
FUZULİ
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
1.980 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
5
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf Kritikleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm Kritikleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
FUZULİ tarafından postalanan herşey
-
Yaratan istemişse neden dönüşmesin ki? Dönüşüp dönüşmediğini bilmiyoruz, inananların geneli yaratıcının canlıların var olması, çeşitlenmesinde evrim sürecini bahsedildiği şekilde işletmediğini, her türü başlı başına özgün formuyla yarattığını düşünüyor; inanmayan kişilerin yorumu da tam tersi yönde Evrim Teorisi çerçevesinde. Ayılar balinalara dönüşebilir mi?Söyleyenler var... Sadece fotoğrafa bakıyorum, ayılardan balina olmuşsa bile hangi amaçsız, şuursuz tesadüfler, mutasyonlar yığını bir ayıyı neden bir balinaya niçin dönüştürmüş sorusunu soruyorum? Muhabbetle...
-
''yanlışlanamaz derecede'' derken bilimsel nitelikler bağlamında kabul görme düzeyini kasttetmiştim,sizin anladığınız şekilde bir anlam çıkarmak da mümkün;lakin bir teorinin yanlışlanamaz gibi bir iddiasının olmayacağının,bilimsel yaklaşımın da sizin de bahsettiğiniz gibi olduğunun farkındayım. Evrim Teorisi için yapılan eleştirilerden biri de ''yanlışlanma'' niteliği taşımadığı yönünde zaten, sınanamıyor tam manasıyla, öngörüler ve tümevarım yöntemiyle yapılan yorumlar çok abartılı. Sadece bir ''göz'' için Evrimcilerin anlattığı evrim aşamaları aşırı zorlama bir mantık ve hayâl gücü ürünü, Richard Davkins'in ''Olasılıksız Dağına Tırmanamak'' kitabında da vardı bu mesele, neden evrimleşmesin diyordu, gözün evrimini de anlatırken engin hayâl gücünü kullanıyordu. Sorun şu, evrim katı evrimcilerin savunduğu gibi bütün nitelikleriyle gerçekleşmiş olabilir;lakin nasıl olduğunu gözlemlemedikleri, nasıl olduğu konusunda kesinliği olmayan evrimle alakalı konularda o derece akıl yürütüyorlar, hafızalarını zorluyorlar ki, diyorsun ki, hımmm adam böyle olmasını istiyor, böyle olduğu kesin değil, bunu anlıyorsun. Maymunlarla ortak bir atadan gelme düşüncesiyle, etrafta dolaşan, atlası olan insanın maymundan kademe kademe evrimleştiğini gösteren kişiler, yayınlar var. Evrim bu mu, bilim adı altında kendi ideolojisini desteklemek için olaya doğmatik yaklaşan binlerce insan var, ki bundan dolayı bu tartışma bitmiyor ya! ''yanlışlanamaz derece'' tabirinden kastımı yazmıştım, buradaki yazılanlar için de geçerli.Newton'un ''Kütle Çekimi Teorisini''ne karşı çıksam bile yer beni hâla çekiyor. Kimse yer çekimini inkâr edemez, yer beni çekmiyor diyemez, nasıl çektiği hususunda yok öyle değil diye kabul görmüş bir teoriye karşı çıkabilir komik de olsa. Şimdi burada yazdıklarınızla ilgili bazı konularda açıklama isteyeceğim Sn. Tengeriin, bazı sorularım olacak. Evrim farklıdır, Evrim Teorisi farklıdır derken Evrim Teorisi'nin bilimin kabul ettiği ''evrim''i açıklamada en tutarlı, doğru teori olduğu düşüncesini anladım. Peki, bilim evrimi kabul ediyorsa ''evrim''le ''Evrim Teorisi'' arasındaki fark nedir, bilimin kabul ettiği ''evrim'' neyi savunmaktadır da ''Evrim Teorisi'' onu açıklamaya çalışmaktadır? Hani yer çekiminden bahsetmiştin, yerin çekmesi bir gerçeklik, kimse bunu inkâr edemez demiştim, Newton'un teorisi de yerçekiminin nasıl olduğunu açıklayan bir teori örneğinden hareket edecek olursak ''evrim'' yer çekimi gibi bir gerçek olgu bu durumda, Evrim Teorisi de bunu açıklamaya çalışıyor. Şimdi yer çekimi, yerin bizi en basit tabirle kendine çekmesi demek; peki ''evrim'' ne demek, bilim evrimi kabul etmiş olmakla aynı zamanda Evrim Teorisi'nde de savunulan neyi kabul ediyor, anlatın biraz? Bir de bilimin kabul ettiği evrimi açıklayan Evrim Teorisi dışındaki evrim teorilerinden örnekler verir, kısaca açıklarsanız sevinirim. Muhabbetle...
-
Atiye-Don't Thınk
-
Yarın bir gün bilim canlılığın nasıl oluştuğunu şüpheye yer bırakmadan, birilerinin Evrim Teorisi'ni yalan yanlış, saçma sapan yorumlarından uzak sadece bilimsel nesnel gerçeklik düzeyinde yanlışlanamaz bir derecede ortaya koyarsa eyvallah derim bu ayrı. Evrim Teorisi tartışması bilimsel tartışma olmaktan çıkmış,uzun zamandır ideolojik kaygılarla tartışılan, savunulan, karşı çıkılan bir tartışma mahiyetinde ve en önemlisi de Evrim Teorisi'nin doğru anlaşılıp anlaşılmadığı meçhul... Muhabbetle...
-
Caner Taslaman-Evrim Teorisi,Felsefe,Tanrı -http://www.canertaslaman.com/2012/03/evrim-teorisi-felsefe-ve-tanri/- ''Jeremy Rifkin, Evrim Teorisi’nin bilimsel metodoloji açısından sorunlu olduğunu şu şekilde ifade etmektedir: “Asgariden söylemek gerekirse, önümüzde utanılacak, şaşılacak bir durum vardır. Bir düşünce ki, bilimsel olduğunu söylüyor ama bilimsel ölçüme elverişli olamıyor. Gözlemlenemiyor, yeniden türetilemiyor, ölçülemiyor. Ama savunucuları, hayatın başlangıcı ve gelişimi konusunda onun yüce ve çürütülemez bir gerçek olarak görülmesini istiyorlar!... O halde, bilimsel gözleme dayanmayan bu evrim görüşü kişisel bir inanç meselesi olmalıdır. Teori hakkında söylenebilecek en iyi şey, onun, hayatın nasıl geliştiğine dair birçok insanın paylaştığı, ne kanıtlanabilen ne de yanlışlanabilen bir inancı temsil ettiğidir.” Bilgi teorisindeki yaklaşımları açısıdan olguları ve tümevarımı bilimsel bilginin kaynakları diye kabul eden bir yaklaşımı savunanlar, Evrim Teorisi’nin bilimsel kriterleri karşılamadığını kabul etmek zorundadırlar. Birçok ünlü felsefeci, gözlemsel verilere dayandırılmadan Evrim Teorisi’nin savunulmasındaki soruna dikkat çekmişlerdir. Bunlardan biri olan Wittgenstein şöyle demektedir: “Örnek olarak Darwin teorisi hakkında yapılan yaygarayı ele alalım. Teoriyi destekleyen ve ‘Tabii ki’ diyen çevreler vardır, bir de ‘Tabii ki hayır’ diyen çevreler vardır. Hangi mantıkla ‘Tabii ki’ denilebilir? Tek hücreli organizmaların zamanla daha karmaşık organizmalara dönüştükleri ve memeli hayvanlardan insanlara kadar geliştikleri düşüncesi savunuluyor. Peki, bu süreci gözlemleyen biri var mı? Hayır. Peki, bu süreci şu anda kimse gözlemliyor mu? Hayır. Yapılan gözlemler bir damla suyun kızgın bir taşa damlatılması gibi. Buna rağmen binlerce kitapta bu teorinin akla en yatkın çözüm olduğu yazmaktadır. İnsanlar çok zayıf kanıtlara rağmen bu teorinin doğruluğundan emin. ‘Bilmiyorum, bu ilginç bir hipotez ama daha fazla güçlendirilmesi gerekir’ gibi bir tutum savunulamaz mıydı? Bu, nasıl herhangi bir şeye ikna olunabileceğini gösteriyor. Sonunda cevapsız kalan sorular unutuluyor ve kişiler bunun mutlaka böyle olduğuna kanaat getiriyorlar.'' Okumak güzeldir...Meraba siz okumasanız da olur,zira okuduklarınızdan ne anladığınız ortada.
-
Hikaye bu ya: Mecnun, Leylan'ın aşkından kendinden geçmiş bir hâlde çölde gezerken namaz kılan bir muhteremin önünden geçer.Adam döner Mecnun'a:'' Sen ne yapıyorsun, görmüyor musun namaz kılıyorum, önümden geçiyorsun?'' Mecnun da şöyle der adama: ''Ben Leyla'yı düşünürken seni fark etmedim, sen yaratanı düşünürken beni nasıl fark ettin?'' Adamın bu olay sonrasında ne düşündüğü, nasıl karşılık verdiği, hayatında değişiklik olup olmadığı meçhul... Muhabbetle...
- 28 cevap
-
- 1
-
-
İzledim, yeni bitti. Ve ne diyeceğimi bilmiyorum; filmi izlerken dünyada değildim, film bittikten sonra fark ettim... Hayat kadar tuhaf bir film...
-
Fikrimin İnce Gülü-Sema http://www.youtube.com/watch?v=Ffb7mI2_-kQ
-
Demek böyle böyle böyledir, diyorsun?Bir şey demiyorum size meraba, bu yazdıklarım dışında.
-
''İşler Güçler''den bir kesit: http://www.youtube.com/watch?v=jvBHBplAuGE
- 28 cevap
-
- 1
-
-
Ben de en son iki gün önce youtube'tan beş-on kadar kesit izlemiştim. Merakla başlamasını bekliyorum, şimdilik ''İşler Güçler''i takip ediyorum... ''İşler Güçler'' de kendine has absürt tarzı ve komedi anlayışıyla kaliteli bir dizi, seviyorum kaliteli komedi dizilerini... Hey idi günler hey, ''Kaygısızlar,Sıdıka,Yedi Numara'' vardı bir zamanlar... Muhabbetle...
-
Türkiye nin dizginleri kimin elinde?
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Etiketlerimiz....Çok kolaydır bizde birini/birilerini etiketlemek, yeterince etiketimiz de vardır, etiketle etiketle bitmez.Hemen vatan haini yaparız birini/birilerini, Cumhuriyet düşmanı,irticacı oluverir karşımızdaki,din düşmanıdır sonra, farklı bir siyasi görüşte olmak olağan da bu farklılık yetmez daha da derinleştirmek için farklı olduğumuzu ayrıştıracak her türlü söylemi elimizden geldiğinde kullanırız, dilimiz döndüğünce,sözün özü pek sevmeyiz birbirimizi, bizim gibi düşünmeyeni... Ve adalet anlayışımız, her kesimin kendi adalet anlayışı vardır güzide ülkemizde ve herkesin kendi adaleti doğrudur, diğerininki yanlıştır her daim nedense? Mühür kimdeyse Süleyman odur ülkemizde, vicdanı da Hz. Ömer adaletiyle mayalanmamış insan bolca bulunduğundan adaletsizlik, hukuksuzluk da kol gezer topraklarımızda. Biz hukuğu hep güç kimdeyse gücünü korumaya araç kılmışızdır,hukukumuz ideolojik düşüncemizin emrinde bir kuldur, tepedekiler adaleti bu minvalde anlamlandırırlar,halkın tepedekileri destekleyen kısmı da aynı adalet, hukuk anlayışının destekleyicisidir, çünki kendi adaleti uygulanmaktadır, kendi vardır yukarıda, diğerleri mi, onlar da bir gün iktidar olursa onlar da kendi adaletini uygulayacak, kullanacak zamanı beklemelidir ve zaman gelir, onlar da çıkar tepeye, emrine alır hukuku, dağıtmaya başlar adaletini. Önce kendi hukuğu, adaleti hüküm sürenler adalet göstermedikleri başa geçip aynı adaletsiz hukukla adalet dağıtmaya başladığında başlar feryatlar, adalet istiyoruz, adalet diye.Evet herkes adalet ister bu ülkede, kendi adaletinin tepede olmasını, onun hakim olmasını ister ne büyük bir adalet, hukuk anlayışı değil mi? Ergenekon...Adaletten yoksun bir ülkede siyasi güç savaşında, büyük ihtimalle dış destekli güzide bir hukuk davamız. Hani bir laf vardır bu ülkede bilmem sizin oralarda da söylenir mi?Allah kimseyi hastaneye, mahkemeye düşürmesin bu ülkede, diye... Amin diyorum, başka bir şey demiyorum. Muhabbetle... -
Neden maddeye sitem etmem gerekir birine sitem edeceksem?Bunu da mı bilim söylüyor, bilimin kaçıncı ilkesiydi ''Sitem edeceksen, Tanrı'ya değil maddeye sitem edebilirsin.'' ilkesi itiraf ediyorum ben bu ilkeden haberdar değilim, siz yazın kaçıncı ilkesi olduğunu, ilkeleri arasında da yoksa teorinin ismini yazın ben araştırırım, şu olabilir mi ''Sadece Maddeye Sitem Edilir Teorisi''? ''mükemmellik'' sınırları belirlenmiş nitelikleri belli olan somut bir kavram değildir meraba, bilgine.Maddenin her zaman için her şartta geçerli olan ''mükemmellik'' durumu var mı,neyi ölçü alıyorsun, sallamadan? Koyu olarak belirttiğiniz cümleye göre doğa, evren için mükemmellik hareketliliğin, devinimin son bulmasına bağlı, devimin mükemmelliğe doğru gidiyor düşüncesi, mantığı öne sürülüyor sizce.Termodinamiğin 2. yasası olan ''Entropi'' yasasıyla ilgili bilgi sahibiyseniz sarffettiğiniz düşüncenin yanlışlığından da haberdar olmanız gerekir.Kısaca der ki Entropi Yasası; evrende düzensizlik sürekli artmaktadır, başka bir ifadeyle kullanılabilir enerji işe yaramaz, kullanılamaz bir noktaya evrenin ''ısı ölümü'' denilen durumuna doğru bir gidiş vardır. Bu hâl evren için iyi bir hâl değil, bir sondur, dolayısıyla evrenin kötüye doğru bu değişimi bir mükemmelliği değil, mevcuttaki iyi yapının kötüleşmesi anlamını taşır. Sizce Entropi yasasının söylediği durum bir mükemmelliğe gidişi mi ifade ediyor meraba? Maddeci anlayışa göre her şeyin sonsuzlukça evrilmesi düşüncesi, bilimsel açıdan ne anlam ifade ediyor, hani siz bilimsel konuşuyordunuz ya, neden maddeci anlayışa göre düşünüyorsunuz, maddeci anlayışın görüşü bilimsel bilgi mi? Bilim sonsuzluğu mu kanıtladı meraba, sonsuzluk nedir bilim açısından, Evrenin dolayısıyla zamanın başlangıcıyla ilgili bir teori var Big Bang,o da daha önce dediğimiz gibi 14-15 milyar yıl öncesinde bir başlangıçtan bahsediyor, bilim onun ötesine geçip sonsuzluğun sınırını mı buldu,maddenin bu zamandan önce ne durumda olduğuyla ilgili bilim bir şey söyleyemezken bilimsel bilgilerden gayrısına itibar etmeyen siz,bilimsel bir kanun,teori olmayan ''felsefi'' bir anlayış, inanç olan maddeci anlayışa göre düşünüp yorum yapıyor sonra da söylediklerinizin kendi düşünceleriniz olmadığını bilimsel bilgi olduğu gafletini, tutarsızlığını hiç rahatsızlık duymadan savunabiliyorsunuz meraba. Bilimin durduğu yerde durmayı öğrenin sadece bilimsel bilgilere itibar ediyorsanız meraba; materyalizm bilim midir ki materyalist düşünceleri bilimsel bilgilermiş gibi savunabiliyorsunuz? Maddesel yaşamın sonu ne demek ve maddesel yaşamın sonu hangi bilimsel ölçüte göre ''mükemmellik'' oluyor söyleyebilir misiniz? ''mükemmellik asla mümkün değildir.'' bilgisinin kaynağı ne, bilimin hangi dalı bu bilgiyi su yüzüne çıkardı da siz hangi yasaya, hangi bilimsel çalışmaya dayanarak bunu kesinlik düzeyinde söyleyebiliyorsunuz, hani bilimsel bilgi dışında bir bilgiyi önemsemiyordunuz ya o açıdan.
-
Hep yapmayı istediğim ama hiçbir zaman yapamayacağım şey!
FUZULİ şurada cevap verdi: diğer ben başlık Havadan Sudan Konular
Normal olmak, şu an anormal gördüklerimin normalliğini yaşamak isterdim... -
http://www.youtube.com/watch?v=5SsmQYlOa0g
-
Sonuçları nasıl yorumlayacaklar merak ediyorum...
-
Kırmızıyla belirttiğin nokta önemli,yazınızın diğer kısmının da bir nevi dayanağı niteliğinde.Şimdi benim de sizin gibi düşünmemi sağlayacak, fikrimi tamamıyla değiştirecek olan AKP'nin Sevr'i yeniden masaya yatırma gayreti içinde olduğunu gösteren, daha açık bir ifadeyle AB'nin Türkiye'yi bölme planının Türkiye ayağının AKP olduğunu kanıtlayan delil niteliğinde belgeler nelerdir, burada paylaşabilir misiniz?Çünkü iddianız yenilir yutulur, geçiştirilebilir türden değil. Muhabbetle...
-
Sayın Tengeriin, ''Allah'ın her şeyi mükemmel yarattığı'' konusunda ''mükemmellik''ten neyin kasttedildiğini ben de bilmiyorum, bildiğini söyleyenler de kendi anladıkları doğrultusunda yorumluyorlar büyük bir ihtimalle. Mükemmellikten ne kasttedildiğini bilmediğim için ''mükemmellik'' yok diyenlere de bilmediğim, açıkçası hangi nitelikleri taşıdığı belirtilmemiş bir ''mükemmellik'' savunması benim açımdan yersiz ve samimi olmaz belirteyim. Yazınızın bu kısmına tamamıyla katılıyorum kendi adıma söyleyeyim.Allah'ın mükemmellikten ve güzellikten kastının ne olduğu yine yaratan tarafından belirtilmemişse anlamadığımız, hissetmediğimiz bir güzellik,mükemmellik anlayışını anlatmaya çalışmak, bal yemeden balın tadını bal yemeyene anlatmaya benzer ki manasızdır. Sayın Tengeriin, bahsettiğiniz hastalıklar ve de özellikle öne çıkardığınız otoimmün hastalığı bildiğimiz manada kimsenin ''güzel'' diyebileceği bir hastalık değil, hastalıkların tamamı için de geçerli. Kendi savunmasını yine kendi çökertecek şekilde yapılandırılmış bir sistemin bildiğimiz manada bir sistem kusuru olarak görülmesi,mükemmelliğe aykırı olarak algılanması; Allah'ın mükemmel yarattım düşüncesinde ifade ettiği ''mükemmelik''e karşıt bir durum oluşturması için dediğim gibi Allah'ın ''mükemmelikten'' kastının ne olduğunun net olarak bilinmesi gerekir. Aynı yaratıcı sizin için ölümü de yarattım, tüm canlılar ölümü tadacaktır da diyor.Şimdi şunu mu demek lazım, hem mükemmel yarattım diyor hem de ölümü yaratıyor, eğer ölümü en üst düzey kusur olarak algılarsak, sonuçta hastalıkların canlıyı götürdüğü sonuç nihayetinde ''ölüm''? Bu durum ''mükemmellik''le çelişen bir durum mu, kendi mantığı içinde çelişmiyor.Hani mükemmel yaratmıştın bir de en büyük kusur olarak(!) ölümü yaratmışsın ve hastalıkları da ölüme vesile kılmışsın karşı mantığı kendi içinde uyumlu olan hastalıklar-ölüm ilişkisi mantığı açısından bir anlam ifade etmiyor. Peki kendi bağışıklık sistemini kendisi yok eden bir hastalığın güzelliği, hikmeti, mükemmelliği nedir?BU sorunun basit, anlaşılır cevabının ne olduğunu ne olabileceğini bilmiyorum. Bu soruyu soran bir güzellik görmediğini vurgulayan bir Ateiste bir inançlının verdiği ''Siz inanmadığınız için görmüyorsunuz, bilmiyorsunuz.'' cevabı da gerçekte ne olduğunu bilmeden kısa yoldan, kaçış bir cevaptır ve anlamsızdır, benim açımdan da.Gerçekten Allah'ın ifade ettiği güzellik algılanıyorsa, algılanmışsa, algılayan,gören kişi bunun anlaşılabilir yöntemini veya akla yatkın açıklamasını yapabilmelidir. Benim anladığım güzellik ve mükemmellik; mükemmel bir hastalıklar ve ölüm ilişkisi düzeni var kılındığıdır. Tanrı gibi düşünmek mümkün olsaydı kendi savunma sistemini yok eden bir hastalığı hangi güzellik ve mükemmellik anlayışına göre yarattığını anlatırdım şimdi burada. Bazen çok kötü bir ruh hâli hasıl olduğunda diyorum ki ''Beni niye yarattın Allah'ım, bu düzeni niye var kıldın da beni de koydun şu dünyaya?'' cevap yok tabiki, sonra diyorum ki mülk onunsa bu sorunun ne anlamı var ki? Aynı şekilde Tanrı'nın var etmediği Tanrısız bir evren düşünsem dahi ne diyebilirim, ne diyebiliriz, maddeye mi sitem edeyim? Muahbbetle...
-
"Allah her şeyi mükemmel yaratmıştır.'' düşüncesinin ne ifade ettiğini, neyi söylediğini kesin olarak bilmek gerekir ki yaratılanların neye göre mükemmel neye göre mükemmel olmadığı hususu tartışılabilsin, düşünceler karşılaştırılabilsin. ''Allah her şeyi mükemmel yaratmıştır.'' sözü evrende hiçbir kötülük, eksiklik, hata, zararlı şeklinde ifade edeceğimiz bir yapının olmaması anlamında mı evrenin bütün sistemleri(kanunları)yla istenildiği şekilde işliyor olması dini bir tabirle bir kaderi(ölçü)nin olması anlamında mıdır? Birinci şıkkı kabul edecek olursak,yaratıcının bunu kasttettiğini var sayarsak bu iddiaya karşın evrende kötülük de vardır, zararlı dediğimiz,hata olarak gördüğümüz durumlar da vardır. İnsanın ortaya koyduğu kötülüklere tanık oluyoruz, aynı şekilde evren nazarında küçücük dünyamızda direkt bizim faili olmadığımız sel, fırtına, deprem gibi doğal afet dediğimiz dünya hallerinden sayısız zarar görüyor, acı çekiyoruz.Evet insan, sayısız hastalıkla acı çeken,zarar gören ve de ölümlü bir yapıya sahip. Saydığım bu nitelikleri, gerçeklikleri yaratan kusur olarak görmüyor kendi tasarrufunda, kendi düzeni içinde bu yapıya bir anlam yüklemişse bizim kusur olarak görmemiz Allah başka bir mükemmellikten bahsediyorsa hani Allah mükemmel yaratmıştı, düşüncesi anlamını yitirir; çünki bahsedilen düşünceyle karşı çıkarken ortaya konan düşünce arasında bağıntı kalmaz. Adam kusursuz çalışan saatli bir bomba yapmışsa ve bu bomba da dediği gibi kusursuz bir şekilde patlamışsa, hani bomba kusursuzdu, bunun neresi kusursuz,patladı onlarca insan öldü tarzında bir düşünce mantığı konunun bağlamından kopuk bir karşı çıkıştır. Bombanın kusursuzluğu insan öldürmeme, zarar ortaya çıkarmama sonucuna bağlı değildir, nasıl ki kötülük varsa, hastalık varsa, acı varsa bunlar yaratılmışsa belli bir mantık içinde ve bunların mükemmellik dışı olduğunu düşündürecek bir hareket noktası da yoksa bomba zaralı olduğu için mükemmel değildir denilemeyeceği gibi zarar, kötülük, hastalık olduğu için de mükemmellik yoktur denilemez. Mükemmellik iddiası zararsızlık,hastalıksızlık, kötülüğün olmaması durumlarını kapsıyor olsaydı mantıklı olarak denilebilirdi ki hani sen zarar, kötülük, hastalık yaratmadım buna da mükemmellik diyorsun ama hastalık da var, zarar da var, kötülük de var, denilerek karşı çıkılması yersiz olmazdı. İkinci şıkkı doğru kabul edersek yaşamda iyilik-kötülük,acı-sevinç, bencillik-fedakârlık,hastalık-sağlık gibi birbiriyle ilişkili sadece birinin olmadığı bir düzen(kader(ölçü)) var değil mi?Yaşanan hayat ya da dünyanın gerçekliği bu. Velhasılı kelam dünya inanan için de inanmayan için de Cennet olarak tabir ettiğimiz kusursuz, zararsız,hastalıksız, sınırsız hazzın olduğu bir yer değil,yani dünya yaşamı Cennet tabiriyle aklımıza gelen yer karşısında sorunlu, kusurlu,hatalı. Yaratan dünyayı bu bağlamda Cennet gibi kusursuz, sonsuz, sınırsız hazzın olduğu, kötülüğün, hastalığın, eksikliğin olmadığı bir yer olarak yarattım demiyor ki, mükemmellikten kasıt bahsettiğimiz kusursuzluksa Cennet denilen yere gerek kalmazdı bu mantıkta. Şimdi hastalıktan kıvranan, acılar içinde ölen insanları ,ama, fiziksel özürlü, sağır v.s. durumda olan insanları gördüğümde, ben de hasta olduğumda üzülmüyor,isyan etmiyor muyum, bu nasıl bir iştir yarabbi diye?Üzülüyorum, bazen isyan ediyorum, anlam veremiyorum bazen bu kadar acı, kusur fazla diyorum fazla. Bir yaratanın olmadığını ,bu düzeni bu haliyle bir yaratıcının kendi tasarrufunda var etmediğini düşündüğümde yine soruyorum kendime, peki anlamı ne bunun? ''Doğanın özünde var.'' deyip bu basit cevapta karar kılmıyor aklım,daha doğrusu bunun her şeyi açıklayan bir cevap olduğunu kabul etmiyor aklım. Tanrı kendi anlayışında var kılmadıysa; evrendeki ne yaptığı, ne yapacağı belli olmayan kendinden bihaber olarak görülen enerji için de aynı soru doğal olarak beliriyor, neden bu düzen var sorusu amaçsız bir enerji için de hiçlik düzeyinde bir soru olarak havada kalıyor. Muhabbetle...
-
Olmadı Sn. politika yazdıklarınız senaryodaki tutarsızlıkları, açıklanmaya muhtaç noktaları açıklar nitelikte değil. ABD bu kadar güçlü bir konumdayken senin siyasetini dizayn ederken/etme gücü de varken bunu da birçok kez yapmışken ABD'nin oyununu kim nasıl hangi güçle bozacak fikriniz nedir? Muhabbetle...
-
Sn. politika ortaya koyduğunuz ABD odaklı senaryoda AKP'nin ABD'nin oyununda ABD'nin oyuncusu olduğunu kabul edelim. Bu durumda durumu çok basite indirgersem; AKP ABD'nin Türkiye üzerindeki Türkiye'yi bölme amacının farkında değil mi veya bilinçli olarak, Türkiye'nin ABD tarafından bölüneceğini,bir Kürt devletinin kurulacağını bile bile mi ABD'nin verdiği rolü üstlenmekte ve senaryonun gerçekleşmesi için çalışmaktadır? Birinci şık doğruysa AKP, ABD'nin oyununu görmüyorsa hadi Başbakan görmüyor diyelim,300'den fazla milletvekili var onlardan hiçbiri de mi görmüyor; onları da geçtim AKP'nin siyasetini destekleyen sayısız gazeteci, üniversite hocası, strateji uzmanı daha birçok farklı alandan aydın diyebileceğimiz,aynı şekilde iş dünyasından birçok patron var.AKP siyasetini destekleyen bu kadar farklı kesimden kişinin bu senaryoyu anlamaması, ABD'nin projesinden haberdar olmaması düşünülebilir mi? İkinci şık olarak ABD'nin bahsettiğimiz projesini başta başbakan olmak üzere bütün AKP grubu ve arkasındaki toplumsal destek bile bile mi destekliyor bu projeyi? AKP, Türkiye'nin bölünmesini, bir Kürt devletinin kurulmasını mı istiyor, bunun için mi çalışıyor ve arkasındaki toplumsal destek de AKP'nin bu siyasetini destekliyor mu, bu sonucu mu çıkaracağız, çizilen bu tablodan? Diyelim ki AKP Türkiye'nin bölünmesini istiyor,Kürt devletinin kurulmasını istiyor amacı, çıkarı ne bundan AKP'nin? Türkiye bölününce AKP daha mı güçlü olacak geriye kalan Türkiye'de, halk iyi yaptınız, helal olsun mu diyecek, AKP bunun için mi çalışıyor? Ortaya koyduğunuz senaryonun açıklanmaya muhtaç bunun gibi daha birçok noktası var Sn. politika. Sosyal medyadan takip ediyorum örneğin facebook, orada açıkça, rahatça hangi kimlikten olursanız, hangi ideolojiyi desteklerseniz destekleyin rahatça düşüncenizi dile getirebiliyorsunuz bunu biliyorsunuzdur. Facede milli konularla ilgili paylaşımların altında hiç çekinmeden PKK sempatizanları da istedikleri gibi yorum yapıyorlar ve o yorumların takip ettiğim kadarıyla tamamında PKK taraftarlarının AKP düşmanlığına, AKP'nin Kürt meselesiyle ilgili politikalarına sert tepkiler gösterdiklerine tanık oldum, aynı şekilde BDP'de AKP'nin Kürt politikasına karşı çıkıyor, her mitinglerinde, her söylemlerinde AKP'yi, Erdoğan'ı sert bir dille eleştiriyorlar, yapılan askeri operasyonlardan, KCK operasyonlarından ve en önemlisi AKP'nin Kürt politikasında samimi olmadıklarında dolayı. BDP'nin AKP'nin Kürt politikasını sahiplendiğini, AKP'ye teşekkür ettiklerine hiç tanık olmadım. AKP;Kürt Devleti'nin kurulması için çalışıyorsa KCK operasyonlarının,yoğun bir şekilde sürekli devam eden askeri operasyonların anlamı ne, nereye koyacağız bunları bu senaryoda? AKP, hem Kürt devletinin kurulması için amaç güdecek, hem PKK'yla mücadele edecek, hem de BDP AKP'yi işine gelen Kürt politikası için desteklemeyecek bu ne yaman çelişki şimdi böyle? Muhabbetle...
-
PKK'nın Hakkari'de Suriye'dekine benzer bir halk ayaklanması planına engel olamak,oradaki toprakları korumak, halkı savunmak için askerlerimiz orada/oradaydı Sn. politika...
-
Katılıyorum ''kapalı'' olduğu kesin...