İşte o masal;
Her masalın ,her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti vardır.Ve o gelmeden girişilen her eylem bir serüven yalnızlığı olarak kalır.Öyle anılır.
Ve yüzyıl sonra vadesi erişip bir prens çıkmış ortaya.Masalın ve yüzyılın kendisine verdiği bu görevi seve seve üstlenmiş; zaten uyuyan güzel hakkında yüzyıldır söylenegelenlerin etkisinde daha onu görmeden deliler gibi tutulmuş ona.Kendisine verilmiş misyona mı,uyuyan güzele mi aşık olduğunu ayıredemeyecek kadar toymuş o zama
Bazen yorar insanı küçük şeyler; büyük sırlar vardır küçük şeylerin içinde. Açıldıkça açılır, boyuna posuna bakmadan...
Bazen dinlendirir insanı uzaklar; uzakliğa bir yakınlığı vardır gözlerin. Gözlerin olduğu kadar gönlün de...
Bazen durur tüm adımlar; adamların tembelliğinden değil, yolların düşündürücülüğünden. Öyle çetrefillidir ki, susar ayaklar da kimi zaman...Bazen sorar gözler, diller kabul etse bile. Maharet gözleri bile ikna etmektir, güzel söz söylemek değil. Bazen durur düny
Bir zamanlar ne kadar çok gökyüzüne bakardım.....
Her yıldız kaydığında içimden dilek tutar ve dileğimin olmasını sabırla beklerdim......
Ama hiç bir dileğim olmadı.....
Sadece onları izlerken dilimden düşürmediğim ve benim şarkım diye adlandırdığım .....
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım,ben yalnızım
yalnızım...
Hatırlarmısınız böyle devam eder gider....şarkı bitince yalnız insanla
Gözüm; "Mustafa" Kaşım; "Kemal"
Sevdam; "Mustafa Kemal"
Gözüm; "Mustafa" Kaşım; "Kemal"
Sevdam; "Mustafa Kemal"
Bir millet delirmiş olmalı ki; Devletini ve onu yönetenleri sevmesin, saymasın,kin ve öfke beslesin
Ve bir devlet yönetimi düşünün ki; Gözün üstünde kaşın var diye fertlerine zarar versin
Bunca yıl her türlü zorluklara devlet ve millet olarak göğüs germişiz Ve yıllardır da bu mücadelemizi daha çağdaş bir Türkiye için veriyoruz
Peki şimdi ne oldu
Bazı şarkılar vardır....
dinlerken o şarkıda erirsiniz yok olursunuz...
Sizi bir yerden alır bambaşka bir dünyaya götürür...
ayaklarınız yerden kesilir dinlerken...
bir sevda yeli gibidir heyecanlandırır....
Her enstruman sizin duygularınızı seslendirir sanki...
her nefes soluğunuz olur....
her parmak ucu yüreğinizin tellerine dokunur...
her vuruş daha coşturur...
gençken olduğu gibi deli akmaya başlar kanınız damarlarınızda...
herşey kıpırdamaya başlar...
eskiye dair ne varsa hortl
Yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır.
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri Tekine bir tokat atar.
Tokatı yiyenin cani çok yanar ama tek kelime etmez ve kumun üzerine su sözleri yazar:
BUGUN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.
Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler.
Tokadı yiyen orada yıkanırken batağa saplanır boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır.
Tam selamete çıktıktan sonra bir kaya paras
Cevabı uzun ama erkek egemen toplumlarda çok normal. Adeta bir kural.
Televizyonla beslenen, medyatik refleksli toplumumuzun bazı erkekleri, gücün ve iktidarın karşı cinse geçmesi halinde çıldırıyor. Bir aşağılık kompleksi durumu yani cennet anaların ayakları altında deyip, kadın döven zavallıların düştüğü acizlik...
Erkek hep zeki kadından hoşlanır ama zamanla bu zeka yarışında yenilince kızar, küser ve ağlar. Tıpkı yenilgiyi hazmedemeyen bir çocuk gibi. Zeki kadınlar erkeklerin çocuk
Karanlığın içinde kendimi gördüm.....
Herkesin gördüğü kadar.....
Ama bir farkım var.....
Karanlığın içinden çıkan ışığım ben....
Işık .......
Zenginliğide bilirim....Fakirliğide.....
Tepeye çıkmanın nasıl birşey olduğunu......
Tepeden düşmenin nasıl bir duygu olduğunu da.....
Aşksız yaşamanın ne olduğunu.....
Doya doya aşkı yaşamanın ne demek olduğunu da.....
Sevgiyide gördüm...
En acısından ihanetide....
Aldatılan bir kadının nasıl acı çektiğinid
ADAM DEDİĞİN!!!!
Adam dediğin afilli olacak,
Dik duracak başı, her türlü zorluğa karşı
Mağrur!
Ve
Gurur okunacak duruşundan!
Ta uzaklardan bile, bileceksin,
“Aha, işte o benim” diyeceksin!
Havası değişecek evin
İçeri girdiğinde!
Gülüşü sevdalı,
Yürüyüşü emin,
Bakışı sağlam olacak!
Bir elinde ekmek; diğerinde çiçek,
Taşımasını bilecek!
Sarışın, esmer, saçlı, kel…
Bunlar hikaye,
Adam dediğin beyefendi olacak!
Koluna girdiğinde;
“Şu gördüğünüz küçük dağlar
İçimde bir kiz çocuğu oturtmuşlar
İçimde yüreğimin taa şurasina bakin ağlıyor!
Susturamıyorum onu!
İçimde bir hüzün saklanmış..
Çıkaramıyorum!
Kiz çocugu ile öyle özleşmiş ki..
Hüzün o kiz çocuğuna öyle yakışmiş ki,
Ayrılamıyorlar sanki...
Duyuyor musunuz..?
Hıçkırıklarını..?
Nasıl da sessiz ağlıyor duyuyor musunuz..?
Duymuyor musunuz?
Fakat nasıl olur?
Nasıl duymazsın?
Baksana hıçkırıklara boğulmuş ağlıyor..?
Göremiyorsan gözlerime bak..!
Gözlerimde ki mate
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum.
Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla... Zamanla yarışılmayacağım, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve
’Uyan bak ne güzel doğmuş bugün güneş’ ,diyordu uzaklardan bir ses bu sabah. Ona göre aydınlık getiriyordu doğan güneş, pozitif bakmasını sağlıyordu, mutlu ediyordu böylece kendini. Yeni güne sapasağlam başlıyordu her sabah. Ne kadar mutluluk doluydu tahmin edemezsiniz.
Sonra yine uzaklarda bir ses ’Hala uykum var kapatın perdeleri’, diyerek başlamıştı yeni güne bu sabah. Birileri bişeyler söylüyordu ama o duymuyordu bile bunları. Bir an sevdiğinin sözleri aksetti kulağına; ’Bak ne güzel do
..Seyret, Sus ve Dinle....
Bir gün bir dağ güneşle birlikte güne uyandı. Rüzgarın esintisiyle ağaçlarının dallarını sallaya sallaya esneyerek gerindi. Güneş pırıl pırıl ufukta tam karşısından doğuyor, onunla arasında masmavi bir deniz çarşaf gibi günü karşılıyordu.
Dedi ki, "Ben ne güzel bir yerdeyim, önüm masmavi bir deniz ve her gün güneş bana gülümseyerek gün başlıyor."
Gökyüzünde küme küme bulutlar pamuk yığınlarını andırıyordu.
Martılar çoktan uyanmış gökyüzünde dans edi
Bir zamanlar bir yerlerde kör bir genç yaşıyordu ve bu kör genç kendisinden nefret ediyordu ,
çünkü kör bir yaşamı vardı.
Göremediği için hiç birşeyi ve hiç bir kimseyi sevemiyordu ,herkesten ve her şeyden nefret ediyordu..
Ama kız arkadaşı hariç, kör yaşamında sevdiği tek şey kız arkadaşıydı...
Bir gün kız arkadaşına eğer dünyayı görebilseydi onunla evlenmeyi kabul edebileceğini söyledi...
Kız arkadaşıda onu çok mutlu ettiğini söyledi...
Günlerden bir gün şans gencin
Çeşmedeyim hayatımın tüm güzelliklerini yaşadığım hatta tüm aşklarımı kapak yaptığım.....
Belkide benim için acısıyla tatlısıyla tüm güzelliklerin mekanı....
Güneş batarken hiç güneşin reklerini fark ettinizmi?
Ben ettim güneşe her zaman hayranlıkla baktım,
Işığıyla,renkleriyle içimi ısıtan o sıcaklığıyla,içine beni alırmısın diye çok dilediğim,
O sıcaklığı kimsede bulamadım ,kimse bana o sıcaklığı yaşatamadı,
Yaşatmasınıda zaten beklemedim ,ne kadar yaşatabilirki?
Hayat çok kısa zaman ak
Kısaca düşüncelerimi paylaşmak istiyorum sizinle. Belki katılırsınız düşüncelerime, belkide saçmaladığımı düşünürsünüz....
Orasını bilemem ama.... hayatı bir tiyatro sahnesine benzetiyorum...
Hepimiz üstlendiğimiz rolleri oynuyoruz....
Kimimize neşe dolu mutluluk rolleri biçilmiş,kimimiz moralsiz....
Bende bu gün nazlanacak birilerini arıyorum yani biraz moralsiz bir günümdeyim...
Çok güzel bir aile ortamında yetiştim yani benim çocuklarıma veremediğim mutlu bir aile ortamında.....
Benim b
Ben hayatımda neyi değiştirmek isterdim.....
Ah onu bir bilebilsem....
Hayatı bazen silgi kullanmadan resim çizme sanatına benzetiyorum...
Çiziyorum, çiziyorum ama silemiyorum....
Silebilseydim eger bazı şeyleri silmek isterdim.....
Aynı zamanı geri alamadığım gibi......
Zamanı geri alsaydım gücüm yetseydi şayet.....
Neleri değiştirmek istediğimi bile bilemiyorum.....
Boşveriyorum değiştirmeyi....
En başa dönmek ne kadar da zordur....
Döndüm diyelim başa b
Bayram Geldi Hoş Geldi....
Bayramlar uzun zamandır bana hüzün verir oldu. Benim yaşım ilerledikçe çevremdeki sevdiklerimi kaybetmem belki de sebebi..Belki de şimdiki bayramları çocukluğumuzdaki bayramlar lezzetinde yaşayamadığım içindir. Hepimiz bir koşturma içinde hayatı yakalamaya çalışırken ,yorgunluğumuzu çıkartmak için bayram tatillerini kullanır olduk. Ailelerimizden,sevdiklerimizden,arkadaşlarımızdan uzakta hayatı yaşıyoruz işte,adına yaşamak denirse…
Benim gibi mi düşünürsünüz bil
güvercinin telaşlı kanat çırpışındaki ses mi?
yoksa,
kelebeğin kanadındaki inadına sessiz bir çığlık gibi mi?
ya da, tuz-buz olan bir sırçanın
haykırışı gibi mi?
nasıl bir sestir ki, perişan eder bizi duyduğumuzda?
ne kalpler kırdık
bilmeden.. ya da bile bile......
ne setler koyduk aramıza bu kırılmış kalplerden de..
sonra aşmaya çabaladık durduk çok...
dokunmak istedik, ulaşamadık....
ulaşmak istedik, kendi ellerimizle kurduğumuz
setler engel oldu yi
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye
ağlayabilir; bir filme bir şarkıya bir yazıya... En az erkekler kadar
yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten
ağlıyorsa ağlatan
onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak
ki ağlatan gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz
nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını ç
Hani bazen kendini… Çok yalnız hissedersin ya,
Hani başını Bir dost omuza yaslayıp, Sessizce ağlamak Gelir ya içinden,
Hani bir şeyler içini karartır ya, Keşkesiz bir hayattır istediğimiz…
Keşke noktalama işaretleri kadar insaflı olsaydı parantez, içlerine sığdırmaya çalıştığımız hayat, Her noktanın ardından cümleler kurabilseydik yeniden…
Yaşamı virgüller ile uzatabilseydik keşke…
Tırnak içine alınmış hayatlarımız olsaydı…
Eskiler öyle yaparmış… SEVENLER,Sevdiklerine “Seni Çok Seviy
Hanı deli ruzgar misali derler ya
Eser dallari kırarcasina
halden de anlamaz ya
ya da durup sorgulamaz
sadece eserr
en içten en coşkulusundan
Hani bunun adına sevdamı ne derler
salt duygulara kabarik
insanın içini yakar içten içe
Ve yakar acimasızca
zamanla yarışır umursamaz
Şımarıkmı yoksa
Tatlımı tatlı şımarık
Aşk....
Ulaşılamayan yıldız gibi gelirdi
bir yanıp bir kaybolan
gecenin en mavi zamanında
Var bildiğide yok
Yok bildiğide var olan
Milyonlarca ışık içinde
T
Bir akıntıya kapıldım gidiyorum hayatın bana vereceğinden habersiz
Belki bir elinde mutluluk olacak bir elinde umut
Hangisini bana bahşedecekti hayat dedikleri şey
Mutluluk mu yoksa mutluluğa duyulan umut mu ?
Umutsuz mutluluk olmazdı ya zaten
Umut düştü benim payıma da umut etmek umutla yaşamak
Umut nedir ki peki
Bir mutluluk mu yoksa acı çekmek mi
Yoksa sadece bir çaresizlik miydi umut
Mavi bir denizin kıyısında siyah dalgaların arkasından gelecek
Sevda gemisini beklemek mi