın sözlerine de imzamı atarım... Söylenilen açık ve nettir... Bie çok yaşanmışlıklardan örnekler verilmiş olduğu halde sadece Dersim kasıtlı olarak dikkatı çekmiştir... Öte yandan söylenen basittir... Dersim isyanında isyancıların barbarlıklarından söz edilmiyor ama her nedense ağza pelesenk olmuş bir biçimde "çocuklar bebekler analar katledildi deniliyor... Aynı şeyi PKK yaparken neredeydiniz? Hiç sesiniz soluğunuz çıkmıyordu... Kiminiz içten içe kiminiz alenen alkışlamıyor muydunuz? Sayın Mavi... Lütfen dönemleri birbirine karıştırıp konuyu çarptırmayın... Dersim olayı 1930'larda olmuştur... Genç Türkiye Cumhuriyetine karşı yapılan bir kalkışma, bir başkaldırı bastırılmıştır ve bu bir devrimdir... Ağalar şeyler diyorsunuz... Sonradan kendi ağaları yaratıldı diyorsunuz... Külliyen yalan... Ondan sonraki süreçte köy enstitüleri açıldı, bilimselliğe geçildi, dünyada ilk defa deneysel tarım yapılmaya başlandı... İnsanlar görerek çğrenerek bilinçli tarım yapmaya başladılar... 1946'da Köylüyü Topraklandırma Kanunu çıkarılmaya çalışıldı... Ancak Adnan Menderes önderliğindeki hizipçiler -ki aynı zamanda kendisi Aydın'ın en büyük toprak ağasıdır- buna karşı çıkıp CHP'den istifa ettiler ve Demokrat partiyi kurdular... Köy enstitüleri çok büyük bir hatayla kapatıldı... Daha sonra 1950'da DP iktidara geldi ve asıl ağalar şeyhler dönemi ondan sonra başladı... Atatürk ise bu süre içerisinde ölmüştü... O bahsettiğiniz Hizbullah Jitem olaylarının Dersim ve Atatürk dönemi Türkiyesi ile uzaktan yakından alakası yoktur... Konumuz dersim bu nedenle konuyu demogojik laflarla çaptırmanın alemi yok
  16. phantom_lord

    KURBAN KESİLMELİ Mİ?

    Bu bi bayramdan çok katliama döndü artık... Din adına kan gösterisi hayvan cinayeti halini aldı... Bir yere kadar kurban kesilmesi ibadettendir diyelim... Peki son yıllarda her kurban bayramında yaşanan rezillikler ibadetten sayılabilir mi...
  17. Ben de diyorum ki bu koskocaman bir iftiradır... CHP Kürt dosyasını gerçek anlamda açan ilk ve tekk partidir... Bunun kanıtı da 1989 ve 1992 raporlarıdır...
  18. Konu siyasi olduğu için mecburen siyasi olarak nietelndiriyoruz haklıyı haksızı... Çünkü kavramlar siyasi... Sonuçta iki taraf da sütten çıkma ak kaşık değil... Ama esnafın yaptığı da en az bankalara dükkanlara taş atanların yaptığı kadar suçtur... Üstelik bu bir linç girişimidir..
  19. Elbette ki bir komşu devletle diplomatik ilişki kurulmalı halklar kaynaşmalıdır... Ancak bu yapılırken ulusal çıkarlar göz ardı medilmemeli, hiçbir devlete karşı hiçbir alanda teslimiyetçi politika uygulanmamalıdır... Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokolün içeriği son derece masumane görünüyor... Ancak asıl metni görmediğimizden satır aralarını okuyamıyoruz... Öte yandan Ermenistanın taahhütlerine ne kadar bağlı kalacağı konusu da bir muamma... Türkiye yıllardır bu sözde Ermeni soykırımı konusunda ortak bir tarih araştırması yapılmasından söz ediyor, ancak Ermenistan bunu şiddetle reddediyordu... Birden bire bu öneriyi kabul ettikleri bir protokolün altına imza koymalarını manidar buluyorum... Kaldı ki Sarkisyan'ın demeçlerine bakılacak olursa Ermenistan halen daha soykırım iddialarından vazgeçmiş değil... Böyle bir anlayışla, kurulacak ortak tarih komisyonundan ne kadar sağlıklı sonuç alınacağını gerçekten çok merak ediyorum... Evet... Bu protokol bize neler kazandırdı... Daha da önemlisi ne kaybettik... Bekleyelim ve görelim
  20. ben de aynı şeyden bahsediyorum hemen hemen... chp milliyetçiliği ırkçılık değildir... atatürk milliyetçiliğidir ve bütün milletleri kucaklar... kendi milletini diğer milletlerden üstün tutanlar faşisttir ve chpnin anladığı milliyetçilik bu değildir... hiçbir zaman olmamıştır hiçbir zaman olmayacaktır
  21. Konunun başlığı siyasiyken, yorumlarda kullanılan kelimeler anarşizm vandalizm solculuk faşizm gibi siyasi kavramlarken konuyu siyasi zemine çekmeyin demek çok enteresan ve trajikomik
  22. Uygulamanın ne kadar yararlı olduğu (!) okulların açıldığı ilk haftada anlaşıldı: Bir lise öğrencisi çocuk okulda arkadaşlarının gözü önünde polisten dayak yedi... Polis öğrencileri bu şekilde koruyacaksa eğer ben ilerde bir çocuğum olduğu ve bu uygulama devam ettiği takdirde çocuğumu okula göndermeyeceğim... Çünkü şahsen ilk orta ve lise yıllarımda polisin olmadığı okullarda şu anki çocuklardan daha fazla güvenlikteydim diye hatırlıyorum...
  23. Hala milliyetçilikle faşizmi birbirinden ayıramadık... Bunlar birbirinden farklı şeylerdir arkadaşlar... Sosyal demokrasi elbette faşizmle bir arada olmaz ama milliyetçilikle olur ve çok da güzel olur... CHP'nin üzeerine kurulu olduğu Atatürk'ün 6 ilkesinin arasında milliyetçiliğin de olması bunun en güzel kanıtıdır... Ama eğer derseniz ki CHP zaten başından beri yani ilk kurulduğu günden beri faşist bir partiydi, ona sadece Tarih CHP'yi beraat ettirecektir diyebilirim... Saygılar
  24. SAyın Efendi Türkler... Esnafın yaptığına neden şaşırıyorsunuz ki? 40 yıl önce de aynısını yapmışlardı? 6. filonun protesto edildiği günlerde FKF bünyesinde toplanan gençleri bir grup gerici Komünistgler Moskovaya diye kovalamıştı... Daha da eskisi var? 2. meşrutiyet ilan edildikten sonra bir grup şeriat isterük sloganlarıyla 31 Mart ayaklanmalarını başlatmıştı... Şaşırmamak lazım esnafın yaptığına... Onlar her zaman öyleydi.. Taypa adlı forumdaşımız ne güzel söyledi... ANARŞİSTLİK... Onlar protestoları hep aynı sözlerle yaftaladılar... Tabii burada kınanması gereken başka bir durum daha var elbette... Mesela Taksim'de ilk gün yapılan protesto gösterisinde Almanya'dan gelmiş siyahlar içindeki bir grup orada molotov hazırlıyordu ve ne için gelmiş oldukları ayan beyan ortadaydı... Böyle bir haklı gösteriyi bile kendi ********* amaçları uğruna baltalayıp oradaki binlerce gerçek devrimciyi gerçek IMF protestocusunu da mağdur etti, polisin yine türlü türlü silahlar kullanmasına neden oldu...
  25. Baykal'ın CHP'yi ne hale getirdiğini ben gayet iyi biliyorum siz merak etmeyin... Ama bu demek değildir ki CHP içinde gerçekten demokrat kişikler yok... Bir kişi üzerinden bütün bir kurumu karalamak haksızlık ondan bahsediyorum.. Sanırım siz liderler oligarşisi diye bir şey duymadınız ya da çok toz pembe bakıyorsunuz siyasete... Ve aynı zamanda CHP'yi gerçek anlamda takip etmiyorsunuz... Bu zamana kadar Baykal'a tabandan ve yukarıdan birçok kişi karşı gelmeye çalıştı... Birçok insan alternatif yaratmaya çalıştı... Ama hepsini siyaset sahnesinden sildi, pasifize etti... Bunu da tüzük yoluyla yaptı... Şimdi 10 yıllardır kendini tek adam haline getiren tüzüğü değiştirmeye kalkıyor... Benden sonra ne olursa olsun mantığıyla... Bu arada madem şikayetçisiniz, madem kimsenin tepki duymadığını düşünüyorsunuz, ve madem ileti konusu başlıkla Baykal'ı Şırnak'ta gezintiye çağırıyorsunuz, ben de sizi CHP çatısı altında Baykal'a karşı mücadeleye davet ediyorum... Var mısınız? Varsanız şahsen başımın üstünde yeriniz var... İçinde bulunduğun durumdan şikayetçiysen, elini taşın altına sok... Saygılarla..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.